KADER Mİ?
Her şeye kader deyip geçeriz. Nedense kader dediğimiz çoğu şeyi kendi ellerimizle bulur getiririz ama bir türlü bununda farkına varamayız. Ya da varmak istemeyiz. Her kötü olayın ardından “ kaderimizde varmış…” cümlelerini sarf etmek daha kolayımıza mı geliyor? Sebeplerini düşünmek, önlemleri almak daha mı zor? Çevremizde onca şey olurken hala içinde yaşadığımız hayal dehlizlerinde kayboluyoruz.
Ne zaman ki, gazete sayfalarını karıştırsam, kavgalar, cinayetler, hırsızlıklar, kazalar..vs. vs.. “Offf!..” deyip kötü haberlerin içinde kaybolurum. İçimde olan bir parçacık sevinç kıpırtıları bile kaybolur gider. Sayfalara devam ettikçe sıkılmaya başlarım. “ Boş ver haberleri” deyip, en azından farklı bir şeyler okuyayım diye spor sayfalarına geçerim. Ama spor sayfası bile coşku katmıyor içime. Koskoca kara manşet haberler çarpıyor gözüme. Türkiye’nin dört bir yanı bir futbol müsabakası sonucunda savaş alanına dönmüş. Yaralananlar, hayatını kaybedenler… Büyükler dediğimiz, sayın başkanların kendi aralarındaki anlamsız kavgaları… Olmadı spor sayfasında da yok bir şey… Sabah sabah ruhum kararır, birilerine kızarım. Ama kime, bende bilemem… Birde magazin sayfasına bakayım derim orada da ünlüler girmiş birbirine. Kendilerince aşk zannettikleri şeyler uğruna birbirlerini yemeye başlamışlar…
Acaba bizler sevgiyi bilmiyor muyuz? Neden güzel olan şeyleri yok etmek uğrunda çabalıyoruz. Dostluk-barış dediğimiz kavramlar nereye gitmiş? Binlerce soru var kafamın içinde ama hepside yanıtsız kalan sorular. Çünkü cevabını bulabileceğimiz güzel hiçbir şey yok artık çevremizde. Belki de güzel şeyler aşılamıyoruz gençlere. Geleceğe yatırım yapmıyoruz. Çıkar ve menfaat üzerine kuruyoruz her şeyi… Eğitimden uzak bir toplum haline geliyoruz.
Bir alışveriş merkezine girdiğinizde reyonlara bir göz gezdirin. En boş reyon neresidir? Hiç dikkat ettiniz mi?
Tabi ki kitap reyonu, üç beş kişinin dışında uğrayan yoktur. Hele ki gençlerden hiç kimse yoktur. Birde cep telefonu satılan veya genel anlamda elektronik eşya reyonlarına bakın, tıklım tıklımdır. Gençler toplanmışlar, cep telefonunun özelliklerini konuşuyorlar. “ Ben şunu alacağım, mp3 çalıyor, kamerası var..vs..vs…”
Gençlerin başına kötü bir şey geldiğinde mutlaka birileri günah keçisi seçilir. Neymiş televizyonda diziler kötü örnek oluyormuş. Bir öğrenci, sabah erken kalkacağı halde gecenin on ikisinde birinde biten dizileri neden izler bunu da anlamış değilim. Hadi bunu da geçelim neden film veya dizilerin iyi ve güzel yanları varken, kötü yanlarını örnek alma çabasına girerler. On sekiz yaşına girmiş bir genç, hala dizilerden etkileniyorsa o zaman dizi yapımcılarının suçu ne?
Aileler çocuklarını küçük yaştan itibaren, bilinçli yetiştirse sonradan dövünmeyecekler. Küçük yaşta eline cep telefonu verirsen, kitap yerine film izlemeyi tercih ettirirsen, okul çıkışlarında ceket omuzda kabadayı gibi gezdirirsen, çocuğunun sigara içip içmediğini takip etmezsen, bilgisayarın olumlu yanlarını kullanmak varken göz göre göre olumsuz yanlarıyla zaman geçirmesine engel olmazsan, daha onüç-ondört yaşlarında araba kullanmasına izin verirsen, gelecekteki kader denilen acı olaylardan kaçınmak mümkün olmayacaktır.
Yani, kader deyip geçtiğimiz kötü olaylar bence bizim ellerimizde. Geri kalan yorumda sizlere ait…