- 556 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNEM NERDESİN
ANNEM NERDESİN
Merhaba arkadaşlar,
Benim adım miraç. Bu yazıyı yazmamdaki amaç yıllaradır içimde tuttuğum ve atamadığım bir şeyi sizinle paylaşmak. Sizden başka kendime yakın hissedebileceğim, duygularıma ortak olabilecek kimsem yok. Rahatsızlık verirsem kusuruma bakmayın. Artık yıllardır içimi kemiren bu şeyi sizinle paylaşmak istiyorum
13 Nisan 1998 yılı Pazartesi günü sabahı babamın ve ağabeyimin hıçkırıklarıyla, feryatlarıyla güne merhaba (!) dedim. Ne olduğunu bile anlayamadım. Her sabah kalkıp elimi yüzümü yıkar, annemin hazırladığı nefis kahvaltı sofrasıyla güne merhaba derdim ama bu sabah kahvaltı sofrası yarımdı. Daha tam hazırlanmamıştı. Evin içinde döndüm dolaştım. Ağabeyimin, babamın sesleri kulağımın içinde çınlıyor kulağımı acıtıyordu. Fakat ben nerde olduklarını bir türlü göremedim. Seslendim anneciğim, babacığım, ağabeyim diye ama hiçbiri bana ne ses ettiler ne de bir seda. Sonra bir hışımla panik içerisinde hazırlandım. Her sabah saçlarımı annem tarar okula gönderirdi. Fakat bugün saçlarımda taranmadı. Kendimce bir şeyler yapıp kapının önüne çıktım. Kapımızın önünde çok güzel bir bahçemiz var. Bahçemizin içinde çeşit çeşit ağaçlar, her ağaçta farklı farklı birbirinden tatlı meyvelerimiz vardı. Bu bahçeyi geçtikten sonra anca bahçe kapısına ulaşabilirdiniz. Bahçemizde birde kelepir adında yaşı bayağı ilerlemiş birde köpeğimiz vardı. Bu adı ona babam ve ben koymuştuk. O da her sabah ki gibi gelip üzerime atlayıp okula uğurlamadı beni. Ne olduğunu daha anlayamamıştım. Ağaçlarımızın yanından geçtim ve babamın ve ağabeyimin feryatlar içerisinde neden bağırdıklarına kendi gözlerimle şahit olmuştum. Önce gözlerimin içinde bir yanma oluştu ve sonrada gözlerimin içini sular kapladı. Hakim olamadım durduramadım ve gözümden akmaya bardaktan boşalırcasına akmaya başladılar. Önce inanmak istemedim. İnkar ettim. Babama sordum ağabeyime sordum ama istediğim cevabı alamamıştım. Sonra artık onlar gibi annemin kanlar içindeki başı ve hemen başının yanı başındaki kanlı sivri taşı bende kabullendim. Anneme seslendim. Annem uyanmıyordu. Babama “ baba annemi uyandırsana bizi bırakıp gitmesin diyordum” o da elleriyle başımdan beni tutup sımsıkı göğsüne bastırıyordu. Ve artık annem bizim ailemizdeki yerini terk etmişti. İstemeden gitmişti belki, istemeden bırakmıştı bizi ama artık annem yoktu. Bu durumu ben tam 10 yıldır içimde saklıyorum.
Ve bugün 13 Nisan 2008 yılı Çarşamba günü annemin yokluğunun onuncu yılı ve ben hala onu o haliyle, yerdeki kanlı haliyle gözümün önünde tutuyorum. Annemi en son görüşümdü çünkü o. Bu yazıyı okuyan herkese de bir çift sözüm var. Anneniz yanınızdayken kıymetini bilin. Yokken kıymet bilmek onu geri getirmiyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.