- 391 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK-
“İskoçya’da bir pastane sahibi İşçi Bulma Kurumuna tezgahtar talebi vermiş. Talep şartı tezgahtar adayının şeker hastası olması imiş.”
“İskoçya’da, polis adayına imtihan sorusu sorarlar. Miting meydanındasın, birbirine girmiş yumruklaşan insanları nasıl dağıtırsın? Polis adayı tereddütsüz cevap verir: Hemen boynuma bir kutu asar, bağış toplamaya çıkarım efendim!”
“Yahudi tefecinin yolu İskoçya’ya düşmüş. Tüm gayretlerine rağmen para kazanabilmek bir yana bir müddet sonra bütün parasını da yitirmiş. Tam o sırada karşısına çıkan bir tanıdığı hayretle sen burada nasıl barınabiliyorsun diye sorunca; Yahudi tefeci acı acı gülerek, ne barınması kardeşim, cebimde beş kuruş yok ki, uçağa binip gidemiyorum” der.
“İzhak ölüm döşeğindedir. Zorlukla etrafinda hazır bulunan akrabalarına seslenir:
- Moiz burada mı? Burada baba!
- Ya Rebeka? Burada!
- Levi? Buradayım baba!
- Salamon? Ben de buradayım baba!
- Yahu o zaman dükkana kim bakoooor?..”
Fıkradır deyip geçmeyelim. Cimri fıkralarının Yahudiler ve İskoçlar üzerine kurulu olması dikkat çekici değil midir? Gerçi kimi zaman İngilizlerin İskoçlardan daha cimri olduklarından da söz edilir. Hani deyim yerindeyse kendi hususiyetini başkasına yıkan bir tavırla karşı karşıya olabilir miyiz acaba?
Ancak tam da bu noktada diğer bir husus aklımıza gelebilir: Yine, İskoç fıkraları üzerinden gidersek; Kapitalist ekonominin tarihinde İskoçların yeri ve hatta İngiliz Ekonomi Politiği başlığı altında ele aldığımız birçok iktisatçının İskoç kökenli olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Belki de bu boyutta İngilizlerin, İskoçları sabote eden bir etkisinden söz edilebilir.
Hiç kuşkusuz Yahudi cimri fıkraları da meşhurlardandır. Ticari zihniyet ve kabiliyeti yüksek bir milletin iktisadi alanda dünyaya hakim olmasındaki sır ve incelikler, ruhi arkaplan ögeleri karşımıza çıkacaktır.
Bu noktada milletleri birbirinden ayıran ırkî, sosyal ve psikolojik ögelerden de bahsedebiliriz. Bazı milletlerin sanat- edebiyat tarihinde, kimi milletlerin felsefe tarihinde, diğer bazılarının askerlik tarihinde veya siyasi tarihte öne çıkması manidar değil midir? İş Bankası Yayınlarında yer alan “Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” başlıklı eserde ilginç bilgilerle karşılaştığımı söylemeliyim. Kitapta yer verilen eser adlarından biri “Avrupa Milletleri Ruhiyatı” olmaktadır.
Sözgelimi, Endülüsteki Arap egemenliğinin çöküşünü takip eden dönemde İspanyollar uzun süre Arap âdeti diyerek banyo almazlar. Hatta Müslüman hâkimiyeti döneminden kalan hamamları yıkarlar.
Yine Klasik müziğin ve psikanalizin nirengi noktasının Viyana olması her nasılsa mıdır acaba? Demek orada insan ruhunun derinliklerine karşı tecessüs uyandıran bir iklim var.
Buna karşın Fransızlar dünya edebiyatında ekol teşkil eden sanatsal inceliği geliştirirler. Yine dünya mutfak kültüründe seçkin bir yere sahip olmaları da sakın bu sanatkârlığın formlarından biri olmasın.
Buna karşın İngilizler damak tadında yaya kalmaktadır. Bilirsiniz kahvaltı kültürleri meşhurdur. Bir seyyah İngiltere seyahati üzerine şu notu düşecektir. “İngiltere’de doğru düzgün bir yemek yemek isterseniz günde üç öğün kahvaltı yapmalısınız.” Kendi kendime şunu sormuşumdur hep: Anglosakson zihniyeti mi belirleyicidir?
Hani, ekonominin bir tanımı vardır. Sınırsız ihtiyaçların kıt kaynaklarla karşılanabilmesindeki dengenin bilimidir. Acaba Anglosakson algısı kaynakların yemek kültürüne ayrılmasını mantıksız mı buluyor? Takdir edersiniz ki, zengin bir kahvaltı on onbeş kalem ürünle kotarılabilir. İngiliz algısı mükellef bir kahvaltıyla güne başlamayı, deyim yerindeyse kahve altı yapmayı yeterli de göremez mi?
Tam tersine, Latin toplumlarının yemek kavramını sanatsal boyutta kavraması tesadüf olmasa gerek. Hatta biraz da zevkü sefa eğilimine bağlanabilir.
Demem odur ki; üstte naklettiğimiz cimri fıkraları da kültürün ve yaşam stilinin gülmeceye yansıması ölçeğinde bu basit gerçeğin karşılığıdır dersek, sanırım mübalağa etmiş olmayız.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Ömrünüze bereket
Katılım ve katkınız değer ve önem arz ediyor şüphesiz
Saygı ve selamlarımla...
Levent Kardeşim Merhaba, fıkra tadında güzel bir değerlendirme okudum. Halkın doğal ortamlarda üretmiş olduğu Halk Bilimi (Folklor) belki de bilimlerin anasıdır. Bu yüzden her toplum yaşamış olduğu bölgenin çoğrafi, ekonomik, ticaret ve ilkimi o topluma yön vermektedir. Yahudi ve İskoçları bahsettiğini konuma getiren ana kaynaksa, ilk önce yaşamış oldukları ülkenin özellikleridir diyebilirim. Selam ve sevgilerimle
levent taner
Katılım ve katkınız değer ve önem arz ediyor şüphesiz
Saygı ve selamlarımla...
Üstadım, sohbette ne kadar samimi olduğunuzu, ne kadar aklınızla katıldığınızı ve ne kadar da 'muhabbetle değerlendirmek'te olduğunuzu göstermesi bakımından fıkraların bir an parlayan ışığını paylaşma becerisi çok önemli olsa gerek...
Fıkra anlatmayı bilmeyen bir allame ile sohbet etmektense, tanımlamaya çalıştığım o gönle sahip bir kalenderle sohbet etmeyi tercih ederim, demeyecek insan pek bulunmaz herhalde...
Kız eve kürkle gelmiş... Annesi sorunca, "Piyangodan çıktı" demiş ve maltızı (veya mangal) önüne çekip, ısınmaya başlamış...
"Dikkat et kızım!" demiş annesi, "bileti yakmayasın!..."
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Güzellikler bahşettiğinizi görmek ne büyük saadet
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum her dem olduğu gibi
Saygı ve selamlarımla...