- 584 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Senli kayıp zamanlarımı yazıyorum sevgili…
Sabahın tanı ve ben ilk uyandığımda aklımdan geçen isminle dağınık nefesler alıyorum…
Nerdesin sevgili, nerdesin gün bakışlım, nerdesin akşamdan sarkan düşüncelerim, senli nefes almalarım, senli yaşamın içinden kendime pay alışım…
Ödenmemiş hatalarımın artıkları omuzlarımdan ıslanmış gömlek koltuk altlarımda ve yüzüme düşen hüzünlerde…
Ve gene yalnızlık köşelerinden doğmuş garipsenecek düşüncelerle donanmış geçmişin bekçiliği ile hâlâ beynimde uğuldayan düşüncenin sesleri ve her uyanış yarı beline kadar batmak düşünce batağına ve de öfkelerin dibine ve acıların içinde kıvrılmış zaman dilimleri ile kendi kendine hesaplaşma zamanları…
Sen sevgili, geçmiş zamanın huzuru, gelecek zamanın üstüme düşen kâbusları…
Ben nedenlerle boğazlaşırken, kendi kendime bedeli ödenmemiş zamanların yüzleşme anlarında ayakta kalmaya savaşlar verirken, vaz geçilemeyen bir ömrün geride kalmış an zamanlarının içinde ödenmemiş anların hesapları ile uğraştayım… Neredesin sevgili, hayatın tüm darlıklarını omuzlarıma atarken, artık eski anların bataklığından fırlıyor tüm alışkanlıklarım…
Sen sevgili, siyah zamanlarımın öncülüğünü yapmış sen sevgili, hâlâ doymamışsa arzuların hadi gel al göğsümde, yerinden fırlayacakmış gibi tepinen yüreğimin son vuruşlarını da al…
Senli kayıp zamanlarımı yazıyorum sevgili… Sadece geleceğe umutla bakmak istediğim ben, senin yokluğunda yaşamın içinden çıktıkça her anımın artık tükenmeyen acılarla doluştuğu bir bedenle ben. Sadece tükenmek üzere geçen zamanın içindeki düşlerimle, savaşın içinde kıvrılan bedenimle, sabahın bu ilk anlarında seni düşünmek pek de iyi bir şey olmadığını bilerek yaşanan bir yaşamın kesiti bu… Ve ben hâlâ ben bu günahı boynuma dolamayı bırakamıyorum…
Günah diyorum çünkü insanın kendine eziyet vermesi bedenen yapılan işkenceden başka bir şey değildi bu yüzden o günahı işleyen olarak pişmanlığımı hâlâ haz edemiyorum…
Sabah, düşüncelerle geçen gece sonrası. Gece boyu kendi kendine konuşurken düşündüğüm yol öykülerim, ıssız yolun gecesindeki araçların gözümde patlayan ışıkları, yanımdaki sarı kızın anlaşılmaz soruları, aramızdaki lisan farkı ile yaşam farkımızın getirdiği anlaşılmaz hareketleri düşünceler, içten zorlanarak gelen gülümsemeler. Ve onun “sen,sen bir sevgisin” deyişindeki büyük anlamlar ile benim yazdığım cümlelerle örtüşen yalnızlığımın hırs kapanına dönen gece saatlerinin toplam sona erdiği tan şafağının meydanlarda varlık göstermesi ile depreşen hasret duygularım…
Ve de yalnızlığın ötesine sıçrayan acılanmalarım ile kendime meydan okuyarak karşıladığım sabahın ilk ışıkları…
Geceden kalma tüm isteklere yön verme duygusunun yetersizliği…
ve sen sevgili, her anın, her düşüncedeki boy gösteren halin ile benim sana meydan okuma tavrım…
Zor be sevgili, alışılmış düzenin dışına çıkıp gecenin karanlıklarından sıyrılıp, gün ışığına kavuşma sevinçleri…
Hayat sevgi senle beraber verdiği acılanmaların üstüne bir de sensizliğin iç güdüsel sıkıntıları basıyor beyin diplerime…
Ne kadar da çok çaresiz bir yaşamda var olmuşum…
Sokaklara karışmış yaşamımıza artık hükmetmek gittikçe zorlaştı. Ve ben durmayasıya kendimle savaş halimdeyim…
Yine sen, yine yine sensin bu çıkmazlara açılan sokak köşesindeki kâbuslarımın sebebi…
Baş edilemez düşünceler bunlar, sonu hep kâbuslu gece rüyalarına dönüşen sen düşleri…
Başlı başına sahipsizlik yaşamı bu… Kendine kendince
hükmedemeyen…
Bense, çaresiz ben olarak sadece akışkan yaşamın içinde el kol hareketi ile şaşkınlıklarımı haykıran ben, zamanın eksiğine çaresizdim…
Evet sevgili, ben seni tanıdığımda dertlerim veya baş edemediğim sorunlarım vardı, sendeki bir bağımlılıkla tüm sokaklar karanlıktı, karartılarda dolaşırdım etrafımda, karmakarışık düşüncelerim vardı, baş edilemez duyguların çıkmazlarından kurtuluşlar ararken, sahipsizlik şaşkınlığında iken ben seninle karşılaştım…
Sanki sihirli bir güçle tüm sorunlarımdan kurtulurken seni sevmeyi de öğrendim hem de tüm yollarda şaşkınlıkla dolaşırken kendimi senle sahiplenmiş buldum ve evet tüm duyguların üstündeki bir sevgi üstünlüğü ile sana tutsak olmuş kendimi buldum ve hâlâ gökyüzündeki o yıldızın altındaki, hür ve mutlu çocuk hisleri ile zaman zaman o çarpıcı duygularla dolaşıyorum zamanla o yollar boyunda…
Acılarımız ve de sevinçlerimiz kazınmıştı o yolculuğa ve ben adeta tutkunun esiri gibi esirdim sana duygularımın gölgesinde…
Yana yana geldik biz bu koridorda dolaşarak ve hem de pişmanlıksız…
Şimdilerde o duygularla sadece acılarda kıvranıyor ve yandıkça yanıyorum kaderin bu çıkmazında acılarla…
Aslında belki de bu kendimin kendime zaafım idi. Seni sevmek bende tutkunun üstünde bir mecburiyetti aslında…
Sen sevgili, yaşamın çoğunda senli bakışların ardında kalarak, sen adına tutkuyu yaşıyordum…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.