- 634 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
-KARA DELİKLERDE BİR YOLCULUK-
Bir Çin Atasözü şöyle der. "Yeryüzünde iki tane kusursuz insan vardır; biri ölmüştür, diğeri ise henüz doğmamıştır"
Açıkçası, dünya hayatında kusursuzluğa, ölümsüzlüğe, vs. yaşam formlarına ulaşma beklentileri tarih boyunca vardır. Genel olarak maddeci düşünce biçimlerinin ortaya koyduğu bahisler diyebiliriz. Yoksa kaynağında metafizik bir algı mı vardır? Öyle ya ölümlü bir hayatın ardından ölümsüzlüğe hak kazanmak inancı da çağlar boyu insan benliğini süslemez mi? Bu tarz mistik bir ölümsüzlük algısı değişerek dünyevi bir beklentiye de dönüşmüş olabilir mi acaba? Ben tam olarak böyle olmadığını düşünüyorum. “ölüm olmasaydı felsefe de olmazdı” sözüde pek muteberdir. Ölüm kavramının yüklediği anlamlar her devirde insan zihnini meşgul etmektedir. Açıktır ki, bir kaygı, endişe membaıdır aynı zamanda. Bu negatif duygu en veciz karşılığını “Yok olmaktansa sonsuza kadar cehennemde yanmaya razıyım. Hiçbir şey bana hiçliğin kendisi kadar korkunç gelmiyor.” sözünde bulsa gerek. Bu ister istemez insanoğlunu arayışa sevk eden başlıbaşına bir öge olmalıdır. Kuşkusuz “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan” sözünün hükmüyle de karşı karşıya olabiliriz.
Peki, bu tarz bir gelişme beklenebilir mi? Hani, ölümsüzlük bağlamında diyorum. Sanıldığı gibi tıp dünyasındaki gelişmeler sözünü ettiğim beklentilerin gerçekleşeceğini teyit eder mi? Gelin sağlamasını birlikte yapalım.
Burada sorulabilecek bir soru şudur: Herkes kusursuz olursa bu çatışmayı da mutlak kılmaz mı? Sözgelimi anarşizm felsefesinin bir düsturu vardır: Bireyi aşan her türlü otoritenin reddi. Demem o ki, insan bireysel mükemmelliğe erdiğinde kurallara, otoriteye ihtiyaç kalmaz diyen bir anlayış vardır. Oysa böyle bir yapılanma bir sonraki aşamada kaba gücün egemenliğini getirecektir. Ne dersiniz, ben bir kâhin miyim yoksa hin miyim? Oysa doğada, toplumda ve tarihte değişim ve dönüşüm kaideleri işler. Her türlü otoritenin, kaide ve kuralların kalkması, hiyerarşinin her türlüsünün sona ermesi, bir sonraki süreci tetikler, gücü ve iktidarı ele geçiren bir kişi, grup ya da zümrenin despotluğunu getirir.
Ayrıca kusursuzluğu diyalektik ilkelere de aykırı bulurum. Dünya üzerinde her öge izafidir. Açıktır ki, birbirine göre tanımlanır. İyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, ilkel-uygar, ağır-hafif, zayıf-şişman, yaşam-ölüm vs. görecelidir.
Bu nokta ölümsüzlük konusundaki beklentileri de gerçekleşecek bir husus olarak görmemi imkânsız kılıyor. Bu tip Fütürist görüşler vardırda tıp geliştikçe ölümsüzlüğe ulaşılacağı bahsi felsefi anlamda da yanılgılı bir yaklaşım olarak görünmektedir bana. Neden mi, ezeli olmayan bir şeyin ebedi olması mantıklı değildir. Sözgelimi, Materyalist felsefeye göre madde ve evren ezeli ve ebedidir, Tanrı ise insan tarafından yaratılmıştır ve bir gün insan zihninden silinecektir. Bu yaklaşımı kabul etmesemde kendi içerisinde tutarsız bulmam da. Başı olan şeylerin sonunun da olacağını, ezeli olanın ise ebedi olduğunu söylediği noktada maddeci felsefeyi tutarsız bulmam evet. Bir düşünce yanlış ama kendi içinde tutarlı olabilir.
Aynı şekilde dinsel bağlamda Tanrının ya da İslam’da Allahın ezeli ve ebedi olduğu, evrenin ise başlangıcının ve sonunun olduğu söylenirki bu da kendi içerisinde tutarlıdır.
Bunun gibi insanın başlangıcı varken nasıl olur da bir gün gelir sonu olmaz? Örneğin bir insan belirli bir takvimde doğmuş bulunuyor, yani ezeli değil, bu durumda nasıl ebedi olabilir? Deniyor ki, tıp bunu mümkün kılacak. Hani, tıp biraz yahu! Denmez mi? Ve sorabiliriz. Efendim! Tıp bir gün insanı ezelden beri var hâle mi getirecek? Evrenin her noktasında tek bir zaman algısı ve gerçeği mi peyda olacak? Biliriz ki, zaman her cismin kendi hareketine bağlıdır. Mesela dünya kendi çevresinde yirmi dört saatte döner, o yüzden bir gün 24 saattir. Başka bir gezegen kendi çevresinde ne kadar zamanda dönerse orada bir gün odur. Anlaşılacağı üzere zaman izafidir, mekânın hareketine bağlıdır.
Bir başka örnek verelim mi? Matematikte sayılar kümesi eksi sonsuzdan artı sonsuza uzanır. Bu aynı zamanda ulaşılmazlığı ve gerçekleşmezliği bize öğretmez mi? Ya da devirli ondalık sayılar vardır. 6,99999.... ne zaman 7 olur? Takdir edersiniz ki virgülden sonra sonsuz tane 9 koyarsak, yani hiçbir zaman.
Açıktır ki, izafi olan öge ve durumlarda mutlaklık mantık olarak hiçleşir, imkânsızlaşır. Başka türlü beklentiler hayali hâle gelir. Vehimler okyanusunda batma tehlikesi geçiririz. Hatta uygun bir manyetik ortama yakalanırsak yitip gidebiliriz. Fütürizmle fütursuzluk arasında med cezir manzaralarıdır yaşanan.
Hani derim ki; realiteyi yitiren ütopik beklentilerin burgaçlarına kapılmamak gerek. Hayat izafi durumlar manzumesidir. İzafiyeti reddetmek bizi zafiyete sürükleyecektir.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Katılımınız dolayısıyla onur duydum
Saygı ve selamlarımla...
Bir değil bir kaç defa okunacak,
sonra da elin şakağında düşünülecek bir yazı...
Teşekkürler Dostum.
levent taner
Katılımınız dolayısıyla şeref bahşettiniz
Saygı ve selamlarımla...
Yazınız çok güzel Sn.Taner.
Fakat bana kırılmayın ne olur, bu yazıdan sonra aklımdan hiç çıkmayacak bir şey var ki, o da yazmış olduğunuz giriş bölümündeki şu Çin Atasözü. . .
Dedem hep derdi: Çinlilerin en çok sevdiğim tarafı kalabalık aileler olup arı gibi çalışmaları.
Ama en sevmediğim tarafları da; kalabalık aileler olup, söyledikleri doğru sözlerinin o kalabalıkta yok olup gitmesidir.
Tebrik ve teşekkürlerimle.
levent taner
Yine kıymetli varlığınızla sayfamı taçlandırdığınızı görüyorum
Dedeniz, Çinlilerden daha az bilge değilmiş demek ki
Nihayet
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylemem bile abes
Saygı ve selamlarımla...
İyi ki ölüm diye bir gerçeklik var; varolan hayatın anlamını, değerini biliyormuş gibi, kalkmış sonsuza dek bunu sürdürmeyi hayal ediyoruz...
Bu bir başlangıçtı yazınıza girerken.
"Hayat izafi durumlar manzumesidir. İzafiyeti reddetmek bizi zafiyete sürükleyecektir."
Yazıdaki son cümleyi başa alıyorum ve özü bu diyorum. Oldukça çetrefilli bir konuyu ele almışsınız, herkesin 'kendine göre' değerlendirip yorumlayacağı bir konu. Ki kaldı ki biz toplum olarak Bilim'i de sorgular, reddeder olduğumuz için, bu yazıda bunu hayli hayli yaparız...
Mesela şu otorite meselesi; demişsiniz otorite olmasa bir grubun, kişinin vs gücü ve iktidarı ele geçireceğini, hiyerarşiyi tetikleyeceğini... İyi de buna gerek var mı ki? Zaten şu haliyle böyle bir durum söz konusu değil mi? Aslında buna şöyle diyebiliriz; biz toplum olarak, ki sadece biz değil genel anlamda insanlar hali hazırda otorite olmadan, bir yönlendiren olmadan, dizayn eden, düzene koyan olmadan düzene, hizaya gelmeyiz. Karmaşa olur, kimin ne yaptığı belli olmaz, bunun için iktidar, onun yan kolu hiyerarşi toplumsal düzen için şarttır, deriz. Bir bütün insanların aynı yaşamı paylaşan insanların en yakınlarını da buradan aldığı terbiye ve eğitimle bir dizayna, kendine göre yön ve şekil vermeye, benim gibi ol, benim dediğim gibi ol baskılarına yol açtığını yaşamda da binbir örneğiyle görürüz...
Bu kesinlikle günümüz insanının zihniyetine yerleşmiş bir yaşam düşüncesidir ve aksi düşünülemez.
E tabi insanın kusursuzluğu diye birşey söz konusu bile olamaz, mutlaka eksik bir yanı vardır insanın, olmalı da. Tabi burda kusursuzluktan ne anladığımız da yine göreceli bir konu. Ki ben bunu yine Kendime göre söyleyim.. Bana göre insanın diğer insana gaspı, baskısı, talanı, tecavüzü... bir bütün hastalıklı durumu olmaması insanın kusursuzluğudur ki bunu insan olan insan'a çok görmemek gerekir. Hatta gerçekleşmeyecek bir ütopya gibi değerlendirmemek...
Son olarak; insan ölümsüzlüğü aramak yerine, nasıl insan gibi yaşanır'ı cevaplamaya çalışsa, her anlamda ve herkes için, genel insanlık için, kadınlar için, erkekler için, çocuklar için, diğer ırklar için, diğer dini inancı olanlar için.... bu araştırılsa daha anlamlı olurdu herhalde.
"Bana göre" insanın az yaşamak ya da çok yaşamak gibi bir sorunu yok, İnsanın insan olarak yaşamak gibi bir sorunu var, diyorum Levent bey.
Bilmiyorum çok mu uzun oldu. Dedim ya çok çetrefilli bir konuyu yine ele almışsınız. Nereden baksanız her parağraf için ayrı ayrı değerlendirmek, uzun uzun yazmak gerekir belki de..
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
levent taner
Kuşkusuz bilim, felsefe, sanat ve tüm bunların tesis edilebilmesi için özgürlük gereklidir, olmazsa olmaz gerek şarttır
Ayrıca anarşiyi eleştirmek kadar katı hiyerarşiyi de eleştirmek gerekir
Katı hiyerarşinin de anarşiye dönüşeceği en azından özenilir kılacağı o kadar açık ki
Bir ırmak gibi çağlamış, gürül gürül akmışsınız
Sizinle bir fazlayımda, sizsiz kaç kişi eksik kalırım Allah bilir
Nihayet hanımefendi
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Yaşamak Allah gibi tek ve hür, aynalarındaki güzelliğe ebed sür. Bir ben var benden içeriyi arayınca, yanaktaki ben olarak dışarı çıktım. Varlığın zannından ibarettir.Benliğini tarif edemezsin,tarifin sonunda Hak olduğun ortaya çıkar,aynalarındaki güzelliğe ebed sür.
levent taner
Lir çalan bir usta karşımda buldum
Pir kişi karşısında moru morum
Bir başka aşka davet eder dostum.
Nihayet Hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
ilginçti
meğer ne çok şeyi bilmiyormuşum
teşekkürler paylaşım için
saygılar Levent Bey
levent taner
Kıymetli varlığınızla sayfamı taçlandırdığınızı görüyorum
İyi bir psikolog olduğunuzu da fark ediyorum
Taltif ederek motivasyonu yükseltiyorsunuz
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum her dem olduğu gibi
Saygı ve selamlarımla...