- 443 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANIN KAFASI ŞİŞİNCE!
İnsanın kafası şişince ne yapacağını kestiremiyor. Kafa niye şişer. Balon mu ki şişsin. Ha, balon demişken hani şu uçurtma şenlikleri günü vardı ya. O gün ben yine pazardaydım ama uçurtmaların tepemde kartallar gibi süzülüşlerini müşterilerden fırsat buldukça izlemeyi ihmal etmedim. Bir ara çadırıma(denizin kenarındaki kamp çadırı değil!) dek gelmiş olan sahipsiz ipi çekip yumak yapmaya hazırlanıyordum ki gencin biri:
“ İp benim abi, uçurtmamın ipi.”
“ Uçurtma nerde ya? “
“ İpi koparıp uçtu gitti.”
“ E?”
“ E’si uçurtmayı arıyorum abi.”
“ Takma kafaya ya, başka yaparsın.”
“ Zor abi ya, bayağı uğraştırıyo! ”
İşte, bir işi insan kendi emeği ile yapınca durum değişiyor. Onca emek, iş güç, harcanan zaman. Yani kadir kıymet o zaman ortaya çıkıyor. Hani arabaların arkasındaki yazılar vardı ya: Miras Değil, Alın Teri. Asalak bir insan devamlı miras peşinde koşar zaten. Öylelerine şahit oldum ki miras yiyeceğim diye bütün zamanlarını boşa harcamaktalar. Halbuki az olsun temiz olsun diye güçlerini, çabalarını namuslu çalışmaya ayırsalar daha mutlu olacaklardır şüphesiz. Karakter meselesi demek ki. Bence bu tipteki insanlar çocukluklarından beri bir baltaya sap olamadan hayattan hep kaytarmışlardır. Bir de ihtiras meselesi. İhtiraslarına yenik düşenler. Yani daha da çok istemek. Bu da bir nevi kumar tutkusunun damarlara şırınga edilmesi gibi vahim bir durum. Bir dostumla geçenlerde telefonda dertleşiyorduk.
“Abi, ben çok ihtiraslıydım bir zamanlar.”
“Evet, ne oldu ya?”
“Psikolojim bozuldu ve hep kaybettim!”
“Şimdi nasılsın ya?”
“ İhtirastan kurtuldum. Az kazanıyorum ama rahatım. Huzurum yerinde.”
Dünya benim olsa ne olacak ki. Baş belası. Fazla mal(!) dinden imandan çıkarır diye bir söz var ya. Neme gerek şu kısacık ömürde, başımı hiç yoktan derde sokacam. İyi kötü kafanı sokacak bir evin var mı, Çoluk çocuk da kendini kurtardıysa, değme keyfine. Hatunla da sorun yoksa dünyalar senin demektir.
Laf nereden nereye geldi. Uçurtmadan açıldı başka konuya yayıldı. Uçurtmalar hakkında söyleyecek çok şey var ama fazla dallandırıp budaklandırmayayım. Bugünlerde iki arada bir derede diyenin hesabı gazetelerin kitap eklerini gözden geçirirken iki de roman okudum. Boyalı Kuş ve İçerdekiler. Boyalı kuştaki Çingen kopili olabilirdim belki de. Yani onun yerinde o trajik hayatın bir figürü olmak pek de zor olmasa gerek. Anam babam Çingen olsaydıi niye olmasındı ki. Bir Çingen ailesi Alman faşizmine çocuklarını yem etmemek için başka bir aileye veriyorlar. Ondan sonrası toz duman. Çingen kopilinin başına gelmedik kalmıyor. Köyden köye sürüklenirken başından geçenler, pişmiş tavuğun başına gelmiyor. Tabi her romanda olduğu gibi bunda da kurgunun derinliklerine dalmak mümkün. Yazar, hayal dünyasıyla yaratıcılığını sentezleyerek bu romanı çıkarmış diye düşündüm.
İçerdekiler. Victor Serge’ye ait. Hapishanelerde geçen ömürler. İşkenceler,insanlık dışı dayatmalar. İşin ilginç tarafı, romanın baş karakteri kitabın yazarı. Yani V.Serge, hapis hayatını romanlaştırmış. Tabi bu romanları okurken insanın feleği şaşıyor. Postmodern romanlara fazla takılmam. Kendimi onların palavralarıyla oyalamam. Roman dediğin gerçekçiliğe yakın olacak biraz da.
Kafam şişince işte böyle boşbağzlık yaparım ya. Bir de ne yaparım biliyor musunuz. Saçım sakalım uzadıysa doğru berberin koltuğunda soluğu alırım. Benim kendi berberim var ya oraya gittim, Cuma namazından sonra. Doğrusu vaazda hocaefendinin söylediklerini çok beğendim ve de takdir ettim. Yabancılar ilimde, fende, güzel sanatlarda ilerlerken biz ne yaptık kafayı kuma gömdük, deve kuşu misali. Şimdi durum nasıl, siz hesap edin!
Yetmişüçlük berberimin koltuğunda sohbet kırıla gidiyor.
“Abi, sen neymiş be!”
“ Daha dur, söyleyecek çok şeylerim var.”
“ Birini söyle!”
“ Bir zamanlar Fatma Girik’le Boş Beşik Fliminde başrollerde oynadım.”
“ Deme ya…”
“ İnanmıyorsan aç internetten seyret beni.”
“ Hımmm.”
Ayakta kalmak öyle kolay değil dostum. Sanatçı da olsan son nefesine dek muhannete muhtaç olmamak için didinip duracaksın.
Sizin de kafanızı şişirmeden ufaktan ufaktan yaylanayım bari…
YORUMLAR
Yer Batıkentte bir pazar yeri.
Pazar yeri hafif meyilli. Tepede çocuklar uçurtma uçuruyorlar.
Pazarın hemen yanındaki büfeye uğruyorum.
Size de, kendime de kola alıyorum. Evet kendime de kola.
Eskiden olsaydı kendime bira alırdım. İçkiyi bıraktım.
Bacı müşterilerle ilgilenirken senle ben yukarıdaki sohbeti yapıyoruz.
Sen yengemin pazarla ilgili bazı sorularına kısa cevaplar veriyor sonra tekrar
sohbete devam ediyorsun.
Sana doyum olmaz Ayhan ben şuradan bir dolmuşa atlayıp çocuklara gideyim.
Fırsat olursa tekrar görüşürüz.
Görüşemezsek hoşça kal Ayhan.
Seni seviyorum.Biliyorsun.