Biraz Basiret KARDEŞLERİM…
Bizim muhafazakar büyüklerimizden, aile büyüklerimizden duyduğumuz kulaklara küpe bir söz vardır. “Ne oldum deme, ne olacağım de”.
Benim tüm sözlerim tüm kardeşlerime…
Hangi davanın nasıl savunulacağı belli değil mi?
Hak davasını savunuyorsanız, bu savunmayı haksızlık yaparak yapamazsınız, savunamazsınız. Yaptığınız taktirde sizin ebu lehep’den, firavun’dan, nemruttan ne farkınız kalır Allah aşkına.
17/25 aralıktan sonra tüm basiretini kaybetmiş, devlet örtüsünü üzerine örtmüş birileri hergün milletin bir bölümünü devlet düşmanı, hain diye ithaf ediyor, itlaf etmeye çalışıyor. Ve bu yaparken den kullandıkları insanlar kim? Kendileri gibi basiretini kaybetmiş muhafazakarlar ya da komünizm severler.
Neydi 17/25 aralık.
Dünya finans sistemini elinde bulunduranların İran’a koydukları ambargonun Türkiye ve Türk yetkililer tarafından delinmesi sonucu, yine Türkiye ve Türk yetkililer eliyle yasaya, kanuna göre iş yapan güvenlik ve hukuk bürokrasisinin yaptığı bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu.
Lakin bu konuda şimdiye kadar hiçbir savunma yapılmadı. Güvenlik ve hukuk bürokrasisi hainlikle suçlandı geçildi. Güvenlik ve hukuk bürokrasisinin işi; kanunu, yasayı uygulamak. İnsanları sırf işlerini güzel yaptıkları için hain ilan ediverdiniz.
İran sizin evladınız mı, neyini savunuyor neyini kolluyorsunuz? Tarih boyunca İran’ı doğuran devletlerin hiç Türk’e, Türk devletine hayrı dokundu mu? Dokunmadıysa sırf İran için niçin milleti bölüyorsunuz?
Milletin memurlarını sırf işlerini yasaya, kanuna uygun yaptıkları için hain olarak suçlayacağınıza, biraz öngörü sahibi olsaydınız da, yasayı, kanunu değiştirdikten sonra bari İran’ı kollama ve savunma stratejisi geliştirseydiniz ya…
Madem bu öngörü yok sizde, bari savunmanızı yaparken, milletin evletlarını, memurlarını hain diye suçlayacağınıza, evet kardeşim biz bunları yaptık, yapmamızın nedenini de, Avrupa ortasından ve okyanus öte devletlerin tek taraflı koydukları ambargo ve yaptırımları delmek için yaptık, eğer bu suçsa evet biz bu suçu işledik, ve biz bunu devletimizin ve milletimizein hayrına gördüğümüz için yaptık. Millet bize bu yetkiyi verdiği için yaptık, biz bu işi yaparken rüşvet alan varsa, İranlı çocukların önüne yatan varsa da biz onları aramızda barındırmayız diyemez miydiniz?
Diyemezdiniz, çünkü; aynı suçu sizlerde öngörüsüzlüğünüz yüzünden işlemişsiniz. Uçu size dokunacak diye ne yasa, ne kanun, ne hukuk ne de müslüman ahlakı koydunuz ortada.
70 li, 80 li yıllardan zehirlendiğiniz düşüncelerle devletinde zehirlenmiş olduğunu hiç mi göremediniz, düşünemediniz mi?
Neye yarar bina, yol, tünel adalet kalmadıktan sonra..
Adalet bakanınız, kardeşini yasaya, kanuna aykırı olarak atamasını yapıyor, biriniz bile çıkıp, adalet bakanı bunu yaparsa, gerisi ne yapmaz, ne olur bu devletin, bu milletin hali diyemiyor musunuz artık.. Yoksa hiç mi dememiştiniz?
2002 yıllarda neydi slagonlarımızdan biri. Kurumsallaşma. Peki nedir bu kurumsallaşma?
Cumhurbaşkanlığından, Başbakanlıktan, Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarının liyakat, kariyer ve sınıflandırma esaslarına uygun olarak yapılandırılması değil mi? Siz kurumsallaşmayı, kim daha çok yalakalık yaparsa, kim daha çok rüşvet verirse kurumlara, kuruluşlara yerleştirin diye mi algıladınız yoksa..
Siz, zamanında teşhisi güzel koymuşsunuz ki, kurumsallaşmadan bahsetmişsiniz ancak ne hikmetse görevinizin gereğini yapmamışsınız. Sonra tüm suçu hain diyerek, devlet memurlarına atıyorsunuz, milletin içinde size muhalif kim varsa onlara atıp geçiyorsunuz. Peki devran döndüğünde sizlerinde haksızca, hukuksuzca atadıklarınız da aynı akıbetle karşılaşmayacak mı? Ektiğiniz biçmeyecek misiniz? Sizler kurumsallaşmayı, kadrolaşmak ile niçin karıştırıyorsunuz.
Zaten içinden geçtiğiniz, 90’li yıllarda sizler değil miydiniz, liyakati ortadan kaldırarak devleti siyasi taraftarlarınızla hiçbir sınava tabii tutmaksızın liyakatine bakmaksızn dolduran. O hakkaniyetten uzak memurluk ve personel alımlarınızla devleti, hak ve hukuk babında kötürüm hale düşüren sizler değil miydiniz? Sizlere kötürüm bir devletle büyük işler yapılamayacağını hiç mi öğreten olmadı. Ve ya bu kötürüm devleti arkamızdan gelen yeni nesle miras olarak bırakmayalım, biz devleti sağlıklı sıhhatli bir hale getirelim, varsın büyük işleri bizden sonraki nesil gerçekleştirsin diyemediniz mi?
Milletin desteğiyle, hak ve hukuk konusunda düşüncesi engelli siyasi holiganlarla mücadele verdiniz ve el birlik kazandınız, lakin şimdi sizler siyasi bir holigan olup çıktınız, bizlere bunları yaşatmaya ne hakkınız vardı?
Sözler bitiyor,
Ne diyor bir bakanınız!
“Devlete hainlik edenlerin çoğuna bakın üniversite mezunu. Yurtdışında Türkiye’nin aleyhine çalışan, bu devletin, bu milletin aleyhine çalışan insanlara bakın çoğu üniversite mezunu. Ne hikmettir bu okullardan bazen de böyle yamyamlar çıkıyor.”
Peki, üniversite mezunları size ne yaptı da bu çirkin ithamlarınızla yargılayıp sözde bir kenara atıverdiniz.
Kapatın kardeşimi
Tüm okulları.. evet sizler kazandınız,
Üniversite mezunlarıdır diğerlerinden farklı olarak sorgulama nedir bilen. Lakin sizler nereden bileceksiniz, üniversite mezunu var, bir de diploma mezunu var!
Tarih boyunca dünyanın doğusundan, batısına, güneyinden kuzeyine her bölgede bir hanedanlar, lordlar, şefler vb. ile dünyanın çoğu insanının her bakımdan sömürüldüğünü görmüyor da, hala hanedanlık, lordluk, şeflik sevdasına mı düşünüyorsunuz? Bu mudur yani Müslüman firaseti, muhafazakarların firaseti. Sizler de mi biraz da bir sömürelim düşüncesine iman ettiniz?
Evet…
Bizlere düştü, İbrahim gibi babasına karşı çıkmak..
Bizlere düştü, kardeşleri tarafından kuyulara terkedilmek…
Bizlere düştü, ashabı kehf ehli gibi zalimlerin elinden kurtulmak için kaçmak..
Bizlere düştü, Musa gibi, kendi gibi mazlumları alıp Firavundan ve ordularından Kızıldeniz’e kaçmak..
Bizlere düştü, Muhammed gibi mekke’den Medineye kaçmak, hicret etmek,
Bizlere düştü, atıldığı ateşte, gerildiği çarmıhta, veda hutbesinde Rabbini şahit tutup yine Rabbine sığınmak…
Evet, bizlere düştü yine de Muhammed gibi, ne olur bilselerdi Rabbim demek…
İstemiyoruz kardeşim, hanedanlık,lordluk, şeflik, tek adamlık, tek adamların çoluk çocuğuna her türlü hakkın fütursuzca devlet eliyle peşkeş çekilmesini istemiyoruz artık.
İstiyoruz ki…
Lakin, siz ne bilirsiniz 70 li 80 li yılların düşünce sistemiyle, 2000’li ve sonrası yılların gençliğinin ne istediğini.
Sizler devam edin 2000’li yıllarda elinize verilen yetkilerle çelik çomak oynamaya…
Lakin sizler de biliyorsunuz ki, Allah büyüktür.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.