- 1955 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
KİNTSUGİ
Ramazan geldi. Hoş geldi.
Birçoğumuzda tatlı bir telaş, günler öncesinden başlayan hazırlık, köşe bucak temizlik, alışveriş derken nihayet on bir ayın sultanı ramazana merhaba dedik. Büyüklerimizden hep duymuşuzdur; Allah bu günlere bu aylara tekrar kavuştursun diye. Ne güzel bir duadır, ne samimi bir ömür dileğidir o.
Aynı dilek ve dua ile merhaba.
Hepimiz zaman zaman kırmışızdır, bir bardağı, bir tabağı, bir çerçeve ya da bir vazoyu… Çoğu zaman da bu kırılan eşyaları ‘’Amannn boşver kırılan cam olsun, yeter ki canım sağ olsun.’’ diyerek hiç düşünmeden çöpe atıvermişizdir. Manevi bir değeri varsa ya da biraz yüklüce bir para ödeyip satın almışsak, parçaları eksiksiz toparlayıp yapıştırma yoluna gittiğimiz de olmuştur. Benim yaptığım gibi.
Geçen gün temizlik yaparken kitaplığın yanında duran, büyük oğlumun lisede iken boyadığı toprak vazoyu kırdım. Yüz, iki yüz yıllık antika bir vazo değildi ama benim için çok daha değerliydi. Oğlumun elleri, oğlumun zevki, oğlumun rengi demekti o vazo. Her fırça darbesinde onun hayalleri, onun emeği, onun sevgisi, onun hissettikleri gizliydi.
Yüksekçe bir yerden düşmediği için öyle tuzla buz olup, dağılmamıştı. Bu yüzden kırık parçaları sağlam bir tutkalla birleştirip vazoyu kurtarma şansım vardı. Hiç vakit kaybetmeden hızlı kuruyan etkili bir yapıştırıcı ile vazoyu tamir ettim ama yapıştırdığım yerler o kadar itina göstermeme rağmen illaki kendini belli ediyordu.
Ne yapabilirim diye internette küçük bir araştırma yaptım. Geri dönüşüm tasarımları, ahşap boyama, seramik boyama derken bir tasarım sayfasında çok ilginç ve ilginç olduğu kadar da manidar bir Japon sanatını keşfettim. Kintsugi veya kintsukuroi de denilen bu sanat kırılan seramiklerin altın, gümüş veya platin tozu karıştırılmış bir vernikle tamir edilmesi tekniğine dayanıyor. Japonca ’da Kin altın, tsugi birleştirmek, tsukuroi de tamir etmek anlamına geliyormuş.
Konuyla ilgili bir de video vardı. Kırılan objeler yapıştırıldıktan sonra yapıştırma izleri koyu renk bir hat çizgisi ile iyice belirginleştiriliyor ve bu çizgi parlak ışıltılı bir vernikle boyanıyor. Ortaya çıkan sonuç ise gerçekten de muhteşem. Objenin kırılmadan önceki halinden bile daha güzel diyebilirim. İşin asıl ilginç tarafı ise bu tekniğin ardında gizli olan felsefe. Bu felsefeye göre acılar ve kırıklıklar ne unutulmalı ne de gizlenmeli. Bilakis onlara değer verilmeli ve hatta imkân varsa burada olduğu gibi ışıltılı dokunuşlarla iyice gözler önüne serilmeli. Elin adamı acılarını bile güzelleştirmenin yolunu bulmuş bakar mısınız? Bu düşünce çok hoşuma gitti benim.
Bu felsefeyi hayatımıza taşıdığımızı düşünsenize? Ne muhteşem bir şey değil mi, insanın acılarını tamir edebilmesi, kırıklarını böylesine değerli dokunuşlarla iyileştirebilmesi, çerçeveye alır gibi hatalarına böylesine değer vermesi?
Biz hep acılarımızın bizi olgunlaştırdığını savunur, hatalarımızın, kalp kırıklıklarımızın bizi daha güçlü hale getirdiğini düşünür ama bunları nedense hep gizler, saklar, kendi kendimize bile itiraf etmekten çekinir ve pek dile getirmeyiz. Aman nolur duyulmasın, aman duyulursa rezil olurum, aman ayıptır, aman ne derler, aman kimse darılmasın diye her şeyi içimize atar kalbimizin gün be gün taşlaşmasına, katılaşmasına sebep oluruz. Kırdığımız bardak gibi bizi üzen, bize acı veren ne varsa bazen de süpürür atar, unutmaya çalışır, unutmak için kırıldığımız insanlardan uzaklaşır, sürekli bir arada yaşamak zorunda isek de camdan bir duvar öreriz aramıza.
Aslında bütün o kırılmışlıklar, yanılgılar, üzüntüler değil midir bugünkü halimizi daha değerli kılan, bizi biz yapan?
Öyleyse hadi gelin bu mübarek ayda bir güzellik yapalım hem kendimize hem birbirimize. Kalplerimizi katılaştıran ne varsa; acı hatıralar, öfkeler, küskünlükler, kırgınlıklar, görmezden gelinen hatalar, başarısızlıklar, nefretler… Hepsini çıkarıp koyalım önümüzdeki masaya. Tamir edelim onları. Birbirimizin acılarına, hatalarına dokunalım ışıltılı dokunuşlarla, kırıklarımızı birleştirelim itina ile ve kucaklaşalım. Birbirimizi affedelim. Sevelim birbirimizi.
Altın tozumuz olmasa da sevginin o muhteşem ışıltısı var ya işte onu serpelim birbirimize ve parlatalım dünyamızı.
Hadi…
Hicran Aydın Akçakaya
tasarimhersey.com/kintsugi-kirilmis-parcalarin-sanati/
YORUMLAR
İnsanlar, gökkuşağının yedi rengi varken nasıl ak kara şeklinde iki renge düşüyor ve ötekileştiriyor birbirlerini? Kendine yabancılaşmakla başlıyor tüm olumsuzluklar
Yunus Emre'nin "ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır" demesi misali
Fiziksel toksinleri bildiğimiz kadar ruhsal ve psikolojik zehri tanımıyor ve atamıyoruz dolayısıyla
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
sanki benim için yazılmıştı,
karşımda Hicran Hanımla oturuyorum ve o bana bunları söylüyor gibiydi ve ben çok etkilendim yazıdan
çok teşekkür ederim bu değerli paylaşıma
nice güzel yazılarda buluşmak temennisi ile hayırlı ramazanlar
sevgiler
Hicran Aydın Akçakaya
hayırlı ramazanlar
sevgiyle...
bir orkidem vardi, beyaz. geçen sene tam 27 çiçek birden verdi, her gören "aaa buna nasil bakiyorsun" falan.. ve ben ne zaman bi çiçeğe bakmasam o çiçek güzel büyür:) çiçeklerini dökünce budadim bunu, güya bakim yapiyorum, işte 'hangi çiçeğe el atsam kuruyor'un pratiğe dökülmüş hali gibi çiçek kurudu, öldü. atmaya kiyamadim yine de, balkonun bi köşesine koyuverdim. sonra birgün annem geldi bana, balkonda bu çiçeği görünce "aa kiziim, neden bunu böyle rüzgara attin, içeri al" dedi, "amaan anne, zaten öldü" demeye kalmadan oturma odasinin bi köşesine koydu. anne eli değince bir şeyler hep daha güzel mi olur ya da su-güneş işin sadece fasa fisosu mu bilmem... dün oturma odasinda otururken gözüme birden hiiç su vermediğim ve öldü diye nasilsa gölgede biraktiğim o orkideden miniminnacik ve taptazecik bir dal fişkirdiğini gördüm.. Allah'immm, bende bir mutluluk ki sormayin... öptüm öptüm defalarca, işte size bir mucize. onun azmine hayranim o ayri ama Allah yaşatacaksa senin bir damla suyun sadece bahane oluyor, ki bazen o bile olmuyor.
bunu niye anlattim. biliyorum çok alakasi yok ama sizinle sohbet etmek hoşuma gitti sanirim^^
yaziya gelirsek, çok sevdim bu yaziyi. zaten yine en az 'vefa' kadar samimi bulduğum için ben de altinda dökülüverdim ya... aslinda bana kalirsa biz kendi gerçeklerimizle ve yaşadiklarimizla barişiyoruz ama herkesi de kendimiz gibi biliyoruz belki, yani insanlar bizim yaşadiklarimizla barişamiyor.. yani bilmem bu sanat hayatta ne derece işlevsel olabilir...
amaan Ramazan gelmiş, içimizde hoş sevinçler. hayat onunla daha kolay gibi görünüyor:) sevgilerimle...
Hicran Aydın Akçakaya
anamın adı ağzımın tadı hoşgeldin… annem rahmetli anneannemle aynı ismi taşıyan komşumuza böyle derdi bize geldiğinde…
orkide için çok sevindim… ben de çok anlamam çiçek yetiştirmekten ama çok severim çiçekleri… oğlum ofisin çiçeklerini eve getirmişti tadilat sırasında hem kalabalık etmesinler hem de zarar görmesinler diye… hepsi canlı yemyeşil bilinen salon çiçekleri… yalnız bitanesi upuzun iki çıplak sopadan ibaret …. neyse tadilat bitti çiçekler geri gidecek…. Çıplak sopalı saksı dışındaki tüm saksıları geri götürdü… oğlum dedim ya bu saksı, bunu almıyor musun? Aman anne dedi baksana kurumuş o sen saksısına başka bişeyler dikersin kalsın… iyi peki dedim bahçenin bi köşesinde öylece kaldı o saksı bütün kış… baharda bahçede bi yandan çiçeklerimi tanzim ediyorum bi yandan gül ağaçlarımın dibindeki yabani otları ayıklayıp toprağı havalandırıyorum… Bi baktım ki oğlumun gözden çıkardığı saksıdaki iki çıplak sopa mısır patlağı gibi yaprak patlatmış… ay nası sevindim ama hala ne çiçeği olduğunu bilmiyorum… bi kaç gün sonra komşularımla bizde kahve içeceğiz… arka komşum eve girerken o çiçeği gördü aaa hicran dedi bunu balkona alsana pek güzel yeşermiş bir sürü çiçek verir bu dedi… meğersem ortancaymış o saksıdaki… onlarla birlikte saksıyı içeri aldım balkona en baş köşeye, babaannemden yadigar kırmalı bakırın içine oturttum… yavrum öyle çok çiçek verdi ki o yaz, kocaman kocaman dolu dolu top top pembe beyaz ortancalar… göreni hayran bıraktılar kendilerine… sonra mevsimi geçti çiçeklerini yapraklarını döktü… . ben de işgüzarlık yapıp yapraksız çiçeksiz kalmış uzun sopalarını budadım güya … tazelensin canlansın bi dahaki yaza diye… meğer kesmemem gerekiyormuş nerden biliyim ben… yavrum bu sene de yeşerdi çiçeklendi ama hani kabına sığamıyor deriz ya aynen öyle o bodur sopalar coşmasına engel oldu sanki … baktıkça içim gidiyo affet beni güzel kızım diyorum her sabah su verirken… sözü şuraya bağlıycam rabbim yeter ki istesin, ol desin oluveriyor… kolunu kanadını kır uçama de kuşa O isterse kolsuz kanatsız da uçuruyor… sizin orkidenizin susuz güneşsiz açtığı gibi… benim kuzenim çok meraklı orkideye geçenlerde evine gittim marmarise salonu mutfağı renk renk orkide ile dolu… hayran kaldım…
gördüğünüz gibi sizinle sohbet etmek benim de çok hoşuma gidiyor
Japonların bu ilginç sanatına gelince, tabi hayatımıza uygulaması oldukça zor … biz hata yapar, kendi hatalarımızı kabulleniriz kendi içimizde, kol kırılır yen içinde kalır der bunları kimseye açık etmeyiz… başkalarını da ilgilendiren hatalarımız varsa da bırakın tamir etmeyi muhatabımızdan özür bile dilemeyiz.… burnumuzun dikine gider haklılığımızı savunur dikleniriz haksız olduğumuzu bilsek bile.… en yakınlarımdan bu tür muamelelere maruz kaldığımdan çok iyi biliyorum… iki oğlum var ikisinden de yeri geldiğinde özür dilemişimdir… ben anneyim anneler çocuklarından özür diler miymiş demedim hiç… hata tamirinin en kolay yolu halbuki özür dilemek… ve sanıldığının aksine insanı küçültmüyor… rahatlayan vicdanınız sayesinde hafifleyip yükseldiğinizi bile hissediyorsunuz…
Di mi ama ramazan gelmiş, içimizde hoş sevinçler, evimizde bir bereket, dilimizde hoş sözler, bir huzur bir hafiflik ki sormayın… Allah bu ayalara bu günlere tekrar kavuştursun hepimizi sevgiyle….
küsss
aslinda ne biliyor musunuz.. birçok kez yaşadim ve gördüm ki, acilarinizi belki de hatalarinizi anlattiğinizda 1-0 yeniksiniz demektir. yani öyle oluyor ki, en küçük bir şeyde o yaşadiklarinizdan ötürü size anormal muamelesi yapilabiliyor, hani belki anlatmasaniz kendinizi ve yine ayni tepkiyi verseniz daha insani karşilanacak halleriniz.. onun için içimizde parlatalim derim acziyetlerimizi, hatalarimizi, yaralarimizi.. oysa bilmezler ki insani yaşadiklari değil, o yaşadiklarini neye dayandirdiğidir anormal kilan.. Allah'tan geldiğine kalben iman duyan neden yaşadiklarindan dolayi garipleşsin.. laf işte:)
ütü yaparken, misafir ağirlarken ve dahi tüm işlerinizde kolayliklar diliyorum:) Allah yar ve yardimciniz olsun..
Kırılan bir vazonun tamir tekniğinden yola çıkılarak, kırgınlık ve üzüntülerimizi kamufle etmek yerine onlarla yüzleşip, olabildiğince insanın kendisiyle barışık yaşamasının mükemmel bir örneğiydi yazınız.
Bu bağlamda sizi kutluyorum ve yazınızın altına imzamı atıyorum. Yerden göğe kadar haklısınız..
Tebrik ve sevgilerimle hayırlı ramazanlar dilerim..
Hicran Aydın Akçakaya
ben de size hayırlı ramazanlar diliyorum
sevgiyle...
Öncelikle Hayırlı Ramazanlar Hicran Hanımcığım...
Ne güzel, anlamlı bir yazı bu güne dair.İnsanın sırtında ağır bir yük oluyor zamanla kızgınlıkları, küskünlükleri, kinleri. O yükü silkeleyip ilerlemeli bence de; kendi ruh sağlığımız açısından. Ama belirttiğiniz üzere başımıza gelen negatiflikte affetsek bile sebep olan herkesi, herşeyi veya kendimizi asla unutmamalıyız bu olayın asıl nedenini ve önlem almalıyız tekrarını yaşamamak için.
Japonlar'ın kastetmek istedikleri nedir çok emin değilim ama bu sanatla;
İnsan yaşamı mutluluklarıyla, acılarıyla iç içe. İkisi varsa hayatımızda insanız. Ve insan olmak insan olarak kalabilmek için iki sonuçla da yaşamayı öğrenmek zorundayız. Hatalarımızın yüzüne ne kadar sık bakarsak o kadar az yanlış yaparız belki de kimbilir ... Ya da hatalarımızı sevmeye şartlandırırsak kendimizi hatasız yaptığımız şeylerle daha çok gurur duyarız.
Teşekkürler yazı için kendime getirdi.
Saygı ve sevgilerimle
Hicran Aydın Akçakaya
Halbuki hata yapmamış olsaydık belki de başarıya hiç ulaşamayacaktık.
Ne güzel söylemişsiniz;
Hatalarımızı sevmeye şartlandırırsak kendimizi hatasız yaptığımız şeylerle daha çok gurur duyarız.
Çok teşekkür ediyorum hayırlı ramazanlar diliyor sevgiler yolluyorum...
İpekyildiz
İlk gün biraz zor ama Allah oruç tutanlara yardım etsin dedim bütün gün, bana da! :)))
Sevgiler
Hicran Aydın Akçakaya
Allah yardım ediyor, ilk günden başladım ben iftara misafir almaya… ve dün hiç oturmadım diyebilirim. Bahçe temizledim, çiçek suladım, bi dünya ütü yaptım, mutfağa girdim yemekleri hazırladım ve işlerim öyle rayında gitti ki rabbim kulunu hiç darda kor mu… sona doğru biraz susuzluk hissettim onun dışında her zamankinden daha mutlu dinç ve huzurluydum… Allah mübarek etsin ibadetlerimizi inşallah…
Sevgiler benden ...