Kavramak için görmek, görmek için de dikkatle bakmak gerek! - pitigrilli
Hicran Aydın Akçakaya
Hicran Aydın Akçakaya

KİNTSUGİ

Yorum

KİNTSUGİ

5

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

2038

Okunma

KİNTSUGİ

KİNTSUGİ


Ramazan geldi. Hoş geldi.


Birçoğumuzda tatlı bir telaş, günler öncesinden başlayan hazırlık, köşe bucak temizlik, alışveriş derken nihayet on bir ayın sultanı ramazana merhaba dedik. Büyüklerimizden hep duymuşuzdur; Allah bu günlere bu aylara tekrar kavuştursun diye. Ne güzel bir duadır, ne samimi bir ömür dileğidir o.

Aynı dilek ve dua ile merhaba.


Hepimiz zaman zaman kırmışızdır, bir bardağı, bir tabağı, bir çerçeve ya da bir vazoyu… Çoğu zaman da bu kırılan eşyaları ‘’Amannn boşver kırılan cam olsun, yeter ki canım sağ olsun.’’ diyerek hiç düşünmeden çöpe atıvermişizdir. Manevi bir değeri varsa ya da biraz yüklüce bir para ödeyip satın almışsak, parçaları eksiksiz toparlayıp yapıştırma yoluna gittiğimiz de olmuştur. Benim yaptığım gibi.


Geçen gün temizlik yaparken kitaplığın yanında duran, büyük oğlumun lisede iken boyadığı toprak vazoyu kırdım. Yüz, iki yüz yıllık antika bir vazo değildi ama benim için çok daha değerliydi. Oğlumun elleri, oğlumun zevki, oğlumun rengi demekti o vazo. Her fırça darbesinde onun hayalleri, onun emeği, onun sevgisi, onun hissettikleri gizliydi.


Yüksekçe bir yerden düşmediği için öyle tuzla buz olup, dağılmamıştı. Bu yüzden kırık parçaları sağlam bir tutkalla birleştirip vazoyu kurtarma şansım vardı. Hiç vakit kaybetmeden hızlı kuruyan etkili bir yapıştırıcı ile vazoyu tamir ettim ama yapıştırdığım yerler o kadar itina göstermeme rağmen illaki kendini belli ediyordu.


Ne yapabilirim diye internette küçük bir araştırma yaptım. Geri dönüşüm tasarımları, ahşap boyama, seramik boyama derken bir tasarım sayfasında çok ilginç ve ilginç olduğu kadar da manidar bir Japon sanatını keşfettim. Kintsugi veya kintsukuroi de denilen bu sanat kırılan seramiklerin altın, gümüş veya platin tozu karıştırılmış bir vernikle tamir edilmesi tekniğine dayanıyor. Japonca ’da Kin altın, tsugi birleştirmek, tsukuroi de tamir etmek anlamına geliyormuş.


Konuyla ilgili bir de video vardı. Kırılan objeler yapıştırıldıktan sonra yapıştırma izleri koyu renk bir hat çizgisi ile iyice belirginleştiriliyor ve bu çizgi parlak ışıltılı bir vernikle boyanıyor. Ortaya çıkan sonuç ise gerçekten de muhteşem. Objenin kırılmadan önceki halinden bile daha güzel diyebilirim. İşin asıl ilginç tarafı ise bu tekniğin ardında gizli olan felsefe. Bu felsefeye göre acılar ve kırıklıklar ne unutulmalı ne de gizlenmeli. Bilakis onlara değer verilmeli ve hatta imkân varsa burada olduğu gibi ışıltılı dokunuşlarla iyice gözler önüne serilmeli. Elin adamı acılarını bile güzelleştirmenin yolunu bulmuş bakar mısınız? Bu düşünce çok hoşuma gitti benim.



Bu felsefeyi hayatımıza taşıdığımızı düşünsenize? Ne muhteşem bir şey değil mi, insanın acılarını tamir edebilmesi, kırıklarını böylesine değerli dokunuşlarla iyileştirebilmesi, çerçeveye alır gibi hatalarına böylesine değer vermesi?


Biz hep acılarımızın bizi olgunlaştırdığını savunur, hatalarımızın, kalp kırıklıklarımızın bizi daha güçlü hale getirdiğini düşünür ama bunları nedense hep gizler, saklar, kendi kendimize bile itiraf etmekten çekinir ve pek dile getirmeyiz. Aman nolur duyulmasın, aman duyulursa rezil olurum, aman ayıptır, aman ne derler, aman kimse darılmasın diye her şeyi içimize atar kalbimizin gün be gün taşlaşmasına, katılaşmasına sebep oluruz. Kırdığımız bardak gibi bizi üzen, bize acı veren ne varsa bazen de süpürür atar, unutmaya çalışır, unutmak için kırıldığımız insanlardan uzaklaşır, sürekli bir arada yaşamak zorunda isek de camdan bir duvar öreriz aramıza.


Aslında bütün o kırılmışlıklar, yanılgılar, üzüntüler değil midir bugünkü halimizi daha değerli kılan, bizi biz yapan?


Öyleyse hadi gelin bu mübarek ayda bir güzellik yapalım hem kendimize hem birbirimize. Kalplerimizi katılaştıran ne varsa; acı hatıralar, öfkeler, küskünlükler, kırgınlıklar, görmezden gelinen hatalar, başarısızlıklar, nefretler… Hepsini çıkarıp koyalım önümüzdeki masaya. Tamir edelim onları. Birbirimizin acılarına, hatalarına dokunalım ışıltılı dokunuşlarla, kırıklarımızı birleştirelim itina ile ve kucaklaşalım. Birbirimizi affedelim. Sevelim birbirimizi.


Altın tozumuz olmasa da sevginin o muhteşem ışıltısı var ya işte onu serpelim birbirimize ve parlatalım dünyamızı.


Hadi…



Hicran Aydın Akçakaya




tasarimhersey.com/kintsugi-kirilmis-parcalarin-sanati/

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kintsugi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kintsugi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KİNTSUGİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
levent taner
levent taner, @leventtaner
2.8.2017 17:22:59
İnsanlar, gökkuşağının yedi rengi varken nasıl ak kara şeklinde iki renge düşüyor ve ötekileştiriyor birbirlerini? Kendine yabancılaşmakla başlıyor tüm olumsuzluklar

Yunus Emre'nin "ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır" demesi misali

Fiziksel toksinleri bildiğimiz kadar ruhsal ve psikolojik zehri tanımıyor ve atamıyoruz dolayısıyla

Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket

Saygı ve selamlarımla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
7.6.2016 22:52:00

sanki benim için yazılmıştı,

karşımda Hicran Hanımla oturuyorum ve o bana bunları söylüyor gibiydi ve ben çok etkilendim yazıdan

çok teşekkür ederim bu değerli paylaşıma

nice güzel yazılarda buluşmak temennisi ile hayırlı ramazanlar

sevgiler


küsss
küsss, @kusss
7.6.2016 00:46:42
bir orkidem vardi, beyaz. geçen sene tam 27 çiçek birden verdi, her gören "aaa buna nasil bakiyorsun" falan.. ve ben ne zaman bi çiçeğe bakmasam o çiçek güzel büyür:) çiçeklerini dökünce budadim bunu, güya bakim yapiyorum, işte 'hangi çiçeğe el atsam kuruyor'un pratiğe dökülmüş hali gibi çiçek kurudu, öldü. atmaya kiyamadim yine de, balkonun bi köşesine koyuverdim. sonra birgün annem geldi bana, balkonda bu çiçeği görünce "aa kiziim, neden bunu böyle rüzgara attin, içeri al" dedi, "amaan anne, zaten öldü" demeye kalmadan oturma odasinin bi köşesine koydu. anne eli değince bir şeyler hep daha güzel mi olur ya da su-güneş işin sadece fasa fisosu mu bilmem... dün oturma odasinda otururken gözüme birden hiiç su vermediğim ve öldü diye nasilsa gölgede biraktiğim o orkideden miniminnacik ve taptazecik bir dal fişkirdiğini gördüm.. Allah'immm, bende bir mutluluk ki sormayin... öptüm öptüm defalarca, işte size bir mucize. onun azmine hayranim o ayri ama Allah yaşatacaksa senin bir damla suyun sadece bahane oluyor, ki bazen o bile olmuyor.

bunu niye anlattim. biliyorum çok alakasi yok ama sizinle sohbet etmek hoşuma gitti sanirim^^

yaziya gelirsek, çok sevdim bu yaziyi. zaten yine en az 'vefa' kadar samimi bulduğum için ben de altinda dökülüverdim ya... aslinda bana kalirsa biz kendi gerçeklerimizle ve yaşadiklarimizla barişiyoruz ama herkesi de kendimiz gibi biliyoruz belki, yani insanlar bizim yaşadiklarimizla barişamiyor.. yani bilmem bu sanat hayatta ne derece işlevsel olabilir...

amaan Ramazan gelmiş, içimizde hoş sevinçler. hayat onunla daha kolay gibi görünüyor:) sevgilerimle...

Dilek USTA
Dilek USTA, @dilek-usta
6.6.2016 22:46:19
10 puan verdi
Kırılan bir vazonun tamir tekniğinden yola çıkılarak, kırgınlık ve üzüntülerimizi kamufle etmek yerine onlarla yüzleşip, olabildiğince insanın kendisiyle barışık yaşamasının mükemmel bir örneğiydi yazınız.
Bu bağlamda sizi kutluyorum ve yazınızın altına imzamı atıyorum. Yerden göğe kadar haklısınız..
Tebrik ve sevgilerimle hayırlı ramazanlar dilerim..
Etkili Yorum
İpekyildiz
İpekyildiz, @ipekyildiz
6.6.2016 13:26:22

Öncelikle Hayırlı Ramazanlar Hicran Hanımcığım...

Ne güzel, anlamlı bir yazı bu güne dair.İnsanın sırtında ağır bir yük oluyor zamanla kızgınlıkları, küskünlükleri, kinleri. O yükü silkeleyip ilerlemeli bence de; kendi ruh sağlığımız açısından. Ama belirttiğiniz üzere başımıza gelen negatiflikte affetsek bile sebep olan herkesi, herşeyi veya kendimizi asla unutmamalıyız bu olayın asıl nedenini ve önlem almalıyız tekrarını yaşamamak için.

Japonlar'ın kastetmek istedikleri nedir çok emin değilim ama bu sanatla;
İnsan yaşamı mutluluklarıyla, acılarıyla iç içe. İkisi varsa hayatımızda insanız. Ve insan olmak insan olarak kalabilmek için iki sonuçla da yaşamayı öğrenmek zorundayız. Hatalarımızın yüzüne ne kadar sık bakarsak o kadar az yanlış yaparız belki de kimbilir ... Ya da hatalarımızı sevmeye şartlandırırsak kendimizi hatasız yaptığımız şeylerle daha çok gurur duyarız.


Teşekkürler yazı için kendime getirdi.

Saygı ve sevgilerimle

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.