- 2080 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
İKİ YAZI BİRDEN 1- HOCA BANA FENA TAKTI 2- OSMANLIDA EŞCİNSELLİK VE CİVELEK TABURLARI
Evet..Bu gün iki yazımız birden var. İki film birden oluyor da iki yazı birden olmaz mı?
Neyse, uzatmadan başlayalım.
1- HOCA BANA FENA TAKTI
Bu sitede yazıları günün yazısı seçilenlerin başında gelirdim yakın bir zamana kadar. Ancak bir süreden beri öyle sanıyorum ki seçki kurulunda bir değişiklik oldu, oldukça uzun bir süreden beri yazdıklarım hiç kaale alınmıyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu arada günün yazısı seçilen yazılar gerçekten de oldukça güzel. Mesela seçki kurulunun başında ben olsam Gülhun Ertilav’ın yazılarının istisnasız hepsini günün yazısı olarak seçerdim ki seçki kurulu da yaklaşık olarak böyle yapmış. Ya da Kemal Paracıkoğlu’nun özellikle tarihi yazıları. Ama hani ben de fena yazmıyorum diyeyim de kapatayım konuyu.
Evet fena yazmıyorum ama öyle sanıyorum ki hoca fena taktı bana. Neyse canı sağ olsun. Dostların takdiri yeter.
2- OSMANLIDA EŞCİNSELLİK VE CİVELEK TABURLARI
Efendim Osmanlı’da eşcinsellik var mıydı?
Avrupa’da, Amerika’da , dünyanın dört bir yanında enstitüler kurulup Osmanlı’nın 600 sene yaşayan bir imparatorluk olmasının sırları araştırılırken, Osmanlının kurduğu siyasal, sosyal, ekonomik sistemler mercek altına alınırken, mesela Fatih Sultan Mehmet’in balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı şahi topunun normal menzili 100-200 metre iken nasıl olup da 800-900 metre ötedeki bir hedefi vurabildiğini araştırırken bizde merak ‘’ Osmanlı’da eşcinsellik var mıydı?’’
Yahu mübarekler. Bakın adı üstünde Lut kavmi diyoruz. Yani bir Peygamberin kavminden bahsediyoruz. Koskoca bir peygamberin kavminin neredeyse tamamı eşcinsel. Tamamı eşcinsel oldukları için helak edilmişler zaten. Yani eşcinsellik denen şey, kendilerine doğrudan doğruya peygamber gönderilen bir toplumda var olan bir olgu ise elbette ki Osmanlı Devleti zamanında da eşcinsellik ve eşcinseller vardı ve elbette ki Cumhuriyet döneminde de eşcinsellik ve eşcinseller vardır.
Kesinlikle eminim ki Selçuklular döneminde de vardı eşcinseller, Karahanlılarda, Gaznelilerde, Hunlarda, Göktürklerde, Uygurlarda…Yahu insanın olduğu her yerde, her devlette her toplumda mutlaka vardı eşcinsellik. Bu niçin bunca merak konusu?
Efendim ‘’Bu, niçin merak konusu? ‘’ sorusu bu işin bel kemiğidir aslında. Yani ‘’Osmanlı’da eçcinsellik var mıydı? Var ise boyutları nelerdi? Eşcinsellik ile iigili belgeler var mı peki? ‘’ Sorularıyla varılmak istenen şey nedir?
Hiç lafı dolandırmadan açık açık yazalım.
Türkiye’de Cumhuriyet kurulduğundan bu güne kadar maalesef bir türlü Cumhuriyeti içine sindiremeyen bir kesim ile bir türlü Osmanlı’yı hazmedemeyen bir kesim sürekli mücadele etmişlerdir.
Alakaları olmasa da bunlardan birine Cumhuriyetçi kesim, ötekine de Osmanlıcı kesim diyelim.
Cumhuriyetçi kesim kendilerinin mantar gibi birdenbire 1919 dan sonra topraktan fışkırdığını, yine bir anda mantar gibi çoğalarak Türk denen milleti meydana getirdiklerini, yani evvelinde bir kökleri olmadığını zannederler. Bu yüzden de Osmanlı onlar için tü kakadır. 4 yıllık bir mücadeleden sonra kurulan Cumhuriyetin sonsuza kadar yaşaması için Osmanlı kesinlikle reddedilmeli, dahası yerin dibine sokulup çıkarılmamalıdır.
Osmanlıcı Kesim için de durum farksızdır. Onlar da bir türlü ‘’ Padişahım çok yaşa’’ dan ‘’ Vatanım çok yaşa’’ ya geçememişlerdir. Onlara göre Cumhuriyetin gelip Osmanlının gitmesi Türklere ve daha da önemlisi İslama çok ağır bir darbe olmuştur. Çünkü mesela padişahlarımız efendilerimiz tüm islam aleminin halifesi iken ve dahi tüm islam ülkeleri bizim elimizi eteğimizi öperlerken (!) ve daha da dahi Halifelik sayesinde kurmuş olduğumuz bu İslam birliği(!) sebebiyle tüm dünyanın küffar taifesi önümüzde diz çökmüş iken(!) halifeliğin kaldırılması ile din elden gitmiştir. ‘’Halifelik bu kadar etkili idiyse Şerif Hüseyin neden halifesinin yanında değil de Lawrence’in yanında yer aldı?’’ Diye sormanıza gerek yoktur. Osmanlı’nın geri gelmesi için Cumhuriyetin gitmesi gerekir.
Hal böyle olunca da her iki taraf birbirlerini bel altından ve en hassas noktadan vurmaya çalışırlar.
Bel altı ve en hassas nokta deyince de aklımız ne gelir? Elbette eşcinsellik.
Eşcinsellik bazılarının iddia ettiği gibi Tanzimat önemine kadar çok hoş görülen, Tanzimattan sonra ve Cumhuriyet döneminde yasaklanan bir şey değildi. Akıl var mantık var. Şeriat hükümlerinin en katı olduğu dönemlerde eşcinselliğe serbestlik tanınsın, şeriat hükümleri esnetilimeye başlanınca ya da tamamen hukuk dairesinden çıkarılınca yasaklansın. Olacak iş mi?
Evet..Eşcinsellik her devirde toplumun ayıplamasına, kınamasına daha da ileri giderek eşcinsellerin öldürülmelerine kadar tepkilerle karşılanmıştır. Dahası ‘’ İbne’’ Bir erkeğe yapılabilecek en büyük küfür olarak kabul edilmiştir. O halde Osmanlıcı, Cumhuriyet dönemini; Cumhuriyetçi ise Osmanlı dönemini eşcinsellikle suçlayacaktır. Bunun için elinden ne geliyorsa ortaya koyacaktır.
Haa. Bu savaşı kim başlattı diye soracak olursanız hemen söyleyeyim ki Osmanlı’yı kötüleyerek Cumhuriyet rejimini oturtmayı düşünenler başlattı savaşı aslında ama savaşın bel altına indirilmesi sanırım ilk olarak Osmanlıcıların işi oldu.
Rıza Nur’un yazdığı ‘’ Hayatım ve Hatıratım’’ adlı kitaba kadar hiç bir Cumhuriyetçinin aklına gelmemişti Nedim’in ‘’ Gidelim servi revanım yürü Sadabâde’’ Şiirinin bir eşcinsel şiir olduğu. Bu şiirde - ders kitaplarında yer almayan- bir kıta daha olduğu.
Madem ki Rıza Nur denen vesikalı deli tarafından yazılan bir kitapta ( Aslında dört cilt tek kitap değil) Atatürk için eşcinsel denmişti o halde yapılması gereken bir şey vardı o da Osmanlı Padişahlarının eşcinsel olduklarını, Osmanlı döneminin aslında baştanbaşa eşcinselliğin Lut kavmi döneminden de beter olarak yaşandığı bir dönem olduğunu, Osmanlılarda eşcinselliğin ta ikinci padişah Orhan zamanında başladığını ve dahası tanzimat dönemine kadar bir eşcinselin rahat rahat ‘’ Ben ibneyim’’ Diyebildiğini çünkü bunun ayıp ve utanılacak bir şey olarak görülmediğini yazmaya, bununla ilgili kanıtlar(!) toplamaya başladılar.
Osmanlıcı kanadın elinde Cumhuriyeti kuran kadroların. ( Özellikle Atatürk’ün) Eşcinsel olduğunu ifade eden Rıza Nur’un kitabından başka bir kaynak olmamasına rağmen( Varsa da ben bilmiyorum.) Cumhuriyetçi kanat Osmanlı döneminde eşcinselliğin adeta su içmek, ekmek yemek gibi normal bir şey olduğunu anlatan o kadar çok kanıta sahipti ki(!) Ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
İşin doğrusu Cumhuriyetçi kanat işe öncelikle eşcinsellik ile değil doğrudan doğruya cinsellikle başlamış ve padişahın bile elini kolunu sallayarak giremediği haremi, en ücra köşelerinde yaşanan en sapık lezbiyen ilişkiye kadar yazmışlardı.
Padişahları da yine öncelikle dam budaları herifler olarak ele almışlar, kadın üstünden inmeyen varlıklar olarak anlatmışlardı. Bu dam budalalıklarının bir tezahürü olarak da harem dairesinin duvarlarını cariyeler için yazdıkları aşk şiirleriyle doldurmuşlardı(!) ( Harem dairesindeki Kur’an ayetlerinden bahsediyorum. Bu ayetler hep padişahların cariyelere yazdıkları aşk şiirleri diye anlatıldı gelen turistlere. ) Ancak ilerleyen zamanlarda bu kesmeyince padişahların oğlancı oldukları da anlatılmaya başlandı.
Evet..Padişahlar oğlancıydı. Yani kadınlardan değil erkeklerden hoşlanıyorlardı. Ya da kadınlarla da yatıyorlardı erkeklerle de. Mesela bir şiirinde ‘’ İmtisal-i Cahid-ü fillah oluptur niyetim, İslamın sırf mücerred gayretidir gayretim’’ Diyerek amacanın ve niyetinin İslama hizmet olduğunu söyleyen Fatih Sultan Mehmet aslında eşcinselin önde gideniydi(!) Çünkü bir başka şiirinde ‘’ Ey Avni! Talihin yaver gitti ve o sevgili misafirin oldu / Fırsatı kaçırma; zira Veyis bin cana bedeldir” Diyerek Veyis adında bir erkeğe duyduğu aşkı itiraf ediyordu. (!)
Her ne kadar Fatih’in dedesi Yıldırım Bayezıd zamanında karısı Olivera Despina’nın sevgili kocasına Hrıstiyan oğlanlar sunması ile başlamışsa da saraydaki eşcinsellik, her ne kadar Yldırım Bayezıt zamanında haremde sapıkça zevkini tatmin için sarayda ‘’İç oğlanları’’ Denilen bir bir çocuk ibneler grubu(!) oluşturulsa da Fatih’in eşcinsel olması daha önemliydi.
Evet..Fatih’in eş cinsel olduğu yönünde insanların beynine girilirse o Osmanlıcı namussuzlara iki açıdan darbe vurulacaktı 1- ‘’Siz önce o taptığınız padişahlara bakın. Asıl eşcinsel onlarmış’’ Diyebilmenin keyfini yaşayacaklardı 2- Daha önemlisi Müslümanların kafası allak bullak olacaktı ‘’ Ne yani şimdi peygamberimizin övdüğü, cennetle müjdelediği Fatih eşcinsel miymiş? Peygamber bir eşcinseli mi övmüş?’’ Diye.
‘’Osmanlıda eşcinsellik var mıydı?’’Sorusunun cevabını ararken Avrupa’nın bile adına ‘’Muhteşem Süleyman’’ Diye sergiler düzenlediği Kanuni’nin Pargalı İbrahim Paşa ile aynı yatağı paylaştığını öğreniyorsunuz(!) Bu arada tabii ki ‘’ Yahu kardeşim eşcinsellik ayrı bir olay devleti çok iyi idare etmek ayrı..Ne var bunda adam eşcinselmiş işte. Bunda yadırganacak, utanacak ne var’’ Diyenlerin de haddi hesabı yok. Yani maksat bir dönemi karalamak değil tarihi bir gerçeği su yüzüne çıkarmak (!)
Evet…’’Atatürk’ün erkek sevgilisi Vedat Uşaklıgil’’ yalanına karşılık Osmanlı Padişahlarının hemen hemen hepsine bir erkek sevgili bulundu. (Yıldırım Bayezıd karısı Despinanın sunduğu Hristiyan oğlanlara aşık (!) Fatih Veyis’e aşık(!), Kanuni , kız kardeşi Hatice’nin koynuna soktuğu Damat İbrahim Paşayı ‘’ Ulan sen benim kızmı ş’aaparsın ha, ben de seni şa’apayım da gör bakalım padişah kızını ş’aapak neymiş’’ Diye yatağına alıyor, IV.Murat Emir Gûna oğlunun aşkından karılarının yüzüne bile bakmıyor vesaire vesaire. ..
Osmanlıcıların bir kroşesine karşı Cumhuriyetçiler sağlı sollu kroşerler, aparkartlar, swingler çakmaya başladılar.
Yazının başında da belirttiğim gibi eşcinsellik her devirde var olan bir şeydir. Dolayısyla da insanlar gerek kendi hayal alemlerindeki, gerekse yaşayıp gördükleri bir takım şeyleri yazarak, çizerek bu konuyu da dile getirmişlerdir. Yani çeşitli minyatürler, çeşitli yazılar vardır bu konu ile ilgili olarak. Burada bunları tek tek sıralamanın anlamı yok.
Bu arada hemen belirelim Atatürk için eşcinsel diyen Rıza Nur’un kendisi bir eşcinsel olduğu gibi ( Bahsi geçen kitabında bizzat kendisi itiraf etmiştir.) Osmanlı dönemindeki haremi ve eşcinselliği ballandıra ballandıra anlatanlardan biri olan Reşat Ekrem Koçu da eşcinseldir. Hatta Osmanlı döneminde eşcinselliği anlatan devrin yazarlarından Gelibolulu Ali de eşcinseldir. Bizzat kendi yazdığı şu satırlara baktığımızda bunu açıkça görürüz : Zene rağbet eder mi akil olan/ Tabı Ali civana maildir.
(Kadına rağbet eder mi aklı olan? Ali’nin doğası oğlana meyleder.)
Yani yazan kendi meşrebine göre yazıyor aslında.
Ancak bakın bu yazılanlar, çizilenler bizi nerelere kadar getiriyor? Yani olay Orhan Beyle başlayıp Sultan Vahdettin’e kadar uzanan bir eşcinseller silsilesi(!) ile bitmiyor. Mesela Osmanlının Yeniçeri askeri de eşcinsel(!)
Efendim Osmanlı’da yeniçerilerin evlenmelerine izin verilmiyor. Ancak elbette bu adamların da cinsel ihtiyaçları var. Ne yapacak bu durumda? ‘’Allah yoluna cenk edelim , şan alalım şan, Kur’anda zafer vaat ediyor Hazreti Yezdan.’’ Diye savaşa giden ordu yeniçerilerin cinsel ihtiyacını gidermek için 13-14-15 yaşlarındaki çocuklardan ‘’Civelek Taburları ‘’oluşturuyor. Bu civelek denen erkek çocuklar yeniçerilerin cinsel ihtiyaçlarını gideriyor(!) Her yeniçeri erinin bir civeleği var üstelik. (!) Bunlar oldukça yakışıklı ve sağlıklı çocuklar. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki askerler gibi…Yani Osmanlıda Padişahlar, Cumhuriyet döneminde de cumhurbaşkanlarının özel oğlanları var (!) ( Hâşa sümme hâşa)
Peki bu kadar mı?
Osmanlı ve eşcinsellik konusunu araştırayım derken rastladıklarınız sadece ve sadece Osmanlı padişahlarının, Osmanlı Yeniçeri ocağının ve dahası Osmanlı halkının eşcinsel olduğu ile sınırlı değil. Mesela Karagözle Hacivat da eşcinsel. Mesela Karagöz’ün eli de aslında el değil penis(!)
Mesela Nasrettin Hoca da öyle ak pak sakallarıyla hikmetli sözler söyleyen bir Anadolu evliyası değil bayağı bayağı karı kız ayakları olan üçkağıtçının teki.(!)
Nasrettin Hoca’nın şimdiye kadar hiç bir yerde okumadığınızı zannettiğim bir fıkrası ile bitireyim mi? ( Mümkün olduğunca sansürlüyorum.)
Nasreddin Hoca meğer günlerden bir gün yolda gide durur iken ittifak bir çeşmede, veyahud bir derede bir alay avratlar, kız, gelin, don, gömlek ve esvap yurlar imiş. Hoca bunların yanlarına geldiğinde bu avratlar Hoca’ya karşı cinsel organlarını açmışlar,( Fıkranın orijinalinde cinsel organ denmiyor tabii ki.) "Şuna ne derler?" demişler. Hoca cevap vermiş. : "Buna Türkçe .. derler." Avratlar "Yok, Hoca! Sen bunu bilemedün." dediler. Hoca "Ya bunun adı, namı nedür?Bana cevap verin " dedi. Kadınlar "Buna garip ölüsü mezarı’’ derler." Dediler.
Hoca bunlardan bu cevabı işitince , alel- acele ..zekerini ( Kendi cinsel organını ) bir pare köhne bez parçasına sarıp bir yorgan üzerine komış. Daha sonra "Vahdehu la şerike lehu" deyüp [ Dikkat ediyorsunuz değil mi? Hoca hem kendi tenasül uzvunu çıkarıp bir beze sarıyor hem de ‘’ ‘’Allah tektir,ortağı yoktur’’ Diyor.(!) Saldırının direkt nereye yapıldığına dikkat ediyorsunuzdur umarım. ] ol avratlara karşu gelüp bu avratlar bu hali görünce : "Bu nedür?" diye sorunca Hoca cevap verir. : "Bu, o bahsettiğiniz garib ölüsüdür. Gelin yerine koyalım."
Fıkranın devamında Nasrettin Hoca, kadınlardan en azgın ve iştahlısı ile zina yapar ve fıkra bir başka olayla noktalanır.
********
Şimdi belki de bana ‘’ Hocam tamam da Osmanlı’da eşcinsellik var mı yok mu? Onu anlatmamışsın’’ Diyen olacaktır. Valla ben anlattığımı sanıyorum. Başka da nasıl anlatılır bilemiyorum..
RESİMLER:
1- Osmanlı Devleti dönemindeki eşcinsellik ile ile ilgili olduğu iddia edilen bir minyatür.
2- Rıza Nur’un ‘’ Hayat ve Hatıratım’’adlı dört ciltlik kitapları
3-Osmanlıda eşcinsellik ile ilgil,i bir yazı
4- Hacivat ve eli, pardon penisi..
5- Reşat Ekrem Koçu’nun bir kitabı
6- Reşat Ekrem Koçu’nun bir başka kitabı
6- Gelibolulu Ali’nin Osmanlıda eşcinselliği de anlattığı kitabı.
YORUMLAR
Değerli hocam, önce şunda mutabık kalmalıyız...
Anadolu, tabiri caizse, ırkların harman olduğu bir coğrafyadır...
Mesela, Anadolu'ya milattan önceki yüzyıllarda gelen Galatlarda eşcinselliğin yaygın olduğunu okumuştum...
Keza, eski Yunan'da, Acem'de ve ortadoğu halklarında da...
Yani, Türklerde görüldüğüne ilişkin bir kayda ben rastlamadım en azından...
Dolayısyla, Osmanlıda bu durumun olağan(?) karşılandığı gibi bir çıkarımın, doğrudan doğruya Türkleri bağlamayacağına inanıyorum...
Değil mi ki devşirme yeniçerileri söz konusu ederken, Akıncıları söz konusu edemiyoruz!...
Diğer taraftan, Malazgirt'ten bu yana Anadolu'yu fethetmek isteyen Haçlının kendi karasını Müslüman Türk'e çalmak için her türlü saldırıyı yapabileceğini akletmek zor olmasa gerek...
Acı olan, sizin de çok açık ifade ettiğiniz gibi, içerideki gafillerin bu türlü saldırılara çanak tutması...
"Zulüm 1453'te başladı" diyen kafanın kimin ağzıyla konuştuğunu, konuşacağını da biliyoruz zaten...
Burada, Defter'de bile bu türlü acıları mal bulmuş Mağribi gibi kapıp, müstevlilerinin yangınına benzin niyetine taşıyanları görmüyor muyuz!...
Velhasılı, değerli hocam, Allah'ın en güzel eseri olan kadın bedenine yabancılaşmanın bir sonucu olan bu sapmanın sıradanlaştırılması, hoşgörülmesi, bu kültürün içten içe çürütülmesine ve kadınımızın bedeninde yüceltmemiz gereken sağlıklı, yüksek bir toplum idealimizin ayaklar altına alınmasına, kısacası Haçlının ekmeğine yağ çalınmasına varır...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslında eşcinsellik şu son yüzyılın haricinde, bir de bu sebepten helak oldukları bildirilen toplumlar dışında hiç bir zaman hoş görü ile karşılanmamıştır diye düşünüyorum.
Bu yüzyılda ise maalesef gelişmişlikle paralel olarak bu ülkelerde hoş görülüyor. Nasıl bir gelişmişlikse artık...
Demek ki insan oğlunun refah seviyesi yükseldikçe doyumsuzluğu, başka başka zevk arayışları başlıyor.
Hatta yabancı bir şarkıcı intihar etmişti. İntihar etmeden önce de bir not yazmıştı: Hayatta denemediğim hiç bir şey kalmadı. Bir de ölümü deneyeceğim. Bakalım onun tadı nasılmış.
Sözün kısası Allah insan oğlunu sapıtmasın.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, yazinizi zevkle okuyanlardanim. Yazi yine bilgi dolu ama Nasrettin Hocanin fikrasina pek anlam veremedim? Hatta yardigadim.. Belki bu fikrayi yazmanizda bir hikmet vardir ama ac karin ve hafif bas agrisi ile ben bunu cozemedim...
sami biberoğulları
Öncelikle çok çok haklısınız.
O fıkrayı yazmak ile yazmamak arasında çok tereddit ettim. Ama bizim çok önemsediğimiz değerleri ne hale getirdiklerini izah edebilmem için o fıkrayı yazmak zorunda hissettim kendimi.
Evet böyle bir yazıda olmamalıydı belki ama Mevlana Hazretleri bile bazı şeyleri izah edebilmek için Mesnevisinde müstehcen hikayeler anlatmıştır ki bu fıkra solda sıfır kalır.
İşte böyle bir amaca matuftur o fıkra.
Selam ve sevgilerimle.
Çok teşekkür ederim değerli Hocam!
Kısaca bende nacizane şunu söyleyeyim.
Sizin anlattığınız konudan kısaca şunu çıkardım! AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ!!!
Atalarına iftira ile yaklaşan güruh başka başka işkerin peşinde koşmamışlar, kendi yedikleri herzelerin üstünü örtmeye çabalamışlardır.
Biliyorsunuz ki Zina İslamda kat'i olarak haramdır! Cezası ise Recm olayıdır. Ancak Recm'i de yapabilmeninde şartları vardır.Benim duyduğum kadarıyla dört tane akıl baliğ Erkek şahısların gözlerini defalarca silerek tekrar tekrar bakmaları ve nihayetinde girme - çıkma olayını tam olarak tesbitten sonra Şahitlikle karar verilmektedir!!! Hülasa bu olay bu şekilde cezalandırılması gerekirken, bir insana İbne damgası vurulurken acaba nasıl bir şahitlik gerekmektedir.Tabii ki İslam dini mensubu olanlar da sümme haşa nurdan yaratılmamışlardır! Onlarda nihayetinde İnsan(!)dır! İnsan beşer durur şaşar! Sözünden atıfla şarşıranlar olmaz mı? Olur ama bunu da açıklığa vurmazlar. Hem bir işte ne kadar gizlilik var ise o derece de de açıklığa çıkma oranı da vardır!
Atalarımız hakkında bizlerin daha dikkatli olması gerekirken, maalesef onları kötüleme içerisinde olan gâvurlar gibi olmuşuz. Yazık!!!
Ağabey yine çok güzeldi yazınız. Allah u Teala kaleminizi ve kelamınızı kavi eyleye!
Üzücü bir mevzuu ama çok anlamlı ve aydınlatıcı.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
o KADAR GÜZEL BİR ÖRNEK VERMİŞSİN Kİ '' nEDEN BENİM AKLIMA GELİP DE YAZIMDA KULLANMADIM'' DİYE HAYIFLANDIM KENDİME.
ÇOK ÇOK TEŞEKKÜRLER.
SELAM VE SEVGİLERİMLE.