- 508 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
-ESKİ ÇAMLAR BARDAK MI OLDU?-
Euro 2016 tüm coşku ve heyecanıyla birlikte start almış bulunuyor. Ne yalan söyleyeyim şu ana kadar maçlara tam odaklanamadım. Açıkçası grup maçlarını oldum olası ticari bulurum. Haddi bee! Demeyin hemen canıım! Televizyon ve reklam gelirleri, turnuvaya evsahipliği yapan ülkenin kazanımları, vs. unsurlar öne çıkmaz mı?
Bu konuda hatırladığım destekleyici bir örnek 1986 Dünya Kupası dönemine aittir. Hani Maradona’nın devleştiği Meksika 86’dan söz ediyorum. O turnuvada maçlar televizyonlarımızdan 21.00 ve 01.00 itibariyle verilmektedir. Dolayısıyla Avrupa televizyonlarında da aşağı yukarı aynı saatte gösterilecektir. Buna paralel olarak Meksika’da maçların oynanma saati 12.00 ve 16.00 olmaktadır. Başta Maradona olmak üzere dünyanın önde gelen futbolcuları sıcaklık ve nem gerekçeleri dahilinde buna itiraz ederler. Fakat dönemin FİFA başkanı Havelange’nin futbolcular kendi işlerine baksınlar, futbolun yönetimini FİFA’ya bıraksınlar tarzı cevabı karşısında ’süt dökmüş kediye’ mi dönerler bilinmez. Kuşkusuz futbolcular davalarında haklıdırlar da "kim takar Yalova kaymakamını" hesabıdır.
Yine Dünya kupasının tarihinde bir dönem ticari düşüncenin suyunun çıkarıldığı aklıma gelir. İspanya 82’yi hatırlatmak isterim. Birinci turun yanı sıra ikinci turda da grup maçları usulünün izlenildiğini hemen söylemeliyim. Bir akıl sahibi bu duruma yeter artık mı dedi bilinmez, 1986’dan itibaren bu uygulama kaldırılacaktır.
Ayrıca finallerde grup maçları puan savaşını ve buna bağlı olarak taktik hesapları öne çıkarıyor. Asıl mücadele üçüncü maçlara kalıyor. Dikkat ederseniz hemen her turnuvada üçüncü maç canını dişine takan ve yazık olan takımları önümüze koyar.
Bütün bu yönlerden baktığımda grup maçlarını full izleyen biri değilimdir. Kuşkusuz bu kez Milli Takımımız lehine ibre değişmektedir. Yinede genel olarak son yarım saatlere ve özetlere takıldığımı söyleyebilirim. Ve birazda eski turnuvaları yâd ediyorum neme gerek.
İyi kötü takip ettiğim ilk turnuva İtalya’nın ev sahibi olduğu 1980 Avrupa Futbol Şampiyonasıdır. İyi kötü demem yukarıda arz ettiğim hususlardan kaynaklanmıyor. O zamanlar televizyon tarihimizin tek kanal dönemidir. TRT’de maçların verilmesi neredeyse lütufladır. Tabi biraz da teknik imkânlar diyelim mi?
1980 Avrupa şampiyonası dediğimde ilk aklıma gelen finallere kalamasada A Milli Takımımızın grup eleme maçlarında verdiği başarılı mücadeledir. Genel anlamda aldığımızda Milli takımımızın 1990’lar ve 2000’ler de giderek ritim aldığı ve daha kalıcı başarılara kavuştuğunu söyleyebiliriz. Ancak 1980’ler ve önceleri için aynı şeyi söylemek oldukça zordur. Bir iyi, bir kötü kimi zaman da bir adım ileri, iki adım geri tekniğini kullandığımız yıllardır. Bu durumun nedeni ekseriyetle futbolumuzun bir ekole dayanmamasına bağlanırdı. Gerek milli takım tertibi gerekse antrenör değişimi had safhadadır. Açıkçası, İleri futbol ülkelerinin meşhurlarından jenerasyon kavramı o yıllar bizde "hayali cihana değer" nitelik arz eder. Fakat 1980 elemelerinde rahmetli Sabri Kiraz hocanın yönetiminde olumlu bir grafik çizdiğimizi söylemeliyim. F.Almanya, Galler ve Malta’lı grupta maçları ikinci sırada tamamlamamız hiçte fena değildir. Zamanın Federal Almanyası ile içerde 0-0 kalmamız da ona keza. Hatta grubumuzun lideri F.Almanya’nın finallerde Avrupa şampiyonu olduğunu söylersem başarımız biraz daha belirginleşir sanırım. Açıkçası dönemin Alman takımı yıldızlar karmasıdır. Finalde Belçika karşısında altın kafa Hrubesh’in golleri Almanlar açısından tam anlamıyla şeş beş olacaktır.
Evsahibi İtalya’nın ancak dördüncü olduğu bir turnuvadır. Bunun sebebini önemli ölçüde hukuksal bir hadiseye bağlamak mübalağa olmayacaktır. Demem o ki, 1980 yılı İtalya’da şike skandalı patlak verir. Ünlü Milan’a küme düşme cezası verilmesi, altın çocuk lakaplı Paolo Rossi’nin iki sene futboldan men edilmesi akıllara gelecektir. Hiç şüphe yok ki bu bir hukuk zaferidir. -Kim bilir ülkemiz futbolunda son yıllarda yaşanan bazı problemler bağlamında da kıssadan hisse mesajları olacaktır belki de-
Ne ki, bu hukuksal katkının İtalyan futboluna o dönem Milli takım düzeyinde darbe indirdiğini söylemeliyiz. Nasıl mı? İtalya, Avrupa Şampiyonasına Rossi olmadan katılır. Şimdi bana, canım ne ilgisi var, futbol ekip oyunu değil mi, üstelik İtalyan futbolu bu durumun üstesinden gelemez mi şeklinde şüphesiz hak verdiğim sözlerle itirazda bulunabilirsiniz. Fakat inanın bana İtalyanlar o dönemde ciddi anlamda tıkanırlar ve bu sorunun üstesinden gelemezler. Ben bu gerçeği iki yıl sonra fark ettim. İki sene sonra ne mi oldu? Altın çocuk Rossi’nin cezası dolar. O dönem de İtalyan Milli takımı hocası Enzo Bearzot Rossiyi de Milli takıma çağırdığında İtalyan gazeteleri homurdanırlar. Öyle ya o saatten sonra Rossi’den ne olur ki. Oysa gerçek bunun tam tersidir. 1982 Dünya Kupası finallerinde İtalya şampiyon olurken Rossi turnuvanın gol krallığını kazanacaktır. Üstelik gollerini öyle zamanlarda atar, muazzam bir kritik katkı sağlar hani. Hele ikinci turda Brezilya’ya karşı hat-trick yapması turnuvanın gidişatını adeta değiştirir. Belki de “golcü olunmaz, doğulur” diyenler bu sözü boşuna demiyor.
Gerçekten de, İtalya 1980’de evsahibi olduğu Avrupa şampiyonasında adeta golsüzlüğe mahkûm olarak Paolo Rossi’yi çok arayacaktır. Bu bağlamda aldığımızda, yahut o dönem bir başka ülkenin yaşadıklarını bu gözle okuduğumuzda; hukuku kararlı biçimde tatbik etmenin elini taşın altına koymak, koyabilmek olduğu hususu o kadar açık ki...
L.T.
YORUMLAR
milli maçlarımızdan başka maç izlemediğim için yazı beni bilgilendirdi
teşekkürler
saygılar
levent taner
Katılımınız her daim onurdur bende
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılımınız her daim onurdur bende
Saygı ve selamlarımla...
78 ve 82 Dünya Kupalarını takip etmeme rağmen 1980 i seyretmedim (Belki de kolejlere giriş sınavları ve bizim taşınmamızla denk düştüğü içindir) Bu sebeple benim açımdan da gayet doyurucu bir yazı olmuş.
"Hele ikinci turda Brezilya’ya karşı hat-trick yapması turnuvanın gidişatını adeta değiştirir"
İçimdeki kafatasçıyı/faşisti dışarı çıkartan kişiye ve olaya değinmişsiniz. O günden sonra benim için "En iyi İtalyan Ölü İtalyandır" oldu.
Yıllar sonra acaba haksızlık mı ediyorum derken Materazzi devreye girdi ve bu şekilde konuşmamı hakettiklerini tekrar kanıtladı (Meşhur kafa atışının 2012 de heykelini yaptılar; heykel şimdi Arab Museum of Modern Art, Doha'da. Param yetse satın alıp, bahçeme koyacağım)
Yazı dizisine devam edeceğinizi tahmin ediyorum; sabırsızlıkla da bekliyorum. Saygılarımla.
levent taner
82 Dünya kupasında Brezilya gönüllerin ve gönlümün şampiyonudur
Sanki profesyonel gerekler için orada değillerdi
Sadece tribünleri büyülemek için vardılar
Galibiyet salt bir figürdü onlar için
Oysa gerçek bunun tam tersidir
En kötü takımlardan biri skor alıyordu
Kim bilir, kötü neye göre sorgulaması yaptırır belki de
Katılım ve katkınız önemliydi gerçekten
Şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Saygılarımla
İpekyildiz tarafından 5/15/2017 2:00:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum her dem olduğu gibi
Saygı ve selamlarımla...