- 750 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KIRILMA NOKTASI -3
“Beden dediğin , aşka vesile…
İnsan, ruhlara aşık olur
Sevdikçe başkasını, kendini bulur…
Ne hasreti öldürür, ne vuslatı ondurur
Suretten surete süründürür aşk seni
Hayat dediğin, bir gün anlamaktır
Geçtiğin yolların kıymetini…”
Eda, gözlerden uzak bir köşeye park ettiği arabasından Ozan’ın oturduğu masayı gözlüyordu. Ozan hafta sonu için şehir dışındaki evlerine gelmeden önce,şüphelerini doğrulamak üzere gerçekleştirdiği habersiz bir ziyaretti.
Ozan,mavi gömleğini giymişti,düşünceli görünüyordu.Kahve ve sigara eşliğinde uzakları seyrediyordu.”Aşk hiç biter mi” çalıyordu fonda.
Az sonra, kumral,sade görünümlü, makyajsız, ince bir kadın göründü.
Ozan,ayağa kalkarak karşıladı onu yüzünde ışıltılı bir gülümsemeyle.Oturdular,sakin ve telaşsızdılar.Bazen konuşuyor, ama çoğunlukla sözsüz anlaşıyorlardı.
Eda, anlamaya çalışıyordu duygu alışverişinin niteliğini.
Yaklaşık altı-yedi aydır bu kentteki işiyle meşguldü Ozan.Sadece hafta sonları geliyordu.Son birkaç aydır iyice seyrelmişti dönüşleri de, tıpkı aralarındaki duygu yoğunluğu gibi.
Evdeyken de genellikle, bitmek bilmeyen telefon trafiğiyle geçiyordu zaman.Çoğu iş görüşmesiydi.Özel olanları da,yardıma ihtiyacı olan bir arkadaş diye açıklamıştı bir keresinde.Fakültede alt sınıftan bir arkadaşı , boşandığı eşinden nafaka almamak için iş arıyordu ve Ozan da çalıştığı şirkette ona bir başlangıç hazırlamak istemişti.Zamanla yılların pasını atıp kariyerine devam etmesi için.
Sonrasında daha da azalan eve dönüşler…
Bugün bir dönüm noktası olacaktı sanki, öyle hissediyordu.
Uzaktan seyrediyordu Eda, şüphelerinde yanıldığını umarak.İçinde dumanı tütmeye başlayan yangına eşlik eden kıyaslamalar beynine üşüşüyordu.
Gülce daha gençti.Ozan da kendisinden küçüktü iki yaş.Ama daha güzel ve bakımlı değildi Gülce ona göre, özgüvensiz, her bakımdan geride,hatta sümsük, hatta belki de sürtük…Gözleri doldu.
Bir işaret arıyordu yüz ifadelerinde, küçük bir şey… Ozan,Gülce’nin yüzüne düşen saçını eliyle düzelttiğinde buldu aradığı işareti.Ozan’ı hiç böyle dingin ve mutlu görmemişti daha önce.Afalladı,tahmin ediyordu, ama bilmek, kederin şiddetini azaltmıyordu,çıplak gerçekle karşılaşmak onu sersemletmişti.
“Aşk hiç biter mi”, olanca duyguyu yüklenmiş dolu dizgin yayılıyordu ortama.
Artık bakamıyordu bu hazin mutluluk tablosuna.Direksiyonun üstüne boş bir çuval gibi yığılmış ağlıyordu.
Pencereden içeri dolan rüzgar ve günün solgun ışıkları saçlarında oyalanıyordu.
Ne kadar hazırlıklı olsa da,ölüm ve ihanet, hep betona çakılma duygusu yaratırdı insanda, her zaman ve her yerde…
Önce,gidip rezil etmeyi düşündü oracıkta ikisini de.Sonra, kalan son gücünün ancak eve gitmeye yetecek kadar kaldığını anlayıp vazgeçti.
Eve döndüğünde, yatağa uzanıp sızıncaya kadar ağladı.Uyandığında epey geç olmuştu ki, kapının kilidinde dönen anahtar sesiyle ürperdi.Ozan, mahcup bir gülümsemeyle sıradan açıklamalar yapmaya başlayınca Eda, çıldırmış vaziyette bütün zehrini kustu.Aylardır yaşamakta olduğu buhranı,gördüklerini, araştırdıklarını,hissettiklerini..Güçlü, dışa dönük, baskın bir kadındı Eda, kontrolünden çıkan her şey onu fazlasıyla korkutuyor ve özgüvenini zedeliyordu.
-Aylardır yaptığın saçma açıklamaları yuttuğumu mu sanıyosun? Aptal mıyım ben?
O yanındaki sümsük kadına benzemem ben.Evliliğini, işini, hayatını yönetmeyi becerememiş, eski kocasından tek kuruş bile almayacak kadar gururlu, ama yabancı bir adamdan çıkarı için yardım alıp ayartacak kadar da gurursuz ve zavallı…Bu kadın için mi beni…
Ağlamaktan konuşamıyordu.Ozanın mavi gömleğine gözü ilişti.Kesif bir kahve ve sigara kokusu sinmişti üstüne.Böyle zamanlarda insan garip ayrıntılara takılıyordu, ortamdaki renkler, sesler, kokular gibi…Sonra da bu algılar, yılların azaltamadığı yoğun ve acı anlamlar yüklenip çağırıyorlardı en eski anıları gittiği yerden.
-Neden? Benden ne fazlası var?
O anda,aldatılış nedeninin, ona bir çocuk veremeyişi olabileceğini düşündü.
Gözleri öfke ve acıyla büyümüş, var gücüyle bağırıyordu Eda.
-Eda,çok yorgunum,inan enerjim bitmiş durumda,sonra konuşalım.
Ozan da onun kadar şaşkındı, çünkü Eda, o kadar düşmüştü ki gönlünün ve hayatının gündeminden, onun duygu dünyasını,neler yaşadığını fark edememişti .Fark etse bile, bir şeyler değişir miydi bilmiyordu.
Eda’nın tavırları saldırgandı.Aralıksız bağırıp, küfre varan hakaretler savuruyordu.Boşanması halinde yapacaklarını anlatan tehdit cümleleri, ağlamalar,Gülce’ye ve kendisine yönelen suçlamalar…Ozan’ın alışık olduğu, bıktığı tipik Eda tavırlarıydı işte.İnsanca diyalog zemini öyle kaygandı ki,cevap vermek, açıklama yapmak içinden gelmiyordu.
-Anlaşıldı, bu gece dönüş yolculuğu erken başlıyor deyip çıktı.
Merdivenden inerken, Eda’nın kapıya fırlatacağı nesnenin türünü düşündü Ozan.Birkaç saniye sonra, kapıya çarpan cismin sesini duyduğunda merdivende durakladı, gülümsedi;
-Metal…
YORUMLAR
Deniz Hanım teşekkürler, tarih, felsefe, sosyoloji ve siyaset bilimlerinin dışında, çok az Roman ve öykü okuyan birisi olarak, bu öykü bende önemli bir duygu yoğunlaşması yarattı. Selamlarımla.
Cemal Zöngür tarafından 6/23/2016 12:18:31 AM zamanında düzenlenmiştir.