- 653 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
DUR YOLCU BURA SINIR
dur yolcu bura sınır
yabandır yasaktır ötesi
çiçeklerden seçemezsin
kokuları renkleri bir bir
kuştan pasaport sorulmaz
gümrüksüz geçer yüküyle karınca
dur yolcu bura sınır
sen geçemezsin
dereye bakma durmaz akar
öteden de içer ceylan bu suyu
dur yolcu bura sınır
sen geçemezsin
ne çizili ne yazılı
geçemezsin yine de silemezsin
içinde kazılı
dur yolcu geçemezsin
*
mağaranın duvarına
hayvanları taştan oydum
kükrediler karanlıkta
türkülerle karşı koydum
karanlıktı mağara
ışığı taştan oydum
üşüyordum
bir de güneş koydum
aşk oydum mağaranın duvarına
aşk oydum
ağrıdı taşlar
yarıldı mağara
promete şimdi kentte
kayalara bağlı değil
beton duvarlarla çevrilidir
kartalların giremeyeceği bir semtte
kendi kendini kemirir
İşte şimdi tam da bu günlerde burada durmanın tam zamanıdır diyorum ben d kendi kendime.
Gazeteci, siyasetçi, şair, yazar. 5 kez Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olma unvanını taşıyan Mustafa Bülent Ecevit, “dürüst siyasetçi” kimliğinin yanı sıra edebiyata düşkünlüğüyle, yazdığı kitapları ve şiirleriyle de hep göz önünde olmuştur.
Annesi Fatma Nazlı, İstanbul doğumluydu ve bir ressamdı. İstanbul ve Ankara Konservatuarları’nda öğretmenlik yapmıştı. Türkiye’nin ilk profesyonel kadın ressamlarından biriydi. Babası Ahmet Fahri Ecevit, Kastomonu doğumluydu ve Ankara Hukuk Fakültesi’nde bir adli tıp profesörüydü. Annesi ve babası Osmanlı Devleti’nin seçkin isimlerindendi, ayrıca dedelerinden biri alay komutanı, diğeri ise müderristi.
Liseyi Robert Kolej’de edebiyat kolunda okuyan Bülent Ecevit, önce Ankara Üniversitesi’ne, sonra da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Hint felsefesiyle ve Doğu mistizmiyle ilgileniyordu.
Yazdığı şiirler insan yüreğinin derinliklerine nakşolan, ak güvercinlerin sımsıcak avuçlarından mavi yolcuklara çıkan. Gönlü, düşünceleri, yurt toprağı, halk sevgisi ve tam bağımsız, özgür bir vatan idealiyle coşup taşan. Onurlu, namuslu, imrenilesi tevazu ve şaşılası nezaketiyle Türk siyaset tarihine mal olmuş vakur bir devlet adamını namı diğer “Karaoğlan” Bülent Ecevit’i saygı sevgi şükran ve bitmeyen bir özlemle bir kez daha yad etmeme yol açan; ülkenin her geçen gün akıbetinin daha da karanlık çıkmaz yollara girer olduğunu görebilmemdir sanırım.
İçinde bulunduğumuz çağ bilgi ve uzay çağının ötelerine çoktan geçti. Budandır ki; insanoğlunun aklının her şeye daha çok ermesini , ruhunun olgunlaşmasını beklemek yanlış bir beklenti olmamalı bu durumda bana kalırsa.
Ancak gelin görün ki, böyle bir çağda ve ülkelerin birinde halkın büyük bir çoğunluğunun kendisini özgür iradeleriyle başa getirdiği bir devlet idarecisi, kendini tüm dünya liderlerinin, krallarının ve hatta peygamberlerin üstünde görmekle kalmıyor, evrene doğaya bilime ve varoluş yasasına bile kafa tutuyor!
Çok genç yaşlarda savunmaya başladığım şeylerden birisi de; bir ülke sürekli kötü idarecilerin elinde savrulup gidiyorsa eğer, bu deli rüzgarların bu amansız fırtınaların sorumlusu, akıl ve ruh sağlığını yitirmiş acınası bir toplumun eseridir!
Böyle bir gidişata hala dur! diyemeyen, hata ve suçlarını göremeyen toplumların sonu ise en büyük yıkım olacaktır kuşku yok ki.
Ey idareci!
Önce din dil ırk mezhep gözetmeksizin herkesi kucakladın sonra da kalktın hepsini düşman ilan ettin.
Etrafta bir dost ülke bırakmadın. Ülkeye girecek yatırımlara ket vurdun. Ülkeyi bile bile hedef gösterdin.
Şehit sayısını “kelle” hesabıyla yaptın.
Benim polisim benim savcım benim askerim dedin. Ardından hepsini ölüme ya da sürgüne yolladın.
Maden ocaklarında yaşamını yitirenlerin yaşamları pahasına çıkardıkları kömürleri bu kara kalpli insanlara dağıttın. Ölümülerinden kaderi sorumlu tuttun.
Çocuksuz kadınları yarım kadın ilan etinin. Sonra da onların verdiği oylarla saraylarda oturdun, çoluk çocuğunla dünyanın en şaşalı en görkemli hayatını yaşadın/yaşıyorsun.
Ey Almanya! diye başladın ya sen.
Ben de ; Ey düzenbaz sahtekar namussuz taş kafalı çirkin ruhlu İflah olmaz toplum! Hala’ popo kıılna kurban olmayı’ sürdürecekmisin? Balık baştan kokar diyorsunuz hep bir ağızdan. O kokmuş balıkları başa getiren de sizlersiniz bu balık sürüsüne dahil olup hep birlikte kokuşmayı seçen de yine sizlersiniz. Merak etmeyin bu ülkede terör asla bitmez! Suriyeliler pusuda.
Kesilen zeytin ağaçlarına bile sevindiniz, bunların altından altın çıkacak refaha ereceğiz diye. Yapılan metroların tünellerin altından çıkan tarihi eserler nereye gitti dersiniz? Koskoca Osmanlı imparatorluğu, sırasıyla Cumhuriyet ve ilkeleri nerelere gittiyse onlar da kayıplara karıştı.
Yazık yazık ki; hanidir bölge bölge, semt semt satılmış, vatan şehitlerinin kanlarıyla sulanmış, üstüne ölümsüz destanlar yazılmış, nice ilim irfan sahibi insanlar yetiştirmiş, bu günlerin geleceğini taa o günlerden görmüş dev fidanların boşu boşuna elimizden kayıp gitmesi yüreğimi dağlamakla kalmıyor, bu günleri yaşamamıza neden olan o iğrenç güruha ölümlerin en acımasızını diliyorum!
Oysa sen hala: beddua etmek caiz değlidir.
Namaz kılmamak en büyük günahtır.
Aleviler Ataisler Sosyalistler yabancı ülke insanları bizden değildir.
Yardım severlik en büyük ibadettir.
Ve bayram tatilinde nereye gidelim? sorusuyla gününü gün ederken, beş para etmez biri olduğunu anlamadan çekip gideceksin ey şaşkın yolcu!
-
YORUMLAR
Sizi öncelikle samimi, dürüst, adil, zarif, olgun ve sezgili insan yanınızla çok sevdiğimi söylemek isterim Canım Beren Yılmaz. Kaleminizdeki ustalığınız ise tartışılmaz. Dopdolu, derin, geniş , önemli ve yararlı bir hazine.
Defterin siyaset tartışma platformu olmadığını biliyorum. Ancak insanı böylesine perişan eden ve ağır travmalara yol açan bu berbat günleri yalnızca klişeleşmiş bir takım sözlerle kınamak lanetlemek bana göre değil.Bu toplumun ömrü yıllardır dillere pelesenk olan sözleri yinelemekle geçti. Ne değişen ne gelişen ne güzelleşen hiçbir şey olmadı kötüye yol almanın dışında.
Bir yüz yıl daha beklemek? Merak ediyorum doğrusu. Topluca mutasyona mı uğrayacağız dersiniz. Biz ne zaman adam olacağız? sorusu ne kadar adam olamayışımızın ifadesi değimlidir. Ki bu da bunca yanlış içinde bir doğru olarak kazındı belleklere.
Oysa ne böylesine soylu ve akıllı toplumumuzu ne de bu eşsiz devlet idarecilerimizi yere göğe sığdıramadık asırlardır. Avrupa bizi kendilerine örnek aldı. Her değerli şeyi bizlerden gördü öğrendi ona bakarsanız.
Oysa canları pahasına geride kalanlara emanet edilen böyle bir memleket toprağına, ne de gerçek yurt sever, yiğit ve aydın insanların bıraktığı eşsiz değerlere asla sahip çıkamayan bir topluma hor bakılmaz da ne yapılır. Kuyruğumuz sıkışınca ülkenin başına gelen her musibeti dış düşmanlara mal eder kendi kendimizi aklarız o küçük aklımızla.
İyi idarecilere sahip olabilmek; kendi bireysel çıkarını değil, yurdunun çıkarını düşünen aklı selim, hazımlı, görgülü, kaliteli ve KOMPLEKSİZ bireylerle mümkün olabilir ancak. Ender de olsa bunun örneklerini gördü bu toplum geçmişte aslında.
Sık sık internete düşen dış ülkelerin başkanlarının, başbakanlarının gerek ev ortamlarında, gerekse toplum içindeki yaşantılarını gösteren fotoğraflarına rastlıyorum da…Bu ülkede doğmuş olmamdan çok büyük üzüntü duyduğumu salkıyacak değilim. İşte özlediğim ülke idarecileri. İşte insanlık tarihine geçecek gerçek kutsal insanlar diyorum. Adamlar çocuklarıyla birlikte toplu taşıma araçlarında. Hem de ayakta. Parkta sokakta halkıyla aynı bankta elinde sandöviçler. Geçenlerde bir başbakanın-şimdi hatırlamıyorum hangi ülke olduğunu-eşiyle birlikte kırık dökük bir kanepede ve öylesine doğal bir pozisyonda oturmuş kitaplarını okurken yayınlanan görüntülerine rastladım face book sayfamda. İçim mutlulukla dolup taştı. Böyle idareciler bizim aramızda olmasalar , dünyamızda hala var dedim. Dünya tüm insanlara ait değil mi sonuç da.Ve ahh! keşke bunlar bizimkiler olsaydı dedim kahrederek.
Bir yandan daha bir kaç yıl önce yoksulluk içinden çıkıp gelmiş, bu gün ise dünyanın 7. Zenginleri arasında olduğu söylenen ülke idareci ve yandaşlarını düşündüm. Öte yandan, balık baştan kokar deyişini kendine ilke edinmiş, dünyanın en zengin toplumu olma yolunda ilerleyen çoğunluğu…
2. Dünya savaşına girmeyen ta o zamanın bazı insanları İnönü’ye “Paşam ekmeği karneye bağladınız. Zor bulduğumuz çayı şeker yerine üzümle içiyoruz” diyenlere İnönü’nün “Çocuklarınızı yetim kadınlarınızı dul bırakmadım” sözleri bu günlere ders niteliğinde sanki.
Ve daha da önemlisi:
“Bir memlekette namuslu insanlar da en az namussuzlar kadar cesur olmadan o memlekete kurtuluş yoktur” Sözleridir. Ve benim de yapmaya çalıştığım budur!
Sevgilerimle
DEVRİM DENİZERİ tarafından 6/9/2016 10:22:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Siyaset bu ülkede kesintisiz bütün küfürlerin en kısa ,en güzel ve en anlamlı açıklaması haline gelmiş. Hele ki son zamanlarda dininde yönetimde sö<z hakkını edinmesi ile apaçık bir korkuya dönüşmüştür. Kimi yönettiğinize de bağlı tabi ki.
Oysa Avrupa da bu politikadır. Ve içi sadece uygulandığı ülkenin insanı içindir. Şimdi burada nasıl bir karşılaştırma yapabiliriz ki ? İlla ki bir karşılaştırma isterseniz , sanırım bir yüz yıllın geçmesini beklemek lazım bu ülkede.
Yolcunun durduğu yerden bakmak biraz külfetlidir unutmayın. Burası Atatürk'ten çok uzaklaştı.
sevgiler
DEVRİM DENİZERİ
Defterin siyaset tartışma platformu olmadığını biliyorum. Ancak insanı böylesine perişan eden ve ağır travmalara yol açan bu berbat günleri yalnızca klişeleşmiş bir takım sözlerle kınamak lanetlemek bana göre değil.Bu toplumun ömrü yıllardır dillere pelesenk olan sözleri yinelemekle geçti. Ne değişen ne gelişen ne güzelleşen hiçbir şey olmadı kötüye yol almanın dışında. Bir yüz yıl daha beklemek? Merak ediyorum doğrusu. Topluca mutasyona mı uğrayacağız dersiniz. Biz ne zaman adam olacağız? sorusu ne kadar adam olamayışımızın ifadesi değimlidir. Ki bu da bunca yanlış içinde bir doğru olarak kazındı belleklere.
Oysa ne böylesine soylu ve akıllı toplumumuzu ne de bu eşsiz devlet idarecilerimizi yere göğe sığdıramadık asırlardır. Avrupa bizi kendilerine örnek aldı. Her değerli şeyi bizlerden gördü öğrendi ona bakarsanız.
Oysa canları pahasına geride kalanlara emanet edilen böyle bir memleket toprağına, ne de gerçek yurt sever, yiğit ve aydın insanların bıraktığı eşsiz değerlere asla sahip çıkamayan bir topluma hor bakılmaz da ne yapılır. Kuyruğumuz sıkışınca ülkenin başına gelen her musibeti dış düşmanlara mal eder kendi kendimizi aklarız o küçük aklımızla.
İyi idarecilere sahip olabilmek; kendi bireysel çıkarını değil, yurdunun çıkarını düşünen aklı selim, hazımlı, görgülü, kaliteli ve KOMPLEKSİZ bireylerle mümkün olabilir ancak. Ender de olsa bunun örneklerini gördü bu toplum geçmişte aslında.
Sık sık internete düşen dış ülkelerin başkanlarının, başbakanlarının gerek ev ortamlarında, gerekse toplum içindeki yaşantılarını gösteren fotoğraflarına rastlıyorum da…Bu ülkede doğmuş olmamdan çok büyük üzüntü duyduğumu salkıyacak değilim. İşte özlediğim ülke idarecileri. İşte insanlık tarihine geçecek gerçek kutsal insanlar diyorum. Adamlar çocuklarıyla birlikte toplu taşıma araçlarında. Hem de ayakta. Parkta sokakta halkıyla aynı bankta elinde sandöviçler. Geçenlerde bir başbakanın-şimdi hatırlamıyorum hangi ülke olduğunu-eşiyle birlikte kırık dökük bir kanepede ve öylesine doğal bir pozisyonda oturmuş kitaplarını okurken yayınlanan görüntülerine rastladım face book sayfamda. İçim mutlulukla dolup taştı. Böyle idareciler bizim aramızda olmasalar , dünyamızda hala var dedim. Dünya tüm insanlara ait değil mi sonuç da.Ve ahh! keşke bunlar bizimkiler olsaydı dedim kahrederek.
Bir yandan daha bir kaç yıl önce yoksulluk içinden çıkıp gelmiş, bu gün ise dünyanın 7. Zenginleri arasında olduğu söylenen ülke idareci ve yandaşlarını düşündüm. Öte yandan, balık baştan kokar deyişini kendine ilke edinmiş, dünyanın en zengin toplumu olma yolunda ilerleyen çoğunluğu…
2. Dünya savaşına girmeyen ta o zamanın bazı insanları İnönü’ye “Paşam ekmeği karneye bağladınız. Zor bulduğumuz çayı şeker yerine üzümle içiyoruz” diyenlere İnönü’nün “Çocuklarınızı yetim kadınlarınızı dul bırakmadım” sözleri bu günlere ders niteliğinde sanki.
Ve daha da önemlisi: “Bir memlekette namuslu insanlar da en az namussuzlar kadar cesur olmadan o memlekete kurtuluş yoktur” Sözleridir. Ve benim de yapmaya çalıştığım budur!
Sevgilerimle
Öncelikle devlet adamı vasıflarına sahip ülkesini toplumunu çok iyi tanıyan genç yaşta siyasetin içinde yer almış dünya politikalarından haberdar bilgili kültürlü insani erdemlere sahip ve en önemlisi ahlaklı biri olmalıdır. Bunun yanı sıra toplumun hassasiyeti bilinci seçimi çok önemli. Ve oynanan çok şeşitli oyunlar..
Hiç uzağa gitmeyin bir yabancı ülke idarecilerinin yaşamlarına bakın bir bizimkilerin. Bir onların toplum bilincine bakın bir bizimkilere.Bahane üretmekte üstümüze yok. Onu bunu bırakın gelinen noktaya bakın. Bu toplum "homini gırtlak bufidi kandil cumba yatak" düzenini tercih etmiş çoğunluktan oluşmuş. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz.Böyle gelmiş böyle gidecek vur patlasın çal oynasın...
Selam dostluk ve iyilik dileklerimle..
i
Öncelikle devlet adamı vasıflarına sahip ülkesini toplumunu çok iyi tanıyan genç yaşta siyasetin içinde yer almış dünya politikalarından haberdar bilgili kültürlü insani erdemlere sahip ve en önemlisi ahlaklı biri olmalıdır. Bunun yanı sıra toplumun hassasiyeti bilinci seçimi çok önemli. Ve oynanan çok şeşitli oyunlar..
Hiç uzağa gitmeyin bir yabancı ülke idarecilerinin yaşamlarına bakın bir bizimkilerin. Bir onların toplum bilincine bakın bir bizimkilere.Bahane üretmekte üstümüze yok. Onu bunu bırakın gelinen noktaya bakın. Bu toplum "homini gırtlak bufidi kandil cumba yatak" düzenini tercih etmiş çoğunluktan oluşmuş. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz.Böyle gelmiş böyle gidecek vur patlasın çal oynasın...
Selam dostluk ve iyilik dileklerimle..
i
hotamisli
"Ey düzenbaz sahtekar namussuz taş kafalı çirkin ruhlu İflah olmaz toplum! "
Bu cirkin sozu size iade ediyorum cunku ben
ne duzenbazim,
ne sahtekarim,
ne namussuzum,
ne tas kafaliyim,
ne de cirkin ruhluyum...
Milyonlarca insana bir cumlede bu kadar hakaret edebilen birisi ilk once kendini duzeltmelidir....
DEVRİM DENİZERİ
Bana gelince sizin beni anlamanız mümkün değil..
Selamlar..
hotamisli
sizi anlamaya gelince, milyonlarca insana kufredecek kadar nazik ve kibarsiniz...
Sayın Devrim Hanım, şiir ve yazınızı zevkle okudum. Benimde ilk siyasetle Karoğlan'la başladığım dönemi bana hatırlattınız. Çok teşekkür ederim. Evet gerçekten Türkiye'nin gelmiş geçmiş en dürüst, namuslu ve temiz insanlarından biriydi Bülent Ecevit. Ancak sürekli aklımıza getiremediğimiz bir konu var ki oda, neden Türkiye'de namuslu temiz insanlar kalıcı bir sistem oluşturamazlar?
İşte burada en çok üzerinde durulması gereken nokta, bugüne kadar Türkiye'de iyi niyetle gelmiş geçmiş tüm yönetici ve lider sayılan kişilerin, gerçek bir felsefeye dayanan Teorilerinin olmamasıdır.
Çünkü ciddi ve temel bir teoriye dayanmayan ve sadece iyi niyetli lider ve yöneticiler çok çabuk yıpranır ya da etkisiz olurlar.
Bu yüzden Kemalizmin gerçek bit felsefeye dayanan teorisi olmadığından, bugün bahsetmiş olduğunuz karınlık dünyanın yamyamları ve din tüccarları, her zaman atını oynatmaktadırlar. Tüm demokrat kesimlerin acilen Anadolu'nun özgün yapısına uygun bir felsefi teori geliştirmeleri gerekir. Bu yapılmadığı sürece teorisiz bir Kemalizmle bir yere bırakalım varmayı, geldiği noktadan da geriye gidilmektedir. Selamlar.