3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
691
Okunma
Adnan Menderes Üniversitesi’nde "profesör" unvanıyla görevini sürdüren bir şahsın, haddini aşarak yazmış olduğu birkaç cümlelik paragraf, aklı başında olanların anlayabileceği türden bir isyandır.
Türk düşmanlığıyla yetiştirilmiş ve bu kinle büyümüş olduğu çok açık olan, Türk mü Rum mu anlayamadığımız sözde profesörün yazmış oldukları şu şekildedir:
"Bugün muhteşem bir uygarlık olan Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’in barbar ve bağnaz bir kabile tarafından işgalinin yıldönümü."
Bu Türk nefretiyle dolu cümlelerin sahibi olan şahıs, mümkün olduğunca vurgu yapmaya çalıştığımız, Türk düşmanlarının üniversitelerde sayısal çoğunluğa ulaşması meselesinin ne denli mühim bir mevzu olduğunun büyük delillerinden biridir.
Tarihin gördüğü en zeki komutanlardan biri olan Fatih’in ve onun şanlı ordusunun bu büyük fethine kin kusan "son Konstantin’in" üniversiteden atılıp atılmayacağını bilmiyoruz.
Lakin bu son Konstantin öyle bir cehaletin içindeki, herhangi barbar bir kabilenin fethettiği yeri 563 sene boyunca elinde tuttuğunun görülmediğini dahi bilmiyor.
Bu cahilliğiyle değil üniversitenin, ilkokulların bile önünden geçemeyecek olan birini üniversitede nasıl tutuyorlar, anlamak mümkün değil.
Neden atılması gerektiğini hala idrak edememiş kişiler varsa, son Konstantin’in yazdıklarına bir daha göz atsınlar. Orada görecekler ki, tarihin içinden çıkardığımızda tarihin kalmayacağı Türk milletine açık açık barbar ve bağnaz gibi aşağılayıcı ifadelerle hakaret etmiştir son Konstantin.
Her seferinde barıştan, kardeşlikten, halkların birliğinden bahseden kızıllar ise bu ifadelere karşı pek bir sessiz. İş Türk’e geldiği zaman içlerinden Deli Petro çıkan kızıllar, elbetteki kendileriyle aynı kin ve nefrette olan bir profesörü anlayışla karşılayacaklardır.
Biliyoruz ki, Türk milletine karşı yapılmış olan bu alçakça hakaretin bedeli ağır olur. Tarihte kan kusan ataları gibi bu son Konstantin de gerektiği muammeleyi görecektir.
Dileriz ki bu utanç sebebi sözde profesör, üniversitenin yetkili şahıslarının çabasıyla atılarak, devletin ise şefkat tokadını yiyerek hak ettiği muammeleyi görür.
Aksi halde iş, sabrı tükenmiş bir millete kalacaktır ki, Türk milleti işte o zaman bu Rum tohumuna barbarlar gibi yaklaşacak ve belkide barbarların dahi yapmadığını yapacaktır.