- 850 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AŞKTAN BEZDİM BEN

Günaydın sevgili dostlar;
Dünkü Serik Pınar gözü mevkiinde dere içinde ASİ YABAN KEÇİLERİ İLE yaptığımız doğa yürüyüşü oldukça keyifli ve değişikti.
Bizler, insan olarak duygu dünyamızı, gezip gördüğümüz doğal çevremiz ile zenginleştiririz. Gördüğümüz güzellikler yaşantımıza bir biçimde yansımaktadır.
Attığımız her adım bize bir yol yolak göstermekte, zorlu yollardan geçerken işimizi kolaylaştırmak ve düşmemek için yaptığımız bedensel hareketler, beden dilimiz ile konuşma ve anlatım dilimiz arasında bir ’KORELASYON’ sağlamaktadır. Bu nedenle şairin poetik evreni gezip gördüğü yerler ile yaşanmışlıkla daha farklı biçimde örgülenip kurgulanmaktadır.
Dolayısıyla bazı insanların okuduklarından bir şey anlamamaları aslında bir algı sorunu olmaktan ziyade bir ’bilgi ve görgü’ sorunu olarak ortaya çıkar. Görgü derken ahlâki anlamda değil elbette, görgü görülen yerleri de içerir. Örneğin aynı ağacın üstünde değişik meyvelerin yetiştiğini görmeyen birisi, şiire yapılan aşıyı yadırgar; oysa saçakları, kökü ve gövdesi aynı olan bir ağacın dallarında çeşitli meyvelerin yetişmesi bir aşılamaya bağlı olarak gelişir; aşı türlerinden de haberdar olmak( Kalem aşısı, karma aşı, yarma aşı gerekir. Armut dalında ayva yetişmez, fakat gül dalında elma, meneviş dalında Antepfıstığı yetişir.
Böyle olunca da bazıları deveyi görüp algılayabildiği biçimiyle tanımlamayı sürdüreceklerdir :) Ben bu tür insanlara ancak YAŞAM KÖRÜ derim... Bir de bazen öyle patavatsız çıkışlar yaparlar ki, kaş yaptığını sanırken göz çıkardıklarının farkında bile olmazlar...
Oysa gönül gözünü açmayı başarmış olan Aşık Veysel gibi bir büyük halk ozanımız türküleriyle gönlümüzde ve dilimizde varlığını sürdürmeye yaşamaya devam ediyor, bu bağlamda herkes türkü yazamaz, herkes beste yapamaz, şiir yeteğine ozanlığı ekleyebilmek, şairlikten daha öte deneyimler, büyük yangınlar ve büyük aşklar yaşamayı gerekli kılar.
Böylelikle giderek şair duygu yelpazesine daha geniş, uzun soluklu Albatros kanatlarını, Anka küllerini, sönmeyen at/eşleri, okyanuslar görmüş yunusları da dahil eder.
Bu arada eline her bağlama alıp manzumeler düzerek oldukça yavan eserler sunanlar elbette ozan değildir, ozan deyince ben çağları aşıp gelen, Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan Abdal’ı , Köroğlu’nu Dadaloğlu ve benzerlerini, yani bir ulusun ortak sesi ve dili olmuş, gönül erlerini kastediyorum.
PINARGÖZÜN’e ilk gittiğimde hasret dolu dizelerden oluşan bir şiir ve fert türküsü yazmıştım. Dünkü yürüyüşümüzde çok da farklı çağlayıp coştum; doğaçlama bir beste yaptım. Daha sonra bağlama ile de video kaydını sunacağım. Türkü güzelliğinde kalmanız dileğiyle hepinize sevgiler selamlar saygılar, sağlık ve mutluluklar dilerken, ŞEKER BAYRAMINIZ DA CAN-I GÖNÜLDEN SEVDİKLERİNİZ İLE BİR ARADA KUTLAMANIZI TEMENNİ EDERİM...
AŞKTAN BEZDİM BEN
Sulara daldım da yüzmedim demem
Kaç ırmakta kulaç kulaç yüzdüm ben,
Firuze turkuvaz ne gözler gördüm
Dudağımda badem şeker ezdim ben
Gezmediğim el mi kaldı
Esmediğim dal mı kaldı
Kesmediğim bal mı kaldı; yeteeeeeer yeteeeeeer
Yorgun düştüm gayrıııııııııııııı aşktan bezdim ben...
Mecnun gibi Sahra çöllerde gezdim
Gövel ördek gibi göllerde yüzdüm
Güle aşık oldum, gönlümü üzdüm
Her çiçeğe ayrı türkü yazdım ben
Gezmediğim dağ mı kaldı
Süzmediğim bağ mı kaldı
Yüreğimde yağ mı kaldı, yeteeeeeer yeteeeeeer
Yorgun düştüm gayrıııııııııııııı aşktan bezdim ben...
(03.07.2016- Pınargözü)
Şaban Aktaş
04.07.2016
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ