- 568 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUYGU'NUN ÖYKÜSÜ-3
Geldi ömrümün baharı…
Her annenin doğum hikâyesi kendisi için çok özeldir. Benimki de öyle… Annelik, her dişinin mutlaka yaşaması gereken bir duygu.
İlk anneliğim… İlk heyecanım…
Anne olmadan önce “annelik nasıl bi duygu?” diye sorardım eşe dosta.
“Dünyanın en güzel ve en zor şeyi ” derlerdi.
Benim de anne olacağım o an gelmişti işte! Önce tam göbek deliğimin orada mana veremediğim bir kasılma hissettim. Bir kenara çekilip kasılmalarımı heyecanlı bir şekilde takip etmeye başladım. Yarım saatte bir vuran sancılar sonunda beş dakikada bir vurmaya başladı. Doktorumu aramanın tam zamanıydı. Aradım. Bana, hemen gel, dedi. Özgür’e, kalk, gidiyoruz, dedim, ayaklandık. Giyinip çıkacakken kapıda abimle karşılaştık. O da bize geliyormuş tesadüf. Hastaneye gidiyorum deyince o da heyecanlandı. Özgür’le, daha önceden hazırladığımız doğum çantamı alıp bir taksiye atladık ve hastanenin yolunu tuttuk.
Hastaneye gittik ve yatış işlemlerimizi gerçekleştirdik. 353 numaralı odada! Hayatımızın tamamen değişeceği yerde beklemeye başladık. Odaya bir yandan hemşireler giriyor bir yandan eş, dost, arkadaş. Çok kalabalık. Seven herkes gelmiş sağ olsun. Bir yandan da fotoğrafçı doğum fotoğraflarımızın başlangıcını çekiyor; poz verirken elimden geldiğince gülümsemeye çalışıyorum. Nasıl korkuyorum anlatamam. Düşüp bayılacağım neredeyse… Bir an önce bitse de oğlumu sağlıklı bir şekilde kucaklasam...
Doktorumu bekliyorum bir yandan. Geliyor. “Korkuyorum, bir an önce doğursam bari!” diyorum.
“Korkulacak birşey yok” diyor. Rahatlatıyor beni.
Doktorum Sinem hoca hamileliğimin başından beri pozitif enerjisi ile hep rahatlatmıştır beni, sağ olsun.
Kendimi en başından beri normal doğum için şartlandırmıştım. Doktorum da, “Normal doğum yapmanı tercih ederim. Ama sen ne istiyorsan onu yapacağım” demişti. Bu hem bebeğimin sağlığı, hem de benim sağlığım için çok önemliydi; fakat olmadı, yapamadım. ‘Nts’ ye bağlandığımda çok sancım vardı. Çok korkuyordum. En sonunda, “bayıltın beni hemen alın çocuğu,” dediğimi hatırlıyorum.
Titremeye başlamıştım. Tedirgindim ya çıkamazsam diye. Son kez bakıyormuş gibi baktım eşe dosta. Derken hemşire geldi, attılar beni sedyeye, doğru ameliyathaneye.
Maske taktılar yüzüme. Doktorumla konuşurken, hangi arada kendimden geçtim, hatırlamıyorum.
Uyandığımda asansörden çıkıyordum ve inanılmaz derecede ağrı, acı çekiyordum. Zaten kendimde de değildim hayal dünyasında gibiydim. İlk sorduğum soru ” nasıl, güzel mi?” demek olmuş.
Annemi hatırlıyorum hayal meyal, “Ay Duygu, çok güzel, aynı sana benziyor” dedi.
Odama geldim. Uzaklardan bir ağlama sesi. “Benimki ağlıyor,” dedim, gülümsedim.
Annem, “başka bir bebek ağlıyor,” dedi.
Benimki değilmiş meğer.. Az sonra hemşiremin kucağında tombiş yanaklı kapkara bi çocuk girdi içeri. Başında bir şapka. Hemşire şapkayı çıkarınca simsiyah bir kafa çıktı ortaya. O kadar çok saçı vardı ki… Ağlamaya başladı Hemşire yanağıma doğru koyunca sustu. “Ay bak annesinin kokusunu aldı, sustu ” dediler. Anında tekrar ağlamaya başladı. Yani benimle bir ilgisi yokmuş durumun! Kıyamamayla sevgi arasında gidip gelen bir hissiyat geldi içime. Baktım baktım inanamadım. “Benim yavrum mu şimdi bu çocuk?” Aldım. Yanağını yanağıma dayadım. O ana kadar çektiğim ağrı sancı yok oldu gitti bedenimden. Öptüm öptüm kokladım…
Bu kadar güzel mi olurdu evlat kokusu? Hemen kalkıp yürümeye başladım. Bir an önce toparlanmalıydım, çünkü bakılması ve ilgilenilmesi gereken bir pisi vardı yanımda. O geceyi hastanede eşim Özgür, ben ve ailemizin yeni üyesi Ali Kemal’le geçirdim. Beşiğinden alıp yanıma yatırdım. O gece oğluşumla ilk yan yana yatışımızdı. Çok güzel bir iki gün geçirdim hastanede, koyun koyuna. Bütün acılarım ağrılarım bitmişti nerdeyse. Ertesi gün de aynı şekilde birlikte yatıp evimize gittik. Artık evimizde musmutlu günler bizi bekliyordu diye düşünürken bir kaç gün sonra uykusuzluk başıma dank etmişti…
DUYGU'NUN ÖYKÜSÜ-3 Yazısına Yorum Yap
"DUYGU'NUN ÖYKÜSÜ-3" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.