- 580 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OKU, OKU! BABAN GİBİ...
Bütün gün televizyon izleyerek birer katil, hırsız, mafya, eşkıya veya otistik yetiştirebiliriz.
Tek kanallı televizyonun İstiklal Marşı ile açılıp yine İstiklal Marşı ile kapandığı zamanlar henüz çocuktum.
Eğer kapanış saatinde hala uyanıksak yatağımızda bile olsak kalkıp saygı duruşuna geçerdik.
Aynı Ezan okunurken televizyonun ya da radyonun sesini kısmak gibi bir şeydi bizim için.
Annemin radyosu hep açıktı.
Namaz kılmıyor veya Ezan okunmuyorsa!
Dünya tiyatrosundan eserler veya Kurtuluş Savaşını, tarihimizi, savaş hikâyelerini dinlerdi.
Ülkemizi nasıl kazandığımızı dinlerken gözyaşlarına boğulur, “Neden ağlıyorsun anne?” dediğimde
“Biz bugün rahat edelim, insanca hür ve özgür yaşayalım; ablan, sen okuyup kendi ayaklarınızın üzerinde durabilesiniz diye ölen insanların hikâyeleri bunlar kızım”
Bir sonra ki namazında;
“Anne bu kez çok uzun kıldın” dediğimde
“Şehitlerimize, gazilerimize, askerimize, Atatürk’e dua ettim kızım” derdi.
Bizimkiler vardı mesela;
Daha ilkokula gidiyordum.
Pazar akşamları izlerken; anneme, ablama, babama, ağabeylerime olan sevgim kabarır, kendimi tutamaz hepsini tek tek öper öyle yatardım.
Aile sevgisinin temsili yaşanırdı o programlarda.
Anne babaya, büyüklere saygıyı izlerdim.
Yine o programlarda;
Dini ve milli bayramların bizim evimizde olduğu gibi ne kadar özenle kutlandığını izlerdik.
Deli gibi her dakika kavga eden iki kardeşin, aslında kavgalarının altında birbirlerine olan sevginin koruma içgüdüsünün yattığını anlardık.
Birinin canı yanacak, üzülecek, diye diğer kardeşin nasıl çırpındığını, hırçınlığının ve saldırganlığının sevgisinden korkusundan geldiğini anlardık.
Sonra gider kardeşlerimize sarılır;
“Beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum.
Neden arada bir saldırganlaştığını anlıyorum.
Beni korumaya çalıştığın için çok teşekkür ederim.
Seni ve ailemi her şeyden herkesten çok seviyorum” derdik.
Evet!
Bunu sıradan bir TV dizisinden aldığımız duyguyla yapardık.
Sonra aşkı sevmeyi sevdayı sadakati de, eğer bir gönül eğlencesi ise mahallemizin kızına erkeğine yan gözle bakmamayı da, şimdilerde hafife aldığımız dizilerden öğrendik desem yeridir.
Laiklik kavramını dönemimdeki çocuklarında olduğu gibi okulda öğrendim.
İlk duyduğumda çok saçma gelmişti.
“Ama neden? Bizim evde herkes namazında niyazında, herkesin bir siyasi görüşü var hepsi birbirine saygılı. Annem hem Atatürkçü ve modern bir kadın ama aynı zamanda kapalı ne yapmaya çalışıyor bunlar, bizim huzurumuzu bozacaklar. Ağabeylerimi babamı birbirine düşürecekler. Nerden çıktı şimdi bu laiklik.” demiştim.
Tabi aslında öyle olmadığını; Sağcı ve Atatürkçü babamın, Atatürkçü kapalı annemin, Solcu ağabeyim ve diğer sağcı ağabeyimin Laiklik sayesinde bir arada yaşadıklarını hem inançlarından hem de birbirlerinden Laiklik sayesinde vazgeçmediklerini anlamam çok uzun sürmedi.
Şimdi!
Buraya kadarını anlatırken o günlere gittim ve içime huzur doldu.
Ancak asıl konumuz bu değil.
Asıl konumuz;
Çocuklarımıza, ergenlerimize, cahil okumayan kendini yetiştirmeyen, ne versen onu olacak kadar boş olan insanlara nelere izlettiğimiz.
Güçlü olur, silah tutar, hak yer ezersen kazanırsın!
Paran varsa kazanırsın.
Eğer ucunda kazanmak varsa gözünü kırpmadan birilerinin ayağını kaydırabilir, onu öldürebilir ve hatta aka bininde ölen kişinin karısı- kocası ile de ilişki yaşayabilirsin.
Bunların hepsi şu anda izlediğimiz TV programlarında bize aşılanan şeyler.
Mafya olmak normal!
Polislikten mafyaya terfi etmek, sevdiği kadın başkasıyla birlikte olursa o adamı öldürmek normal.
Malına konmak istediğin adamı entrikalarla ortadan kaldırmak normal.
Çok eşli olmak normal!
Evliyken bir başka kadınla olmak ondan çocuk yapmak normal!
Hatta o adamın eşi ve sevgilisi birbirleriyle empati kurup birbirlerini sevebilirler bile.
Hiç bir dizi ve programda sevgi aşılanmazken; adamın iki yavuklusu birbirini seviyor, bizde ona alkış tutuyoruz.
Adam çıkıp diyor ki; “ hâkim bey ben ikisini de seviyorum boşama beni.”
Hâkim amca da zaman veriyor. “Boşamıyorum. Git ikna et oğlum.” diye.
Dizi diye, yarışma diye, haber diye, reklam diye diye
Ne izlediğimizin farkında mıyız?
Geçen gün bir arkadaşım “ilk ayette de oku yazıyor. Eğer biraz kafamızı kullansaydık aslında ilk ayet bize yeterdi.” Dedi.
Elimizden her tür imkânımız alınabilir ama okumamıza ve düşünmemize kimse engel olamaz.
Hiç bir şey yapamıyorsak ta okuyalım.
Okutalım.
Bütün illegal şeylerin legal sunulduğu, gelenek göreneklerimizin tarihimizin unutturulduğu saçma sapan TV programlarına kendimizi hapsetmeyelim.
En azından okuyalım.
O zaman her şey çok daha farklı olacak.
İnanıyorum.
Esen kalın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.