- 459 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
-FUTBOL… AMA HANGİ FUTBOL-
Çağımızın belli başlı olgularından birisiyle karşı karşıyayız. Yer yuvarlağının dört bir yanında kitleleri peşinden sürükleyen meşin yuvarlak dediğimiz zaman lak lak değildir bu.
Şu kadar ki, futbola iki ayrı pencereden bakarım; zihin ve gönül. Aklım futbolu dışlar. Neden sporlar içerisinde futbol öne çıkar? Neden dünyada en büyük paralar futbola dağılır? Kimi zaman denilen şudur: Futbol çok zor bir alandır. Bedensel, ruhsal götürüsü fazladır. Sakatlanma riski yüksektir. Sporcuyu yiyip bitirebilir. İşit de inanma denmez mi? Sanırsınız gelincik içten içe timsahı yemektedir. İyide diğer takım sporlarında da bu unsurlar yok mu? Gerçekte futbol kara paranın aklandığı sektördür. İnsanlığı rehavete sevk etmenin spordaki adresi olarak belirir. Yoksa diğer bazı sporların kondisyonel zorluk derecesinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Estetik boyutta da öne çıkan branşlarla karşılaşabiliriz. Sözlerimi somutlaştırırsam basketbol aklıma gelir. Fakat dediğim gibi parsayı toplayan futboldur. Dünyanın her yanında futbol aydın kesimlerin eleştirilerine de mazhar olur. Simon Kuper’in bir kitabına verdiği ad misali; “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir.”
Sahi, aydınlar neden futbolu benimsemezler? Bu duygunun oluşmasında bazı dönemlerde kimi ülkelerin siyasi dehalarının yaptığı tanımlamaların hatırı sayılır etkisi olmalı. Sözgelimi eski İspanyol diktatörlerinden Franco’nun bir mecliste söylediği şu söz; “Öyle bir uyku tulumu yaptırdım, içerisinde yüz bin kişi uyuyacak” Bu söze rastgelen insan evladının somunları, cıvataları gevşemez mi? O Franco ki, Real Madrid’in ünlü Kont Santiago Bernabeu stadından söz ediyor elbet. Stadın adı bir soylunun adını mı akla getiriyor? Aynen öyle. Gençliğinde Real Madrid’de futbol oynamış Bernabeu aynı zamanda bir İspanyol soylusu. Diğer yandan da, hukuk doktoru ve uzun yıllar Real Madrid’in başkanlığını yapmış biridir. Yani hiç öyle böyle gibi durmuyor. İnanın bana Franco rejiminin kırk yıla yakın devamının sağlanmasında etkin bir figür olmaktadır. Gerçekten de Real Madrid’in 1950’li yıllarda üst üste beş kez Avrupa şampiyonu olması hatırı kırılmayacak bir öge olmalıdır.
Yine aynı dönemlerde komşu Portekiz’in devlet başkanı Salazar’ın da veciz bir sözü olmaz mı hiç? Günün birinde ünlü diktatörün "futbol olmasa bu ülkeyi yarım saat bile yönetemezdim" dediği söylenir. Al işte, buyur buradan yak denmez mi? Ne kadar Sofistike sözler değil mi? Yarım saat mübalağa olarak görünebilir. Ama 1960’lı yıllarda Benfica’nın dünya futbolunda kazandığı şöhret Portekiz halkını büyülemiş olmalı. Kimi zaman Salazar’ın 3f kuralından da söz edilir. Bildiniz, Fado, Futbol ve Fiesta. Ne ki, Salazar diktatörlüğü defnedilirken cenazenin kızıl karanfillerle süslendiğini de söylersek kıyamet mi kopar acep?
Ancak aydınlar futbolu sorgulamakla beraber sevmezler mi? Bu sevebilmenin en güzel örneklerinden birini Uruguaylı gazeteci yazar Eduardo Galeano sergilemektedir. Hani uluslararası kapitalizmin tarihsel gelişimini veren kült eserlerden “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”nın yazarıdır. Ünlü yazarın bin dokuz yüz doksanların sonlarına doğru yayınladığı bir kitabı da “Gölgede ve Güneşte Futbol” başlığını taşımaktadır. Yoksa Galeano’da yaşı ilerledikçe hayatı afyonkeş bir tavırla mı karşılamakta? Ya da eyyamcılığa mı başlar?
Ne var ki, uzun yıllar kitaplarında insanlığın ekonomik, sosyal, siyasi bakımdan sömürüldüğünü, yoksullaştırıldığını, soysuzlaştırıldığını anlatan yazar bir Uruguaylı. Eee! Ne çıkar bundan demeyin hemen canım. Eduardo Galeano Uruguaylının 1940 doğumlu olanıdır. Son dediğim husus Uruguaylının önde gideni gibi bir hava estirse de biz yine niyeti bozmayalım önde geleni diyelim. Uruguay’ın 1930 ve 1950’de iki dünya şampiyonluğu kazandığını söylersem ne demek istediğim belirginleşir. Düşünsenize, Galeano’nun çocukluğu ilk şampiyonluğun öykülerini dinleyerek geçerken ikinci şampiyonluğun coşkusunu ise bizzat yaşayacaktır. Hani derim ki, yazarın yaşamı ve benliğinin örülmesi ülkesinin futbolda kazandığı iki dünya şampiyonluğu arasında sarkaç yaparken, başka hiçbir olay çocuk dünyasında yaşadığı deneyimlerin etkisini silmeyecektir.
Ne gam! Galeano siyasi, tarihi içerikli kitaplarındaki edebi lezzeti futbol alanında da duyurmuyor mu? Dahası bir Uruguay’lı olarak o kadar da lüksü olmasın mı? Kaldı ki, ünlü yazar Dünya Kupasının tarihçesini anlatan kitabında her kupanın oynandığı dönemlerin siyasi, sosyal, kültürel olaylarından da söz ediyor. Yani futbolu futbol olarak yıldızlar, skorlar düzleminde verse bile yine aydın reflekslerini elden bırakmıyor. Demek futbolu pineklemeden izlemek ve uyuşmadan zevk almakta mümkün olmaktadır.
Bu düzlemde baktığımda futbol zevkini hiçte yabana atmıyorum. Hele ki, son yıllarda futbolumuzda kaçan tadı düşünüyorum da kendi kendime soruyorum, gazı alınmış gazoz nasıl bir şeydir? Nasıl olacak şekerli su olmaz mı? Bu anlamda, gerçek futbolun keyfini duyduğum zamanlar hiçte fena hissetmiyorum kendimi.
L.T.
YORUMLAR
Sayın hocam, sizin birikimleriniz ve altı dolu paylaşımlarınız kaçırılmadan okunması gereken yazılar. Bu şansa sahip olamayan site üyelerine sadece üzülüyorum. Bu gün Türkiye Hırvatistan ile Avrupa Şampiyonasında karşılaşacak ve büyük bir heyecanla EKRAN KARŞISINA MIHLANACAĞIZ. Futbol ile evlendirme programlarını, dizileri, survivorleri bir tutmalı mı, bilemiyorum; izlenme oranı %22 olan bu tür bir programı sanırım genelde kadınlar seyrediyordur, kızamıyorum onlara, neticede ev işi, çocuk, bir de bu programlar; hayatları böylesine baskı altındayken onlardan başka birşeyler beklemek haksızlık olur... Eh, onların yetiştirdiği oğullar da elbette ki yüz bin kişilik uyku tulumlarında uyuyacaklar... Sizden özel bir ricada bulunmak istiyorum. Simon Kuper - Futbol Asla Sadece Futbol Değildir' e VE AYNI YAZARIN Futbol Adamları 'na uzun zamandır e-kitap paylaşım sitelerinde ulaşamamış, elde edememiştim. Bana verebileceğiniz bir link var mı? SAYGILARIMLA
Kemnur tarafından 6/12/2016 10:54:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Denk gelirsem yine de paylaşırım
Katılım ve katkınız dolayısıyla ise şükran duyduğumu söylemem bile yersiz
Saygı ve selamlarımla...
Yine bir Avrupa Futbol Şampiyonası
Yine ağırlıklı olarak erkeklere mahsus bir alan
Malum, hanımlar genelde futbolu sevmezler, yine mi maç derler
Oysa kadınlar futbol dışındaki onlarca sporu sevebilirler
Demek iyi bir sporsever olmadıkları söylenemez
Ben asıl neredeyse salt futbolun konu edildiği programlara spor programı denilmesini tuhaf bulmuşumdur hep
Bu anlamda kadınlar sevmez, erkekler severden ziyade başka bir hususa bakmak gerektiği düşüncesindeyim
Sözgelimi,
Kadınlar estetiğe güzelliğe daha ziyade değer verirler, o yüzden beraberlikten de tat alabilirler, oysa biz erkekler illa galibiyet diye tuttururuz, berabere biten maçlarda oyun güzelde olsa bir şey eksik kalır hep, sanırım futbol bu duygumuzu da besliyor
Nihayet
Futbolsever dostlarıma ekran zevkiyle dopdolu renkli günler ve hanım arkadaşlara da sabır dilerim...
Sadece seyrediyoruz.
İşin aslını faslını bilmemiz mümkün değil.
Ama bu yazı bize dağın arkasını da gösterdi.
Teşekkür ve Selamlarımla Dostum.
levent taner
Benimkisi dağın fare doğurması ancak
Yoksa dağın ardını göstermek kim ben kim
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
sanırım Avrupa kupası maçları da başladı bugün itibariyle :)))
biz bayanların hiç anlamadığı bir spor dalı (bana göre elbette )
ama madalyonun diğer tarafı işlenmiş yazıda
teşekkürler
saygılar
levent taner
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...