Kur an da Her şey Yoktur Diyenlere.
Bugün sizlerle konuşmak ve üzerinde sizleri de düşünmeye davet etmek istediğim konu, bizlere Kur’an yetmez, çünkü Kur’an da her şey yoktur, özet bilgiler içerir inancı üzerine olacaktır. İslam ı doğru yaşamak ve anlamak için, beşerin birçok kitaplarına bizleri yönlendiren, Kur’an ın yetmeyeceği tezini savunan düşüncenin, doğru olup olmadığını Kur’an dan tespit ederek, aslında bizlere gereken her şeyin Kur’an da nasıl olduğunu göstermektir amacım. Yazı biraz uzun ve detaylı, lütfen sabırla okuyunuz.
Bizler İslam ı o kadar yanlış bir yolda yaşıyoruz ki, bunun farkına varmak için Kur’an ı birkaç kez anlayarak okumak yeterli olacaktır. Bir şartla okumalıyız, ÖN YARGISIZ VE ALLAH A DAYANIP, YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILMAK ŞARTIYLA. Bu yazıyı okuyan kardeşlerimden tek bir ricam olacak, daha önce geleneksel İslam ın öğrettiklerini, Kur’an ayetleriyle karşılaştırdıktan sonra, Allah`ın ayetleriyle, bizlere aktarılan hadisler, birbirine uymadığında, lütfen eeee peygamberimizin hadisleri ne olacak? Ne yani peygamberimiz postacı mıydı demeyiniz. Peygamberimiz Allah ın ayetlerine ters düşecek hiç bir şey söylemeyeceğine göre, demek ki o söz peygamberimizin sözü değilmiş, deme zamanı geldi artık. Kur’an özet bilgidir ve orada her şey yoktur diyenlere, bakın Rabbimiz ne cevap veriyor.
Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
İsra 89; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.
Bunlara benzer onlarca ayet yazabilirim, bakın hepsi ne diyor? İnsanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsanlar için her benzetmeden, nice örnekler sıraladık diye çok açık ve net belirtiyor. Şimdide şu ayet hakkında düşünün lütfen.
Enam 104; Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına… Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
Burada bahsedilen gönül gözü, sizce ne olabilir? Elbette KUR’AN. Kur’an da her şey yoktur diyenlere sormak isterim, acaba Allah bizlere gönül gözü, rehber olsun diye indirdiği Kur’an açık ve detaylı değilse, nasıl bizlere rehberlik edecek ve gönlümüzün açıkgözleri olacak? Akıllarını ve düşünme melekesini birilerine teslim edenler, kiraya verenler elbette bunun farkında olamayacaktır. Allah böyle durumlardan bizleri korusun.
Şimdi de Kur’an da her şey yoktur diyerek verdikleri örnekleri, tek tek Kur’an süzgecinden geçirelim. Önce şunu söylemeliyim. Bizler dinimizi Kur’an dan öğrenmediğimizden, bizlere öğretilenleri Kur’an da bulamadığımızda, ne yazık ki bakın işte bunlar ya da şunlar Kur’an da yok. Demek ki Kur’an da her şey olmuyormuş düşüncesiyle, farkında olmadan beşerin kitaplarını hâşâ Kur’an dan üstün tuttuğumuzun farkında bile değiliz. Hâlbuki formül o kadar açık ve net ki, Allah ayetinde ne diyordu?
Zühruf 44: Gerçek şu: Bu Kur an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. BU KİTAPTAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.
Allah sizleri, bu kitaptan sorumlu tutacağım dedikten sonra, acaba HÂŞÂ sözünde durmazda, Kur’an da olmayan, açıklanmayan, izah edilmeyen, Kur’an ın hiç bahsetmediği başka şeylerden de sorumlu tutar mı dersiniz bizleri? Bunları söylerken bile üzüntü duyuyorum, ama hala birileri anlamamakta ısrar edebiliyor. Kur an da her şey yoktur diyenler, şu örnekleri veriyorlar.
—Kur’an da namazın nasıl kılınacağı, hangi duaların okunacağı ve rekât sayısı yoktur, demek ki bakın her şey yazmıyormuş Kur’an da.
—Hacca gittiğimizde neler yapacağız detaylı anlatılmamıştır, örneğin şeytan taşlamayı, Hacer ül Esved taşını selamlamayı Kuran yazmaz, demek ki her şey yokmuş Kur’an da.
—Zekâtlarımızı nasıl vereceğiz, ne kadarını vereceğimiz yazmıyor, demek ki Kur’an her şeyi yazmıyormuş.
Bu yazdıklarıma çok daha fazla örnekler verebilirim. Kur’an da birçok şeyin olmadığını iddia ediyorlar, ama her nedense bu düşünceyi birde tersinden düşünmüyorlar. Örnek verelim. Bize bir söz söylendiğinde onu test ederiz, inanmadan önce. Örneğin birisi ben 18 yaşını doldurdum derse, kanıtlamasını isteriz ve çıkar bakalım nüfus kâğıdını deriz ve baktıktan sonra doğruysa inanırız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Peki din ve iman adına bizlere söylenen sözleri neden kontrol etme gereği duymuyoruz? Yoksa kontrol edilecek veri, bilgi, güvenilecek rehber elimizde yok mu? (HÂŞÂ) Ya da elimizdeki rehber çok açık ve net değil mi de bizler böyle bir kontrol mekanizmasına müracaat etmiyoruz?
HANİ ALLAH BİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEKTİ, NE OLDU RABBİN BU SÖZÜ? UNUTTUK MU, YOKSA HATIRLAMAK MI İSTEMİYORUZ? Madem birileri Kur’an dan her şeyi bulamadıkları için tedirginler, acaba kimler Allah ın katında çok güvenli de, onun sözlerine, kitaplarına inanarak imanımızı yaşayalım? Bu konuda emin olan var mı aramızda? Hangi mezhep imamının sözleri, Rabbin korumasında, bilen varsa söylesin de aydınlanalım. Rahman güveneceğiniz, dayanacağınız veliniz yalnız ben varım, sakın veliler edinerek ardına düşmeyin ve güvenmeyin dedikten sonra, nasıl olurda bunun tersini söyleriz. Kimin takvaca üstün olduğunu, kimin doğru yolda olduğunu, Allah yalnız ben bilirim diye bizleri uyarıyor. Bu uyarının hiç mi önemi yok.
Şimdide gelelim Kur’an da olmadığını söyledikleri konulara. İşin ilginci onlara tam tersi soruyu sormak gerekirken, bizler Kur’an ı savunmaya, kanıtlamaya geçiyoruz. HÂLBUKİ ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DEDİKTEN SONRA, ONLARA SORMAK GEREKİR, SEN KANITLA SENİN KUR’AN DA OLMAYAN VE İNANDIKLARININ ALLAH EMRİ OLDUĞUNU, BİZLERİN SORUMLU OLDUĞUMUZU DEMEMİZ GEREKİR. Biz yinede zoru seçelim ve anlatalım Allah ın izniyle.
Kur’an da en çok bahsedilen konulardan birisi de namazdır. Allah hem çok bahsedecek Kur’an da, hem de bunun nasıl yapılacağını izah etmeyecek, doğrusu bu da ilginç bir yaklaşım ve savunma tarzı. Namaz kılmak, İbrahim peygamberden bu yana her topluma farz kılınmıştır. Örneğin Bakara suresi 83 ayetinde İsrail oğullarına da namazın farz olduğunu söyler Kur’an. Ali İmran 39. ayette namazın bizden önceki ümmetlere farz olduğunu anlarız. Namaz kılarken yapacağımız hareketleri Allah bizlere anlatmıştır. Bakın Meryem anamıza nasıl namaz kılacağını hatırlatıyor, tamamen şeklini bile tarif ederek.
(Ali İmran 43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et.) Yani Allah ın huzurunda saygıyla ayakta dur, buna kıyam duruşu diyoruz. Devamında da yine secde ve rükû duruşunu anlatıyor. Tevbe suresi 112 ayette de namazın en önemli unsurlarını söyler ( …rükû edenler, secdeye kapananlar…) (Hac sur. 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. ) Ayet ne kadar güzel açıklıyor, hatta İbrahim peygamberimizden bahsederek. Kabeyi hazırlaması için emir verdiğinde, o evi tavaf edenlerin nasıl namaz kılacağını bile açıkça söylüyor. Kıyamda duranlar yani ayakta saygı duruşunda duranlar, rükû yani saygıyla eğilenler Allah önünde, secde edenler yine Allah ın karşısında saygıyla yerlere kapananlar dua edenler için hazırlanıp temizlendiğini belirtiyor. Daha bu konuda birçok ayet var, ama anlayana bunlar yetecektir sanırım.
Şimdi de genel olarak düşünelim, tüm İslam âlemi namazı aynı şekilde mi kılıyor? Kur’an ın emrettiği ana konular hepsinde aynıdır değişmez, nedir bunlar? Kıyamda durmak, yani Allah ın huzurunda saygı duruşunda durmak, eğilmek rükû etmek ve secdeye kapanmak aynıdır. Peki, ne gibi değişiklikler var derseniz, örneğin bir kısmı kıyam duruşunda ellerini bağlamaz yana salar, bir kısmı bağlar. Bir kısmı şekil ve oturuş kalkışta küçük değişikler eklemiştir. Ama hiçbirine yanlış ya da hatalı kimse diyemez. Namaz bitiminde kimisi yalnız sağa selam verir bitirir kimi hem sağa hem sola selam verir, ilginçtir, yalnız önüne selam vererek bitirenlerde vardır. Bunların hepsi beşeri fıkıh ilaveleridir.
Şimdide bakın namazlarda, hangi dualar okuyacağımız yazmıyor Kur’an da, diyenlere cevap verelim. Allah Müzzemil suresinde (O halde Kuran`dan, kolayınıza geleni okuyun!) diye açıklık getirir. Demek ki namazda okunacak duaların sabitlenmesi ve öyle okumazsan kabul olmaz denmesi asla mümkün değildir. Çok daha açık anlatmak gerekirse bakın Allah namazla benden nasıl yardım isteyin diyor ayetinde. ( Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. ) ( Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir). Allah namazla/duayla kendisinden yardım dilenmesini istiyorsa namazlarda, şurasında şu duayı okuyacaksın demek, Kur’an a asla uymaz. Allah namazla benden yardım dileyin diyor ama birçok ayetinde de nasıl dileyeceği örneğini de veriyor. Birkaç örnek verelim. (Bakara 201: Onlardan kimi de şöyle yakarır: “Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru. ) ( İsra 80: Şöyle yakar: “Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver. )
Demek ki namazlarımızda ne okuyacağımız bizlere kalmış, çünkü Allah öyle söylüyor. Bunu birileri sabitleyip, illaki şunu okuyacaksın diyemez. Bakın o da açıklanıyormuş, hem de ne kadar güzel, hiç sıkmadan, özgür bırakılarak içimizden geldiğince Allah a yakarırcasına. Rekât sayısına gelince. Kur’an hiçbir zaman Allah ın huzurunda ne kadar kalacağını sınırlamamış ve bir miktar belirlememiştir, tek bir şartla. En kısa kılınacak namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde tarif etmiş kıldırmış ve bu da bir rekâttır. Savaş ve zorluk halinde kılınan namazı, bizzat peygamberimiz eşliğinde anlatmıştır Kur’an, onu da hatırlayalım.
Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. BUNLAR SECDEYE VARINCA, DİĞERLERİ ARKALARINDA BEKLESİNLER. SONRA NAMAZ KILMAMIŞ OLAN DİĞER GRUP GELİP SENİNLE BİRLİKTE KILSINLAR. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.
BİZLER BİZE ÖĞRETİLENİ KUR’AN DA BULAMADIĞIMIZDA, BUNLARDAN SORUMLU DEĞİLİZ DİYECEĞİMİZE, EEEE BAKIN DEMEK Kİ SÖYLENEN DOĞRUYMUŞ, DEMEK Kİ HER ŞEY YOKMUŞ KUR AN DA, DEME GAFLETİNDE BULUNUYORUZ. Allah ben her şeyden değişik örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa, gerçekten her örnek var demektir, ama anlamak isteyene. Şimdi yazacağım ayet, yukarıda verdiğimiz örneğin açıklayıcısı bir ayettir.
Nisa 101: Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, NAMAZI KISALTMANIZDA SİZİN İÇİN BİR SAKINCA YOKTUR. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.
Demek ki zor anlarımızda, namazın kısaltılmasının kolaylığını açıkça belirtiyor, peki diğer zamanlarda ne kadar kılacağımızı neden söylemiyor? İşte onu da bizlere bırakıyor, tıpkı zekât konusunda bizleri serbest bıraktığı gibi, o konuya gelince anlayacaksınız. Her izahı yapan Allah, bizleri bu konuda sınırlamadıysa, bizlere rahmetiyle rahatlatıp özgür bıraktıysa, bizler bunu anlamayarak, bakın her şey Kur’an da yazmıyor dememiz, büyük yanlıştır. Eğer böyle bir emri olsaydı bizlere bunu da açıklar ve söylerdi, bunu aklımızdan çıkarmayalım ve sanki bunun bildirilmemesi, eksiklikmiş gibi göstermeyelim, yoksa Rahman a saygısızlık yapmış olacağımızı da, aklımızdan çıkarmayalım.
Bu konuyla ilgili sizleri düşünmeye davet edecek, bir şey söylemek istiyorum. Allah sabah namazı vakti yani fecir vaktinde okunan Kur’an, kılınan namazda da Kur’an okunduğuna göre namaz, şahitlidir diye bildirir bizlere. Bu sözden bu vaktin önemli olduğu anlaşılır Rabbin katında. Peki, neden 2 rekât farz namaz kılarız, Allah ın özenle bahsettiği vakitte de, diğer vakitlerde 4 rekât farz kılarız hiç düşündünüz mü? İşte Kur’an a göre değil de, beşerin öğretisine göre yaşamaya devam edersek, nereye varacağımızı Rabbin huzuruna gittiğimizde göreceğiz, bence herkes aklını başına almalı gibi geliyor bana, ne dersiniz?
Hac konusuna gelince, insanlar beşerin öğretisini beyinlerine o kadar kazımışlar ki, onu Kur’an da bulamadıklarında, ne yazık ki eksik diyebilmektedirler. Şeytan taşlamak Kur’an da geçmiyor, Hacer ül Esved taşını öpmek selam vermek Kur’an da yok diye, Kur’an ı yeterli görmeyenler, hala Hac da şeytan taşlarken yapılan izdihamdan ölenlerden, ders almamış görünüyorlar. Bakın Allah Hac konusunda o kadar çok detayı vermiş ki Kur’an da. Bakara suresi 189 ayette Haccın vaktini, ayın hareketlerinden belirlendiğini açıklıyor. Bakara suresi 158. ayette, Hacca gelenlerin, Safa ve Merve tepelerinin ziyaret edilmesinde bir sakınca olmadığı açıklamasını yapıyor. Düşünün lütfen, tepelerin ziyaretinden bahseden Allah, şeytan taşlama konusunu söylemez miydi olsaydı? Burada kurban kesileceğini belirtiyor. Hacca gittiğinizde, cinsel ilişkiye girmeyeceksiniz diye söylüyor Kur’an da. Savaşmak yasaktır diyor. Bakara 199. ayetinde Kabeyi dönerek tavaf edilmesi açıklamasını yapıyor. Bakara 203. ayetinde de hac ziyaretini isteyen iki günde bitirebilir onlara günah yoktur der, geç dönene de günah yoktur diye açıklar.
Allah Hac zamanının, bilinen aylardadır diyerek açıklamasına rağmen (HARAM AYLARDAN BAHSEDEREK) onu görmezden gelip, peygamberimizin hayatında bir kez gittiği hac gününden başka günün kabul edilmeyeceğini söyleyerek, bu kutsal görevin önüne koskoca bir duvar örmüşlerdir, sebep olanların hesabı çetin olacaktır eminim. DÜNYADAKİ TÜM MÜSLÜMANLARI HAC KONUSUNDA, YILDA BİRKAÇ GÜNE SIĞDIRAN ZİHNİYET, AKLIN VE MANTIĞIN ZİHNİYETİ DEĞİLSE, YÜCE RABBİN EMRİ ZATEN ASLA OLAMAZ, ARTIK BUNUN FARKINA VARMANIN SİZCE ZAMANI GELMEDİ Mİ? Bakın Allah Hac görevi için Kur’an da onca açıklamayı yaptığı halde, hala Kur’an ın açıklamalarını yeterli bulmayanlara, ne söylemek gerekir bilmiyorum.
Zekât konusuna gelince. Kur’an ben her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdim diyorsa, bu konuda da açıklama yapmıştır. Fıkıh ve mezheplerin bu konuda öğretisi nedir, onu hatırlayalım. Hatırlarsınız bizlere altının, paranın, ziynetin 1/40ını zekât olarak vereceksiniz diye öğrettiler. Köylünün ektiği ve biçtiği mahsulünde 1/10 unu vermesi gerektiği öğretildi şimdiye kadar, çünkü fıkıh yani beşeri din kanunları böyle söylüyordu. Garip köylüm parası ve altını olandan dört kat fazla zekât vermekten hiç erinmedi, itiraz da etmedi hep verdi. Bazen düşündü, acaba ben neden fazla veriyorum diye. Büyüklerimiz öyle söylemişse vardır bir hikmeti dedi ve sustu. Ama keşke Allah ın bizler için indirdiği rehbere bir baksaydı, gerçekleri nasıl görecekti o zaman. Bakın Allah, nasıl zekât vereceğimizi ne kadar güzel açık ve net bizlere söylemiş, ama hala anlamayanlara sözüm yok.
Bakara 219: …. ” Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: “HELAL KAZANCINIZIN SİZE VE BAKMAKLA YÜKÜMLÜ OLDUKLARINIZA YETERLİ OLANINDAN ARTANINI VERİN. (İHTİYAÇDAN FAZLASINI) ” Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
Sizce bu ayetten her şey anlaşılmıyor mu? Kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından, YANİ İHTİYACINIZDAN ARTANINI verin diyor. Artanından verin dedikten sonra, hala eeee bakın ne kadar vereceği yazmıyor denir mi? Bu ne saygısızlık. Allah bizleri zekât konusuyla imtihan ediyor ve bizleri teşvik ediyor, bakalım malından, parasından Allah ın rızasını kazanmak için ne kadar verecek diye, bizleri sınıyor. Hatta zekât vermeyi kendisine borç verme olarak kabul ediyor.
Demek ki Kur’an da her şey varmış, zaten var olduğunu söyleyen ben değilim, Yüce Rabbimiz. Allah bunu söylemesine rağmen, acaba bunun tersini söylemek nasıl bir düşünce olabilir? Allah Kur’an da, insanların yaptığı yanlışları anlatır ve onlardan örnekler verir. Bu şekilde de bizlerin aynı hataya düşmemizi engellemeye çalışır. Bizlere kitaplar ve elçiler gönderip uyarır. Kur’an o kadar ince detaya bile girer ki, bakın birkaç örnek sizlere vermek istiyorum. Bu detayları yazan bir kitap için, hala her şey yoktur, detaylar yazmaz denir mi, takdirinize bırakıyorum.
Allah namaz kılarken, okuyacağımız duanın ses tonunun, ne şekilde olacağını anlatır. Ne çok yavaş ne çok hızlı orta bir kararda okuyun der. Aynı anneyi emen sütkardeşlerin birbiriyle evlenemeyeceğini belirtir. Sizce çevrenizde bir düşünün, kaç kişiyi ilgilendirir bu konu, onu bile yazıyor Kur’an. Yolda kasıla kasıla yürüme, diye ikaz eder bizleri. Bir annenin çocuğunu 24 ay emzirmesi gerektiği anlatır. Mirasımızı nasıl dağıtacağımıza açıklık getirir. Birbirimizden borç alınca hemen yazın, hem de şahitler olsun der. Daha neler neler.
Allah tüm bunları Kur’an da yazıyor ve önemsiyor da, birilerinin dine dışarıdan ilave yaptıklarını Kur’an da göremeyince mi Kur’an da her şey yazmaz deniyor. El insaf, lütfen artık kendimize gelelim, eğer uyumaya ve körlüğe devam edersek, Allah bir gün bizlerin cezasını da vereceğini unutmayalım. Çok güzel bir söz geldi aklıma.
(Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar. )
Geçmişte yapılan hataları Allah, Kur’an da açıkça verir, bunları masal olsun diye anlatmaz bizlere. Kur’an ın 3/2 si böyle ibretlerle, öğütlerle, uyarılarla doludur. Eğer Kur’an ı masal okur gibi okur da, ondan ibret almazsak, oradaki kavimlerin sonunu bizlerde yaşarız Allah korusun. Kur’an da her şey yoktur, özet bilgidir demek, Allah ın bir güneş ve rehber olsun diye gönderdim dediği Kur’an a apaçık bir saygısızlıktır.
Dilerim geçmişinden ders alan, gönül gözleri açık, gönlü mühürlenmemiş kulları arasına bizleri de alması dileklerimle.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
hakyolkuran.com/
halukgta.blogcu.com/
kuranyolu.blogcu.com/
YORUMLAR
Değerli kardeşim, bugün yaşanan İslam sizi yanıltmasın. Yaşanan İslam ın Kur'an ile hiç bir ilgisi yoktur. Amacım ve çabam bu konuya dikkat çekmektir. Kur'an yaşam kaynağı ve doğru yolu gösteren rehberdir, tebliğdir. Onu doğru anlamak ve hayata geçirmek ise başlı başına bir çabanın sonucudur.
Bugün yaşanan İslam ise, batılın ve rivayetlerin öğretisidir ki, Allah ın emrettiği İslam ile hiç bir bağlantısı yoktur. Lütfen ön yargısız Kur'an a bakınız. Daha farklı göreceksiniz. İyi bayramlar dileklerimle.
saygılarımla
Haluk Bey Merhaba, yazınızı ilgiyle okudum ve her zaman olduğu gibi beni şaşırtmadınız. Çünkü sizin vermiş olduğunuz örnek Ayetlerde dahil diğer tüm Ayetlerde, sürekli Allah korkusunu öne çıkaran ve insanları psikolojik olarak pısırıklaştıran soyut bilgiler mevcuttur.
İnsanın gerçek maddi ve siyasal (Somut) yaşamıyla ilgili ele alınacak ve net ifade eden en ufak somut bir bilgi ve kaynak bulunmamaktadır.
Bu gerçeklerden hareketle, Kuran-ı ve İslam dinini sadece insanların manevi (Psikolojik) olarak ruhsal yapılarına hitap eden, ibadetlerle ilgili olduğunu söylerseniz ben İslamı her zaman desteklerim. Yok bunun yerine Kuran ve İslam her derde deva deyip, İslam ülkelerinin sürekli savaş, çatışma yoksulluk ve kaos içerisinde yaşaması sizin için de bir çelişki olarak görünmüyor mu?
Değerli kardeşim, keşke sizin ifade ettiğiniz şekilde Kuran ve İslam her derde deva olsaydı, benim başım gözüm üstünde yeri vardır. Ama maalesef öncede ifade ettiğim gibi hayat yalnızca ibadet ederek Allaha yalvarmakla düzenli şekilde gitmiyor. Ve en çok İbadet, iman ve Allahtan bahsedip devleti ve milleti soyarak, Katlar Yatlar sahibi olanlardan Allah neden hala hesap sormadı? Selamlar