- 2057 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KAMİL OĞUZ MANGIRCIKOĞLU HİKAYESİ - AY AKŞAMDAN IŞIKTIR/ YAYLALAR YAYLALAR -3-
Astsubay kıdemli başçavuş Deli Bedri ‘’ Alın bu angutu, bir güzel saçını sakalını kesin, akabinde hamama sokup bir güzel yıkayın da bir ihtimal biraz insana benzesin’’ Dediği anda Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu’nda şafak attı.
-Benim saçımı ve sakalımı kestirecek adamı henüz analar doğurmadı. Hele de beni hamama sokmak? Aklınızın ucundan bile geçirmeyin.
*****
-Ya Ahmet.Bi uslu dur be evladım. Bir uslu dur...İllallah ettirdin yahu.
Kafanız karışmasın. Ahmet benim yeni komşulardan birinin yedi yaşındaki veledi. Tam bir felaket. Bir nevi Kamil Oğuz’un küçüklük halleri. Bir de geveze ki sormayın.(O konuda da Kamil Oğuz’a benziyor.Sanırsınız aynı kanı taşıyorlar.) Akşama kadar ya annesini günde yirmi posta ‘Ah meeeeeeet’’ diye bağırtıyor ya da balkonda kedilere masallar anlatıyor. Yahu o değil de kediler de çocuğu öyle pür dikkat dinliyorlar ki şaşarsınız. Bildiğin sokak kedisi, konusu ninja kaplumbağaları olan bir masaldan ne anlar da böyle pür dikkat dinler o saçmasapan masalları, işte o hususu henüz çözemedim. Eşşek sıpasının yüzünden tüm konsantrasyonum bozuluyor.
Neyse...Okul vakti. Oh be, kafayı dinleyebileceğim biraz. Haydi oğlum Ahmet okuluna git. ‘’Oku da adam ol baban gibi, eşşek olma.’’ ( Bu cümle virgülün ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtıdır.)
******
Kaldığımız yerden devam edelim. Ahmet okuldan dönmeden bitirmem lazım. Aksi halde asla yazamam.
******
Kamil Oğuz resmen Deli Bedri’ye posta koyuyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu güne kadar görülmemiş bir şeydi.
Öfkeyle bağırdı Deli Bedri.
‘’Ulan bana bak.Seni çiğ çiğ yerim heeeri’’ Dedi ama dediği anda midesi bulandı. ‘’ Böyle bir nesneyi yemek mi? Allah korusun’’ Diye geçirdi içinden.Bu arada hemen belirtelim:’’ Heeeri’’ Amasya’ca bir kelime olup manası üzeride dil uzmanları hâla araştırma yapmaktadırlar.)
Bağırtı çağırtılar üzerine doktor binbaşı Siyami Yersek olay yerine geldi. Bedri komutan anında esas duruşa geçmiş, Kamil ise hiiiç oralı değildi.
Müşfik ve babacan bir edayla sordu binbaşı Siyami Yersek.
-Hayrola Bedri. Niçin bağırıyortun yine deli deli?
Bedri Komutan cevap verdi.
-Bu ib.. Pardon komutanım. Bu er saçını sakalını kestirtmiyor. Ayrıca banyo da etmezmiş.
Siyami Binbaşı şöyle bir baktı Kamil Oğuz’a
-Ten yıkanmak ittemiyor mutun evladım?
Kamil Oğuz saf saf cevap verdi:
-Sen kimsin bey amca? Niçin olaya maydonoz oluyorsun?
Siyami binbaşı yine aynı babacan tavrıyla cevap verdi.
-Ben doktor binbaşı Tiyami Yertek.
Yok klavye hatası değil. Binbaşı Siyami S harflerini söyleyemezdi.O yüzden kendi adını bile ‘’Tiyami’’olarak söylerdi.
Kamil Oğuz Deli Bedri’yi göstererk.
-Binbaşım bu herif benim saçımı sakalımı kestrip bir de üstüne üstlük banyoya sokmaya kalktı. Daha da önemlisi bana Nurten diye Nurettin’i kakalamaya çalıştı. Şikayetçiyim.
Deli Bedri , Kamil Oğuz’a ağız burun girmemek için kendini zor tutuyordu.Hani Siyami binbaşı orada olmasaydı anında dalacaktı ama Binbaşıyı kan tutuyordu. O bakımdan kendini frenledi. Hem üstün yanında böyle vahşet sahneleri yaşanamıyordu asker ocağında.
Siyami Binbaşı, Deli Bedri’ye döndü.
-Bedri, görmüyor mutun. Zavallı erde tik var.
Bedri komutan şaşırmıştı.
-Ama komutanım burası asker ocağı. Her er ve erbaşta var.
Siyami binbaşı esefle başını salladı.
-Ah Bedri ah. Çok iyi bir komutantın ama bazı şeyleri göremiyortun. Bu erin tiki azmış.
Bedri komutanda nihayet jeton düştü.
-Tabi yaaa. Bunu nasıl akıl edemedim. Haklısınız komutanım.
Kamil salak salak pinpon maçı seyreden seyirci gibi bir Siyami binbaşıya, bir Bedri komutana ‘’ Ne oluyor yahu?’’ Diye bakarken Siyami binbaşı devam etti.
-Eveeettt. Bu durumda ne yapacağını biliyortun elbette.
Bedri komutan kendinden emin cevap verdi.
-Elbette biliyorum komutanım.Şap.
Siyami binbaşı. ‘’Bravo’’ Diyerek göz kırptıktan sonra Bedri komutan ile KamilOğuz’u baş başa bıraktı.
Deli Bedri Kamil’e. ‘’ Vazgeçtim. Haydi gel sana bir yemek ısmarlayayım.Kanım ısındı birden sana’’ Diyerek Kamil’in koluna girdi.
Birlikte mutfağa gittiler. Bedri Komutan Mengenli Aşçı er Mengene Kazım’a ‘’ Oğlum doldur bakalım bu arkadaşa etin en yağlısından yemekleri’’ Dediği anda Mengene Kazım özel bir kazandan çıkardığı oldukça özel et parçalarını Kamil’in önüne koydu.Bu muhteşem yahniye tuz yerine şap konmuştu elbette.
Kamil etleri kemal-i iştiha ile midesine indirip üstüne yirmi porsiyon da diber dudağını gövdeye gönderdikten sonra minnet ve şükran ifadeleri ile Deli Bedri’ye döndü.
-Ayol çok teşekkür ederim hayatım.Muhteşem ikramınız beni fevkaladenin de fevkinde memnun ve mütehassis eyledi.
Bedri komutan tabii ki Kamildeki bu ani değişime şaşırmadı.Asker ocağında bu güne kadar kimleri memnun ve mütehassis eylememişti ki.
Neşeyle cevap verdi.
-Nasıl, beğendin mi yemeklerimizi?
Sağ elinin serçe parmağını kaldırmış vaziyette su içmekte olan Kamil,bardağı masaya usulca bırakıp bir peçete ile dudaklarındaki suyu aldıktan sonra nezaketle cevap verdi:
-Çok teşekkürler şeker şey...
Şeker şey mi? Anlaşılan Mengene Kazım şapı fazla karıştırmıştı. O değil de bu angut diğer eratın yanında da kendisine ‘’ Komutanım’’ yerine ‘’ Şeker şey’’ derse tüm karizması alt üst olabilirdi. En iyisi bir an önce bunun saçını sakalını kestirip güzel bir hamamdan geçirmeliydi. Sıcak hamamda belki normale dönerdi.
-Hımmm. Yemeklerimiz beğendiğine göre şimdi şu fazla kıllardan azade eyleyelim seni.Ne dersin?
Kamil ‘’ Hayhay koçum’’ Deyince Deli Bedri ‘’ Yahu bir yerlerde bir yanlış yaptık ama ne?’’ diye düşünmeye başladı.Öte taraftan Kamil’i saçının sakalının kesilmesine razı etmiş olması. Hele de hamama sokacak olması az buz başarı değildi. Tik meselesini halledeyim derken herif resmen yumoş olmuştu.
Önce Berber Barbar Kenan’ın önüne oturttu Kamil’i.
-Kenan ! Hanım ablayı..Pardon bu aslan kardeşimize güzel bir sir ağda çek bakalım.
Kamil atıldı.
-Saçlara perma istiyorum kuaför beyefendi.
Barbar Kenan anlamıştı. Anında koyun kırkar gibi kırktı Kamil’i. Daha sonra önüne bir Bülent Ersoy posteri koyarak ‘’ Bak bakalım nasıl olmuş?’’ Dedi. Aynada kendine baktığını zanneden Kamil övgü dolu gözlerle baktı Barbar’a
-Muhteşem olmuş. Hüsn-ü teveccühlerime mazhar oldunuz. Berhudar olasınız yavrum. Tevvab’ürrahim teala ve tekaddes hazretleri zât-ı âlinizden ziyadesiyle razı olsun.
Deli Bedri sevinsin mi üzülsün mü bilemiyordu. Herifin saçlarını kestirmişti ama huyu 360 derece değişmişti. Durum giderek vahim bir hal almaktaydı.
- Eveeettt.Şimdi de hamama gidiyoruz.
Kamil hiç itiraz etmeden Deli Bedri’nin koluna girdi ve birlikte hamama yöneldiler. Bedri komutan Kamil’i hamama sokar sokmaz ‘’ Bana nalbant Cumali’yi bulun. Acele buraya gelsin.’’ Diye emir verdi.
Bir iki saniye sonra Nalbant Cumali hamama girdi ve göbek taşına yatmış olan Kamil’e kese atmaya başladı. Fakat hayret verici bir durumla karşı karşıyaydılar. Cumali kese attıkça Kamil’in ‘’ Ayol yavaş nazik tenimi rencide ediyorsun’’ demesi değildi onları hayrete düşüren. Hayret edilecek şey Cumali kese attıkça Kamil’in santim santim incelmesiydi. Her kese atışta Kamil’in vücudundaki bir katman yok oluyor, adam resmen göz göre göre eriyip gidiyordu. Herif belli ki doğduğunda ebe tarafından yıkanmış,ondan sonra da su yüzü görmemişti.
Sonuç itibariyle 120 kilo olarak girdiği hamamdan 70 kilo olarak çıktı Kamil Oğuz. Net olarak 50 kilo fire vermişti.
Evet...Şimdi artık bir nebze de olsa insana benzeyen bu yaratığı bundan sonraki safhada askere benzetmeye gelmişti sıra. Bir an önce ona ‘’ Şekerim’’ yerine ‘’Komutanım’’ demeyi öğretmeliydi Deli Bedri. Ama daha önemli bir başka sorun vardı.
Kamilin tam karşısında durdu.
-Şimdi ben ne dersem sen de aynısını tekrarlayacaksın.
Kamil saf saf bakıyordu Deli Bedri’ye. Niyeti neydi acaba bu şeker şeyin?
Deli Bedri devam etti.
-Ben bir erkeğim... De bakayım. ‘’ Ben bir erkeğim’’
Kamil şuh bir kahkaha attı.
-Şekerim ben zaten erkeğim. Niçin ben bir erkeğim diyorum ki?
Deli Bedri saçını başını yolmaya başladı ( Kel kalmasının sebebi işte bu olaydır.)
-Şekerim yok. Komutanım diyeceksin.
Kamil yine nezaketle cevapladı.
-Ayol amma da taktın şu komutanım lafına. Peki öyle olsun hayatım.
Deli Bedri bir avuç daha yoldu saçlarından.
-Ayol da yok. Hayatım hiç yok.
Kamil işve ile cevapladı.
- Ay kız.Çok asabisin valla. Bu kadar asabiyetle fazla yaşamazsın sen.
‘’Ay kız mı?’’ Deli Bedri küplere bindi.
-Ay kız da yok ulan.
Kamil de kızmaya başlamıştı.
-Eeee sen de çok olmaya başladın ama. O yok bu yok. Asker miyim ulan ben?
Deli Bedri kalan üç tutam saçını da yolduktan sonra öfkeyle bağırdı.
-Ya ne sanıyordun hıyar! Askersin elbette.
Şapın etkisi yavaş yavaş azalmaya başlamıştı galiba ki Kamil tekrar eski haline dönmüş gibi cevap verdi.
-İyi anasını satayım. Sigorta yok, asgari geçim indirimi yok, daha önemlisi Nurten yok, neymiş asker mişiz. Yok arkadaş ben vazgeçtim bu işten. Eskişehir’e dönüyorum.
Bedri komutan kalan saçlarını da yolmak için elini kafasına attığı anda esefle kafasında artık saç denen bir nesne kalmadığını fark etti. Yıldırım ile şimşek arası bir hışımla ve de Türk’e has o meşhur işareti yaparak cevap verdi.
-Naaahhh gidersin. Burası asker ocağı. Ana kucağı değil.
Evet Bedri Komutan böyle demişti ama Kamil Oğuz normal biri değildi ki. Tüm Eskişehir halkı boşuna mı bayram yapmıştı onun arkasından? ‘’ Ben gidiyorum’’ Dediği anda ne Deli Bedri’nin ne de Yedi bela Tacettin komutanın onu durdurması mümkün müydü?
Gerçi henüz Yedibela Tacettin komutanla tanışmamıştı,onunla da tanışacaktı ama her şey sırasıylaydı tabii ki.
Bedri Komutan baktı bu böyle olmayacak. Kamil, şimdiye kadar karşılaştığı arızalardan hiç birine benzemiyor. ‘’Az dur,seni Eskişehir’e gönderelim madem.Askerlik sana göre değil’’ Dedikten sonra derhal bir koşu havalanmak üzere olan F-16 Pilotlarına doğru koştu.
Yüzbaşı Volkan kendisine doğru yanaşan Bedri komutana seslendi.
-Bedri, görmüyormusun.Havalanmak üzereyiz. Niçin piste girdin?
Bedri komutan sert bir selam çaktıktan sonra cevap verdi.
-Komutanım. Burada bir arıza var. Hani diyorum ki sevabına onu da yanınıza alsanız da bir yerlerde sallayıverseniz?
Volkan yüzbaşının gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu nasıl bir istekti böyle.
-Bedri Komutan ! Savaşa gidiyoruz. Hani savaş öncesi fena espri değildi ama yine de yeri ve zamanı değildi.
Bedri komutan yalvarırcasına devam etti.
-Komutanım ! İki gözüm önüme aksın ki şaka değil. Alın şunu da sallayın bir yerlerde. Vatan millet aşkına. Ne olur?
Volkan Yüzbaşı hayatta herkesi kırabilirdi ama Bedri komutanı asla kıramazdı. Babası gibisi severdi onu. Zaten normal ( Yani Kamil gibi arıza olanlar değil ) tüm asker ve subaylar çok severlerdi Bedri komutanı. Ayrıca söz konusu vatan olunca Kamil,mamil teferruattı.
-Peki peki. Nakliye uçağına atıverin. Gereğini yaparız.Nerede sallıyoruz?
-Komutanım. O Eskişehir sansın. Siz nerede sallarsanız sallayın. Ama bana kalırsa Türkiye hudutları dışında bir yerlere sallarsanız memlekete çok büyük bir hizmet yapmış olursunuz.
Efendim uzatmayalım. Kamil’i nakliye uçağına alıp havalandı F-16 filosu. Kesin bir savaş olmasa da düşmana ‘’ İt dalaşı’’ Denilen bir göz dağı verilecekti ama savaş ihimali de oldukça fazlaydı.
Kısa bir uçuştan sonra Kamil’e bir paraşüt bağlayıp. ‘’ Atla bakalım. Tam Eskişehir’in üzerindeyiz ‘’ dendi. Kamil Angutu o kadar sevinçliydi ki Nurten’ine kavuşacağı, tekrar ‘’ Nurteeenn Koooşşş’’ Diyebileceği için, altındaki mahallin dört tarafının denizlerle çevrili olduğunun farkına bile varmadı.‘’ Arkasından yediği bir tekme ile havada süzülmeye başladı.
Aşağıya sağ salim inmişti. Paraşütünü çözdükten sonra yavaşça yürümeye başladı. Birden burnuna ızgara balık kokusu gelmişti. Hızla kokunun geldiği yere yöneldi. Yaşlı bir balkçı balık ızgara yapıyor, hafiften hafiften de rakı ile demleniyordu yalnız başına.
‘’Selamünalayküm dayı’’ Diyerek yaklaştı. Balıkçı ‘’ Kalimera ‘’ Diye cevap verdi.
Kamil öfkelenmişti.
-Kalimera ne lan? Türkçe konuşsana
Yaşlı adam sordu.
-Tourkikí vlenníni ( Türk müsün?)
Kamil şaşırdı. Eskişehir’e arasıra turist gelirdi ama böyle bir başına rakı,balık muhabbeti yapanı olmazdı. Ayrıca bu herif hiç anlamadığı bir dilden konuşuyordu. Nereliydi acaba?
Çat pat İngilizcesi ile İngilizce olarak sordu.
-Where are you fom? ( Nerelisin?)
Yaşlı balıkçı da İngilizce cevap verdi.:
-I am From Greece
‘’Hımmm Yunanmış’’ dedi Kamil. Devam etti.
-Wel come to Turkey?
Adam cevap verdi.
-Welcome to the real you Greece ( Asıl sen Yunanistan’a hoş geldin )
Kamil neredeyse şoka girecekti. İşte o anda etrafının tamamen denizlerle çevrili olduğunu fark etti. Telaşla sordu.
-Where is here?( Burası nere?)
Yaşlı Balıkçı pis pis sırıtarak cevap verdi:
-İmia.
Kamil’de jeton düştü. Öfkeyle bağırdı.
-Naaahhh İmia...Kardak.
Yukarıda TürkF-16 ları ile Yunan jetleri arasında bir it dalaşı sürerken aşağıda da Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu ile yaşlı Yunanlı arasında bir it dalaşı başlamıştı. Kamil tipsizdi, yer yer sapık da denebilirdi, ileri derecede manyaktı ama son derece milliyetçiydi. Çoktan sarılmıştı Yunanlının gırtlağına ‘’ Ulan sen bizim kara sularımızdaki balıkları nasıl ızgara yapar yersin, nasıl bizim milli içkimiz rakıyı içersin?’’ Diye.
Tabii ki devam edecek ama öyle hemen değil. Ara ara...
YORUMLAR
Eyvah eyvah dedim '' Sizin dilinize düşmüşlerse :))) hadi hayırlısı !!
Kolaylıklar dilerim / selamlar efendim ..
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam çok çok güzel yazıydı Kemal beyin sizden çekeceği var gibime geliyor Sizinle tanıştığı güne lanet ediyordur belkide Kaleminize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ahan da, yeniden eğlenceli ve sürükleyici bir çatışma süreci bizi bekliyor haydi hayırlısı...:)
Kaleminize emeğinize sağlık kıymetli hocam.
Saygı sevgilerimle.
sami biberoğulları
O Kamil'in bütün kirli çamaşırlarını bir bir ortaya dökeceğim))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hah hah haaaaaa!!!!! Sabah sabah çok iyi geldi.İki gündür grip olmuşum gripin gibi şifalı oldu!
Bak işte Sami ağabey iki kişi böyle birbirine takılır.Sen yorumlara cevap yazmadan onlar kendi aralarında ala-verelere başladılar.Sen yaz, ben yazayım!!!
Yazamazlar ağabey korkma! Teşbihte hata olmasın da '''Adam olacak çocuk, b.... bilinir''' derler ya! Nasıl korkuttuysan?
Güzel bir macera, bakalım sonunda Paracıkoğlu, şey pardon Mangırcıkoğlu Eskişehir'e Porsuk çayından yüzerek gidebilecek mi?
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Arkadaşlarım o kadar güzel insanlar ki onların hoş görü ve anlayışlarına sığınarak,hatta sığınmaktan ötesi...Yazıp duruyorum işte.
Yüzlerde bir nebze tebessüm oluştura biliyorsam ne mutlu.
Selam ve sevgilerimle