- 626 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞEYH EFENDİ
Tahir’le aynı üniversiteden arkadaşız.Şimdi aynı şehirdeyiz.Okulun bittiği ilk yıllarda sık sık buluşurduk.Sonraları ikimizi de yaşama gaydası sarınca aramaz sormaz olduk birbirimizi.Bazen denk geldiğimiz olursa,yine bir yerlerde oturur,sohbet ederdik...
Yine bir akşamüstü eve dönerken ; uzun zamandır görmediğim arkadaşım Tahir’le karşılaştım.Ayak üstü bir kaç kelam ettikten sonra Tahir: ’özlemişim seni Numan ,az vaktin varsa bir yerde oturalım ,kahve içelim ’ dedi.Ben de özlemiştim Tahir’i ;’memnuniyetle Tahir,vaktimiz olmasa ne olacak,yaratırız ’ diyerek ufak bir hoşluk yaşadık...
Bir yandan kahvelerimizi beklerken ,bir yandan da havadan sudan konuşuyorduk.Bir anda söz ,derin mevzulara geldi; Tahir ,öğrencilik yıllarından beri dergah sohbetlerine katılırdı,sonra da o sohbetlerden dinlediklerini yakın arkadaşlarına anlatırdı. Yine öyle bir sohbet ortamından bahsederken ; ’sen de gelsene ’deyiverdi.
’Ben mi ?’
’Evet sen ’
’Ama ben ,biliyorsun bazı şeylere önyargılıyım,seni tenzih ediyorum ama ,biliyorsun işte’
’Sadece bir kez katılmanı isterim ’ dedi Tahir.
’Hem şeyh efendiyi tanıyınca fikrini değiştireceksin ’
’Şeyh efendi mi ? Hiç hoşlanmıyorum şöyle sıfatlardan’
Tebessüm etti Tahir ;’geliyor musun onu söyle ?’
’Tamam peki’ demiş bulundum,sebebini hiç bilmeden...
Ertesi hafta buluşup gidecektik .Fakat o da ne ?’’ Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Sanırım hastayım.Sonraki hafta gitsek iyi olur aslında,bu gün şart değil ya;şeyh efendi de orada duruyor dergah da ...’’ Kendi kendime türlü bahaneler sıralayıp dursam da,bir yandan Tahir’e verdiğim sözü bir yandan ettiğim duaları hatırlayıp utanıyordum.’’Allah’ım,sen beni mürşidim diyebileceğim insanlarla karşılaştır.Bana seni hatırlatacak,beni sana yaklaştıracak insanlarla muhabbetimi artır.’’
’Belki de bu gün o gündür ’ diye düşündüm .Mürşit isteyen ben değil miydim ? Koskoca mürşit kendi gelecek değildi ya,elbette ben gidecektim.
Kararlaştırdığımız gibi buluştuk.Ayaklarım geri gidiyordu sanki,içimi kaplayan tarifsiz bir boşlukta gibiydim.Bir süre yürüdük.Tam olarak geçen süreyi bilmiyorum. Belki yarım saat,kırk beş dakika ,belki bir saat sonra dergahın kapısındaydık.’Çok garipti.İçeri girince ne olacaktı acaba ?’Bin bir türlü his içinde kıvranıp dururken kendimi eşikten girerken buldum.İçerisi tütsülenmiş gibiydi.Buhurdanlıktan manevi bir lezzet yayılıyordu adeta.Etrafta hizmet edenler vardı ve kimsenin kimseden haberi yokmuş gibi,hepsi de hal dili ile konuşuyordu.İçimden ;’Kim bilir şeyh efendi nasıldır ’ diye geçirdim.’Ah Tahir ,nerden açtın bu işleri başıma ,keşke bir müddet daha karşılaşmasaydık seninle ’diye de hayıflanıyordum kendi kendime.
O arada ;’hoş geldin evladım ’ diye,kimden geldiğini fark edemediğim bir ses işittim. Evladım dediğine göre şeyh efendi olmalıydı.Sesin geldiği yöne döndüğümde ,gözüyle oturacağım yeri işaret eden birini gördüm. Gösterilen yere oturdum.Şeyh efendi olarak beklediğim kişi; sandığımdan daha genç ve dinç görünüyordu.Ak sakal yerine ,henüz ağarmaya başlamış sakalları,irice gözleri ve kumral tenini aydınlatan bir ışık vardı yüzünde.Göz göze gelmemeye özellikle dikkat ediyor gibiydi.O da diğerleri gibi ,hal diliyle konuşuyordu.Bense ; içimden kendi kendime ’buradan ne zaman çıkarız acaba ?’diyordum.
’Evladım ’ dedi bana hitaben ; ’bu kapıdan içeri giren ,önce bizim misafirimizdir ’ Ne diyeceğimi,nasıl cevap vereceğimi bilemiyordum.Sanki iki el gırtlağıma yapışmış,sıktıkça sıkıyordu.Ben gibi bir hazırcevap nasıl olmuştu da susmuştu.Şeyh efendi kısa ve öz konuşuyordu. Dinledikçe;her kelimesinde göğsümü ferahlatan bir serinlik,her sükut ettiğinde ,alemi saran bir dinginlik vardı.
’Evladım; her insanın suretinde ,kalbini gösteren bir ayna vardır.Aynan temiz ise ,kalp gözün açılmaya müsaittir ’
’Günahkârım’ diyebildim ,sessizce .Duydu mu bilmiyorum .’Günahlar tövbe etmek için vardır.Müslüman ümitsiz olmaz.Ağırlığınca günahın da olsa ,tövbe kapıları açıktır.Allah,tövbe nasip ettiği kulunu bağışlar,tövbesine devam edenin günahını,hafaza meleklerine unuttururum diye söz verir .Unutma ki ;arılar bir yere akın ederse ,orada ya bal vardır ,ya çiçek ...’
Neye uğradığımı şaşırmışçasına ,başka alemlere dalıp gittim.Ben bir rüyadaydım ve uyanınca geçecekti.Neredeyse şeyh efendi bütün günahlarımı tek tek biliyor sandım.Utandım.
’Yüzündeki hicap,gönlündeki hüzün ; tebessüm diyarından geliyor evladım ’
Ben o günün etkisinden haftalarca kurtulamadım.Acaba şeyh efendinin söylediği gibi ,sadece misafir olarak mı kalmalıydım ?Yoksa dergahın kapısında yatıp,feyz mi almalıydım?Mürşidim diye ,dualarla aradığımı bulmuş olabilir miydim?Kabulü ve izahı zor anlar yaşıyordum.İnançsız değildim.Hatta tüm benliğimle inanıyordum.Fakat tedirgindim;Allah’ın ipine sarılmak varken ,yine bir kuldan medet ummak neyin nesiydi ?Böylece mabudumun kalbini kırmış olmayacak mıydım ?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.