11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1641
Okunma
Emekli mali müşavir Tevfik Bey bütün ilginçliklerin gelip kendisini bulduğu, sakarlığıyla meşhur ufak tefek sempatik bir insandı. Ha! Birde yakışıklı olmamasına rağmen beyefendi kişiliğiyle kadınlar tarafından çok çekici bulunan şeytan tüylü birisiydi.
Beş yıl önce hanımı vefat ettiğinden yirmili yaşlarında iki bekar oğluyla birlikte yaşıyordu. Çamaşır, bulaşık vs gibi evin işleri de kendisine bakıyordu. Emekli olduktan sonra ev işlerinden artakalan boş zamanını çeşitli sanatsal faaliyetlerle değerlendiriyordu. Özellikle de gençlik yıllarından kalma bir uğraş olarak üflemeli müzik aleti ney çalıyor ve mensubu olduğu bir musiki cemiyetinde müzisyen olarak faaliyet gösteriyordu.
O pazar günü, musiki cemiyetinin sahildeki bir restoranda düzenlediği konser programına katılmak için, sabah erkenden kalkan emekli mali müşavir Tevfik Bey, üzerindeki çizgili pijamalarıyla, saçı başı dağınık halde ilk işi, doğal ihtiyaçlarını karşılayıp, yüzünü yıkamak ve tıraş olmak için banyoya gitmek olmuştu.
Günün pazar olması münasebetiyle oğulları da o gün evde uyuyorlardı. Aynı oda da karşılıklı yataklarda yatan iki oğlu, banyodan gelen ani gürültüyle uyanıp birbirlerine bakıp, babamız bu gün musiki cemiyetine gidecek herhalde erken kalktığına göre! ’diyerek aralarında konuşuyorlardı. Sonra yeniden uyumaya çalıştılarsa da bu kez de tıraş takımlarını yere düşürerek gürültü yapan babalarının sakarlığı yüzünden bu pek mümkün olmamıştı.
Nihayetinde sinekkaydı tıraşını olan Tevfik bey bütün işlerini bitirip banyodan çıktı. Sonra da mutfağa geçip, çaydanlığı ocağın üzerine koyup kahvaltılıkları buzdolabından çıkarıp masanın üzerine sıraladı.
Sıra oğullarının uyandırılmasına geldiğinde, yattıkları odanın kapısını açıp kapıdan seslenerek, uyandırmak istemişti ama onların kalkmaya niyetleri yoktu. Tevfik beyde bu konuda ısrarcı olmaya devam ediyordu.
-Hadi kalkın banyoya gidip yüzünüzü yıkayın tuvalet ihtiyaçlarınızı görün çay demlenmek üzere kahvaltımızı yapalım. Hadiiii kime söylüyorum.
Büyük oğlu söze girdi.
-Ya! Baba bu gün pazar, bu saatte kalkılır mı? Saat sabahın sekizi.
- On sefer çay demlenecek değil ya kalkın kahvaltımızı yapalım ben gittikten sonra siz gene yatarsınız.
Bu kez küçük oğlu söze girdi.
-Bu gün nereye gidiyorsun baba musiki cemiyetine mi?
- Sahildeki restaurant’a.
-Restauranta mı? Pazar gün ve bu saatte, öyle mi?
-Yahu, size hesap mı vereceğim kalkın dedim burada baş çavuşun, tövbe, tövbe, hayret bir şey ya hadi sofraya…
Tevfik Bey yeniden mutfağa gittiğinde oğulları da,babalarının sabahın erken saatinde restaurant’a gitmesini garipsemiş ve kendi aralarında konuşup yav babamız iyice kafayı yedi kayış boşa dönüyor diyerek konuşmalarını bir süre daha sürdürdüler. Ancak yapacak bir şey yoktu, emir önemli yerden gelmişti. Önce büyük oğlu kalkıp kardeşine hitaben,
- Banyoya giriyorum ben çıkana kadar sende mutfağa geç babamıza yardım et.
Büyük oğlu banyoya girdikten kısa bir süre sonra birkaç dakikalık baygınlık geçirip kendine geldikten sonra banyodaki işlerini bitirerek, mutfaktaki kardeşine ve babasına seslendi.
- Banjo da bejim ijim bitti isteyen girjebilir.
Deyip yalpalayarak yürüyünce kardeşi babasına dönüp,
-Baba, çoraplarını nerede çıkardın???’’ Bak, abim kafayı bulmuş,dün akşam ayaklarını yıkadıktan sonra çoraplarını banyoda bıraktın değil mi? Sana kaç sefer söyledik çoraplarını torbaya koyup balkona bırak diye, yav baba bilmiyor’musun milyonda bir rastlanan şekilde sendeki çorap kokusu insanlarda kısa süreli baygınlık ve şuur kaybına yol açıyor hayret bir şeysin ya!. Daha geçen hafta minibüste ayağını kaşımak için ayakkabından çıkardığında şoför dahil bütün yolcuların, kısa süreli baygınlığına neden olmuştun. Çok şükür ki, olay minibüsün kırmızı ışıkta beklediği anda yaşanmıştı da kimseye bir şey olmadan atlatılmıştı. Hayır, başkalarına acımıyorsun bari bizlere acı!
Büyük oğlunun kısa süre sonra normale dönmesinin ardından kahvaltı sofrasına oturmuşlardı. Kahvaltı sonrasında çocuklar yeniden odalarına çekilip pazar uykusuna kaldıkları yerden devam ettiler.
Tevfik Bey de müzisyen olarak katılacağı konser programına gitmek üzere hazırlanıyordu. Akşamdan ütülensin diye yatağın altına koyduğu pantolonunu çıkarıp giymiş, gar dolaptan çıkardığı gömleğin yakası öne gelecek şekilde katlamış, sandalyenin üstüne koyup, bir süre üzerine oturarak gömlek yakasını pratik yoldan ütülemişti. Kravatını da takıp giyindikten sonra dışarı çıkabileceği şekilde güzelce hazırlanmıştı.
Son olarak ta ney’ini kırmızı renkte kadife kaplı şık kutusuna koyup evden çıktığı anda, karşı daire komşusu eski mankenlerden Şehriban hanımla karşılaştı. Apartman görevlisinin atması için daire kapısının önüne çöp torbasını çıkaran Şehriban hanım yalnız yaşayan biriydi, ilerlemiş yaşına rağmen üzerindeki ince pembe sabahlığı iç gıcıklayıcı bacak frikiği ile oldukça ilgi çekici gözüküyordu.Şehriban hanım sarıya boyadığı saçlarını geriye doğru savurduktan sonra bir elini kapının pervazına diğer elini de beline koyup birbiri ardına sorular sorarak konuşmaya başladı.
-Günaydıııın Tevfik beyciğim hayırdır! Sabahın bu saatinde nereye böyle?!’’
-Günaydın Şehriban hanım bizim cemiyetin bir konser programı varda oraya katılacağım.
-Ayol sabah sabah ne konseriymiş bu?
-Efendim konser öncesi son kez prova yapacağız da onun için erken gidiyorum.
-O elinizdeki kutu ney?
-Bu kutuda ney’im var efendim.
- O uzun kutuda sizin şeyiniz mi var?Yok artık, siz şimdi konsere de ney mi üfleyeceksiniz?
- Evet, efendim orkestrada ney çalacağım.
-Ay aşk olsun o kadar zamandır komşuyuz bir kere bile bana üflemediniz yani bana ney çalmadınız alacağınız olsun.
-Umarım ilerde zamanım olur da size de ney çalarım ama izninizle şimdi gitmem gerekiyor.
-Ayii şimdiden o zamanın hayalini kuruyorum lütfen o zamana kadar neyinize iyi bakın.
-Bakarım tabi ki, bu ney benim gençlik yıllarımdan beri gönül telimi titrediğim müzik aletimdir. Görüşürüz Şehriban hanım iyi günler
- Ah aaah görüşürüz Tevfik beyciğim görüşürüz iyi titretmeler aman şey yani iyi günler.
Tevfik bey kendisine asılan Şehriban hanımın imalı sözlerinden kurtulmuştu ama asıl tehlike zemin katta oturan, günün her saatini pencerede geçiren oldukça ateşli ve dul olan Elena hanımdı. Asansörle aşağıya inip apartmanın kapısından çıkmıştı ki, Elena hanım oldukça cesur göğüs dekoltesi ve diri göğüsleri ile birlikte kendisi de pencereden dışarıya fırlayacakmış gibi Tevfik beye seslendi.
-Tevfik Beeey nere ye kuzuum?!’’ Selam sabah vermeden.
-Özür dilerim Elena hanım aceleden bir ‘an görmemişim.
- Ay çok şaşırdım benimkiler görülmeyecek şeyler mi? Ayol!
-Neler efendim?
-Çok şaşırdım diyorum beni görmeden geçiyorsunuz ne o küsmüyüz? Şekerim.
-Olur mu öyle şey Elena hanım niye küs olalım. Bizim musiki cemiyetinin bir konseri var da oraya yetişmeye çalışıyorum.
- Konser mi?!’’ Rahmetli kocam Yorgo efendide musikiyle yakından ilgilenirdi bana ut çalmayı öğretmişti. Musikiyle ilgilenen erkeklere bayılırım.Laf aramız da musikiden de iyi anlarım.
-Öyle mi? Ne güzel efendim bizim ki,si amatörce bir uğraş işte!
-Ay öyle demeyin kuzum bu zamanda musikiyle ilgilenen erkeğe zor rastlanır bir gün misafirim olunda sizin ki,sini bi’göreyim yani terennüm edelimde musiki kabiliyetinizi test edeyim emin olun musiki konusunda size çok şey verebilirim.
-Çok iyi olur Elena hanım umarım sanat dolu bir gün geçiririz. Bana vereceğiniz musiki bilgilerinden faydalanmak isterim.
- Ne demek Tevfik beyciğim aşk olsun size vermiyeceğimde kime vereceğim.
-Müsadenizle konsere geç kalmayayım hayırlı günler elena hanım.
- Hayırlı günler Tevfik beyciğim geçireceğiniz günü sabırsızlıkla bekleyeceğim.
-Neyi efendim?’’
-Sanat dolu günü diyorum, sabırsızlıkla bekleyeceğim.
-Kısmet efendim. Görüşmek üzere alasmarladık
-Güle güle Tevfik beyciğim güle güle.(içinden konuşarak ) Seni ekmek arası çıtır çıtır yerim tatlım benim.
Nihayetinde Tevfik bey azgın komşularının görsel ve sözlü tacizinden kurtulup dolmuşa binerek konser organizasyonunun yapılacağı sahildeki restauranta ulaşmıştı. Son kez yapılan provalardan sonra konser saati yaklaşmış ve seçkin davetlilerin katılımıyla programlandığı gibi önce musikinin özellikleri ile ilgili konuşmalar yapılmış ve sonrada müzisyenlerin sahnedeki yerini almasıyla konser başlamıştı. klasik eserlerden hazırlanılmış repertuarla dede efendiden ıtri efendiye kadar bestelenmiş çeşitli şarkılar seslendirilmişti. Saatler su gibi akıp geçmiş seyircilerin çoşkulu alkışları ile konser sonlandırılmıştı. Sahnedeki müzisyenlerin de konukların arasındaki yerini almasıyla davetlilere yemek servisine geçilmişti.
Yemek faslından sonra da programın ikinci ve son bölümün de şiir dinletisine geçilecekti. çay ve kahve ikramının yapıldığı o anlarda davetlilerde kendi aralarında sohbet ediyorlardı.Tevfik beyde bir süre daha oturduğu masada etrafındakilerle sohbet ederken başına dikilen elli beş yaşlarında bir bayan, omuzuna dokunduğu Tevfik beye,
-Aşkım, küheylanım nasılsın? Diye hitap etti.
Bütün ilginçliklerin gelip kendisini bulduğu Tevfik Bey de kısa bir süre kadının yüzüne öylece baktıktan sonra geriye doğru başını çevirip arkasına baktı.
- Nereye bakıyorsun? Sana söylüyorum, burada senden başka küheylan mı var aşkım ?.
Şok bir vaziyette kadının yüzüne bakmayı sürdüren Tevfik bey ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kısa süreli şaşkınlığın ardından konuşmaya başladı.
-Hanımefendi siz beni biriyle karıştırıyorsunuz, diyerek kadına yanlış anlaşılma olduğunu izah etmeye çalıştı.
-Aşk olsun sevgilim sen yokken ben hiç kimseyle kırıştırmadım bi’kerem tamam mı?
-Hanımefendi yanlış anladınız kırıştırma demedim karıştırma dedim. Yani beni biriyle karıştırıyorsunuz.
-Hiç boşuna uğraşma ben kocamı tanımaz mıyım ayol, oturduğun yerde ellerini masanın üzerine koyup parmaklarını piyano çalar gibi tıkır tıkır oynatman dan tanıdım.
-Bakın Hanımefendi ben ney çalıyorum konser sonrası parmaklarım yoruldu performansı artsın diye o şekilde egzersiz yaptırıyordum.
Kadın, sol elini Tevfik beyin omuzuna yeniden koyup, sağ elinin işaret parmağının ucunu hafifçe ısırıp omuzlarını da cilveli bir şekilde sağa sola yavaşça sallayıp,
- Hınzır şey, bana mı anlatıyorsun? Ben bilmiyor muyum senin performansını çılgın?’’
Tevfik bey masanın üzerinde duran kutu, içerisindeki neyi göstererek
-Lütfen hanımefendi ben bu neyi çalıyorum onun içinde egzersiz yapıyorum diyorum anlamıyor musunuz?
- Anlamaz olurmuyum. ‘’Egzersizimi yaptım ben hazırım hadi eve gidelim diyorsun değil mi? Çapkın.
- Aaaa yeter artık ayıp oluyor ama bu kadar da olmaz ki canım.
Ayakta duran Kadın oturur konumdaki, Tevfik beyin kravatından tutarak kendisine doğru çekip,
-Bana bak herif, iki tane çocuğu peydahlayıp kaçmak var mı? Ha! O zaman ayıp olmuyordu ama... diye çıkışınca Tevfik beyde şaşkın bir vaziyette,
-Ne yapıyorsunuz hanımefendi? Lütfen bırakın kravatı mı? Herkes bize bakıyor rezil oluyoruz.
- Rezil oluyoruz öyle mi? Ulan mikrop benim diri vücudumdan faydalanırken böyle demiyordun ama!’’
-Yav, hanım efendi gerçekten siz başkasıyla kırıştırıyorsunuz şey pardon! Beni başkasıyla karıştırıyorsunuz.....
- Sen şimdi, benim bu çocukları başkasından peydahladığımı mı söylemek istiyorsun?
-Hay daaa?!’’ hanımefendi ne çocukları, ne kırıştırması, ne peydahlaması lütfen dışarı çıkalım bu konuları dışarıda konuşalım millet bize bakıyor şu kravatımı da bırakın artık.
Bu ilginç tartışma restaurant’ın dışına çıktıklarında da devam etmişti.
Konsere katılan ve yaşananlara uzaktan tanık olan mahalle komşusu emekli öğretmen Nihal Hanım da Tevfik beyin ve kadının peşinden dışarıya çıkmıştı.
Nihal Hanım dışarıya çıktığında kapının önünde kadınla, Tevfik beyin hararetli tartışmalarının devam ettiğini görmüştü. Yanlarına giderek olan biteni anlamak istemişti.
-Hayırdır Tevfik Bey ne oluyor? Nedir bu tartışma?!’’
- Hah! Nihal hanım iyi ki geldiniz, bu hanım benim kendisinin kocası olduğumu iddia ediyor, lütfen şuna izah edermisiniz, benim onun kocası olmadığımı.
Kadın, Nihal hanımın kendisine bir şey söylemesine fırsat vermeden, çantasından çıkardığı vesikalık fotoğrafı uzatarak bakın resimdeki adam bu değil mi? Dediğinde Nihal hanım da kadının gösterdiği fotoğrafa bakıp evet haklısınız, gerçekten de ta kendisi demişti.
Kadın bununla da yetinmeyip restaurant’ın içindeyken cep telefonuyla Tevfik beyin gizlice çektiği resmini oğullarına göndermiş ve çocuklarından gelen mesajı da Nihal hanıma ve Tevfik beye göstermişti. Oğulları mesajda şöyle demişti ‘’ Evet, Kesinlikle o bizim babamız, şimdi oraya geliyoruz az sonra orada olacağız bu hasret son bulacak yakışıklı babamıza kavuşacağız’’ şeklinde yazılmış mesajı okuyan Nihal hanım gözleri dolmuş ve Tevfik beye dönerek.
-Yazıklar olsun,böyle bir şeyi sizden hiç beklemezdim.
-Neyi ?!’’
-Hiç öyle anlamamazlıktan gelmeyin bu kadıncağızı iki çocukla ortada bırakmanızı size yakıştıramadım diyorum.
-Nihal Hanım siz iyi misiniz? Yav beni tanımıyor musun kaç yıldır aynı mahallede yaşıyoruz? Ben böyle bir şey yapar mıyım? Hem sonra benim nerem yakışıklı?
-Yaani evet aslın da haklısınız bu tiple evlat olsanız sevilmezsiniz,ama yinede sizde bir şeytan tüyü var.
Kendi aralarında tartışırken o esnada Tevfik beyin babaları olduğunu iddia eden, kadının uzun boylu iri yarı iki oğlu da oraya gelmişti.
Başını yukarı kaldırarak yüzlerine bakabildiği uzun boylu iri yarı iki kişi, baba, babacım diye Tevfik beye hasretle sarılmışlardı. Ne olduğunu anlayamadan zaten ufak tefek bir olan Tevfik beyin, iki yanından kollarına giren ızbandut gibi adamlar havaya kaldırıp, ayaklarını yerden kesmişlerdi. Hadi evimize gidelim diyerek oldu bittiye getirdikleri Tevfik beyi arabaya doğru götürürlerken, başını yana çevirerek Nihal hanıma bakıp son bir yakarışla,
-Görmüyor musun? Nihal hanım bu deve gibi insanlar benim gibi ufak tefek bir adamın çocukları olabilir mi? bir bana bakın, birde onlara demişse de maalesef Tevfik beyi ayakları yerden kesik şekliyle götürüp arabanın içine koymuşlardı.
Tam arabayı çalıştırıp gideceklerdi ki, o an tuhaf bir şeyler olmuştu. Kadın ve oğulları bir anda bayılmışlardı. Arabadan can havliyle çıkan Tevfik Bey koşar adımlarla oradan uzaklaşmış, evinin yolunu tutmuştu.
O kadın ve iri kıyım oğulları arabanın içerisinde maruz kaldıkları şeyden sonra, Tevfik beyin kocası,ve gerçek babaları olmadığına ikna olmuşlar mıdır? Orası bilinmez. Ama ortada bir gerçek vardı ki, Tevfik Bey bu sefer de kendisine has savunma sistemiyle bu olaydan sıyrılmayı başarmıştı.
Serhat BİNGÖL. 24.05.2016.
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna, yazımı okuyup değerlendiren sayfa dostlarıma çok teşekkür ederim.
Saygılarımla,