BİR AŞK HİKAYESİ
LÜTFEN BU HİKAYEYİ SONUNA
KADAR OKUYUNUZ...
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, zaman zaman içinde, orta yaşlarda bir adam ile kendi yaşına, boyu boyuna, huyu huyuna, suyu suyuna uygun bir eşi varmış. Ağrısız başı kaygısız işi varmış. Gül gibi geçini giderlermiş. Böyle giderlerken, günlerden birgün o huzurlu evlerine aniden karabasan çöküvermiş. Adamın ocağına sanki incir ağacı dikilmiş. Adama ölüm meleği çıkagelmiş.
"Senin bu dünyadaki ömrün bitti. Canını almaya geldim. " Demiş.
Adamda bir anda ne yapacağını şaşırmış. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. Bir an bocalamış. Sonra sonra kendine gelmiş.
Ölüm meleğine demiş ki; " Etme eyleme ben daha gencim, bu dünyadan
murat almadım. Oğlan evermedim, kız çıkarmadım. Onların mürüvvetlerini görmedim. Sen bana nasıl kıyıpta canımı alırsın?
Ölüm meleği; "Bu yazı böyle yazılmış. Ben ne yapabilirim ki? Benim elimden bir şey gelmez. Alırım senin canını. Benim görevim bu." Demiş.
Adam ne kadar yalvarsa da nafile. Bilir amma, can bu. Yine de Bir faydası olur diye bir teklif sunmuş ölüm meleğine. Demiş ki; "Ben kendi canımın yerine bir can bulayım onu al benim canımı
alma." Görev bu. Ölüm meleği canı alacak. Amma adam yalvarmış yakarmış. Sonunda ölüm meleği adamın yalvarmalarına dayanamamış. Peki demiş ama Allah(C.C.)a bi sorayım kabul ederse tamam. Ölüm meleği yüce kata çıkmış, utana sıkıla cenab-ı Allah’a durumu anlatmış. Allah’ta yerine bir can bulursa olur demiş.
Hikaye bu ya.
Ölüm meleği tekrar adama gelmiş. Yüce Allah senin isteğini kabul etti, yerine bir can getir senin yerine onun canını alayım.
Adam da bi sevinç bi sevinç sormayın. Şöyle düşünmüş.
Anam bana hep derdi ki; "Oğlum sana canım kurban."
Anam dünya muradını aldı. Oğlan everdi, kız çıkardı, torun torba sahibi oldu.
Anam bana canını seve seve verir. Gideyim anamdan canımın yerine can isteyeyim. Varır anasının yanına Bi kaba koyup anlatamaz derdini. Ama içi de rahat değildir. Anası bir sıkıntı olduğunun farkına varır. Sorar.
"Ey benim yiğitler yiğidi oğulcağızım. Gönlümün nuru gözümün süruru oğulcağızım. Torunlarımın babası oğulcağızım. Sanki senin bir derdin var, bu güne kadar seni hiç böyle sıkıntılı, kederli görmemiştim. Anan sana kurban olsun. Derdin neyse söyle derdine derman
olayım. Uğruna başlar koyayım. Söyle oğlum derdin nedir?
Adam bu cümleleri duyunca cesarete gelir, olanı biteni anasına anlatır, ve derki;
"Güzeller güzeli anam beni dokuz ay karnında taşıyıp ta of bile demeyen anam. Şimdi sen bana canını ver ölüm meleği senin canını alsın. Ben daha gencim. Bu dünyadan murat almadım. Oğlan everip kız çıkarmadım, torun torba sahibi olmadım. Ben de murat alayım ana ."
Anası der ki; "Oğlum can, aziz can tatlı ben sana canımı veremem. Bilirsin baban seni çok sever git ondan iste belki o sana canını verir. Tabii ki adam yıkılır nerdeyse. Başından aşağı kaynar sular dökülür. Can gidecek. Bir umut kaplar içini.
Babam bana hep "Güzel oğlum yiğit oğlum civarın civanmerti
oğlum. Başımın tacı oğlum." Derdi. Ona varayım belki o verir. Koşar babasına varır. Anlatır ta baştan olanı biteni.
"Güzel babam, yiğit babam bu obanın en hatırı sayılır sözü geçen ağası babam. Bana canını ver ölüm meleği senin canını alsın. Ben daha gencim. Bu dünyadan murat almadım. Oğlan everip kız çıkarmadım, torun torba sahibi olmadım. Ben de murat alayım." Der
Babası "Güzel oğlum yiğit oğlum civarın civanmerti oğlum. Başımın tacı oğlum. Can aziz, can tatlı ben sana can veremem. Dayın seni pek bi sever git ona o canını versin." Der.
Adam babasından da aynı cevabı alınca daha da yıkılır. Ama bir ümit diye dayısına sonra sırasıyla halasına, teyzesine, ablasına, abisine, kendisini sevdiğini söylemiş olan ne kadar akraba-i taallukattan insanlar varsa hepsini tek tek dolaşır. Hepsinden aynı cevabı alır.
"CAN AZİZ CAN TATLI BEN SANA CANIMI VEREMEM".
Artık gidebileceği insan kalmayınca bari eşimle çoluk çocuğumla helalleşeyim de öyle varayım ölüm meleğinin yanına diyerek eve döner. Eve dönünce eşi beyinin bu durumundan hiç hoşlanmaz. Sorar.
"Hayırdır beyim. Göz açıp gördüğüm, gönül verip sevdiğim, Hanlar hanı, yiğitler yiğidi beyim. Çocuklarımın babası beyim bu ne haldir? Seni ilk gördüğüm günden bugüne hiç böyle görmemiştim. Söyle derdine derman olayım, yoluna kurban olayım söyle iki gözümün nuru derdin nedir?" Der.
Adam da anlatmak istemez. Ama eşi ısrarla sorunca olanı biteni baştan sona bir bir anlatır. Ve helallik isterim güzeller güzeli hanımım, gözümün nuru gönlümün süruru hanımım, göz açıp gördüğüm gönül verip sevdiğim hanımım.
Bana olan hakkını helal ette vedalaşalım, çocuklarımı namerde muhtaç etme, bir
dediklerini iki etme. Gözüm arkada kalmasın. " Der.
Kadın da iki gözü iki çeşme;
"Göz açıp gördüğüm, gönül verip sevdiğim, Hanlar hanı, yiğitler yiğidi
beyim. Çocuklarımın babası beyim sen olmadıktan sonra bu dünyayı neyleyim?
Neyleyim ana babayı, neyleyim çoluk çocuğu, neyleyim torun torbayı. Söyle
ölüm meleğine gelsin benim canımı alsın. Ben canımı sana seve seve veririm.
Bana olan hakkını helal ette vedalaşalım, Çocuklarımı namerde muhtaç etme, bir
dediklerini iki etme. Gözüm arkada kalmasın bey!." Der.
Karı koca böyle diye diye bir türlü birbirlerini ikna edemezler. Ölüm meleği de iş uzayınca bakar ki durum farklı. O da onlara kıyamaz durumu gidip cenab-ı Allah’a olduğu gibi bir bir anlatır.
Cenab-ı Allah’ta olayı öğrenince,
"Birbirlerini bu kadar mı severlermiş?
"Birbirlerini bu kadar mı severlermiş?"
"Birbirlerini bu kadar mı severlermiş?"
Der ve onlara ölüm meleği ile haber gönderir .
"Madem birbirlerini bu kadar seviyorlar varsın doyasıya yaşasınlar. Ben onların
ömürlerine ömür kattım."
Gökten üç elma düştü; biri bana, biri dinleyenlere, diğeri de bütün iyi insanlara olsun
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine
DEĞERLİ EŞLER BİZ DE BİRBİRİMİZİ BU KADAR SEVELİM DOYASIYA YAŞIYALIM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.