- 1621 Okunma
- 23 Yorum
- 2 Beğeni
ÖLDÜR BENİ BABA !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne öykü, ne makale, ne anı ne de söyleşi. Öylesine bir yazı işte.
**************
-Bu da senin imtihanın.
Ne kadar da kolay söylüyordu.
Öfkeyle bağırdım:
-Böyle imtihan olmaz. Bir imtihanda öğretmen bütün talebelerine aynı soruları sorar. Oysa bana en zor soruları sormuş. Buna mukabil bazılarına hiç soru bile sormamış.
-Öyle deme . Allah’ın gücüne gider. Çarpılırsın.
-Daha nasıl çarpılacağım ki? Ben sakat, üçüncü oğlum hem fiziksel, hem zihinsel sakat, bunlar azmış gibi bir de üç kuruş kazanalım diye el attığım her iş elimde kalıyor, Kredi kartı borçları gırtlağa çıktı. Sen hâla çarpılmaktan bahsediyorsun. Bir insan daha nasıl çarpılabilir ki?
-Dikkat et, tehlikeli laflar bunlar. Maazallah, dinden çıkarsın.
-Neden? Bizzat dinin kendisi demiyor mu ‘’Hiç düşünmez misiniz, hiç akletmez misiniz’’ Diye. İşte ben de şimdi düşünüyorum. Yalan mı? Madem ki Allah adildir o halde şu sitelerde 1+1 i bile yarım milyardan yukarı olan dairelerde oturanların imtihanı ile benim imtihanım nasıl bir olur?
-Onlar bu dünyada ne gördülerse işte onunla yetinecekler. Öteki dünyada onlar için bir mükafaat yok.
-Niye ki? Adam ibadetlerini yapıyorsa, haram yemiyor, hırsızlık yapmıyorsa, insanlara da sürekli iyilik yapıyorsa öteki alemde cennete gitmez mi?
-Gider elbette.
-Eee? O adamda para var. İnsanlara yardım ediyor, iş sahaları açarak insanları iş sahibi yapıyor ve diyelim ki işçisinin de alnının teri kurumadan ücretini veriyor tam cennetlik bir adam. Adamın parası olduğu için bu dünyada güzel ve rahat bir hayat yaşadığı gibi parası sayesinde bol bol sevap kazanıyor yani öteki tarftada da işi iş. Ben ise bu dünyada boktan bir hayat yaşıyorum. Neymiş öte alemde mükafaatım çok olacakmış. Bana da o herifler ya da kadınlar gibi hem bu dünyada, hem öteki dünyada verse hazinesinden eksilme mi olur? Ben niçin hevesimi, arzu ve ümitlerimi öteki aleme bırakmak zorundayım?
Fakir bir adam düşün. Adamın odun kömür alacak parası yok soğuktan tir tir titriyor ama gel gör ki sabahın köründe buz gibi ortamda kalkıp namaz kılmak zorunda. Oysa öteki adam kombisinin ısıttığı odasında kalkıyor, kombisinin ısıttığı suyla abdest alıyor ve alttan ısıtmalı halısı üzerinde kılıyor namazını. Bunun neresi adalet?
-Bak ama bu sözlerinle küfre giriyorsun.
-Neden küfür olsun arkadaşım? Ben ‘’Allah yok, peygamber yok, kitap yok, melek yok , ahiret yok, hayır ve şer yok’’ mu diyorum? Ben sadece sesli düşünüyorum o kadar. Eminim sen ve daha pek çok insan da zaman zaman bunları düşünüyorsunuz ama sesli düşünmüyorsunuz benim gibi. Zaten benim gibi sesli düşünen ya sapıtmış oluyor, ya deli ya da kafir.
-Senin fena halde canın sıkkın, moralin bozuk.
-Evet. Canım sıkkın, moralim bozuk. İnsanların çok basit ve kolay bir şeyden bahsediyorlarmış gibi ikide bir bana ‘’ Bu da senin imtihanın’’ demelerinden bıktım.
-Abi tamam da Şu durumu bir imtihan olarak kabul etmekten, buna sabır göstermekten başka çaren var mı? Varsa söyle.
Başımı önüme eğdim. Aslında vardı bir çare. Bir çare vardı ama o çareye başvursam???
Düşüncesi bile dehşet vericiydi.
***********
Evet…Düşüncesi bile dehşet vericiydi ama beynimden de kesinlikle çıkmıyordu. Az mı demiştim ‘’ İmtihanının da sınavının da … ‘’ diye. Hem sınavda bir sürü hile yapıp o sınavı atlatan pek çok öğrenci olmuyor muydu? Ben de pek âla çeşitili sınav hilelerine başvurabilirdim.
Mesela?
Mesela öldürebilirdim.
Cinayet mi?
Evet cinayetten bahsediyorum ama öbür taraftan hem o bütün dertlerinden kurtulacak, hem de ben adına ‘’ İmtihan ‘’ Denen bu saçma sınavdan kurtularak rahat bir nefes alacaktım.
Yapacak şey aslında basitti. Sara krizi geçirdiği anda nasılsa nefesi kesilmiyor mu? Al bir yastık, daya ağzına burnuna. Ya da elinle kapat ağzını burnunu..En fazla iki, bilemedin üç dakika… İki ya da üç dakika sonra bu anasını avradını sin kaf ettiğimin dünyasından kurtulsun gitsin.
‘’Ama bunun adı cinayet’’ mi? Kim ne anlayacak ki. Otopsiye gelen doktorlara ‘’Sara krizleri sırasında sık sık nefesi giderdi zaten. Bu sefer gitti, geri gelmedi’’ Derim.
‘’Allah’ın verdiği canı almaya hakkım var mı?’’
Doğru düzgün can verseydi arkadaş. Hep bizim aileyi mi bulmuş? Ben sakat, biraderin biri sakat, oğlum sakat. Her iki amcamın kızı da sakat. Biberoğulları ailesine garezi mi var?
Mesela şimdi tam sırası. Önümde kanadından vurulmuş bir kuş gibi çırpınıp duruyor. Az sonra mosmor olur nefessizlikten. Bir adım, sadece bir adım atmam yeterli.
******
-Cihangiiir, Tuğruuul, Oğlum koşun acele bir tahta kaşık getirin bana.
-Yunus sara krizi mi geçiriyor yine?
-Evetttt. Çabuk olun. Dişleri kilitlenmeden çeneleri arasına koyayım.
Beynimden geçenler başka, bedenimin yaptığı ise bambaşkaydı.
Hem daha rahat nefes alsın, hem de dilini ısırmasın diye ağzına tahta kaşık koyuyordum sara krizi geldiği zaman. Sonra yan yatırıyordum yine rahat nefes alması için. Doktor’’ Soğan koklatmayın. Aslında çok sakıncalı bir şeydir’’ Dediği için tüm aldığım tedbir sadece çeneleri arasına tahta kaşığın sapını koymak ve yan yatırmaktan ibaretti. Şimdi de işte bunları yapıyordum yine.
Yine yapamamıştım. Sevgi denen lanet duygu elimi ayağımı bağlamıştı galiba. O kömür gibi gözlere baka baka ağzına bir minder dayayıp bu dünyada çektiği tüm acılara son verememiştim.
Hoş bir acı çekip çekmediğini de bilmiyordum. Zira en canı yandığı zamanda bile gözyaşı dökmezdi. Evet..Yunus’un ne kadar canı yanarsa yansın göz yaşı göktüğüne hiç şahit olmadım. Annesi ve kardeşleri de hiç şahit olmadılar.
Acı çekip çekmediğini bilmiyordum. Öyle acı çekermiş gibi bir hali yoktu ama bir insan gibi yaşayamıyordu. Yani tek derdi sara değildi aynı zamanda %90 zihinsel özürlüydü. Daha da anlayacağınız kendi başına yemek bile yiyemeyen öylesine bir canlı işte.
Dünyanın hiç bir zevkinin tadına varamadan yaşamak, yaşamak mıydı? Bir kaşık yemeği kendi başına yiyememek. Bir bardak suyu kendi başına içememek, altına yaptığı kakayı elleriyle alıp suratına sürmek. Yaşamak bu muydu? Böylesine bir yaşamdansa ölmek daha iyi değil miydi? Mucize denen şey bizim kapımızı çalmıyordu her nedense.
Ama yok…Bu bir imtihandı ve gerek ben, gerek Yunus, her ikimiz de bize sorulan bu en kazık soruyu atlatıp sınıf geçmeye çalışacaktık.
Yunus’un tabii ki böyle bir sınavdan haberi bile yoktu. Bense hile yapmayı, öğretmen ve öğrencilerin tabiriyle kopya çekmeyi düşünüyordum.
Öğrencilik yıllarında da çok korkaktım. Ömrü hayatım boyunca en fazla beş kez kopya çekmişimdir. Şimdi yine korkuyordum.
Ebediyyen içinde kalacağım cehennem ateşinden mi korkuyordum? Bir itimal öyle.
O cehennem ateşinin içine belirli bir süreliğine gireceğime kesin gözüyle bakıyordum ama ebedi billah kalınmazdı hani. ( Sanki saunadan bahseder gibi değil mi? Hani bazısı diyor ya. Cehennemde yanacağız ama sonra tekrar cennete gideceğiz. Ne kadar kolay değil mi?)
Yok be yahu. Dünyada yediğim onca halt var ki. O kadar haltı yerken cehennemden, cehennem ateşinden korkmadım da şimdi hayırlı bir iş yapacağımda mı korkuyordum?
Evet…Yunus’u öldürmek hayırlı bir iş olacaktı ama içimden bir ses ‘’Sakın ! Onu bir kez öldürürsün ama kendini her gün, her saniye öldürürsün’’ Diyordu. Vicdan dedikleri şey de bu olsaydı gerek.
O içeriden gelen ses dışında her şey ‘’ Bas yüzüne yastığı’’ Dese de o bir tek ses ‘’ Sakınnn !’’ Diyor ve diğer tüm sesleri susturuyordu.
Komşumuzun birinin ölüyor diye kafesiyle birlikte sokağa attığı her tarafı mantar kaplamış bir muhabbet kuşunu eve alıp günlerce iyileştirmek için çeşitli ilaçlar kullanan,kendi derdi için asla doktora gitmediği halde bir kuş için veterinere giden, sonra o kuş ölünce ardından gözyaşı döken ben mi öz oğlumu öldürecektim?
Ama…Ama acıları sona erecekti?
Belki bencillik ama onun acıları sona erecek, benim acılarım başlayacaktı. Onun acılarının sona ermesi pahasına kendim acı çekemezdim.
Ben yapamadım kısacası.
********************
Yunusla aynı yaşlarda ve aynı yerde yani İzmit’te, muhtemelen de aynı hastanede, İzmit Devlet Hastanesinde dünyaya gelmiş Fatih Biricik.
İzmit’in Köseköy beldesinde yaşıyorlarmış. Ki biz de yaşadık o beldede az bir şey. Büyük oğlum Cihangir orada başladı ilk okula
Fatih Biricik nasıl olmuşsa kolon kanserine yakalanmış. Bu hastalıktan kurtulmak için de üç defa ameliyat olmuş. Ancak ne bu ameliyatlar, ne de kullandığı ilaçlar Fatih’i iyi edememiş, aksine durumu her gün daha kötüye gitmiş.
Fatih ailesinin gözleri önünde eriyip gitmeye başlamış. Bu eriyip gitme öyle ağrısız sızısız bir eriyip gitme de değil. Her gün, gece gündüz süren ağrılı sızılı bir eriyip gitme.
Baba Salim Biricik’in psikolojisi bozulmuş. (Yukarıdaki satırlardan anlayacağınız üzere aynen ben gibi.) Benden farklı olarak o psikolojik tedavi görüyormuş.
Yirmi üç yaşındaki Fatih Biricik ağrılarının dayanılmaz bir hal alması üzerine babasına yalvarmış :‘’ Baba ya kurtar beni, ya da öldür’’
Fatih için nesi var nesi yok ortaya döken ancak doktorların bile ümit keserek eve yolladığı Fatih’i kurtarmanın imkansız olduğunu gören baba Salim Biricik en sonunda silahı oğlunun kafasına dayamış ve tetiği çekmiş.
Ben ‘’Allah cezanı versin. Nasıl kıydın evladına’’ Demiyorum, diyemiyorum. Başkalarına ‘’ Bu da senin imtihanın’’ demek kolay ama o imtihanı bizzat yaşamanın ne olduğunu ben gibi, Salim Biricik gibi insanlar bilir ancak.
Şimdi?
Şimdi Salim Biricik 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa göre taammüden adam öldürme ( Yani kasten ve planlayarak ) suçu ile ve bu suçun bir cezai indirimi de olmadığı için ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanacak
Be hey biçareler !
O adamcağızın kendine verdiği ağırlaştırılmış müebbet vicdan azabı cezası yanında sizin vereceğiniz cezanın kıymet-i harbiyesi var mı sanıyorsunuz? Adam kendini savunmak için bir avukat bile tutmamış da Kocaeli Barosu adama bir avukat tutmuş. Verilecek ceza adamın umurunda bile değil.
Allah hiç kimseyi bu derece çaresiz bırakmasın ve yine Yüce Rabbim hiç bir zaman hiç kimseyi o son adımı atanlardan olmak zorunda bırakmasın.
Ve çok çok önemli bir husus daha:
Yüce Rabbim hiç bir kulunu geçici dahi olsa sapıtarak isyan noktalarına gelmiş kullarından eylemesin.
Bence ülkemizde ötenazi konusu bir kez daha masaya yatırılmalı ve karısının boğazını sıkarak öldüren birine ceza indirimi verilen bir ülkede acısını dindirmek maksadıyla evladını öldürmek zorunda kalan bir babaya taammüden ve planlayarak adam öldürmenin -ceza indirimsiz - cezası verilmemeli diye düşünüyorum.
Ya Yunus dile gelip ‘’ Baba ! Ya kurtar beni, ya da Öldür’’ Deseydi? ‘’Oğlum dile geldi ‘’ Diye sevinir miydim yoksa ‘’ Haklısın oğlum ‘’Deyip alnına silahı dayayarak tetiği çeker miydim? Hiç bilmiyorum. Allah da bildirmesin.
Bitirelim mi?
Bitirelim.
’Vel asr. İnnel insane le fi husr. İllellezine amenu ve amilussalihati ve teva sav bil hakkı ve teva sav bis sabr’’ ( Asr suresi)
‘’Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. İman edenler, salih ameller işleyenler, Hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna…
‘’Her şeye rağmen sabır.’’ Diyorum
Allah hüsranda olanlardan eylemesin inşallah.
RESİMLER
1- Ben ve Yunus
2- Fatih Biricik
3- Salim Biricik.
YORUMLAR
Sizi okumayi seviyorum. Özellikle son zamanlarda sanırım yazdığınız tüm yazıları okudum, kimine katıldım, kiminiyse biraz katı buldum. Ancak ilk defa bir yazinizda yorumsuz kaldim.. kelimeler insanlar gibi, aciz.
Hicbir zaman kimse kimseyi tam olarak anlayamaz ve eger bir insan bir suç isliyorsa, bir hata yapiyorsa ya da ne bileyim bir durumun içindeyse, "ben asla bunu yapmam" demek kadar asılsız bir iddia dusunemiyorum. Bir insan yaptiysa, pekala ben de yapabilirim. Allah yolundan bizi arka sokaklara saptirmasin..
Ancak anlayisiniza sığınarak, güne gelme meselesini anlayabilmis degilim. Gune gelse yaziniz ve siz deger mi kazanacaksiniz, gune gelmese deger mi kaybedeceksiniz. Sizi okuyan zaten okuyor. Bunun ne önemi var ki...
Tebrikler ve selamlar..
sami biberoğulları
Sizin de belirttiğiniz gibi insan asla büyük yemeli, büyük konuşmamalı.
Güne gelme olayında da oldukça haklısınız. Neticede Nobel Edebiyat Ödülünü alıyor değiliz. Ama olay farklı.
Neyse...
Güzel ve anlamlı yorumunuz için bir kez daha teşekkür ediyor selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
''ÖLDÜR BENİ BABA'' Başlıklı yazım 23 .06.2016 Tarihi itibariyle günün yazısı seçilmiş.
Söyleyebileceğim çok şey var aslında ama yine de susuyorum.
Bizim memleketin tabiriyle '' Hala hatırın kalmasın '' Türünden bu seçkiyi kabul etmediğimi bildireyim şimdilik.
Okuyan, yorum yazan, ya da yazmayan tüm dostlarıma gönül dolusu sevgi ve salamlar olsun.
Bir tutam hayat
Kelimelerin orijini gönüldü bu kez. Akıl değil.
Seçeni kutluyorum.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Acıların ağırlığı yazıya akmış ve sözün bittiği yerdeyim.
Hüzünden ve acıdan yana ne varsa insanların içinde.
Babaların sızısı dinmeyen derin acı çekmesi ne ağır,
ne yorgun,işte öyle zor.Günün yazısı hüznümü
boyasa da tebriklerimle.Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sabır sığınağımız her musibete karşı dayanağımız. Her kulun imtihanı farklı ama çocuklarla sınanan imtihan hele böylesi çok ağır. Benzer durumda olanlara Allah yardım etsin. Siz Sami hocam size ne denebilir ki. Allah razı olsun.. Selam ve saygım ile
sami biberoğulları
Allah sizden de razı olsun.
Selam ve sevgilerimle.
bu imtihan ne empati yapılacak gibi, ne de öyle uzaktan uzağa peşin hüküm verilecek gibi. sonsuz bir yaşam vaadi olmasa dünya çoğu zaman yaşanacak gibi değil. buna rağmen çevremde çoğu zaman bu kadar sıkıntıdan sonra nasıl bu kadar hayat dolu dediğim insanlar var. siz de onlardan birisiniz. küçük dertlerle boğulanların aksine, büyük sıkıntılara rağmen hayatta kalan, yüzü gülen, insanları da mutlu eden insanlardan..
imtihanını hakkıyla verenlerden olmak dileğiyle..Saygılar selamlar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ne demeli hocam?
Derin düşüncelere sevk ettin bizleri.
Bu gün, burada yayınlanan bir yazı değildi bence.
Duyguların kelimelerle resmedilişiydi.
Akıldan değil, yürekten yazılmış bir yazı bu.
Çok duygulandım, çok etkilendim.
Senden alacağımız çok dersler var daha hocam.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Rahmetlinin yerine koydum kendimi. Belki babamdan bunu istemezdim. Ama sabrederdim.
Babanın yerine koydum kendimi. Bende aynısını yapardım. İçim yanardı ama evladın acı çekmesine dayanmak daha ağır olmuş demek ki.
Hukuğun yerine koydum. Ne zaman bu kadar acımasız olduk diye kendi kendime öz eleştiri yapardım.
Hep derler. Allah kimseye evlat acısı göstermesin.
Nasrettin hocanın dediği gibi bana eşşekten düşmüş birini getirin. Kimse babanın ne hissettiğini asla anlayamayacak.
sami biberoğulları
Allah kimseleri Salim Biricik'in ya da benim yerime koymasın.
Allah razı olsun
Selam ve sevgilerimle.
Yazınız beni çok üzdü.
Allah kimseyi bunaltmasın.
Kendi verdiği canı kendisi alsın.
Ve sizin durumunuzda olan herkese sabır versin.
Bence oğlunuza hep siz bakmayın,
dönüşümlü olarak annesiyle birlikte bakın.
Bir kişiye yüklenince insan öldürme de dahil
her şeyi düşünür.
Sizin oğlunuzun durumuna benzer eski kapı komşumuzun
kızı da aynı durumda. Nedense ismini de Nazik koymuşlar.
Anne baba bir arada ama her sorumluluk annenin üstünde.
Galiba onda sara hastalığı yok.
Allah sabır versin. Başka bir şey diyemiyorum.
Ya iyilik ya da başka türlü iyilik versin.
selamlar..
sami biberoğulları
Yunus- Hem bakım parası hem de doğrudan doğruya devletin onun için verdiği bir para sebebiyle- mahkeme kararıyla annesinin yanında kalmak zorunda. Ben senede sadece bir ay onunla birlikte olma hakkına sahibim.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, diyorum ama gelmiyor gerisi.
Sınanmak hem de sonuna kadar ve en değer verdiklerimizle.
Hep sorarım anneme: ''Hala nasıl dayanıyorum?'' diye.
Biliyorsun cevabını, der.
Ölüm...Son mu yoksa yeni bir başlangıç mı?
Çaresizlik addedilen hele ki dile getiremediğim onca şey var ki.
Dert sahibi olmak yine kulluğumuzun uzantısı ve dayanma gücümüz.
Her hanede neler neler yaşanıyor da sadece bir maskenin ardına sığınıp yüklendikçe yükleniyoruz.
Çabalıyoruz, direniyoruz ta ki...
İnanın ki yok gerisi.
Sevgili hocam, Rabbim hepimizin yardımcısı olsun.
Sizden bir şey rica edebilir miyim? Yunus'u benim için öper misiniz?
Tüm yalınlığımla ve tüm samimiyetimle nasiplenmek mutluluktan ama zamanı gelince.
Sabır ve şükür.
Allah'a emanet olun hocam.
Saygı ve selamlarımla yürek dolusu.
sami biberoğulları
Öncelikle içten yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Yunus- Hem bakım parası hem de doğrudan doğruya devletin onun için verdiği bir para sebebiyle- mahkeme kararıyla annesinin yanında kalmak zorunda. Ben senede sadece bir ay onunla birlikte olma hakkına sahibim.
Onu ilk gördüğümde sizin yerinize de öpeceğim. Söz.
Selam ve sevgilerimle.
:((
Hocam acıklı hikayeniz beni derinden etkiledi. Rabbim bütün hasta kardeşlerimizin engelli kardeşlerimizin yardımcısı olsun. Rabbim ailelere yardım etsin sabır versin.
Beterin beteri de var Hocam hepsi de beter yapıyor.
ne diyeyim ki... :(
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
:(( Allah u Teala Sana ve Yunus kardeşime Şâfî isminin hatırına, o güzel isminin tecellisi olan Şifaları tez zamanda versin. Yazınızı üzülerek ve gözlerim dolarak ve İBRET ile okudum. İsyanın her türlüsü tabii ki kötüdür. Asi olmaktan yine Allah u Tealaya sığınırız.
Küçük oğlum benden birgün harçlık istedi! Ben de hem örnek olsun hemde Allah u Tealanın tecellisini öğrensin diye bir oyun oynadım.Tabii o zaman 8-9 yaşlarındaydı.
-Baba bana para verir misin?
-Tabi oğlum ne kadar istiyorsun?
-Eh işte biraz.
-Tamam da ne kadar olduğunu söyle ki vereyim.
-Baba vereceksen ver işte.
-Tamam vereyim amma Allah u Tealanın verdiği gibi mi yoksa benim verdiğim gibi mi?
Oğlan tabi Allah u teala cömert olduğundan Allah u Tealanın verdiği gibi dedi.
Bende çıkardım söylemesi ayıp 5 TL verdim.
- Yahu Baba sende amma cimrisin ha! Dedi Allah verseydi çok verirdi!
- Yok oğlum Allah u Teala kimine az verir ki kendisinden uzaklaşmasın, kimine de çok verir ki kendisine yaklaşmasın!!!
-Nasıl yani?
- Oğlum Allah u Teala tabii ki Adildir! Bir adı da '''El-Adl''' dir!!!
-Ama baba!!!
-Dur oğlum bir dinle hele.Dünyada Allah u Teala her isteyene Hidayeti verir, Serveti de kendi istediğine verir.Bunun sonucuda Ahirete hazırlık İmtihanıdır.Bunun için serveti kimine az kimine çok verir. Harcamasına görede ya azaltır yada daha da arttırır.
Neyse ağabey benim hikaye uzadı...
İnşallah bu imtihanlarımız ile Sırattan vınnn diye geçeriz.
Yazılarınızın içinde bence en can alıcısı buydu ağabey.
Üzülmemek elde değil.
İzmir terminalinde Otobüs beklerken bir annenin kucağındaki kızına, kendi ağzında yemeği çiğneyerek yavrusunun ağzına verdiğini görmüştüm!!!
Ağabey Allah u Teala sana öyle bir güç kuvvet ve sabır versin ki kötü düşünce diye bir fikir aklından dahi geçmesin.
O haberi de gazetelerden ve Tv.lerden görmüş çok üzülmüştük.
Yüreğine sağlık ağabey.
Selam ve saygılarımla. Allah u Teala yâr ve yardımcın olsun.
sami biberoğulları
Hikayen uzun olsa da oldukça değerliydi benim için.
Selam ve sevgilerimle.
"MÜMKÜNÜM TÜKENDİ VARMAN ÜSTÜME"... söz biter sadece susulur. yazı okunurken fitil işlemez tabiriyle anlatılan kamanın burgu gibi içimizde dönerek sağı solu parçalaması gibiydi. ateş düştüğü yeri yakar ......ölüsü olan bir gün delisi olan her gün ağlar diyen çilekeş insanların uzun söze gerek kalmadan bulunduğu çıkmaz ve sabrın feryadını dile getirirler. ilahi adalette bu sabır imtihanını uzatmaması gerekir....ne diyelim can hocam Rabbim sana metanet yunusa da hakkında hayırlı ne ise onu ihsan etsin.....
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam...
İnsanın sabretmekten başka, sabrı tavsiye etmekten başka insanca bir seçeneğinin olmadığını farketmesi; yazgısına teslim olması, kendisine emanet edilen mevziyi terk etmesi, yani giderek nesneleşmesi, edilgenleşmesi anlamına gelmiyor...
Sabır, bizi kuşatan nesneleşmişliklere, yani duyarsızlıklara, robotlaşmalara, daha başka bir ifadeyle basitliklere, ilkelliklere, insanı temel dürtülerden ibaret sayan kaba bir maddeciliğe karşı uyanıklıktan, kararlı bir dik duruştan, özne olmaktan başkacası değil...
Bugün memlekette çekilen sıkıntıların, katlanılan gerginliklerin müsebbibi olanların analizi de gösteriyor ki, robotlaşma, insanca değerlerden soyutlanma öyle bir aşamaya sürükler ki, kişiye o zaman kendi evladını, bir metropolde, evinden kilometrelerce uzakta terör estirilen sokaklara ekmek almaya gönderdiğini söyletebilir...
Suratına kendi kakasını çalan biçare Yunus mu, ekmek almaya(?) gönderilen mi?...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Rabbim hiç bir anne babayı her gün gözlerinin önünde eriyip giden bir evlatla imtihan etmesin. Bu her kim olursa olsun .
Çocuk masumdur, çocuk suçsuzdur. Ana- babasının günahını çocuklar çekmesin.
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam hani bir insanın söyleyecek çok şeyi olur da hiç bir şey söylemek içinden gelmez ya, işte o anları yaşıyoruz.
Ama yinede susup her şeyi Yaradana havale edip işin içinden çıkmayacağım evet bu sizin bir imtihanınız dır. Ancak bu gerçek sizin ve sizin konumunuz da olan insanların sorunlarının toplumsal düzeyde bizlerinde imtihanı da olmadığı anlamına gelmez yani sizin sorunlarınızın tümünü bire bir insani ilişkilerle çözmek mümkün olmasa da sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirebilmiş olsak en azından sizin sorunlarınızın sosyal ve ekonomik boyutunu bir kısmının yükünü sizlerin omuzundan almak mümkün. Yani sıkıntılarınızın az ya da çok bir kısmını sosyal devlet anlayışıyla çözmek olanaksız değil sonuçta dünyanın bir çok ülkesinde sizin konumunuzda ki insanların sorunları devletin sosyal mekanizmaları devreye girerek çözülüyor. Yani o konumda ki insanlar kaderine terk edilmiyor. Eğer bir baba evladını öldürerek sorunlarını çözmeyi düşünüyorsa bu toplumsal anlamda hepimizin ayıbıdır.
Ülke siyasetine ve toplumun geneline dönük söylenecek çok şey varda iş mecrasından çıkmasın.
Rabbim sizden razı olsun hem dünyada hem ahirette her şey gönlünüzce olsun.
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
O sosyal devlete ulaşmamız için daha bin fırın ekmem yememiz lazım.
Bu durumda olan insanlar için devletin bire maaş vermesi bile şimdilik çok büyük bir lütuf.
Selam ve sevgilerimle.
İçim parçalanarak okudum..Çünkü ilk kızım sakat doğmuştu ve doktorun bana söylediği dua et ölsün çünkü gençsiniz bir daha bebeğiniz olur . Zira yaşarsa her gün hep birlikte öleceksiniz .. Dediğinde dokturu parçalamak gelmişti içimden.. Rabbim kimseyi evlat acısıyla sınamasın... Kolay bir karar değil ötenazi.. ama tercihe sunulmalı bence de...Ya da bilmiyorum Sami hocam kafam allak bullak oldu rahmetli kızım geldi aklıma... Göz göre göre damla damla eridiğini görmek ne acı bir imtihandır bilirim... Saygılar sunuyorum kaleminize.. Daha yazacaktım ama kilitlendim :((((((
Dilek USTA tarafından 6/23/2016 1:54:39 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dilek USTA tarafından 6/23/2016 1:55:39 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
RABBİM KİMSELERE YAŞATMASIN BU GİBİ ACILARI.
SELAM VE SEVGİLERİMLE
Sami öğretmenimiz,
bu gece erken uyumayı planlamıştım,sizin sayfanız çarptı gözüme, okumaya başladım, buz kestim, nutkum tutuldu uyku planımdan vazgeçtim.Derslerin en acısı sınavların en ağırı.Baba olarak bu çok ağır yükle yaşadığınız halde, Öncelikle öğretmenlik göreviniz, edebiyat tutkunuzda sayfalarınız her biri birbirinden emekle yazabilmek çok ama çok büyük bir başarı. Sizi gözyaşlarımla kalben kutluyorum değerli insan.Allah yardımcınız olsun. Bu güzel örnek insanlığınıza sevgilerimi bıraktım...
O güzel yavrunuzu da benim için öpün kucaklayın olur mu..? Saygılarımla...
sami biberoğulları
O GÜZEL YAVRUYU İLK GÖRDÜĞÜMDE SİZİN YERİNİZE DE ÖPECEĞİM ONU. ZİRA BENDEN 850 KM UZAKTA, ANNESİNİN YANINDA YAŞIYOR ARTIK.
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
oncelıkle allah yardımcıız ve sabır dılıyoprum sıze cok ımret alıcı dızeler yuregınıze emegınıze kalemınıze saglık cok kıymetlı hocam sayın samı bey yurekten kutlarım saygı sevgı dua ıle kalın saygılar
AYŞEN DAŞKIN tarafından 6/23/2016 12:58:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Allah razı olsun.
Allah kimseyi evlâtları ile sınamasın! Her derdin çaresini kadir mevlâm versin! Allah zor durumda olanlara peygamber sabrı versin!! İbretlik bir yazı uzun zamandır yazı sayfasına bakamamıştım...
Sadece çok üzüldüm!! Allah bütün zor durumda olanların yardımcısı olsun! Acil şfalar...
Bu durumda insan ne diyebilir ki?
Saygı ve selâmlar..
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Allah razı olsun.
sözcüklerin bile sustuğu noktadayım
ne diyebilirim ki sabır dilemekten başka
Allah yar ve yardımcınız olsun inşallah hocam
saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Allah razı olsun.