Askıdaki Düşler
Bir eski gardırop var içimde…
Rengi size bırakıyorum; herkes kendi hayalindeki eskilikle, kendi biriktirdikleri köşe yanıklarını anımsayarak birer renk oluştursun zihninde.
Ama izninizle içine koyduğum askıları ben tasvir edeceğim ve onlara iliştirdiğim düşleri…
Hayatım gibi dağınık olacak bu yerleştirme işi. Düzen sıra beklemeyin lütfen.
Tarihsel kronoloji deseniz ben bile çıkamam işin içinden bu yüzden sizde bu konuya kafa yormayın.
Kurgu olduğuna inanamayacağınız mükemmel bir kurmaca benim hayatım…
Zeynep
Ailelerimiz beraberce tayin istemiş ve bu şirin kasabaya yeni yerleşmiştik. İzmir yakın olduğundan eski tanıdıkları da istediğimizde görebilecek olmanın huzuru ile çabucak alışmıştık yeni yaşamlarımıza.
Zeynep ile aynı sınıfa düşmek için bildiğim tüm duaları okuyordum.
Kıvırcık saçlarına yakın olmam lazımdı, ben müdür olsam sırf bu yüzden bile bizi yan yana oturturdum. Öyle de oldu beraber gidip geliyorduk okula. Ev ödevlerini bazı akşamlar baş başa çalışarak yapıyorduk. Rüya gibi günler bir gün elişi dersinde kâbusa döndü. Öğretmen telden elbise askısı yapmamızı istemişti. Bizim ailede herkes beceriksizliğimi biliyordu fakat Zeynep henüz bu özelliğimden haberdar değildi. İlk ders bir bahane bulup eve kaçtım. Ancak bir sonraki derste kıvıracak halim kalmamıştı. İnanılmaz derecede yeteneksizdim neden ve nasıl bu denli kaliteli kötü olabildim bilmiyorum.
Arkadaşlar üretimlerimi kuşa, masaya hatta armuda benzetiyordu. Bir türlü askının yanına dahi yaklaşamadan akşam olmuştu. Bir tek benim masanın üstü hurdalığa dönmüştü. Zeynep bitirmiş süslemelere bile geçmişti. Ben ise 10 metre telimi çöpe çevirmiş fakat bir şey elde edememiştim.
Tel maşa hayatımın kısa özetidir o kara gün…
Bir güzel sevdayı başlamadan öldürmenin farklı tonda bir bestesidir.
Tuncay ağabey
Bana kitap okumayı sevdiren içi dışı bir, mahallede herkesin güvendiği ve saygı duyduğu güzel insan.
İnsanları dış görünüşleriyle, ten renkleriyle, dinlediği müzikle, yemekleriyle yargılayıp onlara önyargılı bakan dar görüşlülüğün dünyanın sonunu çabuklaştırdığını düşünenlerdendi…
Bir gökkuşağı zeplini yapıyoruz diyordu dostlarla. Harcı bilgi ve aydınlık olan bir yapıymış bu. Tüm duygular doğal olduğundan hüzün de sevinç kadar, şiir de ıslık gibi, çıplaklık da kara çarşaf görünümlüymüş onlarca…
Bir gün ortadan kayboldu.
Üçüncü gece iyice meraklanıp aramaya başladı yoldaşları.
Ben ise hislerime sordum, nereye gittiğimi bilmeden çelimsiz bacaklarımı dinledim ve sadece yürüdüm. Sağcıların kalesi diye bilinen konağın arka duvarına kadar geldiğimde anladım ona ne olduğunu. Kör kuyunun dibinden mahzene açılan tünel bu kez farklı bir işe yarayacaktı. Tüm korkularımı şapkama gömüp süzüldüm içeri. Artık şarap konulmayan bu izbe yerde gizlenip sesleri dinledim.
Bir şey işkenceyi yenecek diyordu abim ama anlamıyordum.
İnsanlıktan yoksun zalimler yukarı çıkınca kapıya yanaştım, delikten baktım.
İlk kez orada gördüm Filistin askısını.
Plaza Birleşik Devletleri
Okul bir şekilde bitmişti…
Şimdi sıra işsizlik ordusunda acemi eğitimdeydi. Her türlü şablon, klişe denecek şeyi yapıp 2 yılı geçirmiştim düzgün bir iş bulamayınca.
Okeye dördüncü, baltaya sap psikopatı, acıya tutkun berduş, masalara meze oluvermiştim.
Birbirine benzer günlerin çığ gibi büyüyen ağırlığı altındaki insan pestilleri size diyorum:
Yarın güzel bir işe başlıyorum.
Yarın başka olacak her şey hissediyorum. Biliyorum bunu çok duydunuz, ‘’hafta başı başlanıp ertesi gün bitirilen diyetler’’ aşkına bu kez başka olsun istiyorum…
İlk kez ütü yaptım bu sabah.
Az giyilmiş olduğundan iyi görünen laci takımım için beyaz bir gömlek ütüledim.
Tüm dolabı boşaltıp sadece yarın giyeceklerimi astım. Yatağa uzanıp izlemeye başladım. Kendime notlar aldığım kara kaplı deftere bir şeyler karaladım. Bu kez sakin ol yazdım dört beş kez…
Üst yönetimden birileriyle didişip, herkesin keyfi yerindeyken çıkıntılık yapmakla suçlanmaktan sıkılmıştım. Başkalarının hakkını korumak gibi bir misyonum varmış gibi ağzını bıçak açmayan ve çoğu zaman bana deli muamelesi yapan; bir garip sessiz çoğunluk için yanmaktan bıkmaya başlamıştım. Bu kez sadece kendimi ilgilendiren bir konu olursa fikrimi söyleyecektim.
Buna kendim bile inanmazken uykuya daldım.
O gece hırsız girmiş eve uyandığımda dolaba baktım üç tane boş askı vardı.
Nadir
18 Haziran