VAROŞ KÜLTÜRÜ İLE YAŞAYAN TAŞRALILAR
VAROŞ KÜLTÜRÜ İLE YAŞAYAN TAŞRALILAR
Sevgili okur, başta İstanbul olmak üzere, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyük kentlerimiz de yaşayan insanlarımızı genel olarak beş guruba ayırabiliriz.
1-Taşralılar,
2-Varoş kültürüyle yaşayan taşralılar.
3-Kent kültürüyle yaşayan taşralılar.
4-Kentliler.
5-Kent soyluları diye sınıflandırılır.
Taşralılar tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi bizimkilerde Anadolu’da tarımla, hayvancılıkla uğraşan hayat mücadelesi veren büyük bir kesimi oluştururlar bir diyeceğimiz yok doğal olarak. Soframızdaki tahılı sebzeyi eti onlar üretirler, seviyoruz ve saygı duyuyoruz. Ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN dediği gibi " Köylüler Ulusumuzun Efendisidir" ve öylede kalacaklardır. Burada amacımız eğitimsiz cahil kesimi hakir görüp ezmek değil, önce endekslemek sonra çare bulmaktır. Çünkü cahil eğitimsiz kesimin içinde yüksek tahsilli ve zenginlerde bolcadır. Ne yazık ki.
Son model arabalarında dolaşıp Avrupa da taşralıların oturdukları villalarda böbürlenerek oturan kendilerini üst sınıf sanan kesimde bu kesimdir maalesef. İki kelime konuştuğunda yobazlık ve cehalette sınır tanımadıklarını anladığınızda nutkunuz tutulur. Ahkâm kesmelerini kibirlerini şaşkınlık içinde seyredersiniz. Parasal bir mecburiyetiniz veya paralıya yalakalık huyunuz yoksa hastır len deyip kaçarcasına uzaklaşırsınız yanlarından. Çünkü bu sonradan görmelerin, davranışlarına tahammül edemezsiniz.
Eğitim görmek dışında, İstanbul çalışmaya gelen genç kesim yokluk ve sefalet içinde kalitesizliğe ve suça yöneltilmektedir ki buna dur denilmelidir. Bu yüzden taşralı tüccar ve fabrikatörlerin kendi şehirleri ve bölgelerin dışına fabrika kurma izni olmamalıdır. Sınıf atlama çabalarıyla kentlere fabrikalarını kurma izni verilmemelidir. Bu vatandaşlarımıza devlet “vergi indirimi” ve “sübvansiyon” uygulayarak, kendi bölgelerinde işletme kurmaları, cazip hale getirilmelidir.
Gelelim konumuzun merkezine, varoş kültürüyle yaşayan taşralılar dediğimiz kent kültürüne uyum sağlayamamış kesime, toplumun en yozlaşmış kesimidir, ne taşralıdırlar ne de kentli, ne idüğü belirsiz kesimdir. Bu kesimde “ne insanlar gördüm giyecek elbiseleri yok, ne elbiseler gördüm içinde adam yok” muhabbeti geçersizdir. Üçüncü sayfa haberidir hayatları, çoğu zengindir hatta okumuşlardır toplum tarafından tanınanları bile vardır aralarında, eğlence sektörünün eğlendiricileri de vardır. Çoğu, kendilerini sanatçı da ilan ederler. Fakirde vardır tabiî ki bolca aralarında ama bizim için paralı olup olmamaları değil, değişik kişilikli yapılar yetiştirilme şekilleridir önemli olan.
Genel özellikleri olan riyakârlık ve gericiliktir, nankörlüktür bizim için önemli olan. Cehaletleri ve çok bilmişlikleri pişkinlikleri haddini bilmezlikleri hacıdan hocadan aldıkları garip fikirlerlerden kaynaklanır. Türk kültürü ile yaşamazlar devlet eğitimi almadıkları için bilmezlerde.
Köyden kente göç eden bu insanlar, kentte özellikle kendi hemşerileriyle evlenip, yuva kurarlar. Bunlara A sınıfı göç edenler diyoruz. A sınıfı göç edenler, geride bıraktıkları, kırsal bölgelerin kültürünü kette de sürdürmek isterler ama bu imkansızdır. İlk çelişki buradan başlar. A sınıfı göç edenlerin çocuklarını ise, B sınıfı göç edenler diye tanımlıyoruz. B sınıfı göç edenler, ne yazık ki, ne kırsal bölgenin, ne de kentsel bölgenin kültürüne ayak uyduramazlar.
Dolayısıyla, gece kondu kültürü içinde büyüdükleri için, kent kültürü vre bu kültürü almış yaşıtlarına, uyum sağlayamazlar. Çoğu ya sabıkalı veya jiletçi, tinerci, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olurlar ki, bu kişiler potansiyel suçlu sayılırlar. Ancak bu insanların az da olsa, kendi çabasıyla iyi eğitim alıp, paçayı kurtarmış ve iş güç sahibi olabilmişlerdir.
1975’ler den bu yana politikacılar, bu insanları sömürdüler. Gece konduya tapu vaadiyle aldattılar. Siyasiler bu insanları her alanda ve mana da kullandılar ve kandırdılar, dolayısyla bu şanssız insanların çoğu, din adı altında genellikle Atatürk düşmanı, Türk ve cumhuriyet düşmanı oldular. Varoşlar da büyüdüklerinden, kent kültürü onlara çok yabancı kaldı.
Din’i siyaste alet ederek, bu insanları Arap faşisti, Vahhabi milliyetçileri yaptı. Bu kesim devletin içinde görev yapıyorlarsa da, bunlara Arap ajanı denir. Ne yazık ki bunların çoğu, devlet sektörünün en stratejik, en mahrem kademelerinde halen görev yapmaktadırlar. Ve ne yazık ki, bu insanlar özellikle bu stratejik, görevlere atanmışlardır. Bu insanlar ’Sahte Müslüman Ümmetçi Devşirmelerdir’. Şeyhler, Tarikatlar arenasının müritleridirler.
Aziz Nesin’nin ’Zübük’ romanın da olduğu gibi, her nabza göre şerbet vermeyi bilirler. Kentli gibi giyinebilir topluma bağlı gözükebilirler. Pis böcekli fırınları onlar çalıştırırlar, bozuk malların tarihlerini değiştirip onlar satarlar, merdiven altı alkol üretimi yaparak, satarlar ki, son yıllar da merdiven altı içki üretimi hızla artmış ve bırakın kişileri, bir çok meyhane,gazino ve barlar da satılır olmuştur.
Kapkaççılık, kaçakçılık, yankesicilik, mafya, çeteler, kadın satıcılığı, uyuşturucu, il-legallik, bölücülük, faşistlik, komünistlik, aşırı dincilik bu insanların tekelindedir. Yaptıkları eciş bücüş ne i düğü belirsiz apartmanlar ilk depremde yıkılır, yaptıkları binalar yollar karakterleri gibi berbattır, rezildir, kişiliksizdir, şehirleri ve kent kültürünü çekirge sürüleri gibi talan edip mahvederler.
T u n a c a n
YORUMLAR
Merhabalar hocam.
Öncelikle Selçuk Bey'in eleştirilerine katıldığımı belirtmek istiyorum.
Tasvirleriniz ve örnekleriniz çok yerinde. Çevremize baktığımız zaman yazınızın doğruluk potansiyelini fark edebiliriz. Lakin çalışmanızı biraz daha genişletebilirdiniz diye düşünüyorum hocam.
Kentlileri, kent soylularını ele alabilirsiniz. Emperyalizmden yola çıkarak bir çok dönen dolapları ifşa edebilirsiniz. Daha detaylı ve daha anlamlı olur diye düşünüyorum.
Çalışmalarınız takdire şayan. Tebrik ederim. Saygı ve sevgilerle
Merhaba Tunacan bey
Önemli bir konuya değinerek ülke gerçeklerimizi dile getirmişsiniz,sorun şu ki siz bu yazınızla sadece şikayetlerde bulunarak şehir toplumunu sınıflara ayırmışsınız.
Bu konuyu sebep,sonuç ve çözüm başlıkları adı altında ele alıp üç aşamada birikimlerinizi bizlerle paylaşsaydınız daha başarılı bir çalışmaya imza atmış olurdunuz.
Köylü milletin efendisidir sözünden yola çıkılarak yalnış cumhuriyet politikalarıyla köylüyü kendi köyünde rezil eden siyaset adamlarına,göndermeleriniz olsun.
Kent varoşlarında yaşamaya mahkum edilen ve sisemli bir şekilde cahil bırakılan o birzamanlar efendi olarak adledilen insanları ucuz iş gücü olarak kullanan kent soylularına söylenecek sözleriniz olsun.
Fakirlik ve yoklukla terbiye edilen bu İnsanları yasadışı ilegal olaylarda kurbanlık koyun misali kullanan kentlİ kültürüyle yetişmiş uygar geçinen insanlara sözünüz olsun.
Anadoludan metropollere açlıktan kaçarak gelen o saf ve temiz İnsanların medeni şehir yaşamında nasıl kirletildiklerine dair sözleriniz olsun .
Olsun Tunacan bey sözünüz olsun
Şikayetlerle bir yere varılmaz gelenler bizleri kirletti diyerek günah çıkartılmaz buyrun beyaz sayfanız önünüzde ülkemizin bu sosyolojik problemi nasıl çözülür her yönüyle yazın aydınlatın bizi.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim