- 464 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kabus'tan Cennet'e
Burnuma barut ve kan kokuları geliyor. Etraftan çığlıklar ve çocukların ağlamaları duyuluyor. Ardından kulakları sağır eden bir ses... Bomba sesi olmalı, kulaklarım çınlıyor, duyma yetimi kaybediyorum galiba. Gökten ateş parçaları düşüyor birden. Füze mi onlar? Gitmeliyim, kaçmalıyım buradan, kimseyi kurtaramam, üzgünüm, gitmeliyim.
Başka bir kapıdan giriyorum, yıkık binalar sanki deprem olmuş gibi, enkaz altından ölü bedenler.. Allah’ım yoksa kıyamet mi kopmuş burada? Su yok, yollar çukur, akşamları zifiri karanlık, buz tutmuş sanki her yer. Neredeyim ben? Yardım edemem size, ölülere bakamam ben; korkarım.
Dayanacak gücüm kalmadı, çok yoruldum…
Yemek yemeliyim, su evet su içmeliyim..
Burası kupkuru kara toprak nereden bulacağım şimdi yiyecek ve su? Siyahî tenliler istila etmiş burayı, sinekler geziniyor üzerlerinde. Kemikleri mi görünüyor onların? Saymak istemiyorum hayır. Uyanmalıyım bu kabustan!
İşte orada bir ev var, buldum nihayet sığınacak bir yer. Kapıyı yavaşça açıyorum, ah gördüğümü görmeye dayanmadı gözlerim, çivilenmiş duvara minik iki beden. Köşe de karnı deşilmiş çırılçıplak hamile genç bir kadın, Allah’ım tecavüze de uğramış belli!
Olamaz, olamaz o Kur’an-ı Kerim mi, yırtılmış, parçalanmış, yakılmış?...
Ebabil kuşlarını gönderme üzerimize Allah’ım ben şimdi toplayacağım onu, O Peygamberimizin senden emanet aldığı, bize emanet ettiği en kıymetli hazine, toplayacağım, öpüp başıma koyacağım.
Allah’ım...
Çıldırmak üzereyim neredeyim ben, dünyanın yok etmeye çalıştığı hangi Müslüman ülkesindeyim?
Suriye, Gazze, Irak, Arakan, Doğu Türkistan, Dağlık Karabağ, Çeçenistan, Keşmir, Bangladeş, Mali Etiyopya, Sudan, Somali, Libya, Yemen...
Bu kabustan uyanıp tekrar uyumalıyım, pembe rüyalar görmem gerek..
Nihayet, şimdi...
Düşler dünyasında, mutluluk ülkesinin, Pembe şehrinin 28. Caddesindeki Mor Menekşe Sokağı’nın sonundaki, Sevgi Parkı’ndayım. Dünya’nın Müslüman ülkelere zulüm ettiğinden bihaber küçük masum kızım; pamuk şekeri ve rengarenk balonlar ellerimde, geziniyorum.
Etrafımda adını bilmediğim kuşların sesleri çocuk seslerine karışıyor, çocukların sesleri ezan seslerine. Kimse ağlamıyor, yüzlerde hep tebessüm. Her yer bin bir çeşit yemişle dolu, daha önce hiç görmediğim meyveler, bir tarafta nehirler, şelaleler…
Ne açıklık, ne acı, ne de hüzün var. Güneş hiç batmıyor burada; karanlık yok ve mevsim hep bahar, sanırım burası cennet olmalı.
Ahu Öztürk, 11.05.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.