11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
935
Okunma
“Eğer su kaynağı ruhundan fışkırmazsa susuzluğunu gideremezsin.” Goethe
SU…
Ey hayatın yaratılışını ve sürekliliğini sağlayan en aziz kaynak!
Seni düşündükçe gözlerim önce buğulanır, sonra dolar ve daha sonra yağmur damlaları misali gözlerimden akıp ruhumun en kuytu köşelerinde boy verir duyguların her bir çeşidiyle. Ve her bir damlasında ne ezgiler ne sırlar ne unutulmaz hatıralar gizlidir ki, benden başkası bilmez bunları.
Beyaz kardelenli yüce dağların karlı zirvelerinden, kekik kokulu mor sümbüllü yaylaların eteklerine bir gelin edasıyla süzüle süzüle inen erimiş karların seyrine tanık oldunuz mu hayranlıkla hiç..
Bir çağlayanın bir şelalenin uğultusunda kendinizden geçtiğiniz oldu mu..
Çıkrıklı bir kuyudan çıkardığınız su dolu kovanın yüzünüze vuran serinliğinde çocuk sevincini kaç kez yaşadınız..
Bir köy yolunun ayrımında, eskimiş taşının üstünde “Ruhuna Fatiha” yazılı bir pınar başında konaklarken mutluluğu yudum yudum içtiniz mi dilinizdeki dualya birlikte..
Diliniz damağınıza yapıştığı anlarda uzatılan bir avuç suyu kana kana içerken o avucu minnetle öpüp “Su gibi aziz ol” dediniz mi..
Nazlı nazlı akan bir derenin bir ırmağın şırıltısında en huzurlu uykuya daldığınız oldu mu..
Yağmur sonrası içinize çektiğiniz toprak kokusunda ruhunuzda taptaze umutların yeşerdiğini fark ettiniz mi..
Gün gelir her canlının hayatı son bulur. Oysa yaşam ancak suyun yeryüzü ve gökyüzünden çekildiği an son bulur.
Erdemli kişi yaşamını, akan su örneğinde olduğu gibi takip ederek şekillendirir. Su, ayırım yapmaksızın bütün varlıklara hayat verir, su daima, alçak yerlerde bulunur, hiç kimse onu yüksek yerlerde aramaz. Bu sebeple, suyun yolu ruhsal fazileti yerine getirmek üzere, bir örnek teşkil etmektir.
Lao Tzu
SU öyle bir aşktır ki evrendeki tüm canlılar için, kendine aşık olan sevgilinin susuzluğunu tam anlamıyla gideremediğinde, onu yavaş ölüme mahkum ettiğinin farkında olamaz bazen de…
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su’ya aşık olmuştur.İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,
"Sırf senin hatırın için ey su" diye..
Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır. Ve su da ilk defa aşık oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalar. Ve çiçek "acaba Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar. Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine "Seni seviyorum" der. Su da yine "Ben de" der. Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafına ve son kez suya "Seni seviyorum." der. Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der. Gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek çünkü. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek suya der ki; "Seni ben, gerçekten seviyorum." Bu söz üzerine çok hüzünlenir su. Ve son çare olarak bir doktor çağırır sorun nedir diye...Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden birşey gelmez." Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum... Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir...
ESENLİKLER