- 1485 Okunma
- 10 Yorum
- 4 Beğeni
VE YARGILANDI MASUMİYET
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Haşmet mah, diye seslendi vakur bir yadsımazlıkla ve paye verdi ahvaline hükümranlığında kırık tümcelerin ve derken soluklandı soluk düşlerin efendisi.
Esefle kınadı kimi oysaki çoğunun umurunda bile değildi.
Kırıldı ortasından tam ikiye: cenap sorular bulandı kana ve yargılandı masumiyet.
Tekelindeydi kötülük kiminin hele ki vurdumduymaz seyrinde âlemin, kınındaki kılıcı çekti şövalye ve yüzü suyu hürmetine rahmet bildiği engebelerin doldurdu haznesini yüksünmeden yine de tahakkuk etti gölgeler onca kırılgan nameleri görmezden gelip.
Anlıktı oysa aşk, anlıktı öfke ama sonsuzdu ölüm doğmayacağını bildiği yeni günü çok geride bırakırken kekremsi bir tat kaldı damağında şehvetin. Anlamını yitirmiş sözcükler ermeden kerevetine rahvan ve yorgun zaman biledi en derinden ve keskin bir nakaratla savurdu öfkesini bilinmezlik esir almışken son bir hutbe okudu melekler hele ki doğurgan ve buyurgan insanoğlu çekmişken resti yenilendi tabiat ansız bir tedirginlikle devinip de deviremediği metaneti sırra kadem bastı.
Hoştu nüans, kırılgandı Tanrı, yüzsüzdü insanoğlu ve ölü doğdu çocuklar insan olmanın yolu yordamı vardı da onlar mı çözememişti?
Yine de son bir şans tanındı ne de olsa istikbal yürekte saklıydı ama payidar cümleler koyamadı noktayı, soramadı neden diye her nasılsa o hülasa yadsımazlıkta saklıydı gizem bir bilinmeze son verirken bilindik bir cümle ile asıldı darağacına eylemsiz özneler.
Aykırı ülkelerden geldi saçmaların saçmaladığı ve yaraladığı masum yürekler.
Çatık kaşları ile selama durdu melek, yaratılarının coşkusuna kapılan yüzü olmayan ve her nasılsa hiçlikle yoğrulmayı mazeret beyan eden yüzsüz ve işveli o düşkün kadınlar.
Sarpa saran hayatlar kıyama durdu ki serkeş bir coğrafyanın en batık ve üzünç yüklü hikâyesiydi; adsız imgeler kadar seğirtken, soysuz düşman kadar münafık ve her imlecin kıskacında nöbete duran o ruhani coşkunun sebeplendiği utanç zerrecikleri.
Öylesine bir günde öykündüm ve safça düştü aşka kara melek.
Gıybeti bol bir akşamın en hüzünlü sağdıcıydım ve kulesi yıkık bir yüreğin tek algısıydı aşk. Aşk, aşk olalı asla darbelere maruz kalmadı, desem yalan olur. Darbelerden darbe beğenen en batıl itikadıydı aşka maruz bir hükümden cezaya çarptırılmak kadar tehlikeli ve bir o kadar bariz.
İmleçlerin tezahüratına mademki yenik düşmüştü/m ve mademki esefle kınanmıştı/m, yalnızlık tekelimdeydi yine de kırık bir tekeri marifet bilmiş, hükümranlığında hüznün, dirayeti sınanmış.
Gölgeli ve münafık edimlerle yol almaksa payıma düşen ve mademki bilfiil maruz kalacaktım gölgelere, hangi beyanatımı hak görecekti Tanrı?
Bir daldan diğerine konmaksa asli görevim, kırık bir miladı mı dal bilecektim de yeni baştan başlayacaktım, hayatın üretkenliğinde en doğurgan yoksunluk iken sırtıma binen…
Külliyen yalan bir sevdadan arda kalan ve en büyük hezeyanı yaşamama sebebiyet veren: Kimileyin, demek kadar aciz bir yüksünlük kadar da kıymete binen.
Sırça köşkün çatısı uçmuştu nicedir, sırık gölgeleri korkuluk bellemiş tarla bekçileri, nadir bir varlığın haznesinde çoğaldım belki de eksildim.
Öksüz darbelerden arda kalan hırpani bir teselli belli ki muvaffak olmaktansa hezimet yüklü iklimlerde tevafukun dokunuşunda, en izbede saklı tuttuğum dipsiz sarnıcın yeknesak ve kaygan o ucube sanrı yüklü bilinmezliğine düşmüşken yolum yine başımı her arkaya savuruşumda, tehdit yüklü bir imin seferberlik çağrısını duymazdan gelmek kadar nifak sokan nefret tohumlarını ayaklarımın altında canhıraş hayata tutunma telaşını görmezden gelmem.
En kolayını seçmek mi zor addedilen?
Sevgiye tenezzül etmeyip nefretin sancağında dalgalanan hicap yüklü haykırışlar…
Davlumbazı ölüm çığlıklarının buharına yenik düşen.
Kara meleğin istilası belli ki yorgun ruhların telaffuz ettiği o tekil cümle:
‘’Ya sev ya terk et!’’
Terk-i diyar etmenin de ötesinde benliğimin yorgun düştüğü bitimsiz bir muhabere.
Sevgi katsayısını inanılmaz bir korelâsyona denk düşüren nifak tohumlarından haz eden ne çok ibare:
Sonsuzun imgesinde, yalının gölgesinde ve görünmezi teğet geçen bakir bir sancı ki kıyama duran sefil yorgunluğum kadar da töhmet altında kalmayı bertaraf edemez bir sancıya denk düşüp yine aşkın pervazında nöbete durmak koca bir ömür…
Tezahürü belli ki ıssızlığa kurban verdiğim sefil tümcelerimin.
Yansıyan bir zehri teneffüs etmektense soluduğum o uzun hutbede yine devindiğim ömrün mabet bildiğim bucağında sevgi yüklü bir buluta uzanmışken sere serpe.
Densiz bir kıyımda pek de rağbet etmediğim bir söylencede adımı haykıran bir rüzgâra denk düştüm madem.
Ve mademki yanılgı yüklü bir ömrü hibe ettim kaderin bayrağını sallandırdığı sancakta.
Olası şıkları da görmezden gelmenin verdiği o rehavet kadar da kaygıları bertaraf edemezken…
Kerrat cetvelini unuttum unutalı, salkım saçak rakamlara paye vermeyi de tehir ettim ne de olsa evdeki hesap gönlün planlarına pek de rağbet etmemekte.
Manifestosu mu yoksa yenilgi bildirgemin sağ alt köşesine attığım parafın en soluk imi iken adımın baş harfi?
Gülmelerden ibaret hıçkırıkların silsilesinde devraldığım bir nöbet ki kulaç açtığımdan ibaret olmasa da, sarkaç gidip gelirken sığ ve engin kıyılara rehin verdiğim aşkı ve umudu bertaraf etmenin de ötesinde görmezden gelen oncası.
Gönüllü doğmasam da gönüllü bildiğim o rütbem es kaza bir gölgenin tezahüratı kadar da sıdkı sıyrılmış.
Gömdüklerimden ziyade geride kalanların ölüme teğet geçen varlıkları kadar korumakla mükellef olduğum.
Öngörüsüne sığdırdığım zaman ve mekân özürlü düşlerimin kayıp kıtalarında sergüzeşt ve gönüllü o gömülü yalnızlığımın perde arkasına yığdığım bir gölgenin uzantısı belki de serkeş tınısı yüreğin, çalakalem yaşadığım şu münafık dünyanın hangi yakası ise kaybolduğum; o rahvan yürek kadar tecellisi zifiri karanlık metruk bir ağacın köküne sarıp sarmalandığım hatta kaybolduğum sarmalında…
Varsıl tüm hidayeti yine kaptırdım düş öncesi tınısı iken en detone o bağnaz melodi, çığırtkan bir çalgıcının nefesinde can bulan.
Hiçbir tınıya tekabül etmeyen devingen bir melodinin sıra dışı çalınmışlığında, çalıntı bir makamın o serkeş yoksunluğu iken mağlup olduğum.
Ansız tüketilmişliklerin çeperindeki çapak yüklü bağnaz kurgular tecelli ettikçe, sakındığım bir düş yarası şu yerli yersiz serzenişime mihrap olmuş iken kavuşamadığım kapısı gök kubbenin: Kâh geçirgen bir yalıtılmışlıkta vuku bulan kâh kopuk bir kaygı tezahür ettikçe, kayıp imgeler bir ışıldakmışçasına muaf tutulduğum o revnak gölgeler: Alabildiğine kayıtsız ve muğlâk bir yaratının gölgelenmiş imgelemine yüklediğim anlamsızlıkta saklı tuttuğum ne çok can kırığı…
Sırıtık mizacı evrenin hele ki boyutsuzluğuna rest çeken münafık bir düşün ötelenmiş ve örselenmiş beyanatına tabi tuttuğum ne çok tutarsız tümce: Belki bir milat belki nihai dokunuşu Yaratıcının ve her edimimde saklı tuttuğum düş baz ve muhalif hayallerim; seğirttiğim tüm olası gölgelere şart koşmuşken varlıksız yoksunluğum kadar hicap yüklü belki de bir dış mihrak kadar yalıtılmışlığımın tezahürüne yansıyan bir ışık huzmesi.
An’ı revnak, dünü kayıp ve anlamsızlık yüklü türlü anlam yoksunu yetilerim çaldıkça benden ve çalındıkça ölü düşler. Ergen belki de çocuk yanım yine de büyümenin dayanılmaz ağırlığı. Rücu etmek aslına üstelik vakur bir dokunuş ile yüklendiğim, soyutlandığım gök kubbenin varamadığım pervazında, nöbete durmuşken önce aşka sonra ölüme.
Ölümsüzlüğün sarkacında kayıp giden yine ölüme koşullanmış bir evrenin tuş olmuş hangi yengisi ise ardı ardına diktiğim umut zerrecikleri, boyları devingen ruhuma teğet geçercesine sorgulanmaktan geri duramayıp sorguladığım ölümün pervasızlığı kadar söz geçmezken kadere.
Gölge yetiler tüm duyarsızlığın hicap yüklü koşullanmışlığında ve yeniden adımlamak kadar tahakkümperver dokunuşuna evrenin bir bakıma ihsanı insanın varlığını teminat altına almışken.
Değerli Seçki Kuruluna ve gönül dostlarıma en içten teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum efendim.
İyi ki varsınız.
Sevgiler, selam ve saygılarımla...
YORUMLAR
kendinize has üslubunuzla, yine mükemmeli ortaya koymuşsunuz
yürekten kutlarım gün başarınızı Gülüm Hanım
sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
yüreğiniz dert görmesin.
sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için.
selamlarımla...
sami biberoğulları
Öncelikle günün yazısını ve yazarını can-ı gönülden kutluyorum.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her şair ve yazarın da edebi bir üslubu, bir tarzı olması gayet tabiidir.
Pek çok değerli arkadaşın da belirttiği gibi gerçekten de oldukça güçlü bir kaleminiz var. Ancak Nazik Hanımın işaret ettiği eleştiriye ben de katılıyorum ki daha önce de ifade etmiştim bunu.
Sizin yazılarınız okurken zaman zaman Shakaspeare'i okuyormuşum gibi geliyor. Oldukça ağdalı bir dil ve sürekli devrik , uzun cümleler....
Ancak ve ancak saçını sakalını edebiyat ilmiyle ağartmış olan insanların anlayabileceği bir tarz.
Bunu bir fıkra ile ifade edeyim:
Sarıklı hoca medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:
-"Susadım hocam!"
Hoca sinirlenmiş:
-"Öyle denmez... Derûnum âteş-i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb-ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskîn-i âteş ve bu sûret ile iktisâb- ı ferâh-ı bî-şumâr eylemeliyim... demeliydin... Cahiller gibi susadım, demek olur mu?"
Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş...
Genç molla hemen parmağını kaldırmış:
"Ey hâce-i bî-misâl, v'ey üstâd-ı zî-kemâl, bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl eyler ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş'âl eylemiştir."
Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır:
-"Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!"
Genç molla da:
-"Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?"
Yani demem o ki '' Hocam sarığınız tutuştu'' Demek ve herkesin zorlanmadan ne demek istediğinizi anlamasını sağlamak varken niçin daha zor yollarla anlatıyoruz bunu?
Ha, yanlış anlamayın. Bu haliyle de oldukça güzel yazdıklarınız ama kendi hesabıma yorucu diyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Yalın bir ifade kullanmayı ben de isterdim gelin görün ki; ifşa edeceklerimi bu şekilde dile getiremem.
Yalın bir hayatım olsaydı keşke ve keşke bu kadar çetrefilli bir yolculuk yaşamasaydım.
Hayat benim için neyse bire bir yazdıklarım da eşleşiyor YAŞADIĞIM ZORLUKLARLA.
Hiç bir şey göründüğü gibi değil ve yaşadıklarım yine sadece bana özel.
Ben yazmaya iten tek neden var: HAYATA BİR ŞEKİLDE TUTUNMALIYIM.
Yazmak mı yaşamak mı? İnanın ki ayırt edemiyorum çünkü yazmadığımda ölü bir hücreden tek farkım yok.
Avunmalıyım, kendimi avutmalıyım, bir şekilde insan sevgimi pay etmeliyim ulaşabildiğim her kim ise ve sevgili hocam: SİZLER EVET HER BİRİNİZ BENİM İÇİN O KADAR ÖZEL VE DEĞERLİSİNİZ Kİ.
Her şeyin çok çok ötesinde: SİZLERİ SEVİYORUM.
Benim için çok değerlisiniz.
Bu bağlamda sizlere sonsuz saygım var.
Ve düşünceleriniz baş tacım ama şu da bir gerçek ki; yazarken kaleme müdahale edemiyoum ola ki edeyim her şey arap saçına dönüyor.
ÇOK ÇOK ÇABALIYORUM SEVGİLİ HOCAM VE HER ANLAMDA.
Anlam bulmak, anlamlandırmak ve içimdeki düğümü çözmek asli vazifem.
Bir o kadar karışık kafam ve bir o kadar yorgun bir ruhum var.
Sonsuz saygılarımla değerli hocam.
Bu arayış ben yaşadığım sürece devam edecek Allah'ın izniyle.
Değerli şairem güne düşmüş harika eserini bütün içtenliğile kutlarım saygılar sunarım kalemin hep yazasın
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ederim değerli şairim.
yüreğiniz dert görmesin.
sonsuz selam ve saygılarımla...
sizlersiniz yazdıklarıma anlam ve güzellik katan yoksa ne ehemmiyeti kalırdı kifayetsiz kelimelerin...
İnşallah ve yine hep birlikte nicelerini paylaşmak adına benim de tek temennim.
Güçlü bir kalemin var..
Naif bir anlam hep.
Kutluyorum
Her daim seygiyle..
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ederim.
en iyi dileklerimle...
sevgiler yürek dolusu...
Böylesine gervefteki kaneviçeyi işler gibi yazıya ben ne yorum yapabilirim ki
kutlamaktan gayrı deyip canı gönülden tebrik ediyorum.
Benim anı dizisine gelin ==çaylar şirketten yemekler şevketten ==hesabı ağırlayayım sizi.
Saygılar sunuyorum zatı alinize..
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ediyorum tüm yüreğimle.
bu güzel dünyanın bir parçası olmak adına şükür ve mutluluk doluyum.
gerçek manada edebiyatın ve güzelliklerin ve de dostluğun buluştuğu çok naif bir dünya ve yine sizlersiniz ve de sizler sayesinde hayatım mana kazanmakta.
yazılarınızı ziyaret edeceğim elbette.
yüreğiniz, kaleminiz dert görmesin.
sonsuz selam ve saygılarımla değerli dost.
Gülüm Çamlısoy
çok çok teşekkür ediyorum.
sağ olun var olun değerli yazarım.
yüreğiniz dert görmesin.
sevgiler, selamlar dost yüreğinize...
İç dünya yazılarının karmaşık dili, yoğun bir anlatım dairesinde verilmiş sarmallanmış duygular
Şuuraltı öyle bir alem
Bir bakıma, bir buzulun su altındaki kısmı
Hatta belki de daha muazzam bir derinlik bekler bizleri
Edebiyatta örnekleri vardır da
Bir bakarsınız yazar, onlarca sayfa boyunca bir odayı anlatıyor, tasvir ediyor
Beraberinde odadaki ferdin bilinç akışı
Bu tip yazarları hayatınızın sıkıntılı bir evresinde okuyun önerilerine bile rastladım
Hani neşeliyken değil
Nihayet hanımefendi
Yine kıymetli varlığınızla sayfamızı taçlandırdığınızı gördüm
Güne bakan yüreği, emeği, kalemi, kelamı saygıyla selamlıyorum...
Gülüm Çamlısoy
Engin bir sunumu var duyguların ve akabinde düşünceler inanılmaz bir ivme ile yine bizlere eşlik ederken.
Tanımsız da öte yandan ama asılsız değil asla. Bu bağlamda yüzmek en derinde ve boğulmanın arefesinde nefes almak doya doya ve soluduğumuz hayat yine ellerimizden kayıp giderken zaman ansızın yakalarken an'ı...
Çok çok teşekkür ediyorum.
En iyi dileklerimle efendim.
Saygılar, selamlar yürek dolusu...
Yüreğiniz dert görmesin.
Gülüm Çamlısoy
Sağ olun var olun.
En içten sevgimle, sonsuz selam ve saygılarımla efendim...
Gülüm Çamlısoy
Sağ olun var olun.
Sonsuz selam ve saygılarımla...
Ömrünüz çok olsun.
Gülüm hanım, çok çok ilginç ve de gizemli yazılar yazıyorsunuz. teolojiyi, felsefeyi, yaşamın acımasızlığını, araya ilahiyatı daha neler neler katarak harmanlıyorsunuz, evrenin bilinmezliklerinin içine dalarak böylesi çok özgün ve de takdire şayan yazı ve yazılar çıkarıyorsunuz.
kelime dağarcığınızın zenginliği bir başka övgü konusu.
şiirsel yazılarınızla kaleminiz ve de algı gücünüz hiç bitmesin.
selam ve saygımla.
Gülüm Çamlısoy
Dipsiz bir kuyu ki hayatın gerçek dışı yansımaları ve bir o kadar gerçekleri ki kabul etme zorunluluğunda olduğum ve yine de değişime yönelik bir ivme ile adımlamaya çalışırken.
Çok çok teşekkür ediyorum değerli hocam zira aydınlık her dem yine varlığımızın uzantısında bize gereken en temel mefhum bu bağlamda sizler sayesinde anlam buluyor yazdıklarım ve adlandıramadıklarım yine nitelik kazanıyor.
Sonsuz selam ve saygılarımla efendim...
Ömrünüz çok olsun.