- 790 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kelimelerin İfsadı
Yusuf Suresi
Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Rahman ve Rahim Allah’a sığınırım
39."Ey benim zindan arkadaşlarım, çeşitli tanrılar mı iyi, yoksa herşeyi (hükmü altında tutan) kahredici tek Allâh mı?"
40."Siz, o’nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (boş) isimlere tapıyorsunuz. Allâh onlar(ın gerçekliği) hakkında hiçbir delil indirmemiş(onlara hiçbir güç vermemiş)tir. Hüküm, yalnız Allâh’ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı buyurmuştur. İşte doğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler."
Yusuf Suresinde anlatılan kıssada geçen bu bölümde Hz Yusuf zindandaki arkadaşlarına İslam’ı tebliğinde yukarıdaki ifadeleri kullanıyor.
Şimdi daha öncede ifade ettiğim gibi Kur’anı Kerim bütün insanlığa ve geldiği zamandan son saatte kadar bütün insanlara gönderilmiştir bir hitaptır. Hitaptır onu muhatap alan, ondan beslenen insanlara hidayet, yol gösteren bir kılavuzdur. Kur’anı Kerim sadece ilahiyat fakültelerinde okutulan bir ders kitabı ya da insanların ölümlerinde okudukları, zor zamanlarında kendilerini teskin ettiklerini kutsal (dokunulmayan) bir metin değildir. Her yaş, her bilgi seviyesindeki insanların anlayabileceği hakikatler olan Rabbimizin merhametinin tecellilerinden biridir. Kur’anı Kerim her insanın temiz bir anlayışla yaklaştığında anlayabileceği birçok şeyin olduğu bir mesajdır.
Evet o yüzden bu kitap herkese kendince birçok şeyler söyler. Ama bu demek değil bu metnin anlamı benim ya da şu filanca hocanın söylediğidir kesin budur denmez. Elbette işin erbabı daha iyi açıklar ama sonuçta yarın kıyamet günü herkesin hesabı ayrı ayrı görülecek. Ve hiç kimseye "Hadi bakayım sen git hocam gelsin" denmeyecek. Zuhruf 44. ayette buyrulduğu gibi:
Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Rahman ve Rahim Allah’a sığınırım
"O (Kur’ân) sana ve kavmine bir Zikir (uyarı, şan ve şeref)dir ve yakında (ona uyup uymadığınızdan) sorulacaksınız."
Yarın ahirette bize bu kitaptan ve herbirimize ayrı ayrı sorulacak. Demek ki herkes bu kitapta kendisi, bütün imkanlarını kullanarak sonuna kadar zihni ve kalbi melekelerini harekete geçirip en doğrusunu en güzelini anlamaya çalışmalı kaldı ki birçok ayette Kur’anın açık anlaşılır olduğu buyruluyor:
Kovulmuş şeytandan Rahman ve Rahim Allah’a sığınırım
"Biz bu Kur’an’ı Allah’a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık" (19 Meryem-97)
"Andolsun ki Kur’an’ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık* Öğüt alan yokmudur?’ (54 Kamer -17)
"Biz onu anlayasınız diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik" (12 Yusuf- 2)
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apaçık gösterdik. " (2 Bakara – 118).
"Andolsun ki Biz bu Kur’an’da türlü türlü örneği gösterip açıkladık. İnsan amma da çok tartışıyor" (18 Kehf – 54).
"İşte böylece Kuran’ı apaçık ayetler, olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir” (22 Hac – 16).
"Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik." (24 Nur-34).
"Andolsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. Onları sadece yoldan çıkmışlar inkar eder"
(2 Bakara – 99)
"Elif lam, ra. Bu bir kitap’tır ki, hikmet sahibi, herşeyden haberi olan Allah tarafından ayetleri kesin kılınmış sonra da uzun uzadıya açıklanmıştır" (11 Hud – 1)
"Bu indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik" (24 Nur – 1).
"Doğrusu bu Kur’an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız" (Zuhruf-44).
"Biz o Kur’an’ı senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar" (44 Duhan – 58).
"Böylece ayetleri uzan uzadıya açıklıyoruz ki, suçluların. yolu belli olsan" (6 Enam – 55)
"İşte Rabbinin doğru yolu budur. Biz öğüt alanlar için ayetleri geniş geniş açıkladık" (6 En’am 126)
"Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur’ân’ın âyetleridir. ‘ (15 Hîcr – 1).
"Andolsun biz gerçekleri açıklayan ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir" (24 Nur-46).
Evet Kur’anı Kerim açık ve anlaşılır bir kitap/hitap olup herbirimize ayrı ayrı hitap etmektedir. Buradan hareketle yukarıda Yusuf suresinde geçen 40. ayeti okuyunca benim aklıma şöyle düşünceler geldi. Ayette buyruluyor ya "siz boş isimlere tapıyorsunuz." Yani insan kendinden bir düşünse, gerçekte o anlamı taşımayan ama bizim ona bir sürü anlam yüklediğimiz ve bu kendi uydurduğumuz anlama inanarak neler neler yapıyoruz.
Mesela kimimiz sevdiği takımına öylesine bir anlam yüklüyor ki takımın simgeleri, ismi onun için kutsal bir nesne işlevi görüyor. Onunla mutlu oluyor onunla üzülüyor. Aslında gerçek isminden amacından çıkarılmış birer kelimeden başka bir şey değil. Mesela kadın, bu o kişinin dünyasında kapladığı alan öyle büyük ki. Bu ismin temsil ettiği varlığın olması gereken yerde değil. Sonuçta gerçek mahiyettinden çıkmış ve artık kadın dediği şey gerçek kadını isimlendiren bir kelime değil bir puta dönüşmüş. Yani birçok olmayan anlamı üzerinde taşıyor.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz deyip kaçmayalım. Meselenin özü bu örnekleri doğru dürüst verebilmekte. Ayette buyruluyor: "Siz, o’nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (boş) isimlere tapıyorsunuz..." Buradan hareket ederek yine Kelimei Tevhit üzerinden bu meseleye bakmak istiyorum:
Kelimei tevhit: Allah’tan başka ilah yoktur Hz Muhammed O’nunu kulu ve elçisidir.
Başka ilah yoktur diyoruz ya işte yine kelimelere verilen yanlış anlamla ilgili en çarpıcı tespitim. Daha doğrusu benim yeni anladığım bir anlam. İlah yoktur, yani Allah’tan başka yasa koyan, düzen yürüten, ahlaki ilkeler kuran, her şeye bir ölçü veren varlık yoktur. İşte bütün batıl ne varsa burada ortaya çıkıyor. Yani Allah’tan aldıkları, Allah’ın koymuş olduğu düzeni sanki kendileri var etmiş gibi kendilerine mal etmeleri. Lafı kelimelere getireceğim, yani kelimelerin gerçek anlamlarından çıkarıp onlara olmayan yada içermedikleri anlamlar monte etmeye kalkmak. İşte küfür (gerçeği örtmek) burada yani kelimelerin gerçek anlamından çıkarılmasıyla oluyor.
Bir düşünsenize adam Allah’u ekber diyerek masum bir canı ve kendi canını yok ediyor. Allah’u ekber bu demek mi? Adam ihlas adını faizle iş yapan bir kuruma verebiliyor. Şehitlik kavramını alıp Allah’ın bildirdiği hayata, müslümanca şahit olmak, müslüman olarak yaşamaktan çıkarıp sadece ölmek, öldürmek olarak anlıyor. Bazısı devrim şehidi diyor.
Bilmem biraz anlatabildim mi? Şunu da söylemek isterim bazı mateyalist fikirleri savunanların gerçekte hiçbir fikirler yok. Yani onların hiçbir değerleri hiçbir ilkeleri yok. Kendilerinden gelen kendilerinin buldukları. Zaten bu nasıl mümkün olur ki değil mi? Kelimei tevhitte buyruluyor ya ilah yoktur. Yani ilke düzen koyan yoktur Allah’tan başka. Onların yaptığı ilahi ilkelerden kopya ettikleriyle derme çatmak bir düşünce ortaya koyuyorlar. Yine kelimelerin içlerine boşaltıp kendi istedikleri manayı dolduruyolar. Haşa tesadüf kelimesine içini boşaltıp onu Allah’ın tüm sıfatlarıyla dolduruyorlar. Sonra ben Allah’a inanmıyorum her şey tesadüfen oldu diyolar. Mesele bu kadar komik yani.
Allah’ın Selamı Rahmeti Bereketi Üzerinize Olsun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.