- 1172 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİLGİ VE İNANÇ TOPLUMU ÜSTÜNE KISA BİR NOT
Doğada olagelen bir dizi olayın (Örneğin; yağmur, şimşek, deprem, maden ocağı göçüğü) oluş nedenlerini şayet bilimsel temellere dayandıramaz iseniz, ruhban sınıfı bu olaylara hep bir ’ilahi kılıf’ giydirecektir.
Bu durum giderek her şeyin mukadder olduğu, alınacak tedbirlerin alınmamasından dolayı kimsenin sorumluluk üstlenmeyeceği bir düşünce(sizlik) alanına sevkeder insanları.
Bu nedenle çok küçük yaşlardan itibaren insanlarımıza bilimsel temelde bilgilerin verilmiş olması, yaşama diyalektik çizgide, analitik , determinist bir sorgulama kapısı aralayacaktır. Öngörü dediğimiz geniş vizyon ancak bu bilimsel perspektiften bakış ile olanaklıdır.
Aksi halde gerek idealist gerekse materyalist felsefi düşüncelerin giderek genişletebileceği bir boşluk zaten uzayda ve düşünsel uzamda kendiliğinden vardır.
Bu bağlamda ’BİLİM TOPLUMU’ ile ’İNANÇ TOPLUMU’ birbirine taban tabana zıt kutuplar gibidirler.
İdealist felsefeye göre maddenin özü ruhtur, materyalist felsefeye göre ruhun özü maddedir.
Bizler ortaokulda, lisede ve yüksekokulda pedagojik anlamda , psikoloji, mantık, felsefe gibi dersler de okuduk. Ben bu nedenle ben beyin olarak, kendi dünya görüşümün okuduklarımın ve öğrendiklerimin temelinde oluşturduğum düşünsel alt yapının bir ürünüyüm.
Fakat eğitim sisteminde yapılan bir dizi değişiklik ile egemen sınıf ve onun ideolojisi olarak kabul edebileceğimiz ruhban düşüncelerin beyinlere nakşedilmesi hedeflenmiştir.
Hatta bunu devletin resmi ideolojisinden bağımsız olarak hayata geçirmek isteyenlerin bir bölümü, özel okullar, yurtlar kurarak, gelişim(sizliğin) safhasını son dönemin en rezil noktalarına, çocuk tecavüzlerine kadar vardırmışlardır.
O nedenle devletin temel eğitim politikası bilimsel eksenden kaydırılmıştır. Bu kayma toplumsal kaymaya da neden olmuş, bugün yaşadığımız toplumsal cinnetimizin ana kaynağı haline gelmiştir.
Okullarda, her türlü eğitim kurumlarında bahsettiğim derslerin kaldırılmış olması, toplumun analitik sorgulama yeteneğinden yoksun bir koyun sürüsü haline getirilmesini hedeflemekten öte hiçbir gaye üstüne oturmaz.
Yolsuzluklar, hırsızlıklar bugün sorgulanamayıp, dosyalar bir bir rafa kaldırılma noktasına gelmişse, bu batağın temel nedeni, ruhban sınıfın sadakacı, ümmetçi, şükürcü, köleci esaretçi felsefesinin yaygınlaşmış olması ve beyinlere örülmüş doğmatik kalıpların buz dağlarına dönüşmüş olmasındandır.
Yazarlarımızın, aydınlarımızın, bilim adamlarımızın, parlamentonun bu bağlamda, ciddi anlamda bir araştırma yaparak eğitim politikamızın, şiddetle Cumhuriyet geleneği ile örtüşen, çağdaş bilimsel temelde yeniden yapılandırılmasına süratle gereksinim vardır.
Sonuç olarak Atamızın bir sözü ile bağlamak isterim.
...
"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur."
Şaban AKTAŞ
23.06.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.