- 435 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Neden bu kadar üst üste vuruluyorum 3
Kendi nefesimdeyim…Tüm düşüncelerini kilitlemiş tek bir istekle yaşama sarılmak...
Gecenin sonuna doğru bir zaman ve odanın ışıklı bir koltuğunda oturuyorum…
Az önce geldim bu konaklama yerine…
Pencereden, denizin kıvrık kıpırtılarına takıldı gözüm.
Elinde ev usulü yapılmış sıcak bir çay…
Demliği üzerinde bir çaydanlıktan dedi görevli genç…
Birden aklıma geldi, telefonla söylediğim siparişim.
İçimden gülmek geldi “yalnızlığımın imparatorluğunda yaşıyorum” dedim.
Lobiye telefon edebilir diye adımı okunaklı kaydetmiştim. Geceleri kendi telimi kapatmak adetimdi, kopuşmak istiyordum dış dünyadan.
Birden telefonum çaldı ve “benim” dedi, o her zamanki sesi ile. “BENİM…”
“Aklıma geldi de uzun zamandır sana telefonla kitap okumamıştım.” Kitap kahramanı kız kız diyor, Vedat Türkali’nin Esme’si…
“Dışarılardan kucaklayıp öpüyorum onu” diyor…”Onu, yalnız onu sevdiğimi siz söyleyin ona.”
Belki de bu kısmı sana okumaktaki amacım onun gibi ben de “dışarlardan ben de öpüyorum seni, onun dediği gibi deyip kapattı telefonu…Ben de benzetmesinin nereden geldiğini biliyordum, bu yazarın tüm kitaplarını okuyup uzun uzun konuşmuştuk onunla hayata, hayatımıza dair tüm yaşam karelerimizi, Özlem cümlesiydi bende onun gibi öpüyorum “ demek aslında kanımı donduracak bir iç yakarışın özlemini, tarif ediyordu şüphesiz…
Özlemi mi tarif ediyor bana, yani özlemi bilmiyorum mu ben, neden aracı özlem kullanıyordu kendi özlemini güçlendirmek için? Sadece şaşkınım ve cevapsız kalmak da beni derine atıyordu… Şehrimden kaçmışım, adı bilinmezlik olan sahillere doluşuyorum ve o bana özlemi tarif ediyor.. Tutarsız davranışlarından biri daha… içimde közler sönüyor, beynimde uğultularla şimşek çakması düşünceler dolaşıyor…
Neden bu kadar üst üste vuruluyorum, neden hâlâ sükuna yaklaşmadım kaç zamanın hesaplaşması var da düşüncelerimde, nerede son bulacak bu sorgulamalarım, kendi kendime düşlerimi acıya yükseltmem niye, yarın uzun bir yol ve uzun uzun düşler yine benle olacak. Sadece kendimden eksiliyorum, öz güvenim dağılıyor yılların verdiği acılanmalar gün gün boynumda ve ben kendi iç sevgimle baş başa kalmak istiyorum aslında…
Titreyerek uyandım ve çok eski zamanlarında gecemin özlemi de söylenmiş bir cümleydi bunlar. Ve o geceden bu güne geçen zamanlar her halde ON yıl olmuştu…
Ve ürpermelerle usumdan çıkan bu anı yine düşürmüştü başımı yere dilimden mırıltılarla, Çok geç ve çok zaman sonrası, önemini yitirmiş bir ürkek anı bu dedim…
Giyinip çıktım otelden. Ve yüzüme nemli ılık rüzgar ile ağlamamak için yalnızlığımın hazzı büyük düşüncelerimde dolanır oldum.
Yarın günlerin uzunundaki yolculuğumun konaklama yerimi işaretledim yol haritamdan…
Dönek bir yalnızlık bu, hep yalnızken vurur beni,
Önce düşüncelerimden, sonra dilimden düşen cümlelerle,
Ardından, acımasızca geçmişimle,
Olmadı, yetinmedi,
Bir de geleceğimle vurdu beni…
Sonra kendimi kendimle, ardından yetinmedi,
Kendimi seninle vurdu sevgili,
Geçmişimdeki her şeyi,
Sonra seni silmek istedi, kanmadı…
Senin söylediklerinle vurdu beni,
sonra da senin söylemediklerini söylemişsin gibi,
hiç söylemediklerinle vurdu beni…
Sen sevgili, sen, boşuna yaşadım sana ben, boşuna özledim
Boşu boşuna sevindim senli yıllara, boşuna baktım,
Arkası karanlık yıllarıma senle boşuna umutlandım ben…
Akşamlara küstüm şimdi, güneşin doğuşundaki pembeliği,
görmez oldum seninle ben…
Seninle yaşadığım ne varsa, ilk defa gördüğüm ki
Şimdilerde unutma çabası,
hiç bedava olmadı yaşamım ve yarınım,
Hep bir bedele siper oldum ki artık acıların bile güzel olmaya başladı…
Uzun bir yolculuğa çıkmak geliyordu içimden, bir başka kentte veya başka bir ülkeye… Sadece kararsızdım. Deniz yolculuğunu mu tercih etsem, yoksa bir hızlı trene binip coğrafyadaki sınırları mı değiştirsem varlığımla. Aklımı bu konuda reset edecek sadece yol ve yolculuk düşüncesi olmalı…
Ve bu güne kadar ne zaman bir yolculuğa düşsem, yolla beraber o takılırdı kararsızlığıma. Ben ne zaman nereye gitsem benden önce o oralarda olurdu. Garip bir telepati düşleriydi bunlar…
Ne zaman yolu düşünsem, önce ona düş anlatırdım içimden. Veya kendi kendimi yolda bulsam gelip otururdu gözlerime hayali…
Yıllar yılı düşlerimizi birleştirip, yaşamımızın bedeli bu şimdilerde ben nereye gitsem, o oradaydı ve ben ayrıldığım anda başka yere giderdi…
Doğaldı yıllarca yolculuk izimizi beraber yapardık. Ve her şehirde onla beraber, nefes alsam, o da nefes alırdı…
Yalnızımsı yaşamda bu iç güdüleri bozmak artık bir kaderi gerektiriyordu. Yani birbirimizden kaderlerimizi ayırmamız gerekti…
Zor… Zor, be sevgili, seni kaderimden koparıp atmam çok zor oluyor…
Belki de nefes alışlarımızın ritmini değiştirmem gerekiyor, başarabilmem, başarmam gerekiyor…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.