- 631 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
-NERDE O ESKİ RAMAZANLAR-
Nerede o eski zamanlar vurgusu her alanda bizleri karşılamaktadır. Bugünün hangi düzeyde yaşandığına bağlı olarak derecesi, şiddeti, hiddeti değişecektir. Bazen, bugünün yorduğu insanlar için bir sığınak, korunaklı bir limandır. Hele ki, geleceğin ne getirip ne götüreceği bağlamında belirsizlik arz ettiği düşünülürse. Böyle anlarda, mazinin saçları usulca okşanır da, ah! O günler denmez mi? Bir Ferdi Özbeğen parçası misali hani. Oysa o günlerin yaşandığı zamanlarda da sıkıntılar yok mudur? Ne ki, geçen zaman hüzünlü anıları bile özletir insana. Zihinde, sonbahar olur ilkbahar.
Bazen de bugünün bunaltma derecesine bağlı olmaksızın bir özlem peyda olur. O dem çocuktuk çünkü, serde karışan görüşen de yoktur pek. Dede, anneanne sağdır henüz. Torun olmanın tadı tuzu yerindedir. O saadetli zamanlar burnumuzda tütüverir. Bir zaman tüneli olsa da kaçıversek arada, değil mi? Tıpkı tek kanal döneminin aynı adlı bir dizisi misali teknolojik imkân oluverse şöyle hiç fena olmaz hani.
Bunun gibi çocukluk anılarıyla karışık eski ramazanların nefaseti ayrıdır. Bir başka aşka davettir oruç. Saygı bir başkadır. Her şey o manevi iklime davet eder insanı. Demem o ki, bu kez salt nostalji yüklü duygulardan söz etmiyorum. Çünkü zaman da bir başka anı, atmosferi simgeler. Daha mazbut, tevazu yüklü toplum yapısı bizleri karşılar. İnsan malzamesi farklıdır. Bugünkü ölçüde paraya maddeye odaklı değildir bir kez.
Peki, nedir eski ramazanların ayırıcı vasfı? Yine şimdiki misal yaz ramazanları zihnimde canlanıyor da, gündüzler upuzundur, sıcak bastırır, ne ki bana mısın denmezdi. Acaba hayal mi kuruyorum? Nasılsa yaşanan bugün, an bu an. Tam olarak değil derim. Zaman izafidir dediğimiz çerçevede almak gerektiğini düşünüyorum. Üstte de belirttiğim gibi toplum farklı toplum, yaşanan farklı zamandır. Duyuş, düşünüş, hayatı karşılayış biçimi apayrıdır.
Kendi açımdan aldığımda çocukluk yıllarıma karşılık gelmektedir. Dede, anneanne ortamının belirgin bir etkisi aklıma gelir. İstanbul’un Sarıyer ilçesinde oturan akrabalarımızı ziyaret ederdik yazları. Rahmetli dedemin beni de elimden tutup camiye teravih namazına götürdüğü böyle bir ramazan gecesini anımsıyorum. Dedemi tanıyan, seven ihtiyarların saçımı okşaması zihnimde canlanıyor. Bir seferinde de dayımla Emirgân’a gittiğimiz bir teravih namazı gelir aklıma. Çınaraltı çay bahçesinin yanı başında bir camidir. Namaza girmeden önce dondurma yememiz hatadır da, namazda abdesti tutmak için nasıl kendimi sıktığımı unutamam. Bitimde de çaylarımızı yudumlarızda tersi olmalıydı derim hep.
Eski ramazanlar bir başkadır derim de çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda dolu dolu değerlendirir miydim acep? Ne gezer! Yine de başı, ortası, sonu kesindir. Çocukken büyüklerimizin kandırmaları da unutulmaz. Kuşların da ramazanı karşıladığı ve uğurladığı rivayetleri benliğimizi hale hale kuşatırmaktadır. Birazda, kanmak işimize geliyordu sanırım. Bazen de yarım günün yettiği, yeteceği iddia edilirdi. Çocuk avutmak esastır hani. İkindiyle birlikte ağırlık çöker, içimiz uyurdu adeta.
Akşamla beraber ilahi dinlemek bir başka lezzettir. Yunus’un dizeleri ezgidir kulaklarda. “şol cennetin ırmakları, akar Allah deyu deyu, çıkmış islam bülbülleri, öter Allah deyu deyu” Yüreğimiz aşkla dopdoludur.
Beri yandan iftarın şevki, heyecanı baş gösterir. Hararet kapıdadır. Bir yaz iftarı karşılaştığım olay bağ, bahçe, inşaat alanlarda çalışanlara hep dua etmeme vesiledir. Evimize misafir olan bir baba dostunun inşaatta çalışarak geçirdiği günün ardından iftarda su içmekten helak olduğu, neredeyse yemek yiyemediği aklıma gelir hep. Hayatım boyunca çok az olay yoksunluğun değerini bana bu denli hatırlatacaktır.
Top patlaması ve akşam ezanı apayrı bir âleme çekmektedir insanı. O akşam ezanları ki, bir başka musikiyle yüklüdür. Kuşkusuz iftar sofrasının başka hiçbir sofrada bulunmayan, zamanları da aşıran lezzeti bekler sizi. Gadir mevlam anılırken, çorbamız da yudumlanır. Dedeciğim çorbayı içti mi akşam namazını eda eder, sonra bir miktar daha yerdi. Karpuzumuz buzla emsaldir. Yaz olmasına rağmen tatlı krizi de kapıda mıdır? Ramazan helvam özeldir de, sütlü tatlılar tercih nedenidir. Hele ki, revaniye doyulmazdı. Bende revani tutkusu vardır öteden beri de çocukluk ramazanlarından mı aşinayımdır, bilinmez.
Hiç şüphesiz su kana kana içilirdi. Şimdiki gibi meşrubatın sofranın vazgeçilmesi hüviyeti kazandığını söyleyemem. Elbette ramazan pidesi iftarın her dem baş tacıdır. Meyvalarda dedemin muzu öne çıkardı. Rahmetlinin bende ki lakabı muzcu dededir. Dedem nurlu yüzlü ihtiyardırda anneannemin de sözleri vecizdir. Eski zamanların soluğunu duyuran bir tınısı vardır o söyleyişin. Cigarası da bir başka tüterdi rahmetlinin. Bir geleneğin nişanesi olarak teravihte hafiflendiği, gönüllerin ferahladığı kulağıma küpedir. Dondurmalar külahtadır da; bazen Maraş, bazen de Roma’dır.
Sahura kalkılırdı şüphesiz. Açıkçası, yatıp kalkmak sevaptır. Gerçi, sahura kadar oturmak ve beraberindeki çeşitli eğlentiler de ayrı bir tat uyandırır. Sahurun simgesi davuldur. Bir ananenin yaşatılmasıdır. Nesilleri de aşan asırları hissettirir. Sahurun bir lezzeti de diğer zamanlar uykuda olunan gecenin bir vaktinde sohbetle karışık yenilip içilmesindeki muhabbet ve bu durumun insan ruhunda uyandırdığı nefasette saklı olmalıdır. İftar aşkı daha kuvvetli olsada sahur da bir başka aşka kanatlandırır insanı. Böreğim çıtırdırda, limon da takviyedir. Çaya çorbaya lezzettir o. Eh! Sütsüz de sahur olmazdı vesselam. İmsak beklenen andır, bir yudum su niyettir. Aziz olmak mı umulurdu bilinmez de, damakları nemlendirir, ümitleri tazelerdi.
Sabahın kokusu bir başkadır. Saba makamındayızdır tüm benliğimizle. Kimi zaman yağmur serinliği ile birlikte mis gibi toprak kokusu duyulur, vecde gelinirdi. Yaşamın anlamına varılırken, geleceğe güvenle bakılırdı. Nihayet, yatak döşek aranırdı elbet. Tatlı tatlı esnerken, uyku hücrelere doğru yayılırdı.
Kısaca “Ya Şehri Ramazandır”.
L.T.
YORUMLAR
Daha çok “nerede o eski bayramlar?” diye kullanılan bir tümce kalıbı… “Eskiye özlem” neden? Neden “yeni” mutlu etmez bizleri de illa ki, eskiye özlem duyarız. Eskilere özlem bugünün şerlerinden dolayı mıdır? Yoksa kaybettiklerimize hayıflanmaktan mı? Eskideki alışkanlıkları bahane etmeyelim, özlediğimiz düpedüz eski ‘ben’… Eski ramazanlardaki gibi genç olabilsem, sağlıklı olabilsem, ihtiraslı olabilsem… Zaman makinası bir kurgu mudur, yoksa gerçek olabilir mi? İcat olunursa kullanmak istemeyen kalır mı? Eminim hiç kimse dedenin, ninenin mendile sarıp verdiği şekeri yemek için çıkmaz o yolculuğa… Egoyu tatmin edebilecek nostaljiler varken… O ilk kez öpüştüğüm kızı neden öyle utanarak öpmüştüm ki? O güne dönsem de şöyle… Ya da, niye memuriyeti tercih ettim ki? O günlere dönsem de tercihimi değiştirebilsem… Eski ramazanlar da, bayramlar da bahane… Geçmişi özleten hep pişmanlıklarımız… Saygılar
levent taner
Söyledikleriniz baştan sona doğru derim
İlk cümlelerimde yer verdiğim
"Bugünün hangi düzeyde yaşandığına bağlı olarak derecesi, şiddeti, hiddeti değişecektir. Bazen, bugünün yorduğu insanlar için bir sığınak, korunaklı bir limandır. Hele ki, geleceğin ne getirip ne götüreceği bağlamında belirsizlik arz ettiği düşünülürse." demekten kastim bir bakıma budur
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Levent bey,
Kemal beyin sayfasından gülerek ayrıldım, Sizin sayfayı açtım fotoğraftaki o güzel espriyi görünce inanın gülmekten yazıyı okumaya başlayamadım.Allah da sizi güldürsün efendim.
Ne güzel bir anlatım olmuş, Yunus’un dizeleri ezgidir kulaklarda. “şol cennetin ırmakları, akar Allah deyu deyu, çıkmış islam bülbülleri, öter Allah deyu deyu” Yüreğimiz aşkla dopdoludur. Bu ilahiyi rahmetli anneannem okurdu ,bende tekrarlardım,çocuktum ezberlemiştim, çok ta severim halen. Gerçekten eski ramazanları özlüyoruz, yada büyüklerimiz her biri göçtüler ondanmıdır acaba diyorum.İftara gitmeler yok oldu, genelde dışarıda iftar açmak moda oldu gibi.Bayramlarda aynı şekilde tatile dönüştü.Eskiye dair her ne varsa hususiyetini kaybetti maalesef.Hüzün veriyor düşündüğümde...Yüreğinize sağlık efendim...
Selam ve Saygılarımla değerli dost...
levent taner
Elbette daha ziyade çocuklukta, aile büyüklerinin o dem hayatta olmasında, bugünse vefat etmiş olmalarında önemli bir hisse aramak gerektiğini düşünüyorum
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Fırından yeni çıkmış pide kokusunda bir yazı.
Herkes gibi ben de eski ramazanları özlüyorum.
Düşünüyorum. Fazla da bir fark göremiyorum.
Her halde özlem eski Ramazanlara değilde,
çocukluğumuza mı acaba?
Selamlarımla Dostum.
levent taner
Elbette daha ziyade çocuklukta, aile büyüklerinin o dem hayatta olmasında, bugünse vefat etmiş olmalarında önemli bir hisse aramak gerektiğini düşünüyorum
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...