- 1109 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"TAKVİM YAPRAKLARI"
Çok sevdiğim ağabeyimdeyim, bir fotoğraf yansıdı telefonundan, çocukluk resimim yok deyiverdim. Ağabeyimse sessizce yıllar öncesinden yansıyan siyah beyaz olan huzur, hazan ve hazin dolu resimleri bir bir sıralamaya başladı. Bir sessizlik çöktü yüreğimize, içinde kaybolduk takvimlerde.
Yıllar boyu ne çabuk tükettiğimiz takvim yaprakları geldi aklıma. 46 yaşımda 43 yıl öncemi farkettim masumiyetlerle dopdolu, beni kucaklayıp saran annem, ablam ağabeylerimle. Her biri paha biçilmez değerde. Ataerkil bir yaşamın içinde her birimizin binbir değeriyle yansıdı. Resimlerde hep yanyana hep birbirimize kenetlendiğimiz gerçeğiyle.
En güzeli olan toplu çekilen resimlerdi, birlik ve beraberliğin sembolleri gibiydi. Birlikte geçirilen o doğal yapmacık olmayan özensiz yaşamaya dairlikte natürel hallerimiz. Gülümseyişlerimiz içimizde saklı adeta. Fotoğrafta yansımalarımız hep ciddiydik, yaşamı ne kadar ciddiye aldığımızın kanıtı gibi.
Sorularımız azdı yada yoktuki yaşama dair, cevaplarınsa yaşamın içinde yarınlarda saklı olduğunu farkederek. Sorunlarımız çok olsa da, yıllarca sevgiyle aşıp her anı değerlendirerek yaşamayı becerecektik. Aynı sofrada aynı odada aynı yaşam alanlarında öznel olmadan, evrensel yaşayıp evrensel düşünebilmeyi farklı yaş guruplarında da olsak birlikte ortak anları ve zamanları paylaşabildiğimizi öğreten takvim yapraklarımız vardı. Herkes bakıp okuyor ama buruşturup atmadan herkese okudumu diye soruyordu. Zira birinin bildiğini diğeri de bilmesi gerekliliğiyle. Eğitici ve öğretici niteliğinden habersiz yıllar sonrasına yansıyacak bu satırlarda.
Yaprakların ardında ne vardı o günün anlamı, yaşanılmışlıkları yada kıssadan hisselerle bilgi yüklüydü takvimler özet ve netti dolambaca gerek yoktu. Nasibimiz kadar yansırdı, arkası yarınlarda saklı algıladığımız bilgi dağarcıklarımızda. Okumak en önemli değer ve anlam yüklüydü. Sabrımız yoktu geçen zamana karşı koyarcasına, erken okula yada geç yaşta okula gitmelerimizde mesele değildi ki hem. Asıl mesele algımızda bir an önce okumayı sökmekte. Okursak her şey okumazsak hiçbirşeydik kendimizce.
Kimi zaman bir öğretmenle buluşurdu babamız, abimiz bizimki çok üzülüyor yaşı küçükte olsa üzülüyor okula gitmek arzusunda. Öğretmenimiz çocuk üzülmesin gelebilir okula alışır hem şevki kırılmasın diyebilmekte insan odaklı olmanın bakış açısıyla.
Oyun sorunumuz yoktu büyüklerde çocuklara eşlik ederdi, yakından ilgili izlerlerdi sokak ortasında, okula gidince okul zilleri keyfiyle kısa tenefüsler ihtiyaç molaları ders derste öğrenilirdi hem, Okulda yapmamız gereken evde yapmamız gerekenler farklıydı. Evde çok az göz atmacaydı dersler, az zaman ayrılırdı. Hayatsa şimdilerdeki dayatmadan farklıydı isteyerek müşterek işlerdi zaman. Herşey karınca kararıncaydı herkesin elinden canı gönülden kendimizce yapabildikleriyle. Hani içinde öyle çok sen, beni de olmayan.
Okulda ilk etkinliklerde bizlere yaptırılan takvim yapraklar aylar mevsimler ilkbahar yaz sonbahar kış reimleri meğerse ne çok şeyi andırıyormuş. Lakin bize aktarılan zamanın ve insanın değerlerini daha çok bilmemiz gerekliliğinin yanında her zaman heryerde birlikte olabileceğimizi düşünmüş olsa gereğiz ki ayrılıklar hüzünler sevgiler zamanla yerine hasret özlem ve gurbetliklere hiç bırakmayacak sanmışız bir an. Birlikte yaşamaın zorluklarını sorsanız hiç yokmuş derim. Şimdi acımasız, şimdi çaresiz kaldıda ondan.
Fotoğraflar canımı çok acıtsada yüzümdeki tebesümle zamanın berisinde o çocuksu anların değeri başkalaştı. İçimizdeki bizde ne çok biriktirdiklerimiz var işte dışa vuramadığımız bazen unutmak bazen de hatırlamak istediklerimizle dopdolu. O günler uzun olaydı diye söylemler var zaman içinde zamanla kaybolduğumuz gerçeğinde. En ufak bir şeye tahamülü kalmamışların çoğaldığı kavganın hakim kaldığı, umursamazlıkların ve yoksayılmaların artığı şimdilerde.
Nasıl anlatılır koca geride bırakılan hızlı geçen zaman, 43 yıl öncesi belirdi fotoğrafın birinde. Sırtımda canım annemin birbir çaba ve gayretle örülen beni bugüne dek ısıtan yeleğim renklerden yoksun olan siyah beyazıyla. Öyleki renkleri bize her gece hatırlatan babamızın söylemiyle iyi geceler renkli rüyalar mışıl mışıl uykular, gönlümüzde yer etmiş rüyalarımızda siyah beyazın ötesinde yaşam rengarekti zaten.
46 yaşında bile yine o 3 yaşındaki fotoğrafta arka planda sevgi dolu bir aileniz varsa şayet bu yüzdendir gidemeyişleriniz, terkedemeyişleriniz. Arka planda, en önce küçükler oturuyor ortada anne, babanız en üsttede dizilen kardeşlerinizin olduğu. Bu ve buna benzer toplu resimleri olanlar mutlaka vardır. Ne hissedebilirsiniz bundan daha iyisi sadece can sağlığıdır. Her birimizde apayrıda olsa binbir umutla bakışlar var geleceğe dair güzel günler yaşamak adına. Biri diğerinin, diğeri ise bir diğerinin sorumlusu olan kardeşlikler. En güzel lüksleri aynı sofrada aynı çorbada aynı tuzu tadı oluşturmanın keyfine diyecek yok. Betli bereketli yıllar takvimler 1970- 75 li yıllar. Yazı yaz gibi kışıda kış gibi gerçekçi. İlkbaharın coşkusu sonbahır kışa ön hazırlığı telaşı gibi yansıyan hızlı geçen bana göre çok hızlı çevrilen takvim yapraklarımız.
Yılbaşının coşkusu ise aslında içindeki yeni lafında. Yeni yılsa, yeniden oluşturulan başlangıçlarda geçmişi sıforlayarak başlamak, farkı bilindiklerinizle bilinmediklerinize yol almak. Hem o yıl neler yaşanırın bilinmezlikleriyle dopdolu heyecanla beklenen günler, o günlerin içindeki saatin gece 12 si, yani sonradan farkettiğimiz 24 saati. İlk gün, ilk heyecan, ilk coşku ile olan yeni yerler görme hayali. Uzun süre görmeyip özlediklerimizin gelişleri gibi. Duygu yüklü ne çok sahneler saklı o fotoğraf karelerinde.
Gözlerimizi hiç kapatmadan dikkat sözüne kilitlendiğimiz fotoğraflar bir şansımız olduğunu ikinci şansımızın bu çekimde olmadığını bildiğimiz. hatırasının yıllar ötesine taşınabildiği, baskısının günler haftalar sonra çıkarak bize verilişinde elden ele dilden dile söylem dolu, iyi yada kötü çıktık silelim demediğimiz ama tüh fotoğrafta şu kişide olsaydı harika olurdu dediğimiz anlar.
Bir fotoğraf misali açtık gözlerimizi çekim bitti kapattık gözlerimizi yansımanın kaybolan bir çok yüzleriyle dopdoluda olsa beş on resimden nasibimizi aldık bu gece Bayram arifesi saat gece 12 si yani 23.59
Neylersin zamanları öğrenirken geçen yılların hesabında dünkü çocukların büyüdükleri hatta en küçüklerinin dahi anne ve baba adayı olurken bizlerinde olgunlaştığı günümüz derdine çaresizliklerine yenik düşmeden yaşama, ayakta kalma ve hala o çocukça masumiyetimizle aldığımız sorumlulukları gördüklerimizle yansıtmaya çalıştığımız kim farkeder ki.
O gün 3 yaşında bugün 46 yaşında, babam 80 li yılları yaşıyor hala birliktelikse devam sayılarımız her geçen gün artsada gidenlerin yoksunlukları yüreğimizde iyiki yaşamışız dopdolu birlikteliklerde kardeşçe dedirtti. Lakin bu günleri görmeyi ne çok arzu etmişlerdi gidenlerde. Onların içimizdeki yeriyle bu satırları yazarken içimizde çoğalmışız meğerse onlarla birlikte onlarcasına devam diyerek.
Bana mutluluğun resimlerini gösteren onlara hakettiği değeri vererek yüreğimde yaşatan Sevgili Ağabeyim, tüm ailemle sizlerle olmak her yerde, her zamanda benim en büyük lüksüm galiba bu akşam bana kaybolduğum dünyada bana bir beni verdiniz yeniden.
Duvara asıp her gün arkasına bakılarak buruşturup attığımız takvim yapraklarının inadına tüm tüketilenleride yüreğimizde hissecek yepyeni başlangıçlar için işlesin artık zaman farkedilen yıllarsa sevdiklerinizle hep süregeliyor olsun.
40 yıl öncesinde o öğretmenin okuldaki piyanoya dokunmama izin verdiği müziğin eşliğinde
Yine bir takvim yaprağından yansıyan gecenin sessizliğinde yazıyorum.
Gece saat kaç mı? Hiç bilmiyorum.
04. 07.2016
Yazan Hülya COŞKUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.