- 1107 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Pala Recep
Yılan balığı yemeyi eşim epeydir istemekte, ben de nereden nasıl temin edebileceğimi araştırmaktaydım. Bugün (16/05/2016) mutad görevimiz olan torun bakıcılığını saat 11.00 gibi torunumuzun annesi olan kızımız Meral’e devredip son altı aydır sürekli yaptığımız üzere Karacabey Bayramdere Yeniköy’e doğru yola çıktık. Önce Mintex’e uğrayıp " Ege’ye geçtiğimize" inandırdık kendimizi, sonra ikinci durağımız olan Hayırlar Köyü ile Ekmekçi Köyleri arasındaki Eski İskele’ye yanaştık. O ne?da Son zamanlarımızda, haftada iki-üç kez geçtiğimiz ve sürü otlatan çobandan başka kimseyi görmediğimiz bize özel sandığımız mekanda, önce bir ağaç altında piknik yapan aile gördük. Selamlaştık. Aracımızdan inmeden Kocaçay’ın yanına geldik. Orada da bir araç ve iki farklı noktada iki kişi vardı. Onlardan 50 metre daha ileride yemyeşil çimenlerle çevrili iki söğüt ağacının altına yerleşebileceğimize dair keşif yaparken eşim Gülten’de, sonradan adının Osman olduğunu öğrendiğim balıkçı ile balıklar hakkında konuşuyor ve yılan balığının pişirilme öyküsünü dinliyordu.
İçimden; Gülten’imin yaptığı konuşmanın fuzulî olduğuna dair şüpheler, kıskançlıkla karışık tanımadığımız bu insanlardan gelebilecek olumsuz tutumlara karşılık endişeler geçmekteydi. Sesimi yükselterek yanıma çağırdım. Daha sonra araçtan bulduğumuz yere eşyalarımızı taşıdık. 5 litre konsantre diye aldığımız karadut şurubu ve 4,5 kg’lık karpuzun da arasında olduğu iki kişilik nevaleyi elli metre otluk-sürülmüş tarla arasında taşımanın yorgunluğu ve o anki ruhsal durumumuza uygun bir şekilde Gülten’in belirlediği yere konumlandık. Masal’la (torunumuz) yapılan sigara böreği refakatinde hiç te konsantre olmayan karadut şurubumuzu içmeye başladığımız anda açlığın da etkisiyle karpuzumuz bizden dereye doğru hızla uzaklaştı...
Karpuzu, evimize yakın Furpa Marketler Zinciri Göçmen Konutları Şubesinden, yola çıkışımızın ikinci dakikasında, sadece serinlemek amaçlı iki küçük su almak için girdiğim ancak kasaya ödediğim 41.37 liralık alışveriş sırasında,rastgele ve kg’ı 1.49 TL’dan almıştım. Şube yöneticisi olduğunu sandığım beyaz gömlekli, kravatlı orta yaşlarda bir beyle karpuzun içinin nasıl çıkacağı ile ilgili küçük yollu bir münakaşa da yaşamış ve "kabak çıkarsa intihar edersin" dersimi de almıştım.
Karpuz bizi terkedip balçıklı,Bursa ve Susurluk yükseklerinden Marmara’ya tüm suları taşıyan Kocaçay kenarında serinlemeye başladı.Gülten’immm bir müddet sonra arbaya gitmek için hareketlendi. "Ayvalık konsantresi şurubumuzu da götürür müsün?" diye sordum. Götürdü. Gidiş dönüş esnasında yine balıkçılarla konuştu. Ben yine kıskandım. Aslında şurubu götürmesini de sanki Gülten’imi cezalandırmak için mi yapmıştım? Bunları düşünürken görüp te anımsayamadığım rüyalarım aklıma geldi. Rüyalarımın duygusal düzeyde bana ne ifade ettiği açık değil. Rüyalarımın içeriği ile kısmen bağlantılar yapıyorum ara ara. Bazen aynı olayları da tekrar yaşıyormuşum hissine kapılıyorum. İzlediğim filmlerin ve okuduklarımın etkisine yoruyorum.
Rüyaları anlamanın; 19.yy’ın sonundan beri psikanalitik teori ve pratiğinin odağında olduğunu, Freud’un Rüyalar Yorumu kitabının bir yerlerinde rüyanın esas içeriğinin gizli anlamını ortaya koyabileceğini söylediğini de anımsıyorum. Rüyaların asıl içeriğinin genelde yılların yaşanmışlığı ile oluşan tecrübeleri, korkularım,kaygılarım, suçluluk gibi bastırılmış duygularımın yanıltıcı, gizli veya çarpıtılmış niteliği olduğuna inanıyorum. 16-17 yıldır çok nadiren sorulan "bugün rüyanda ne gördün?" türü sorulara da esas olarak "rüya görmüyorum, görsem de hatırlamıyorm"diye yanıtlar veriyorum. Oysa ki uykunun 90’ar dakikalık periyotlarla salındığını aralarında günlük ortalama 80-100 arası rüyalar görebildiğimizi de biliyorum.
Tanımadığım insanlara yönelik endişe, kaygı ve korkularım sarmalında Gülten’in balıkçılarla olan diyaloğunu da dinliyorum. Balıkçı "karnınız aç mı? on göre balık pişireyim" diye soruyor. Gülten de bana doğru yaklaşarak soruyu bana yönlendiriyor. Ben kendimce duygu durumumu ve alabileceğim güvenlik önlemlerimi hızlıca tartıp düşünüp, "evet" yanıtı veriyorum. Bu yanıtı da kendim için değil, daha çok Gülten’immmin istediği için olduğunu da biliyorum. Daha önce selamlaştığım ancak yüzüne dikkat etmediğim Karacabey’de yaşayan esnaflıktan emekli Osman’a tekrar selam verip kolay gelsin diyorum.
Osman’a hal hatır sorup, daha yakından tanımak için nereli olduğunu sordum. "Karacabeyliyim" dedi. Adetim olduğu üzere "neresinden?" diye sordum. Biraz konuşturunca Balıkesir Dursunbey’den yıllar önce göç ettiğini öğrendim. Harmancık Kepekdere’de görev yaptığımı, Dursunbey’i bildiğimi söyledim. O, "Kepeklerden Karacabey’de çok insan var" olduğunu söyledi. Ben biraz daha sorunca Kepsut Kepekler ile karıştırdığını söyledi. Ben de onun Dursunbeyli olduğuna dair şüphelerimi bir kenara koyarken, tam o esnada yanımızdaki salkım söğütlerin arasına kamufle ettiği kayığının yanından elide isten kapkara üstü açık her yanı delik deşik 18 kilogramlık zeytin tenekesi eskisi ile (burada köşeli parantez açıp, peynir tenekesimi, yoksa zeytin tenekesi mi diye yazayım derken , çocukluğumda evimize gelen 17 kg’lık yağ tenekelerini, ve değişik ebatlarda zeytin tenekelerinin pazarlama müdürlüğünü yapan kardeşim Tansel’i de andığımı da söylemeliyim.) PALA RECEP ile ilk kez karşılaşmam bu minvalde oldu. içimden keşke Nazım’ca Memeketimden İnsan Manzaraları yazabilsem de PALA’nın şiirini yazsam dedim. İzin istedim makinamla fotoğrafını çektim.
Osman Kocaçay’dan kurtardığım, etrafının balçığını temizleyerek kendisine kesmesi için verdiğim karpuzu kesip, sunuma hazırlamıştı bile. Eline çevikti...Çok kısa bir sürede salatayı da hazırlamıştı...Eline çabuk insankları severim.
Pala bir kaç dakika içerisinde önceden yakalayıp halen canlı olan teknesindeki yılan balığını azete kağıdı ve bir bıçaktan oluşan aletleriyle gözümüzün önünde balığı soyup temizledi.
YILAN BALIKLARININ DALYAN GÖLÜNE GİZEMLİ YOLCULUĞU
Yılan balıklarının gizemli yolculuğu
Karacabey’de Marmara Denizi’yle Kocaçay Deltası’nın birleştiği noktada bulunan Dalyan Gölü, Meksika’dan gelen yılan balıklarına ev sahipliği yapar.
Binlerce deniz mili yol katederek Marmara Denizi’ne ulaşan yılan balıkları, yumurtalarını Dalyan Gölü’ne bıraktıktan sonra tekrar anavatanları olan Meksika Körfezi’ne dönüyor.
Yeniköy sahili, Subasar ormanı, Kocaçay Deltası, Dalyan ve Poyraz Gölü’yle Türkiye’nin doğa harikalarını bünyesinde barındıran Bursa’nın Karacabey ilçesinde, her yıl filmleri aratmayacak gizemli bir olay yaşanıyor. Üreme döneminde doğal yaşam alanları olan Meksika Körfezi’nden yola koyulan yılan balıkları, önce Atlantik Okyanusu’nu aşarak Akdeniz ve Ege Denizi’ne uğruyor, daha sonraysa rotalarını Marmara Denizi’nin kıyısında bulunan Dalyan Gölü’ne çeviriyor. Kum tepeciklerini aşarak Dalyan Gölü’ne yumurtalarını bırakan yılan balıkları, yeniden Meksika Körfezi’ne dönüyor.
Görenleri şaşkına çeviren bu ilginç yolculuk, günümüzde doğa bilimcilerinin en çok ilgisini çeken araştırma konuları arasında yer alıyor.
Bu gizemli yolculuğu Türk halkına tanıtmak amacıyla Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Özer Matlı başkanlığı döneminde gezi düzenlenmiştir.Yılan balıklarının nesillerini devam ettirmek için yaşadığı zorlu serüveni için Özer Matlı doğa harikası olayla ilgili olarak;
"Dalyan bölgesi dediğimiz yerde bir sürü küçük göllerimiz mevcuttur. Bu göllerin herkesin ilgisini çeken özelliği, yılan balıklarının yavrulama bölgesi olması. Döllenme dönemlerinde her sene bu yılan balıkları Meksika Körfezi’nden hareket eder, okyanusu, Akdeniz’i geçer. Ege ve Marmara Denizi’ne girdikten sonra Karacabey’in boğaz bölgesindeki Dalyan dediğimiz bölgeye gelir. Göller bölgesinde kum tepeciklerini sürünerek geçer. Göle yumurtalarını bıraktıktan sonra tekrar anavatanları olan Meksika Körfezi’ne geri dönerler."
Kaynak:www.iha.com.tr
(Hakan Özer)
Bu esnada tenekenin içindeki ateş hızla köz oluyordu...
Yılan balığını 50 Lira karşılığında alıp, arabamızın bagajına koyduk. Yanında 25-30 cm ’lik bir de yayın hediye etti. Kabul ettik. Kendileri ve bizim için hazırladıkları yayınları afiyetle yedik. Kalan pişmiş balıkları da bize götürmemiz konusunda ısrar ettiler. Israrlara dayanamayıp onu da kabul ettim. Bizim için farklı bir deneyim olan bu ânı yaşamaktan ve Pala Recep’i tanımaktan hoşnutlukla onların telefonlarını da alarak allahaısmarladık, hoşça kalın dedik...
draft.blogger.com/blog/post/edit/7843569975031432464/3829615543477421399#:~:text=https%3A//gezgursel.blogspot.com/2016/05/pala%2Drecep.html
Bir de tarif koyalım.
ALMAN YAHNİSİ
3 çorba kaşığı tereyağı
1 büyük soğan (zar şeklinde doğranmış)
3 patates (kabuğu soyulup ince doğranmış)
250 gr taze fasulye (ufak parçalar halinde kesilmiş)
2 havuç (temizlenmiş ve zar şeklinde doğranmış)
1/2 lahana (4 parçaya ayrılmış)
2 su bardağı et suyu
1 çorba kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı tuz
kahve kaşığının ucuyla karabiber
1 tatlı kaşığı hardal
ufalanmış ekmek içi (bir ekmek diliminin içi)
325 gr pişmiş et (küçük doğranmış sığır yada dana eti)
2 çorba kaşığı kıyılmış maydanoz.
Tereyağını orta sıcaklıkta ateşte geniş bir tencere içinde eritiniz. Soğanı ekleyip karıştırarak 5 dakika hafif kızartınız. Patatesleri, taze fasulyeleri, havuçları ve lahanayı tencereye ekleyip 2 dakika sote ediniz. Et suyunu, salçayı, tuzu, biberi ve hardalı karışıma ekleyip iyice karıştırınız.
Tencerenin kapağını kapatıp, ateşin sıcaklığını düşürerek, yahniyi 40 dakika, sebzeleri pişmiş hale gelene kadar ağır ağır kaynatınız.
Ufalanmış ekmek içini ve eti ekleyip karıştırınız; karışımı 5 dakika daha pişiriniz.
Yahniyi sıcak bir servis tabağına alıp, maydanozunu serperek servis ediniz.
Dipnot: Bu yazıyı eşimin isteği üzerine yazdım. Lâkin kendisince, yazımın amacı, konuşur gibi yazamadığım için de eleştirildim. Konuşmayı kaydedip yazıya aktaran Türkçe iyileştirilmiş bir yazılımın henüz mevcut olmadığını da O’ndan öğrendim.
YORUMLAR
yılan balığının tadını merak ettim şimdi,
hep duyduğum ama yemediğim bir şey
yazınızı okurken, o mekanda sizleri izliyormuşum gibiydi
teşekkürler paylaşıma
saygılar
gursel.ozkan
Bu tadı bilmeyenler kuzu etinden tatlı diyorlar
gursel.ozkan
İki parmak halınlığında dilimlenen balık halkaları yine defne yaprakları arasında ızgara edilyor. ( Ömrünün son otuz yılını kıyı kasabası olan ursa K.Bey Yeniköy'de geçiren ve 'pek' balık sevmeyen 77 yaşındaki teyzem bile dört halka yedi. )