- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANA DAİR 'SEVGİ (SEVMEK)'
Sevmek; bize bahşedilmiş en büyük hatta tükenmez hazine. Varlığımızın, bir arada olabilmemizin, anne, çocuk, kardeş, akraba, millet, devlet olabilmemizin birinci şartı. Tabiatın, eşyanın, canlı cansız her düzenin ya da organizmanın hayatını idame ettirebilmesinin en önemli unsuru.
Sevgi; sonu olmayan, paylaşılmakla bitmeyen aksine çoğalan sermaye. Verdikçe artan, paylaşıldıkça çağlayan, canlıya da cansıza da aynı ölçüde sarf edilebilecek, kullanma şekline sınır konulamayacak soyut meta.
Sınır hattı düşmanlık üzerine konulmuş, aşması gereken en büyük engeli düşmanlık olan müreffeh bir ülke.
Aynı zamanda eksikliği yani sevgisizlik, yaşanan ve yaşanabilecek her olumsuzluğun baş müsebbibi. Yemyeşil bir ormanlık ile çöl mukayesesi sevginin varlık ve yokluk mukayesesidir.
Sevgi varsa insanlar arasında rütbe, makam, varlık sınırları ortadan kalkar. Maddi manevi her eksikliğin hissini görülmez duyulmaz hale getirecek tek örtü sevgidir.
Yetimin başını okşamayı emreden, ihtiyacını karşılamayı tavsiye eden, öksüzün acısını paylaşmayı ve dindirmeyi hedef yapan, fakirin çektiği yokluk hissini varlığını paylaştırarak bertaraf ettiren güçtür sevgi.
İlahi kaynaklardan beslenerek insan kalbinde yeşeren sevgi, Mevlana’da ’ne olursan ol yine gel’ ile ifadesini bulur. Gelme kabiliyetine ve idrak yeteneğine sahip herkese gönül kapısını açıp sevgiyle karşılayacağını ve paylaşacağını müjdelemektedir. Daha geniş şekli ise Yunus diliyle ’ yaratılanı severiz, yaratandan ötürü’ diye ifade edilmiş ve her şeyin yaratıcısı Allah’ın yarattığı her şeyi seveceği iddiasını ortaya koymuştur. Hacı Bektaşi Veli ise ’gelin canlar bir olalım’ formülüyle insanın en değerli varlığı olan canı bilmiştir davetini kabul edenleri.
Bu düşünce şekillerinden beslenmiş ve inşa edilmiş kamusal düzen; vakıflarıyla, kuş saraylarıyla, sadaka taşlarıyla, adalet dağıtan kurumlarıyla canlı cansız her varlığa, varlığını idame hakkı veren mücessem hale gelmiş ve nihayetinde farklı bir terkibe ulaşmıştır ’ insanı yaşat ki devlet yaşasın’. Ancak bu görkemli yapı erenlerden aldığı emaneti ’umumun menfaati için gerekirse ferde kıyılır’ gibi zalim bir engelden geçirememiş ve kardeş katli icraatıyla temelinden sarsmıştır.
Sivil ve beşeri sevgi kaynaklarını kullanmak, onlardan beslenmek yerine kurumsal yapılar ile -izm ve ideolojilere göz kırpanlar sevgiye sınır koymak zorunda kalmışlar ve hayatiyetlerini bir düşman ihdasına mahkum etmişlerdir. Her ideoloji kendisini besleyecek karanlık bir kuytu ve bu kuytudan beklenmedik zamanlarda ortaya çıkacak muhayyel düşmanlar icat etmiştir. Sevginin yeşertebileceği gönülleri korku kazığına bağlamış kendi etrafında dönen, kendinden başkasını dışlayan, döndüğü daire dışındakileri düşman bilip korkuyla ötekileştiren, garip yaratıklar haline getirmiştir. Sonucunda yıkımlar, savaşlar, ölümler insanlığı derinden etkilemiş, meydana gelen yıkım ve acı anaforu halen devam etmektedir.
Sevgi yokluğu yıkım, varlığı nimet olsa da kullanmak insan için lütuf değildir. Varlığın sebebi sevmektir. Sevmek kainatın gerçek anlamda varlığını ihya ve idame edebilmesi için insana verilmiş görevdir. Kullanacağı malzeme olarak insanın kalbine bütün manevi yeteneklerinin yanında yerleştirilmiş ’ hissi latife’dir. İnsanlar arasındaki duvarları yıkacak, zincirleri kıracak, en inatçı düşmanlıkları bertaraf edecek enerji kaynağıdır.
Yerleştirildiği kalbi gördüğü bildiği her şeye mülk yapma yeteneğine sahiptir.
Bugün insanlığın yaşadığı açlık, sefalet, savaş, ölüm, göç, hastalık gibi bütün karanlık köşeleri aydınlatacak tek ışık kaynağı sevgidir.
Kalplerimizden sevgi eksik olmasın, sevgimiz muhatap seçmesin, geleceğimizin hamuru, çamuru, temeli, kaynağı sevgi olsun...
YORUMLAR
"Dünyayı sarmalayan hastalığın ilacı sevgidir. Bu reçete oldukçu sık verilir ama, çok ender kullanılır."
Kari Menninger...