5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1024
Okunma
Yılını tam hatılamıyorum ama herhalde 1976 olma ihtimali daha fazla ağır geliyor. Yaz aylarıydı çocukluk arkadaşım Turan, Sivas merkezden Zara ya ziyarete gelmişti! Her neden se Turanı çok severdim! Acaba diyorum aynı sokakta ikamet ederken başına gelen bir olay beni ona acıma duygusuyla beraber, bir suçluluk hissiyle mi bu kadar bağlamıştı.
İkamet ettiğimiz Gamsızlar sokağının üst kısmından geçen Sivas- Erzincan arasındaki karayolunun yapımı vardı. Dozerler, grayderler, ezme makinaları, kamyonlar devamlı hareket halindeydi! O zamanlar henüz 8-9 yaşlarındaydım. Sokakta çocuklarla kovalamaca oynarken Turan beni yakalamaya peşimden geliyordu! Ben yola fırladım ve orada arkası bana dönük vaziyette seyreden bir iş makinasına dokunup hızla geri dönüp sokağa girdim. Turan da hemen arkamda olması gerekirken arayı epeyce açmış olmalıyım ki bir iki dakika sonra sağ elini havada tutarak sokağa aşağı eli kanlar içerisinde koşarak ve bağırarak girdi. Korkmuştum ve ne yapacağımı bilemiyordum. Evlerimiz karşılıklı olduğun dan annem hemen bağırtı sesine dışarı çıktı.
--Vallaha ben yapmadım! Nasıl olduğunu dahi görmedim. Ancak ben iş makinasına kadar koştum elimi makinaya vurup geri döndüm. Dedim ve ikna oldular.
Sonra Turanın annesi çıkıp geldi ve Turanı aldığı gibi hastaneye götürdü. Bu olaydan sonra Turanın sağ eli hafif içeri doğru sakat kaldı.
Artık suçluluk duygusuyla mı dersiniz, yoksa çocukluk arkadaşlığı mı benim Turanı sevmem gençlik yıllarına kadar devam etti.
Turan Zaraya gelmiş ve Yazıköy de ikamet eden Gürsel isimli arkadaşla çarşıda rastlaştık. Kel Turanın kahvesine oturup sohbet ettik. Bu arada da birer tane çay içtik. Şimdi çay parası 25 kuruştan yetmişbeş kuruş .Nasıl ödeyeceğim diye kara kara düşünceler ve afakanlar etrafımı sardı.Hemen orada bir bahane uydurup.
----- Siz birer çay daha için ben hemen geliyorum.
Diyerek Kahvehaneden fırladım doğru eve. Allahtan ev çarşıya yakın.
-----Anne anne bana 2,5 lira verirmisin.
-----Oğlum o ne kadar para? Ne yapacaksın o kadar çok parayı?
Kısaca izah ettikten sonra parayı alara, koşarak Kel Turan’ın Kahvehanesine girdim.
-----Turan ağabey Turan ile Gürsel buradaydı nereye gittiler?
-----Onlar çay parasını verdiler ve Sanayii nin orada Dev-Genç mi varmış ne onun Lokaline gittiler. Sezai ye söyle gelirse oradayız!!! Dediler...
Hoppala Ülkücü Sezai Dev-Genç’in Lokaline gidecek!!!
Hiç tereddüt etmeden bir çırpıda kapının önündeyim!
Kapıyı sertçe açarak içeri girdim. Girişte sigara dumanından ve hava kirliliğinden göz gözü görmüyordu! Beni gören Lokal sakinleri hep birlikte ayağa fırladılar. Sanki ben Dev-Genç Lokaline tek başıma baskın yapacakmışım havası esti. Herkes gardını almış yüzüme bakıyorlardı! Bir hareket çeksem hepsi birden üzerime çullanacaklarmış gibi hissettim.
-----Selamün Aleyküm! Dedikten sonra sınıf arkadaşlarımdan bazıları ile Turan ve Gürsel benim yanıma geldiler.
-----Bizim Misafirimizdir... Bize bakmaya geldi! Dediler de o kalabalıkta dayak yemekten kurtuldum.
Masaya oturduktan sonra garson gelerek
-----Ne içersin Biladerim! Diye sordu.
Masalarda herkesin önünde Şarap, Bira ve Rakı gibi içecekler vardı. Ben de süklüm püklüm.
-----Çay içerim!
-----Yok başka birşey istersen onlarda var.
-----Hayır, hayır ben çay içeceğim.
Çayım geldi ve onlar Biralarını yudumlarken, ben de çayımdan içiyor ve sohbet ediyorduk.
O zamanları düşünüp te aklımdan, hey gidi günler hey! Kardeş kardeşe düşman! Halbuki Zaranın nüfusu o zamanlar ya 7 bin yada 8 bin civarıydı.Herkes birbirini tanıdığı halde düşmanlıkların ardı arkası kesilmiyordu.
Şimdi o günleri düşünüp te kendi kendime ’’’ Yazık oldu, o güzelim gençlik çağlarına’’’ demekten kendimi alamıyorum.
Sezai KAYA