BAŞAK ŞİİR TARLASINDA
-Ya ne saf kadınsın sen; ben ölüyüm dedim sen de hemen inandın...
Halâ başın değmedi mi? Ölü olan sensin bikerem be nine.
-Nee neler söylüyorsun sen yine seni gidi kerata ölü benmişim hadi ordan.
-İnanki sensin ölü ben de senin bir yakınının ruhuyum...Hani rüyalarda kendimizi başka başka tanımadığımız yerlerde görürüz ya işte giden bizler değil gezen ruhlarımızdır; ruhlar özgürlüğü çok severler, fırsat buldukça beden kafesinden çıkar giderler...Aslında ölüm de aynı şekilde oluşur; önce ruh gider geriye cansız etleri birazdan çürüyecek cesetler kalır...
-Amanında neler bilirmiş neler bizim Başağımız...
Böyle bir sohbet sonrası biraz da beni kızdırıp şüpheye düşürerek sıvışmışdı korkusundan...
-Kim var orada?
-Anne benim
-Ne yapıyorsun orda bugün sabahtan beri yüzünü bile görmedim.
-Giyiniyorum arkadaşımın yaş gününe gideceğim birazdan anne.
-Arkadaşlarım arkadaşlarım, bir gün olsun annene de vakit ayırsan küser mi arkadaşların hıı?
-Kiminle gidiyorsun
-Dur hele bi gelirim; konuşuruz...
-Gene benim parfümü mü sürdün? İnsaf be dibine inmiş koca şişe.
-Anneee
-Başaak, vay hınzır seni sen misin gene? Vallahi senin canını çıkarır kızım..
Benim ayakkaplarımı giymişdi ayağına büyük geldiğinden öyle çok ses çıkarıyorduki mermer zeminde...Hem de iki de bir ayağını burkup düşüyordu.
Makyaj da yapmış sürmüş sürüştürmüş; kocaman bir kız olmuştu..
-O başındaki ne?
-Peruuk
-Bak bu izinsiz aldığın kaçıncı eşyam Başak yetti yani, en kızdığım şeyi yapıyorsun, benim en yakınım bile hiçbir şeyimi izinsiz almaz...Götür koy onu aldığın yere ve bu son olsun...
Açık tirşe yeşil gözlerini sulandırarak
-Ne olur tek bir geceliğine takayım bari
-Hayıır asla olmaz izinsiz aldığın için bu da sana ceza olsun...
Bu sefer kıvırmaya başladı birazdan beni mat edeceğini biliyor, yumşayacağımdan emin bir tavırla
-İzin aldım ya geçende sendeen
-Başak benden iki tane yok ben hatırlamıyorum izin falan verdiğimi zaten izin istesen de vermezdim daha ben kullanmadım...
Gelip boynuma sarıldı; öyle sevecen, öyle kırılgandı ki...
Davayı kazanmışdı hiç seslenmedim; bir sessizlik oldu aramızda.
-Çocuklar peruk takmaz hem sen kelmisin?
-Bir hışımla bana doğru geldi; elindeki bozuk paraları avucuma boşalttı.
-Bunlar ne?
-Para
-Ne parası nerden buldun bu paraları?
-Peruk için al hadi al
-Nerden buldun dedim?
-Sana ne canım, babamın ceketinin cebinden aldım
-Sen nasıl konuşuyorsun öyle benimle?
Sen böyle değildin sana neler olmuş görmeyeli, makyajlar süsler püsler
aferin aferin sana. Yeni arkadaşlar mı edindin? Bu küstah konuşmaları onlardan öğreniyorsun herhalde...
-Arkadaşımın birincisi sensin...
- Bak hele özürü kabahatinden büyük, bu sefer de hem hırsızlık yaptın hem de bana hakaret mi ediyorsun? Ellerin de dilin de cehennemde yanacak biliyormusun.
-Ama babam biliyor, her zaman bozuk para koyuyor aynı cebine ben ölmeden önceleri yaptığı gibi..
-Baban hırsızı yakalamak için tuzak hazırlıyor olmalı;
demek bu gün ölü olduğunu da kabul ediyorsun...
-İstemiyorsan gideyim teyze
Daha sorusuna cevap alamadan koşarak gitti..Biliyorum çok kalmaz gelir buralarda bir yerdedir...
Sonra daha bir kaç dakika geçmeden gelip boynuma öyle bir sarıldıki,
İkimiz de birbirimize hem sıkı sıkı sarıldık hem de sulu gözlü bir çocuk ve ihtiyar kadın hem ağladık hem güldük...
Benim de bu günlerde hey heylerim üstümde olacak ki çok sevdiğim bu yavrucuğa haşin davranıyordum, biliyordum bana misliyle geri dönecekdi..Başaktan mı hayır kendi kendimi yiyip bitireceğimi bal gibi biliyordum...
-Ne pişirdin bu gün?
-Kıymalı sebzeli pirinç çorbası.
-Onu bi kalem geç
-Niye
-Ondan içtim şu meşhur çorbandan
Hem konuşuyor hem de mutfağa doğru gidiyorduk; sinsi bir gülümse vardı yüzünde.
-Hayırdır inşallah gene ne haltlar karıştırdın?
Yine beni kızdırmaya çalışıyordu ama başaramayacakdı.
Çorba tenceresinin kapağını açtığımda gözlerime inanamadım
-Hınzır seni bu çorba bitmiş daha tadına bakmamışdım, bi kazan çorbayı
tek başına nasıl yedin?
-Yahu arkadaşlarımı da getirdim
-Kimmiş arkadaşların?
-Özel misafirlerim vardı...
-Vay vay vay Başağın özel misafirleri de varmış da yazık ki tek bir çorba vardı; onca kişiye nasıl yetti?
-Canım evden de bi şeyler getirdim; kuru köfte falan yani..
-Ee kimler geldi?
-Cumhuriyeti kuran meclisi mebusan
Dönüp yüzüne baktım
Öylesine ciddi bir yüz ifadesiyle söylüyordu ki,
şaşırdım tıpkı üç otuzluk durmuş oturmuş yaşlı hatırı sayılır biri gibi.
Bozuntuya vermeyip sordum.
-Başka başka kim geldi?
- Bi de o
-O da kim?
-O işte söylesem kızarsın...
Başaaak sen benimle kafa mı buluyorsun?
Terliğimi fırlatıp arkasından koşdum; hem kıkır kıkır gülüyor hem de bağırıyordu
-Sana da iyilik yaramaz
-Niyeymiş o?
-Niye olacak aslında sevinmelisin, evin artık tarih sayfalarında olacak...
-Başaak sen ne iyi bir çocuksun demek o, o muhterem evime geldi ne şeref teşekkür ederim sana...Keşke ben varken getirseydin ya.
-Eee bizden memnun mu? Şimdi memnun değil dersin
-Amma safsın; herşeye hemen inanıyorsun, o nasıl gelsin?
-Sen geliyorsun ya
-Bunu öğren artık yalnız çocuklar gelebilir
-Başak doğru mu söylüyorsun ne kadar sevinmiştim
-Üzülme üzülme bu gece belki rüyana girebilir; sen iyi bi insansın nene.
-Bak hele gene nene diyor, kızdığımı sanıyorsun ama bilakis hoşuma gidiyor...
Komodinin üzerinden aldığı tarağımla saçlarımı taramaya başladı; çok güzeldi, çoktandır ruhuma böylesine dokunan olmamıştı...
Başak keşke ölmüş olmasaydı onunla ne güzel vakit geçirebilirdik birlikte...
O gitti ardından kapı çalındı; geri döndü sandım söylenerek kapıyı açmağa gittim...
Bitişik komşunun kızı idi
-Teyze hani bayrak al demiştin ya al bu da gazete...avucundaki parayı elime bırakmak istedi
-Hadi o da senin olsun çocuğum yabancılardan sakın kabul etme de biz çok yakın komşuyuz annenden sor bak izin aldım ondan
-Teşekkür ederim teyze; deminki çocuk kimdi
-Kim kim?
-Sizin evden çıkan kız
-Yanlış görmüşsün çocuğum diyip başını okşadığımda garip garip bakdı bana...
-Allah Allah neler oluyordu?
Gazetenin ekinde onun kocaman bir resmi vardı gülümseyen bir resmi...
-Teşekkürler Başak gece rüyama geleceğinden de eminm...
Yüksel Nimet Apel
30/Ekim/2009/Bodrum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.