İYİ Kİ ŞEHİTSİNİZ...
Kuş olup uçtular, uçmağa vardı her biri…
İyi ki şehitsiniz, şehidimizsiniz. İyi ki kutlu bir yolda, Allah yolunda, vatan, millet, bayrak yolunda can verdiniz, iyi ki Peygambere(s.a.v.) komşu gittiniz.
Dünyanın çekilmez çilesinden kurtuldunuz.
İhanet, nankörlük ve adiliğin timsali, kundaktaki bebeğin katillerinin elinin eteğinin ulaşamadığı bir aleme hicret ettiniz.
Ya geride kalanlar? Ya biz? Ardınızdan tuttuğumuz yas, döktüğümüz göz yaşları size miydi, yoksa kendimize mi?
Şehitler ardından yas tutulmamalıydı elbet.
Kutlu bir göçtü onlarınki, ölüm değil ki… Zaten şehitlik mertebesinin yüceliğini bildiğimizden avunurdu yüreğimiz.
Öyle ya şehitliğe sevdalı bir millettik. Şahadet haberini alınca yüreğinin dağlanacağını bilen Türk anaları savaşa yollarken ya şehit ol ya gazi diyerek, kınalayıp yollamışlar vatana kurban evlatlarını. Gönülde şahadet arzusu, dilde duası saklıymış.
Tüm bunları bilirken ve en derinlerimde hissederken, bir isyan değildi bu, bir yakarış belki ama isyan değil!
Şehit vermek değil gücüme giden, ben bununla övünmem gerektiğini herkesten iyi biliyordum.
Ama öz be öz vatanımda hain eller tarafından kurşunlanmak, sırtımdan vurulmak bana ağır geliyordu.
Tarihi tekerrür ettirircesine dün yaşadığım acıları bugün de yaşamaktı belki beni yaralayan… Alışmış olmam lazımdı aslında bu duruma, vatan uğrunda ölmek gerektiğinde kurbanlar bir adım öne çıkıyordu kendiliğinden.
Fakat kabullenemiyordum, artık sabrım tükenmişti…
Yıllar boyunca Türk toprağında, Türk vatanında Türk’ü horlamış, vurmuşlardı. Darağaçlarında boyunlara ilmekler geçmişti… Milliyetiyle, milletiyle gurur duyanı soysuz, dini ile göğsü kabaranı yobaz tutmuşlardı. Biz birleştirelim derken, birileri hep bölmeye çalışmıştı...
Zaman akıp geçmesine rağmen değişen sadece kişiler ve rollerdi; sahne aynı, senaryo aynıydı. İyi günler, aydınlık bir gelecek umuduyla bu uğurda nice canlar adanmıştı bu toprağa ama bir türlü nasip olmamıştı gün yüzü görmek bu vatan evlatlarına.
Sefayı süren başka cefayı çeken çok başkaydı yani… Görüyordum ki birileri bizi bir bataklığa çekmeye çalışıyordu, kendi karanlık dünyalarına hapsetmek istiyordu.
Buna bir dur demek gerekmiyor muydu? Susmak ve pusmak vakti değildi. Birileri bir yerlerde olur olmaz konuşurken, biz susmayı kendimize ar saymalıydık.
Korkum yok kimseden, kaçtığım da yoktu.
Er meydanında mertçe vuruşmak isterdim düşmanımla, böylesine haince vurulmaktı zoruma giden.
En az benim kadar mert olsun isterdim düşmanım.
Eskiden namertlik aşikârdı, şimdi birileri saman altından su yürütür oldu; yüzümüze gülen soytarılar arkamızdan kuyumuzu kazdı.
Velhasıl kelam; bitmedi sevdalıların çilesi, bitmeyecek de.
Vatan bölünmesin diye can teslim eden kutlu nesillere rahmet olsun, ruhları şad olsun…
YORUMLAR
Öyle ya şehitliğe sevdalı bir millettik. Şahadet haberini alınca yüreğinin dağlanacağını bilen Türk anaları savaşa yollarken ya şehit ol ya gazi diyerek, kınalayıp yollamışlar vatana kurban evlatlarını. Gönülde şahadet arzusu, dilde duası saklıymış.
Yüreğine sağlık kardeşim yine çağlamışsın.Öyle ya konu şehitlerimiz olacak da cağlamayacak mıyız...