27
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
6067
Okunma
Sokakta kalacak ölümüz bizim, başımıza bela dölümüz bizim.
Âşık Ruhsati
Güzel yurdumun güzel insanları:
Kıyafeti düzgün olmasa da yaşlı teyzemin kolunda kalın bir bilezik vardır. Bu yörelere göre değişir Trabzon. Akıtma, burgu diye adlandırılır. Ağır ve para yönünden de bayağı pahalıdır.
“Oooo bak sen teyzeme” diye takılırken hemen:
“Oğlum süs ve gösteriş için değil bu benim kefenliğim bununla cenazem ortada kalmasın kimseye yük olmayayım diye dişimden tırnağımdan artırarak bozdurdum der”
Yaşarken öleceğini bilen tek canlı insanoğludur.
Zamanımızda belediyelerin bu hassas konuya derinlemesine eğildiklerini görüyoruz sebep olanlardan Allah razı olsun. Eskiden defin işlemlerinden büyük rant sağlayanlar şimdi avuçlarını yalıyorlar.
1979 yılı Babam ağır hasta tüm aile Sivas’ta baş ucundayız. Zaman, zaman araladığı gözlerini bizlere dikerken bakışlarıyla hepimize öğüt veriyordu. Sesi duyulmuyor, dudakları kıpırdıyordu.
“Sakın samimiyetinizi bozmayın, birbirinizi sevin, sayın ben ölünce mal kavgası yapmayın ananızı hoş tutun”.
Altı kardeş her dediğini onaylıyor.
Başımızla tamam baba sen rahat ol der gibi tasdikli yorduk.
Sabaha karşı vefat etti.
Ev figan, taziyeye gelen dostlar akrabalarla cenazesini kaldırdık.
Ev dolup, dolup taşıyor.
Bizim ellerin has adetleridir.
Babamın her daim gittiği yerleri öğrendik üç oğul Taş han çarşının arkasındaki kara dayının kahvehane sindeyiz.
Bize yakınlık gösterdiler. Oturup çay içiyoruz ailenin sözcüsü olarak ben Karadayı ile konuşuyorum. Tüm kahvedekiler pür dikkat dinlemede:
“Bak amca bizler Necmettin beyin oğullarıyız.
Öğrendik ki babam hep buraya gelirmiş.
Acaba herhangi birisine borcu var mı varsa ödemeye geldik. Birde haklarının helal etmesini duymak istiyoruz.
Lafımı bitirmeden
“ Ne diyorsun oğul ne borcu rahmetlinin ben dahil herkesten alacağı var”
“Öyleyse siz helallik alın aldığınız borcunuzu ödeyin.
Bakalım içinizden kaç kişi vicdanının sesini duyacak.”
Etraf buz gibi, bize bakan yüzler gerilmiş, duyamadığımız mırıltılar başlamıştı.
Ağabeyim müsaade istedi alil acele kahvehaneyi terk ettik.
“Tacettin konuya biraz sert girdin. Bence çok gereksizdi.”
“Abi tamamda haksız mıyım babam hepsine para vermiş.
Biz varsa borcunu ödemeye gidiyoruz.
Onlardan hiçbir ses yok.”
Akşam eve taziyeye gelenler arasında bir tek kahvehanenin garsonu vardı. Elinde tutuğu zarfı bana verirken:
“Amcama borcumu getirdim. Siz oradayken henüz yevmiyemi almamıştım. Şimdi aldım lütfen kabul edin.”
Zarfı açıp içindekileri saydım. Seksen beş lira vardı. Cebimden elli lira çıkarıp verdiği paraya ekleyerek kendisine geri verdim. Almamak için direndi ısrarla cebine koydum.
Garsona hepimiz hayran kalmıştık.
Mal kavgası olmadı. Altı kardeş anamıza çok iyi baktık. Anam her yıl çocuklarında ikişer ay kaldı. Herkes imkanlarını içten sundu. En mutlu anında bile keşke herifim sağ olsaydı da bana yine kızsaydı der babamıza hasretini dile getirirdi.
Ne zaman bir cenazeye gitsem kendime hep şunu sorarım? Hocanın ikazı ile merhuma hakkımızı helal ediyoruz da merhum da içimizdeki birinden alacağı varsa acaba helal ediyor mu?