- 854 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
sevdana talibim ( çocukluk)
En son 12 yaşındaki halimle hatırlıyorum. Köşeli kasketi, elinde taş tespihi, pala bıyıkları olmadan da heybetliydi babam. Düzenli bir işi yoktu. Çocuk aklımla çalışmak için uzaklara gidişine anlam veremez, ağlardım arkasından. O çok sevdiğim mavi bisikleti alamamış olsa da, her gelişi bayramdı bana. Gelişleri uzun aralıklarla olur, fazla kalmazdı. Beklemek zorundaydım, telden arabalar yapıp birlikte oynamak,sazı eline alıp türküler söyleyişini sessizce dinleye bilmek için. Maviyi babamın gözlerinde sevdim. Çalışmak için uzaklara gitmeler nedendi? Birlikte telden arabalar yapmak varken... Her şeye rağmen çocukluğumun en güzel dönemi, babamın da son gidişi..
Babamın sonsuz vedasından sonra çok geçmeden bana koca bir şehirmiş gibi gelen köyümden ayrılmak zorundaydık. Üç gün önce yaptığım havuçtan burnu olan, üşüsem de çıkartıp boynuna doladığım atkımla, erimemiş hala duruyordu kardan adamım. Yola çıkma vaktiydi, vedalarla erken tanıştım. Olabildiğince gerekli ve az yükümüz olmalıydı. Kar yağmasa da fazlaca soğuğu hissettiğim bu sabah, hayallerimi, atkımı almadan veda ettim çocukluğuma. 12 yaşında büyümek zorunda kalmak ne zor şeydi. Koca adam olarak girmiştim anneannemin taraklı aynaları, ahşap oymalı koltukları olmayan, hasırların üzerinde oturduğu evine.
Sabahı müjdeleyecek olan gecenin ilk saatleriydi. Ne annem ne de anneannem, tek kelime bile etmeden bitirmiştik akşam yemeğini. Babamın gidişinin ardından iştememişti amcam, kira vermeden oturduğumuz evinde kalmamızı, zaten annem de tek başına ne yapacaktı? Yorgundum, uykunun kollarına atmak istiyordum kendimi. Yerleşmem de uzun sürmedi, kısacık kalmış kurşun kalemim, kapsız birkaç kitap, defter, yarısı olmayan silgimle. Beyaz yakalı siyah önlüğümü baş ucuma astım. Sabaha kadar bir türlü, kendimi bırakmak istediğim uyku kollarını bana açmadı. Yerimi yadırgamış olmam imkansız, ilk defa geldiğim ev değildi. Bayramlarda gönlümce vakit geçirdiğim, anneannemin verdiği harçlıklarla kızkaçıran alıp, kapının önünde kızları korkuttuğum, hiç tanımadığım dedemin resmini elime alıp saatlerce anneanneme dedemi anlattırdığım yerdi. Neden tavanda sabit bir yerde, öylece açık kapanmıyordu gözlerim? Oysa yatağım, delicesine koşturup terlediğim,annemin hasta olmayayım diye üzerimi değiştirip yatırdıktan sonra en güzel rüyalara daldığım yataktı. Bu defa bayram değil, gelişimizde farklıydı. Ben büyümüştüm çocukluğuma doyamadan ve büyük hayallerim vardı. Belki yarın daha büyük hayaller kurup yine uyuyamam.
Yıllar sonra anladım: İnsanların birbirini sever görünüp, açıklarının peşinde koştuğu, bana kocaman bir şehirmiş gibi gelen, bir şehrin mahallesinden daha küçük olduğu; arkadaşımın bisikletiyle uzun bir yolculuk yaptığımı sandığım evimizin önündeki yokuşun, sadece on adımda bittiği bir yer olduğunu 12 yaşında terk ettiğim köyün.
büyüsem de bu köyde değişmeyen tek şey hayallerim... Ayrılırken kapısını sıkıca kilitlediğimiz, duvarları çökmüş, köhne diyebileceğim kömürlükte, öylece duruyor, olmayan mavi bisikletim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.