- 392 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Cevap
Ona neyin sorulmayacağını çok iyi biliyordu.
Ona göre hiç kimse sabit olamazdı. Haklıydı da; sen diye hitap ettiği, yeri geldiğinde ben dediği kişilerin zamanla onlara dönüşmesini hayretler içinde izlemişti defalarca. Bu konu hakkında uzun uzadıya düşünse de içinden çıkamamıştı. İnsanlar neden o olurdu ki, neden Sen, zamanla Ben’e dönüşüyordu, Ben’i paylaşmak bu kadar kolay olmalı mıydı?
O gün kendince bir cevap bulmayı başardı.
Yatağından kalktı, derin bir nefes aldı. Normalde kahvaltı yapmayı sevmezdi tek olduğu zamanlarda, bu kez yapacaktı. Sonra vazgeçti; giyinip kapıya kadar geldikten sonra montunu çıkartıp mutfağa yöneldi, kahvaltı yapacaktı. Masaya oturduğu zaman, kafasını kurcalayan bol kişili soruların cevabını bulmuşcasına kendi kendine sırıtmaya başladı. Kendisi sabit değildi ki, hayatındaki kişilerden bunu beklemek nasıl bir saygısızlıktı? Haklılar dedi içinden, sonra tekrar bir düşünce sardı beyninin kıvrımlarını. Neticede onlara dönüşen kişiler hala orada duruyorlardı, o zaman sorun tam olarak çözülmemiş oluyordu. Herkes sorunluydu.
Çayından bir yudum daha almasıyla irkilmesi bir oldu, kırmızı bir araba üzerine doğru geliyordu. Kaçmak yerine yerinde durmayı tercih etmişti ve bunun sebebi de açıktı: araçtakileri tanıyordu! Onlar dedi içinden, araç üzerinden geçerken, sen, ben, ben…
Yatağından kalktı, yeni saatine baktı ve geç kaldığını anladı. Kıyafetlerini aceleyle giyip yola koyuldu. Yeni saatine tekrar baktı, sorular cevaplanmalı mıydı?