Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
levent taner
levent taner
@leventtaner

-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK-

27 Haziran 2016 Pazartesi
Yorum

-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK-

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

422

Okunma

-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK-

-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK-

“İskoçya’da bir pastane sahibi İşçi Bulma Kurumuna tezgahtar talebi vermiş. Talep şartı tezgahtar adayının şeker hastası olması imiş.”

“İskoçya’da, polis adayına imtihan sorusu sorarlar. Miting meydanındasın, birbirine girmiş yumruklaşan insanları nasıl dağıtırsın? Polis adayı tereddütsüz cevap verir: Hemen boynuma bir kutu asar, bağış toplamaya çıkarım efendim!”

“Yahudi tefecinin yolu İskoçya’ya düşmüş. Tüm gayretlerine rağmen para kazanabilmek bir yana bir müddet sonra bütün parasını da yitirmiş. Tam o sırada karşısına çıkan bir tanıdığı hayretle sen burada nasıl barınabiliyorsun diye sorunca; Yahudi tefeci acı acı gülerek, ne barınması kardeşim, cebimde beş kuruş yok ki, uçağa binip gidemiyorum” der.

“İzhak ölüm döşeğindedir. Zorlukla etrafinda hazır bulunan akrabalarına seslenir:
- Moiz burada mı? Burada baba!
- Ya Rebeka? Burada!
- Levi? Buradayım baba!
- Salamon? Ben de buradayım baba!
- Yahu o zaman dükkana kim bakoooor?..”

Fıkradır deyip geçmeyelim. Cimri fıkralarının Yahudiler ve İskoçlar üzerine kurulu olması dikkat çekici değil midir? Gerçi kimi zaman İngilizlerin İskoçlardan daha cimri olduklarından da söz edilir. Hani deyim yerindeyse kendi hususiyetini başkasına yıkan bir tavırla karşı karşıya olabilir miyiz acaba?

Ancak tam da bu noktada diğer bir husus aklımıza gelebilir: Yine, İskoç fıkraları üzerinden gidersek; Kapitalist ekonominin tarihinde İskoçların yeri ve hatta İngiliz Ekonomi Politiği başlığı altında ele aldığımız birçok iktisatçının İskoç kökenli olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Belki de bu boyutta İngilizlerin, İskoçları sabote eden bir etkisinden söz edilebilir.

Hiç kuşkusuz Yahudi cimri fıkraları da meşhurlardandır. Ticari zihniyet ve kabiliyeti yüksek bir milletin iktisadi alanda dünyaya hakim olmasındaki sır ve incelikler, ruhi arkaplan ögeleri karşımıza çıkacaktır.

Bu noktada milletleri birbirinden ayıran ırkî, sosyal ve psikolojik ögelerden de bahsedebiliriz. Bazı milletlerin sanat- edebiyat tarihinde, kimi milletlerin felsefe tarihinde, diğer bazılarının askerlik tarihinde veya siyasi tarihte öne çıkması manidar değil midir? İş Bankası Yayınlarında yer alan Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” başlıklı eserde ilginç bilgilerle karşılaştığımı söylemeliyim. Kitapta yer verilen eser adlarından biri “Avrupa Milletleri Ruhiyatı” olmaktadır.

Sözgelimi, Endülüsteki Arap egemenliğinin çöküşünü takip eden dönemde İspanyollar uzun süre Arap âdeti diyerek banyo almazlar. Hatta Müslüman hâkimiyeti döneminden kalan hamamları yıkarlar.

Yine Klasik müziğin ve psikanalizin nirengi noktasının Viyana olması her nasılsa mıdır acaba? Demek orada insan ruhunun derinliklerine karşı tecessüs uyandıran bir iklim var.

Buna karşın Fransızlar dünya edebiyatında ekol teşkil eden sanatsal inceliği geliştirirler. Yine dünya mutfak kültüründe seçkin bir yere sahip olmaları da sakın bu sanatkârlığın formlarından biri olmasın.

Buna karşın İngilizler damak tadında yaya kalmaktadır. Bilirsiniz kahvaltı kültürleri meşhurdur. Bir seyyah İngiltere seyahati üzerine şu notu düşecektir. “İngiltere’de doğru düzgün bir yemek yemek isterseniz günde üç öğün kahvaltı yapmalısınız.” Kendi kendime şunu sormuşumdur hep: Anglosakson zihniyeti mi belirleyicidir?

Hani, ekonominin bir tanımı vardır. Sınırsız ihtiyaçların kıt kaynaklarla karşılanabilmesindeki dengenin bilimidir. Acaba Anglosakson algısı kaynakların yemek kültürüne ayrılmasını mantıksız mı buluyor? Takdir edersiniz ki, zengin bir kahvaltı on onbeş kalem ürünle kotarılabilir. İngiliz algısı mükellef bir kahvaltıyla güne başlamayı, deyim yerindeyse kahve altı yapmayı yeterli de göremez mi?

Tam tersine, Latin toplumlarının yemek kavramını sanatsal boyutta kavraması tesadüf olmasa gerek. Hatta biraz da zevkü sefa eğilimine bağlanabilir.

Demem odur ki; üstte naklettiğimiz cimri fıkraları da kültürün ve yaşam stilinin gülmeceye yansıması ölçeğinde bu basit gerçeğin karşılığıdır dersek, sanırım mübalağa etmiş olmayız.


L.T.






Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
-fıkra deyip geçmemek- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz -fıkra deyip geçmemek- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-FIKRA DEYİP GEÇMEMEK- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Kemnur
Kemnur, @kemnur
28.6.2016 12:29:26
Sayın ustam, çok hoş, fıkra tadında bir güzel yazı daha okuttunuz. Teşekkürler...saygıyla
Ce
Cemal Zöngür, @cemalzongur
27.6.2016 23:24:43
Levent Kardeşim Merhaba, fıkra tadında güzel bir değerlendirme okudum. Halkın doğal ortamlarda üretmiş olduğu Halk Bilimi (Folklor) belki de bilimlerin anasıdır. Bu yüzden her toplum yaşamış olduğu bölgenin çoğrafi, ekonomik, ticaret ve ilkimi o topluma yön vermektedir. Yahudi ve İskoçları bahsettiğini konuma getiren ana kaynaksa, ilk önce yaşamış oldukları ülkenin özellikleridir diyebilirim. Selam ve sevgilerimle
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
27.6.2016 18:59:22
Üstadım, sohbette ne kadar samimi olduğunuzu, ne kadar aklınızla katıldığınızı ve ne kadar da 'muhabbetle değerlendirmek'te olduğunuzu göstermesi bakımından fıkraların bir an parlayan ışığını paylaşma becerisi çok önemli olsa gerek...
Fıkra anlatmayı bilmeyen bir allame ile sohbet etmektense, tanımlamaya çalıştığım o gönle sahip bir kalenderle sohbet etmeyi tercih ederim, demeyecek insan pek bulunmaz herhalde...

Kız eve kürkle gelmiş... Annesi sorunca, "Piyangodan çıktı" demiş ve maltızı (veya mangal) önüne çekip, ısınmaya başlamış...
"Dikkat et kızım!" demiş annesi, "bileti yakmayasın!..."


Selam ve saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.