- 262 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mamon'du Belirme 5
Tümellik bir çoğulluk ve tekil oluş davranışıdır. Grup aiti kişiler ve grup elemanı oluşlarımız grup tümelliği içinde çoğulluk yansımasıdırlar. Grupların bir araya geldiği ortam içinde de her bir grup; o ortam aitliği içinde toplam özellik oluşla tekilliktir.
Bu nedenle ilahi temsilcilikteki yansıma; o grup aiti kişiler oluşla çoğullukturlar. İlah evi olan El-beyt denen kült merkezi içindeki ilah, grup aiti özellik temsilcisi olmakla, tekil kişi gibi olmanın temsiline dönüşmenin tüzeldi görüntüsünü verdi.
Ama yine de tekil görüntü veren grup ilahı, kült merkezi olan El beyt el ilah denecek ilah evi içinde kendisi gibi olan diğer grupların ilah temsilcisi ilahlarıyla birlikte çoğul ilah görüntüsü olan, ittifakın ilahları kurulunu simge ediyorlardı.
İlahların kendi gruplarına değin kişiler temsilciliği olmasının yanında grup totem mesleği temsilciliği ve totem grubun kültür temsilciliği olma özelliğiyle de ilahın ittifak içinde zorunlu tanınmaları ve anılmaları vardı.
Bu anılma totem mesleğini bilme, totem mesleğinin patenti grup temsilcisi oluşla ilahın üzerinde ilahi bir özellik oluşla kodlanmasıydı. Bu nedenle yukarı yerli, gök yerli İnanna; ilk başta göğün ineği olmayı simgeliyordu.
İsim verme işi; olup biteni kavram andırma işi, yakından uzağa doğru oluyordu. İttifaklar yakın çevre ilişkilerini entegre eden adlandırmalardı. “Gök” kelimesi tarımcı Dumuzi grubun yukarısındaki topraklarda oturan gruplardı. Bu nedenle “yukarı topraklar” ilk etapta “gök” oluşla hafızalara geçmişti. Bu nedenle İnanna gök yerli topraklarda oturan grubun, totem meslekli çoban olmanın aitliğiydi.
Mülkiyetçi dönem; zaman zemin aşamalı niteliksel bir dönüşüme, şu veya bu biçimde olabilmeye uyanışın dönemiydi. Kült merkezinde, kült merkezi sahipliği vardı. Kült merkezi sahipliği mala, mülke, servete ortak olmanın yararlanışları içinde katılmaktı.
Köleci sistem; ittifakı sistemin servetçe zenginliklerine kişiler iktisabı sahipliğe uyanmanın inşa alanıydı. Yani kült merkezi; kamuya ait olan zenginlikleri, kişisel mülk kılıcı taksimler yapmaya göz açmanın manaca yol inşası olmaya uyanış olacaktı.
Artık kült merkezleri; ortak kararların alındığı yüceler, olan kurul merkezleri olmayıp; malın, mülkün sahibi olmakla kendi malını keyfine göre dağıtan tek takdirce olan El’in evi oluşuyla, Beyt El İlahtı. Beyt El ilahta El’in sahipliği vardı.
Bilindiği gibi bir bağıntı girişmenin, bilinsin bilinmesin; görülsün görülmesin; birçok bağıntı yansımaları vardı. Bu yansımalardan birisi de kimi kişilerin kafasında oluşan hinlikti.
Ön ittifak içinde biriken mala mülke sahiplik, bir muktedirlik oluşla da kişilerine cazibe oluyordu. (muktedirlik kişiler üzerinde çekici oluşla yansıyordu).
Olup biten şey ön ittifakın kendisini oluşan temel özne-nesnel yasalarına sahip çıkışlar değildi. Bu özne-nesnel yasalarla ortaya konan artık zenginliğe kişi oluşla sahip çıkmaktı.
İlah temsilciliği üzerindeki duran “totem mesleği” aitliği; özel mülkiyetli anlatış içinde, hiçbir aitliği olmayacak olan ilahın mal-mülk sahipliği olmakla söylenip; belirtebilmeliydi. Mamon’du mana anlayışı bu hince gayretin ürünüydü.
İşte mülkiyetçi bağıntı koşulları içindeki süreç, ittifak ilahları üzerinde olan mesleki temsilciliği aldı; hiç kimsenin olmayan sistem dışı olmakla adı El olan ilahın malı, mülkü yapıp; zenginlikleri, El olan ilaha verdi.
On binlerce yıl içinde onca gayret ve çabaların bilme, bulma, deneyim olma ve tasarruf etmesi sonucunda ortaya konan insanlığın hünerli emeği, görmezden gelinmekle El’e verilmişti.
Emek verilmezden önce ekosistem dışında üretim ilişkisi olmamakla mülkün ne bir El’i; ne de hiçbir kıymeti harbiyesi vardı. Üreten ilişkiler girişmesi sonunda akla hayale gelmez muktedirliklere sahip olma nedeniyle şimdiki varlık, El’in mülkü olmuştu. El bu kabil “üreten ilişki sahipliği” olmamanın anlam oluruyla, sistem dışıydı.
Ama El, insanın nitelikli emeğine sahip çıkmanın, mal mülk sahibi oluşundan kaynaklı mülkü nedeniyle; sisteme tümden hükmedip, karışıyordu. Artık nefes alışımız dahi El’ dendi.
El olan yeni ilahın, grup ve ittifakın ortak kullanımı içinde olan mülkün de sahibi olması, anlamına doğru evirtilmesi; baskın karakter oluşla söylenecekti. Mülkün sahibi olan El de (mamon da) mülkünü imar etmeyecekse de mülkü dilediği gibi dilediği kişiye verecekti. İttifak ilahları imar edenlerdi. El, imar etmiyordu. Ama imar edenleri de görmez bilmez olmakla kalmıyor onları; kul -köle- yapıyordu.
Bu zihniyete göre mülk bir kez kura çeker gibi dağıtılmıştı. Mülksüzünde mülk sahibi olmak için (aslında olamazdı çünkü mülksüz lük kaderiydi) mülk sahibi olan Mamon’da, mal, mülk istemesi gerekecekti. İşte ilk kez mülk sahipliği için, mülk için istekte buluncu tapmak, iman etme ritüeli de tap ve isteye dönüşme yapmakla bu enstantane donuklaşıp kalacaktı.
İlk mülkiyetçi ritüel, mülke tapmaydı. Mülke tapma mülk verene tapma oluşla türlü türlü inşalaşmaları içindeki belirmelerde; mülke tapma görünmez olacaktı. İlaha iman ya da Mamon’a iman, artık mülk vermeye; mülkün verileceğine olan umuda imandı. İnsanoğlu sonu gelmez bir umuda yolculuğa çıkmıştı.
Mal, mülk; mülkiyetçi dönem içinde seçilmiş kimi kişilere ait olacaktı. Bu türden mal mülk dağıtımını yapma işindeki meşrulaşmalara yol vermenin yöntemlerini açıklama işi de yukarıda sayılan ve karmaşan birçok nedenleriyle çoktan süreç içinde yansımıştı bile.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.