- 837 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİLEREK YAPMAK?!
Büyük kentlerin banliyölerinde, ucuzcu lokantalar vardır, orta sınıf. Böyle yerlerde genelde eğitilmiş garsonlar çalışmaz. Fakat yemekler fena değildir, lezzeti yerinde olur, özellikle köfteler, piyazlar, pideler lezzetli olur. Yanında ök(s)üzdoyuran salata, nar ekşisi, bir parça limon, ayran v.s...
Oturursunuz masaya, neyse siparişiniz gelir.
Belki yorgun belki hastasınızdır, yemeği yavaş yavaş yersiniz. Henüz sonuna gelmeden yemeğinizin, azıcık şöyle dinlenmek için, yemeğe ara verseniz, sizi izleyen hizmetli gelir daha tabağınız bitmeden, sorgusuz önünüzdeki tabağı kaldırmak ister, ani tepki verirsiniz;
- Dur, yavaş yavaş yiyorum! deyince aldığı tabağı yerine koyar, gider...
Yemeğe devam edersiniz. Az sonra tekrar ara vermek istersiniz, vardır kendinize göre bir nedeniniz. Belki ameliyatlısınızdır, belki düşünce yorgunu, belki de yaşlanmışsınızdır.
Sakın ara vereyim demeyin yemeğinize, görevli hizmetli hemen gelir, tekrar kaldırıverir önünüzdeki tabağı, ana sıcak yenmiş fakat salataya daha dokunmamışsınızdır bile. Aklınızdan meyve yerine biraz ara verip de salatayı daha sonra yemek istediğiniz, hizmetlinin aklının köşesinden bile geçmez. Tekrar siz
-Dur! diyesiniz gelir, fakat olan olmuştur, salata tabağını bir daha geri istemek bile size ağır gelir öfkenizden, iştahınız kaçar!!!
-Abi ne içersiniz, çay mı kahve mi?! sorusunu bile duymazlıktan gelirsiniz hizmetlinin! O bir daha sorar...
O arada ne yaptığının farkında olmayan hizmetliye ’Eh, madem o kadar gözün var, al götür sen ye!’ demişsinizdir bile içinizden!
İşte bu tür işletmelerin yönetimi ülkemizin YÖNETİM SİSTEMİNE benziyor; cahillikten dolayı hata üstüne hata yapılıyor!
Yemeğinizin bedelini ödeseniz bile sofradan aç ve sinirli kalkıyorsunuz?! Oysa birazcık sabır ve hoşgörü ile eğitim pekiştirilse, bu yanlışların hiçbiri olmayacak! Bilerek yapmak ile cahilce yapılan uygulamalar arasındaki farkı açıklamak isterken beynime yansıyan ’Yemek’ metaforu umarım sizlere de bir şey açıklamama yardımcı olmuştur. Aranızdan birisi çıkar da
- Mübarek Ramazan gününde ne işin vardı lokantada bre zındık?! derse de hiç şaşırmam?!
En iyisi o lokantaya bir daha uğramamak olur, çünkü uzun uzadıya kalkıp da ’Kardeşim ben mide kanserinden ameliyat oldum, midem küçük!’ diye bir de dertlerimi anlatacak halde değilim...
Gerçekten ülkemizde ne çekiyorsak cehaletten, hoşgörüsüzlükten,
at gözlüğü ile dünyayı seyretmekten çekiyoruz!İ
GİRDİĞİM LOKANTANIN AHÇIBAŞINA GİDİP DE
-GARSON BÖYLE BÖYLE YAPTI! dese idim
-GARSON NE DEMEK ?! diye sorardı herhalde...
ÇÜNKÜ ADAM KENDİSİ ÇATAL BIÇAK KULLAN(A)MADAN,
TAVUK, BALIK, KELLE, BUNLAR YENİLİR ELLE! DEYİP
YEMEYE VE aynı hoyratça iştahla YEMEYENLERİN ANASINI BELLEMEYE DEVAM EDİYOR!!!
Oysa ’Bilmek yapmanın anasıdır!’
Saygıyla...
Şaban AKTAŞ
16.06.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.