- 999 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AKIL ALIR GİBİ DEĞİL
Gerçekten de değil, nasıl oldu anlamak zor ama Allah, Hud suresi 6. ayetinde, “ Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah’a ait olmasın” derken, sanırım kast ettiği de buydu. Yani rızık vermek istediğine bir şekilde veriyor, birisini bir şekilde vasıta kılıyor!..
Hâlâ şaşkınım, hâlâ hayretler içerisindeyim ve daha bir inandım, daha bir hayran kaldım gücüne!..
Dün epeyce işim vardı; halıları bayramdan sonra kaldırırım diyordum ama daha fazla dayanamadım, yün halılar, sanki daha bir sıcak yapıyor evi, belki de psikolojik ama Antalyalıların yadırgadığım bu adetini, her yaz ben de uygulamaya başladım epeydir…Tüm camlar kapılar da yaz boyu açık olduğundan, daha fazla tozlanıp kirleniyor, hem bayramda kim gelecek ki bana, kendi kendime bayram yapacağım yine!.. Evin içi 40 derece, klimadan rahatsız oluyorum, vantilatör ise, sadece sıcak havayı estiriyor, ter içindeyim, adeta saunada iş yapmaktayım…
Akşamüzeri, güneş döndü, perdeler ve pencereyi açtım, biraz daha hava gelsin…
Hemen de kendimi banyoya atacağım. Sabah pişirdiğim yemek, hâlâ sıcak, iyi, ısıtmaya da gerek yok, ilaç saatim iyice geçmeden, hemen bir iki lokma yiyip, banyoya atayım kendimi diye düşünüyorum ama o da ne, penceredeki sineklik yok. Nasıl olur, rüzgâr yok, fırtına hiç yok, üstelik en şiddetli fırtınalarda bile, yerinden çıkıp düşmüş değil, ben mi göremiyorum deyip daha dikkatli baktım, yok. Elimle kontrol edeyim, gözüm görmüyor galiba dedim ama yok gerçekten de…
Hemen bahçeye indim, altüst ettim bahçeyi yok. Deli olacağım…
Tam geri dönüyorum, çitlerin arasından bir kedi çıktı, ben gidiyorum, o sürekli önüme geçip yalvarıyor… Gerçekten de yalvarıyor, miyavlamasında, feryat figan bir yalvarış var, boynu kopacak, yukarı gözlerime ısrarla bakmaktan… Gözlerinde de yalvarış var. Ben o ana kadar, ne bir insanın, ne de hayvanın gözlerinde öyle bir yalvarış görmedim… Neredeyse dile gelecek, öylesi çaresiz…
Karşı binada oturmakta olan bir hanım sürekli besliyor kedileri aç olamaz, su da var sağa sola koyduğumuz, her halde, sular da çok ısındı, içemedi diye düşündüm ama diğer kediler yok ortalıkta. Her halde o komşu bir yerlere gitti ya da gecikti diye düşündüm ama içim paramparça oldu. Ağlayarak, “Acıktın mı yoksa, ne istiyorsun, ne derdin var, senin için ne yapabilirim, kedilerden de hiç anlamam ki” diye ağlayarak sorarken, çitlerin arasından beş tane de yavru çıktı, onlar da annelerinin etrafında ürkek ürkek ama yalvaran bakışlarını dikti gözüme…
Hemen eve geldim, ekmeğimin yarısını doğrayıp üzerine de bolca yemek koyup tekrar indim bahçeye. Gerçekten açmış garibim ama o da ne. Yemeği sadece hafifçe yalıyor ama yemiyor, yavrular beceriksizce yemeye çalışıyor, belki hâlâ süt emmekteler aslında ya da sütten kesildiler, yeni yeni yemeyi öğreniyorlar…
Ah canım, kedi de olsa, anne annedir, belli ki kendisi de çok aç ama önce yavruları doysun diye bekliyor!..
Bakındım, etrafta su da yok… Hemen eve dönüp bir kaba su koyup indim ki içeri nasıl girmişse, kocaman bir sokak köpeğiyle karşılaştım. Köpekten çok korkarım, kendime hakim olamayıp çığlık da tarım üstelik… Zavallı sevilmek istiyor sadece ama elleyemem ki… Oysa içim gider ama elleyemem, kıyamam da, onlar sevilmek için yaklaştıkça, o gözlerindeki mahzun bakış içimi parçalar, hoşt diyemem, kovamam, onuruna dokunur, incinir diye düşünürüm. Gören deli diyordur mutlaka ama sadece, sevgi dolu bir sesle, incitmemeye çalışarak, “Git, gelme, ne olur, seviyorum seni ama elleyemem, korkuyorum da, ne olur git derim” anlamazlar tabii, ısrarla yanaşıp sürtünmeye çalışırlar, bu defa da ağlayarak, “Yalvarırım git, ne olur git” diyerek yalvarmaya başlarım…
Yine öyle oldu, çığlık attım gayrı ihtiyari, ürküp durdu önce, gözlerindeki mahcup, incinmiş, ürkmüş ifadeyle de üzüldüm yine… “Sana dokunamam, ne olur anla beni, susadın mı yoksa” dedim, suyu koydum önüne, içmedi. Bu da aç galiba deyip kedilerin suyunu götürdüm. Bir de ne göreyim, yavrular doymuş, etleri de yemiş, kalan birkaç ekmekle sebzeyi yiyor anne kedi. Doymaz da o kadarcık yiyecekle…
Yemeği de iki öğünlük, yani az yapmıştım bu defa, çünkü günlerce aynı yemeği yemek, en sevdiği de olsa, bezdiriyor insanı.
Eve çıktım, baktım, kendime ayırsam, kalan köpeğe yetmez, kendim yesem, doymamış bir kedi ve bir köpek beni bekliyor aşağıda…
Kısmetten ziyade olmaz, onların hakkıymış bu yemek, sen bir şekilde idare edersin ama onlar nereden bulacak başka bir yiyecek” dedim kendime. Üstelik hepsinin gözleri gitmiyordu gözümün önünden…
Kalan yemeği de onlara götürdüm…
Eve döndüğümde, pencereyi açınca, tülü kapatmayı unutmuş olduğumu gördüm, kapatıp hemen banyoya gireyim, yemeği sonra düşünürüm diye pencereye gittim ki bir de ne göreyim, sineklik yerinde, sıkı sıkı da kilitlenmiş!..
Rüzgar yok, evde başka kimse yok!..
Gerçekten de yoktu yerinde az önce, üstelik gözüme güvenmeyip elimle de kontrol etmiştim ama!..
Sıklıkla söylediğim sözü yinelemeden edemedim…
Yeter ki Allah istesin, gönderiyor mutlaka herkesin rızkını, mutlaka birileri için, birilerini vasıta kılıyor ve demek ki kimse de kimsenin rızkını yiyemiyor!!!
p.r.alkan
YORUMLAR
Uyku öncesi 'Hayirli bir dua 'gibi iyi geldi yazinız 'Rızıkı veren Yüceler yücesi 'Rabbim elbette 'onu baskalariyla paylasmak olmayana 've ihtiyacı olana ' yardım etmekse hem 'Yüce Dinimiz İslamiyetin 'hem insanligin gereğidir..
Sicak ve samimi bir paylasim teşekkür ve sevgilerimle...
beren yılmaz tarafından 6/30/2016 1:21:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
Çok güzel bir yazı olmuş ellerinize yüreğinize sağlık. Allah bizlere türlü türlü rızıklar veriyor. Bunlar sadece yediklerimiz içtiklerimiz değil tabii. Düşünsenize karnı tok, elbisesi yaşantısı çok güzel bir insan hiç mutlu değil huzuru yok. Yani insanın tatmin eden huzurlu kılan değerlere sahip olmasıda bir rızık. Dahası insan var olması ve karşılığında sonsuz bir cenneti kazanma imkanının verilmesi çok büyük bir rızık değil mi?
Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Rahman ve Rahim Allah'ı sığınırım.
10:31 - De ki, "size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?" Hemen "Allah'dır" diyecekler. De ki, "O halde Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"
10:59 - De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız". De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"
10:93 - Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik. Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
11:6 - Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.
Bu gün okuduğum en güzel, en duygulu ve en anlam dolu yazı bu oldu.
Evet...Allah yarattığı her canlının rızkını mutlaka gönderiyor bir şekilde. Bu dengeyi bozacak olan ya da bu dengenin sürüp gitmesine vesile olacak olan tek canlı ise insanoğludur.
Siz her türlü işarete rağmen o kedilere, köpeğe hiç bir şey vermeyebilirdiniz de. O zaman ne olurdu. Allah'ın o hayvancıklar için tahsis ettiği yiyeceği onlardan esirgemiş olurdunuz.
İşte bu sebepledir ki Kur'anın pek çok ayetinde namaz ve zekat hep yan yanadır.
Maalesef dünyada çekilen açlık için '' Hani Allah rızıklarını gönderiyordu'' Diyen var.
Allah rızıklarını belirlemiş. Ey insanoğlu eğer sen paylaşmayı bilmiyorsan Allah'ı suçlayamazsın hâşa.
Allah yaptığınız bu iyiliği kabul ve makbul eylesin arkadaşım.
Selam ve saygılar...