- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TELEFON DOLANDIRICILIĞI HİKAYELERİ....
Dolandırıcılar, hırsızlar en son teknikleri kullanıyorlar.Onların hayallerine yetişmek mümkün değil.
Teknolojinin en son nimetlerini de kullanıyor adamlar..
Bugün başımdan geçen bazı dolandırıcılık ve hırsızlık olaylarından sizlere bahsetmek istiyorum.
Yıl 2001 eski renault marka binek otomobilimi evin altına parkettim.Haftanın belirli günlerinde iki üç gün kullanıyordum.
Bir gün evden hanım ev telefonundan okulu aradı.Aracımızın soyulduğunu polislerin arabanın başında olduğunu gelmem gerektiğini söyledi.
İzin alarak yakın olan eve koşa koşa geldim.İlk defa bir hırsızlık vakasıyla karşı karşıyaydım.
Polisler-Efendi aracınız soyguna uğramış haberiniz yok.demez mi.Görünüşte bir şey yoktu.
Birkaç gün önceki bir gece bizim mahallede azılı araba soyguncuları bizim araçda dahil beş altı arabanın teyp akü halısı gibi yükte hafif pahada ağır para edecek malzemelerini yüklenip götürmüşlerdi.Aynı gece iş üzerinde ekipler bu adi hırsızları yakalamışlardı.
Polisler hangi hırsızın altın hangilerinin arabanın teybi hangilerinin de para çaldığını adları gibi biliyorlardı.Arabaya ihtiyacım olmadığı için farkına varmamışım soygunun..
Memur beyler Yaylacık Karakoluna uğrayıp ifade tutanağını imzalamamı söylediler.
Olur bugün dersten sonra gelirim dedim.
***
Karakolla şimdiye kadar işimiz olmamıştı Allaha şükür.1987 lerde bir kere aynı karakola Kurban Bayramında izinsiz deri topladığım için girip bir yarım saat gözaltında tutulmuştum.
Deriler kendimizin Türk Hava Kurumuna vermek için götürüyordum dedim gelip soruşturdular yerinde serbest kalmıştım.
Nelerin alındığını söyledim yazdı memur beyler bir kaç gün sonra sizi ararız dediler.
Memur bey-Birde polisler yan gelip yatıyorlar diyorlar bak nasıl hırsızları yakalıyoruz diyordu ikide bir.
Teşekkür ederim memur beyler deyip ayrıldım.Sanki babalarının hayrına görev yapıyorlardı.
Maaşınızı bunun için alıyorsunuz ölürseniz de şehit oluyorsunuz demek içimden geçti ama kendimi zor tuttum.Bir kaç gün sonra yeni Emniyet binası beşinci kata gelmem gerektiğini söylediler.
Okuldan sonra beşinci kata gittiğimde bir tarafta dayak yediği anlaşılan iki genç kenarda çömelmiş bekliyorlardı.
Bunlar mı memur bey dedim.-Hayır bunlar olsa söyleriz dediler.Eşyalarınız burada alın dediler.
Bir akü,bir oto teybi,araç koltuk halıları, hoparlörleri ve silecek başlarını aldım.
Diğer soygun mağduru araç sahiplerinin arasına karışmış yanlışlık var dedim kendi eşyalarımı aldım.Benim zararım sadece silecek frezeleri olmuştu o günün parasıyla beş buçuk milyon vererek yerine yenisini taktırdım.
Davacı mısınız dediklerinde davacıyım dediğimden olsa gerek bir ay sonra hakimin keşfi varmış ona çağırdılar.Bizim azılı soyguncular içerdeler sanıyorum.
Yeni Adliye binasının karşısındaki yolun kenarına aracımı parkettim.Adliye önünde sıranın kendimize gelmesini bekliyordum.
Biraz sonra bayan bir Hakime hanım yanımıza gelerek sizin aracı nasıl açmışlar gösterir misiniz dedi.Hakime hanım eski araç ne de olsa her hangi bir anahtarla kapı zorlanmadan açılır dedim ve cebimden çıkardığım ince kenarlı başka bir anahtarla kolayca açtım.
O sırada diğer mağdurlarla da yakınlaşmıştım.Yeşil renkli başka bir renault steyşin marka araç mahalleden bir siyasinin dayısına aitti.Onun arka sağ taraf kapısı macunlanmıştı.
Kapı sacına dizle vurup içindeki teli gerdirmek suretiyle kapısı kolayca açılmıştı.Keşiften sonra diğer mağdurlar şikayetçi olalım mı diye aramıza konuşuyorduk.
Bizi soyanlardan birinin yakını çoktan beni bulup Hocam bir şeytana uymuş arkadaş diğerleri sabıkalı hırsız buı öyle değil diye davacı olmamamı salık vermişti.
Tecrübeli olanlardan bir amca-Hocam bu adamlar Keskinin azılı sabıkalı hırsızları adamları herkes biliyor.
Şimdi davacı olsak kaç kere mahkemeye gelip gideceğiz.Birde bu adamlar yarın yolda beni çevirir ya da arabamı evde geceleyin yakarlarsa daha mı iyi olacak ben davacı olmak istemiyorum.Nasıl olsa arabamızı götürmemişler buna şükür demez mi..Baktım çoktan ağız birliği yapmışlardı.
Nasıl olsa Devlet bunları cezalandırır dediklerini de yabana atmamak lazım dedim nasıl olsa yirmi gün yatar çıkar bu adamlar bu işin raconu bu.
En az zararla kurtarmaya bakalım dedim ve davacı olmayacağım şeklinde yazı imzaladım dava bitti.Duyduğuma göre yirmi güne kalmadan adamlar çoktan dışarı çıkıp yeni işlere çoktan koyulmuşlardı.
Burada yanlış olan benim hakkımı aramam değil Devletin benim hakkımı onlardan alması gerektiğiydi sanıyorum..
***
Bununla alakalı başka bir yaşlı amcanın başından geçen bir hırsızlık hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.Olayı yaşayan amcadan bizzat dinledim.
’Yeni fiat marka aracımla perşembe pazarının olduğu caddeden hafta içi pazar kurulmayan br gün öğleden sonra geçiyordum.Biraz ilerde çevirme olduğunu gördüm.
Hemen aracımı durdurup aracımın camından evrakları uzattım.Adamlar sivil polisti ve araçta sivil ekip arabası dedim kendimce..
Ruhsatın içinde bankamatik maaş kartımda vardı.Beyefendi sizin aracınız için ihbar aldık detaylı arama yapacağız diyen sözde memur beyler biraz sonra buyrun diyerek ruhsatı ehliyeti bana uzattılar.
Teşekkür ederim dedim aracımla eve doğru yol almaya başladım.Aynı gün maaş günümdü maaşımı çekeyim diye bankamatik kartımı aradığımda maalesef yerinde olmadığını gördüm.
Hemen merkezdeki banka şubesine uğrayıp kartımı kaybettiğimi bloke edilmesini söyledim tamam dediler bloke ettiler.
Ama hesabımdan maaşımın yekünü 950 tl.nin tamamının çekildiğini de öğrenmiş oldum.
Hemen Emniyete suç duyurusunda bulunmak için gittim ve ekipteki polislerin almış olabileceğini söylediğimde polisler bizim orada öyle bir ekibimi yok demezler mi..
Anlaşılan ekip de polislerde sahteydi.Neyse aynı gün o adamları ekipler başka bir yolda çevirme yaparken benim verdiğim araç eşgaline bakmak suretiyle yakalayıp adamları derdest etmişler.
Ertesi gün paranız bulundu adamlar yakalandı gelip alın dediler.Helal para bir yere gitmez deyip almak için Emniyet binasına gittim.
Bana paramı iade ettiler başkaları da vardı.Amca sayende azılı hırsızları yakaladık bir şebekeyi çökerttik dediler.Yalnız seni soyan hırsızların kim olduğunu bize teşhis eder misiniz diyerek beni camlı içerden benim onları görebileceğim onların asla beni görmeyecekleri bir bölüme aldılar.
Adamlar benim karşımdaydı.İşte şu ve şu diyerek ikisini işaret ettim.Tamam gidebilirsin dediler.Bu işten alnımın akıyla zarar etmeden kurtuldum diyerek Allaha teşekkür namazı kıldım eve varınca.
Aradan bir yirmi gün kadar geçti sanıyorum.Bir akşam çarşıdan geç vakitte gelince arabayı evimizin önüne parkedip istirahate çekilmiştim.
Dışardan bağrışmalar ve sesler gelmeye başladı birden..Hemen can havliyle kendimi dışarı attığımda ne göreyim.
Kırmızı renkli 2010 model aracımın ön kaputundan alevler geliyordu.Durduk yerde aracım yanmıştı.
Hemen söndürmek için yangın söndürücü su hortumu aradım ama ne mümkün araca yaklaşmak.
İtfaiye gelene kadar araç çoktan perte çıkmıştı.Kim yaptı kendi kendine mi yanmıştı bilmiyordum.
Polisler birinden şüpheleniyor musunuz dediklerinde yirmi gün önce başımdan geçen hadiseyi onlara da anlattım.
Neyse Allahtan araç kaskolu olduğu için o günün parasıyla sigortadan 28 bin.tl.araç parasını almış rahatlamıştım.Yoksa bu zararı ben karşılayacak elimdeki araçtan da olmuş olacaktım.
Şunun sonradan farkına vardım.En son ben adamların mağduru olmuştum ve adamların eşkalini söyleyerek yakalatmıştım.Adamlar bunu cezasız bırakmak istemiyorlardı anlaşılan..
Bitti mi sanıyorsunuz başıma gelen vakalar bitmedi..Yine aradan bir ay kadar zaman geçmişti.Evimiz müstakil iki katlı kolayca camdan içeri merdiven dayayarak girilebiliyordu.
Evde olmadığımız Ankara’da bir akraba düğününe gittiğimiz gece eve girip ne var ne yoksa karıştırarak almışlar.Allahınızdan bulun demekten beddua etmekten ve şikayetci olmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu.’
Bu vakalar hergün oluyor maalesef bitecek gibi de görünmüyor.İnsanların ekonomik durumları azaldıkça artan iyileştikçe azalan bir özelliği var sanıyorum.
Polislerimiz varda suçlulara göz açtırmıyorlar.Ama bir tesbiti yapmadan da edemiyeceğim.Cezalarımız yetersiz kalıyor.
Vatandaşın hakkını Devlet yeterince koruyamıyor.İstanbulda her gece 500 araç çalınıyor yüzlerce eve giriliyor desem abartı yapmadığımı istatistikler gösterecektir sanıyorum.
Biz bir zamanlar böyle değildik.Zaman gibi değerlerimiz de insanlarımız da çok değiştiler..
***
Durup dururken telefonunuz çalıyor, arayan kişi isminizi ve soyisminizi belirtip sizinle görüşmek istediğini kibar bir dille söylüyor.
Siz de buyurun benim dediğinizde telefondaki kişi: “Ben Ankara asayiş müdürlüğünden arıyorum, yaka numaram şu diyor ve dün gece sizin kullandığınız hat üzerinden 05xx numaralı astsubaya toplam 9 kere küfürlü, tehditkar mesajlar atıldığını; bu yüzden kullandığınız telefonun savcılık tarafından izlenmeye alınıp, adınıza suç duyurusunda bulunulduğunu acil olarak savcılığa gidip ifade vermeniz gerektiğini” söylüyor.
Siz de; “Böyle bir mesaj atmadığınızı, her hangi bir kişiye asla küfür etmediğinizi” söylüyorsunuz.
Telefondaki tahmini olarak 45-50 yaşlarındaki kişi;
“Mecbursunuz, görüşeceksiniz! Şimdi sizi Ankara Savcılığı’na aktarıyorum, hemen 154’ü tuşlayın!” diyor.
Ve siz de kendinizi mecbur gibi hissedip *154’ü tuşluyorsunuz ve asıl olay başlıyor.* Telefonunuz yurt dışı aramalarına açılıyor ve faturanıza 5-10 bin liralık bir servis ücreti yansıtılıyor.
Son günlerde bu olay defalarca tekrarlanıyor ve karakollarda yüzlerce kişi bu konu üzerinden şikayette bulunuyorlar.
***
Bir gün beni 0850 360 05 04numaralı hattan cep telefonumu arayan kişi
"Bankanızdan arıyorum,adım Gizem her şeyden önce güvenliğiniz için konuşmamız kayıt altına alınacaktır" dedikten sonra,
banka kredi kartımın kayıp ve çalınmaya karşı sigorta süresinin sona erdiğini, yıllık sigorta işlemini yinelemem gerektiğini, bu gün son gün olduğunu, istemiyorsam iptal edebileceğimi söyledi.
Ben de böyle bir sigorta işlemini hatırlamadığımı, ayrıca istemediğimi ifade ettim. Önce sigorta yaptırmam konusunda ısrar etti, ikna edemeyince
"siz bilirsiniz iptalini gerçekleştirelim o zaman" dedi." Ben size nasıl güveneyim, her gün bir sürü dolandırıcılık haberi duyuyoruz" dedim.
"Haklısınız, sizden hiç bir bilgi istemeyeceğim güvenliğiniz için ben size bankamızdaki sistemde kayıtlı bilgilerinizi okuyacağım siz sadece teyit edeceksiniz" dedi.
Bu arada sık sık güvenliğiniz için ifadesini kullanıyordu, gerçekten de kartımın ön ve arka yüzündeki tüm bilgileri eksiksiz okudu, ev adresim bile vardı elinde ama maalesef uyanmadım ve bankadan aradığına ikna oldum.
Son olarak telefondaki kişi "bankanızdan cep telefonunuza bir mesaj gönderiyorum şimdi mesajı aldınız" dedi ve mesaj telefonuma geldi.
"Sizden sadece telefonunuza gelen kodu okumanızı rica ediyorum" dedi.Evet tahmin ettiğiniz gibi saf saf okudum... "Sigorta iptaliniz gerçekleştirilmiştir, iyi günler" dedi ve kapattı.
( Meğer o esnada kredi kartı bilgilerimle bir alışveriş yapmış ve bana banka tarafından gönderilen ONAY kodunu benden istemiş) Tam bir dakika sonra 0212 kodlu bir numaradan arayarak "kredi kartınızdan Ukrayna’dan yüklü miktarda alışveriş yapıldı, bilginiz var mı" diye uyaran banka yetkilisi bile işlemin iptalini gerçekleştiremedi.Banka kartımı hemen kapattılar.
Bu durumda en yakın polis merkezine başvurulması gerekiyormuş ve öyle yaptım ve öğrendik ki bizimle birlikte orada 3-4 kişi daha aynı numaradan aynı yöntemle aranarak dolandırılmışlar.
Kredi kartını alışveriş yaptığımız post cihazlarında kopyalayabildikleri gibi ATM lerden de fotoğraflarını çekip kopyasını yapıyorlarmış.
Anlaşılan sayısız yöntemle dolandırılıyoruz.
26.06.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU