- 252 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Erken Dönemin Eşitliği 1
Ön ittifaklı dönemin ve totem dönemin çaput bağlanan dilek ağaçları yoktu. Bu nedenle dilek ağacına bez parçası bağlamakla; şans, kader, kısmet dilenen; işsizine iş, aşsızına aş dileyen; evde kalmış kadın erkek kısmetsizlerine de şans açtıran totem dönemli dilek seansları yoktu. Nedendi acaba?
Yine erken döneme göre köleci dönem; bir yandan kişisel malını mülkünü yığacaktı. Diğer yandan da yığdığı mal mülk edinmeli her bir eşitsiz durumları karşısında oluşan sefalete, zulmetme süreçlerine acıyıp, merhamet edip bu kabil vicdan sızlaması ortaya koyacaktı. Bu Mamon’du vicdan sızlamasıydı.
Oysa totemdi dönemin totemdi mana anlamalı bir vicdani vardı. Ön ittifaklı yapının vicdanı da kendi grubu ile beraber kendi grubu dışındaki grupları da gözetir olan ilahi manalı bir tutum ve vicdandı.
Her iki tutumun referansı grupça ve gruplar arası görülen işler bağlamında iş görülmesi ve görülen iş sağlaması üzerinde bir paylaşmaydı. Bu aşamada nicelik ve nitelikçe iş kategorizesi yapıp paylaşmak değil de salt eylemseli oluşla ortaklaşmaya katılmak esastı.
Kişilerin sağlama yapma nötrlenmesi, gruplar arası girişmeler eliyle; grup eylemli katılımları üzerinde gerçekleşiyordu. İşte bu tarz eylemseli oluşun getirdiği sağlayışla sızlayan frekans salınımlı ilahtı mana anlamalı vicdanlar bambaşka senkop (aksatım) ve senkronlayışla (uyumlanışla) çarpıyordu.
Toplamda her iki dönemin vicdan sızlaması iki ayrı frekansla girişen bir mana anlaması ortalamasına karşılık gelen bir algı ve tutumca duygular, yansıtılmasıydı. Totem dönemin vicdanı, herkesi kendi gibi gördüğü; kendisini de herkes oluşla gördüğü totem kardeş tevhidine referanslı vicdanın sızlamasıydı.
Ön ittifakı dönemin vicdani kanaati totem dönem algıları üzerine seleksiyon olup guruplar arsı ilişkiler düzenli genlik salınımıyla tirilleşen yeni bir oluşmaydı. Yeni vicdan ne totem dönem vicdanı gibiydi. Ne de ondan başkaydı. Yeni vicdan, totem dönem vicdanından da biraz fazla oluşla yeni bir durumdu.
Gruplar arası girişmeyi kaldırdığınız zaman vicdanınız yolunu kaybetmiyor; totem dönemli mana anlamasına göre sızlıyordu. Ön ittifaklı vicdan, totem dönem vicdanını içermekle ve ön ittifaklı bilinç kadarla da totem dönemin vicdanından fazlaydı.
Yani ön ittifaklı dönem, totem dönemin içinde gelmekle totem dönem vicdanını tanıyor ve biliyordu. Ön ittifaklı dönemin genlik salınımı her iki aşama kadar toplam bir ön ittifaklı bulunç uzamına sahipti. Toplamın, artı ve eksilerden (baskılayan-kuvvetlendiren dalga girişmesinden) oluşan seçme ayıklama (seleksiyon) olduğu unutulmasın.
Totem dönem vicdanının ön ittifaklı buluncu (vicdanı) bilemediği kadarla, ön ittifakın aktif olduğu an boyunca totem dönem vicdanının sukut edip senkop (aksama) yaptığı bir uzam alanına sahipti. Böyle olunca totem dönem vicdanı, ön ittifaklı bilinci taşımamakla ve totem dönem vicdanı ön ittifaklı bilinci bilmemekle totemi bulunç; totem buluncun bilip tanımadığı kadar süreler boyunca senkop yapıyordu. Köleci dönemle birlikte totemi senkop süresi daha da uzayacak ve sosyal travmaları oluşacaktı.
Bu nedenle her bir sonraki aşama, bir önceki aşamanın aksamasına ve devamına neden olurla kesikli süreklidir. Bu nedenle süreçlerin açılma kapanması olan gel git nedenli senkop (dirençle-sürtünme) yapma evresi vardır. Köleci dönem; biri totem dönemli, diğeri de ön ittifakı dönemli olmak üzere iki senkoplu bir mana anlamasını taşımakla birlikte; kendisi de bir sonraki feodal düzenin 3. Senkopuydu.
Bu her bir ana karakteristikle aksama noktaları, vicdanın çevrim yapmasıyla ölçme ve değerlendirmeye tabii baş ve son noktalarını da oluşmaktadırlar. Karşılaşılan durumların, vicdanlar içindeki çevrimlere benzerlikleri vermesi nedeniyle bazı karşılaşma durumları bize bildik, tanıdık dururlar.
Bildik tanıdık durumlar bu ölçme değerlendirme nedeniyle bize daha yakın ve daha sıcak olan vicdani kanaatlerin seçme ayıklaması olan bir durumun, kriteri oluşla gelirler.
Ön ittifaklı dönemin ve totem dönemin, işsizlik gibi bir sorunu da yoktu. Gerek totem dönemli sosyal yapı ve gerekse ön ittifakı dönemli sosyo toplumsa alan içinde yapıla gelen avcılık-toplayıcılıkla; totem mesleği gibi hünerce işler; erken dönemin en tabi ve en doğal birinci derecedeki düzlem çıkış noktası olmakla zorunlu ve temel bir “eylemsel” oluştu. Totemi ilahi sosyal yapıların temeli bu çeşitten eşitçe eylemseli oluştu.
Oysa özel mülk sahipliği eşitçe oluşun eylemseli olması değildi. Aksine özel mülk sahipliği eşitsiz oluşun ta kendisiydi. İlk inşa eşit eylemseli oluşun girişen, giriştiren bir sağlama paylaşımı olmakla gelişmeyi başlatmıştı.
Eşit eylemseli süreç bağıntısıyla başlayan gelişmenin sonrasında gelinen çok ileri bir düzey ve düzlem ilişkisinin alan etkisi vardı. Eşit eylemli üreten ilişkiler üzerinde kazanılan bilgi ve teknolojinin üretim gücüne olan katkıları ilk başlarda yapamayacağınız düşünemeyeceğiniz her tür özel ve öznel anlamalı müdahalelere şimdi izin verir olmuştu.
Bu müdahalelerden birisi, gruba ve ön ittifaka ait üreten ilişki bağıntısını; özel mülkiyet üzerinde çevrilmemek oldu. Yani eşitçe eylemseli oluşun yerine eşitsiz eylemseli oluş konmuştu. Malınız mülkünüz olmadan da bu eşitçe eylemseli oluşu başlatamıyordunuz. Ancak malı mülkü olanların malı mülkü üzerinde çalışmakla eşitçe olur eylemlerinize ulaşabiliyordunuz.
Eşitçe olur eylemlerinize, eşitsiz olur mal mülk sahipliği üzerinde zar zor koşullarla ve keyfi takdirlerle ulaşıyordunuz. Bu; baskı, zulüm, ezilme, kölelik, yokluk ve yoksulluk getirmekle ezik kişilikler demekti. Sizin temel düzlemli eşitçe oluş eylem selliğiniz köleci sistemin umurunda bile değildi. İşte bu umursuz oluş nedeniyle sizin dilek ağaçlarınız vardı.
Mal sahibi, mülk sahibi efendilerle sizin eşit eylemli bağıntı üzerinde iletilemediğiniz noktalarda sizin umudunuzu besleyip sürdüren ve sizi, size yabancı kılan dilek ağaçlı, yatır duası seanslarınız vardı.
Eşit eylemseli oluşun bağdaştırıcı, örgütlenici bağ ilişkisi yerine; gelinen düzey ve düzlem bağıntısı nedeniyle enfekte edilebilen “özel mal mülk sahibi olmanın, mülkiyet hakkı” kavramı konup iyice bir de kutsanmıştı. Ana bağıntı unutulmuştu. Yamulan inşa içinde eşitlik mal mülk eşitliğine indirilecekti.
Bu unutulma bu yabancılaşma içinde, bilinçsizlik olan; yamultulan; kontrol edilmesi gereken ve geri beslenmeli doğrultması olan temel düzeltme noktası eşit ve eş eylemselilikler olacakken; süreç kutsal mülkiyet hakkına göre düzeltilir ve inşa edilir olmuştu! Analitik düşünme, mülkiyet esası üzerinden daha geriye; köleci başlangıç imandan daha öte olan tarihi köklerine bir türlü götürülemiyordu.
Kölece” mülki özel sahiplikle olan eksen üzerinde, efendinin gönlünü yumuşatma vardı. Siz hiç; “ bana iş ve mal mülk ver. Bir otomobil ve bir ev ver” diyen zengin kişinin dala çaput bağladığını gördünüz mü? Nasıl erken dönemli yapıların dilekçisi yoksa köleci dönemin de dala çaput bağlayıcıları vardı. Hem eşit eylemseli oluşla davranıyordunuz. Hem de ben “muhtacım” diye dilekçe veriyordunuz?
Erken dönemin, totemi ve ilahi manalı iki önemli ana yapısı içinde eşitçe olan bu tabii halin eylemseli edilmediği bir bağıntı sal süreç düşünülemiyordu. İşte eşitlik te buydu. Eşitlik bugünkü gibi amaç ya da sonuç değildi. Eşitlik en temel düzlemle olur, eylem sellik davranmasıydı.
Bu nedenle totem alan ya da ön ittifaklı ilahi süreçler; eşit eylemseli değil de; işi gücü olmayan bir eylemseli durumla sizlerin köleci süreç içinde olmanızı ve işi gücü olmayan eylemseli durumla izole edilmişliğinizi kavrayamıyordu. Özgecil olan durumla davranmak özgecil olan durum sonrası refahı herkesle, herkese göre paylaşmanın eylem selliğiydi.
Her bir normal davranış şartlarını taşıyan insanın doğada avcılık, toplayıcılık yapabilme beceri ve eylemliliğiyle birlikte ön ittifak içinde totem meslekleri kapsamındaki ortaklaşa eylemseli işleriyle, eylemseli olduğu bir temel düzlemi vardır. İşte bu eşitlik pozisyonudur. Bu temel düzlemli davranış olan eşitlik; devredilemez bir durumdur. Ve eşitliğin altındaki eylemseli davranışlı bu ön oluşumlu temel tutum olmasa; ne kişiler, ne de sosyo toplumlar var olabilirdiler.
Üreten ilişki nedenli artan verimlilik yüzünden; pek çok kişiler çalışmadan da hayat sürebileceklerini gördüler. Bu görüş üzerine kafa patlatıp kendi kişisel planlarını oluştular. İşte bu kurgularla hem mal mülk sahibi olma eylem selliği içine girdiler. Hem de bunun mana anlamasını oluştular.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.