- 709 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RAMAZAN DAVULCULARI?!
Günaydın sevgili dostlar, hepinize mutlu bir Pazar diliyorum.
Fakat ben bugün çok mutsuzum...
Gece saat 00.30 da filan yatağa girdim. Erken kalkıp dağ yollarına düşecek, sağlığım için biraz orman havası soluyacak, yıllar önce gördüğüm BARANDA gölünü bir kez daha görüp merhaba ey güzellik diyecektim. Akşama eve şiir dünyamı zenginleştirecek yepyeni bir zenginleşmiş görsel vizyon ile dönecektim. Sizlere de gördüklerimi yazı ile anlatıp, fotoğraflar ile gösterecektim.
Fakat gece 02.35 dolaylarında mahallede Ramazan davulcusunun zımbırtısından, arabaların alarm zilleri CIYYAK CIYYAK ötmeye başlayınca, benim de sinirlerim iyice yerinden oynadı. Davulcu mahallelerin sokaklarında 150 m. mesafeyi 20 dakikada geçemedi. Nerede ışıklı pencere görürse, orada durup tokmağı vurmaya başlıyordu. Oysa sinirimden uyandığımı ve uykumu kaçırdığı hiç aklına gelmiyordu davulcunun;’Bahşiş aldım bereket versin, aslan beyim sen bin yaşa!’ diye geleneksel ağız yalakalığı yapıyordu.
Gözüm sabaha kadar uyku tutmadı daha sonra!
Yahu biz hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına?! Herkesin hastası var, sağı var, bebeği var, yüksek desibelden her türlü gürültü kirliliğini lanetle protesto ediyorum!!!
Sahuruna kalkıp, orucunu tutup ibadetini yapmak isteyen, telefonunun alarmını, saatini kurar ve uyanır, sessizlik ve huşu ile yapılan ibadet kadar saygın bir ibadet biçimi yoktur.
Ancak hastalık ya da şu ya da bu nedeniyle bu dini vecibeleri yerine getiremeyenlerin de dünya görüşüne saygı göstermek gerektiğine inanırım. Bazı evlerde hıristiyan dinine mensup hiç mi kimse oturmuyor?!
Tüm hayallerim yorgunluktan ve bitkinlikten suya düştü. Çünkü tansiyonum düşmüş, uykusuzluktan kendimi çok bitkin hissediyordum, dağlarda bu vaziyette adım atacak gücü kendimde göremedim. Ki ben kemoterapi ve radyoterapi sürecinden çıkmış, henüz kendini tam anlamıyla toparlayamamış bir hastayım?! Yorgun argın bitkin uykusuz dağlara gidersem bedenime işkence, eziyet etmiş olacaktım.Evde kapanıp kaldım bu yüzden işte bu Pazar!
Sabah 06.30 da rezervasyonumu iptal ettirdim ve üzülerek gelemeyeceğimi bildirdim, geziye gidecek diğer arkadaşlarıma.
Muratpaşa Belediyesine sesleniyorum; bu davulcu gece yarısı bir daha tokmak vurursa, ben de sizi tokmaklıyacağım, haberiniz olsun!
Yıllar önce BARANDA Gölü için yazdığım şiiri de aşağıya ekliyorum:
BARANDA
Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın
Şiirin Hikayesi
TODOSK (Toros Doğa Sporları Klübü) etkinliği ile katıldığım bir hafta sonu dağ yürüyüşünde gördüğüm, çok hoşuma giden şirin bir dağ gölü Baranda için yazılmıştır.
Atardamarlarında mor dağların
pırlanta bir gölsün küçücük
uyuyan güzelin ak göğsü
aroması karların
göçerlerin yaylağında
yapayalnızlığın türküsü
üflenir bağrıyanık dilsiz kavalın...
Çayır çimen düzünde
akça kuzu, karaca oğlak gezmeli
sularında sazanlarca yüzüp
sabahtan akşama
kayaların başında çoban
derdine derman
süzmeli seni Baranda!
Hayrandım dağlarına uzaktan
Nisan ortasında geldim
ardıç kuşlarının ötüşüyle
bir bulut saldım göğe
uçtu gamım kederim
öpüşüyle yanağımı rüzgârın
sende gönül eyledim...
Yürüdüm yumuşacık eteğinde
günaydınla gülümseyen
mini mini yayla çiçeklerini sevdim
yavşan kokulu yamaçlarından
süzülen yüreğim kınalı keklik
sanki bin yıllık özlemimi sana
içtim gözlerinden,tertemiz kana kana ..
Gelinciklerin rüyâsı mı
el değmemiş karların
eksilmesin teninden
serin bahar rüzârların
ay doğarken mendilim ol
azalırken suların gözlerim buğulanır
nilüferlere bezenir yüreğim kuğularla...
Kıyında söğüt ağaçları
dallarında İlkyazla ondüleli
salınır sevdiğimin saçları
her zaman gelemem
dağlar senin ile aramda,
ilk görüşte tutulduğum
genç kız gibi sevdim seni Baranda !
Şaban AKTAŞ
15.04.2001 / BARANDA GÖLÜ-ELMALI -ANTALYA
Şaban Aktaş (Şaban Aktaş)
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şaban AKTAŞ
12.06.2016 - ANTALYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.