AĞVA ANILARI
AĞVA ANILARI
Yıl 1969 o zamanlar Çengelköy’ün tanınmış ailelerinden Gürsoylar, muhtar İsmail abinin yeğenleri, Nuri(Solo-ritim gitar) Tevfik(Klavye), Nihat(Davul), bendeniz (Basgitar),Tarık Çakar ve Fatma Karanfil’in abisi Karanfil Nejat (solistler) bir orkestra kurmuştuk. İsmi “Döküntü 69" idi.
Her yıl olduğu gibi aileleri tatile giderlerken onlarda takımlarını götürmüşler sadece ben ve Hayri köyde kalmıştık. Çünkü annem beni göndermemişti. Zira iki dersten bütünleme sınavları vardı, ders çalışmam lazımdı.
Neyse onlar gittikten sonra Hayri bizim eve geldi. O tatlı diliyle annemi bir kafaya aldı ki “onu ben ders çalıştıracağım söz”dedi. Annem de aman oğlum tamam gidin, yalnız sözünüzü unutmayın dedi.
Saat 20:00 civarı olmuştu. O saatten sonra bizim takımlarla nasıl gideceğimizi düşünürken Kandilli Rasathanesin de çalışan rahmetli çingene Haydar abiye rastladık. Azıcık çakır keyifti, derdimizi anlatınca “gelin size bir kıyak yapacağım, sizi ben götüreceğim” dedi. Bize gün doğmuştu hemen takımları kamyonetin arkasına koymuştuk Hayri’de düşmesinler diye onları tutmak için arkaya oturdu. Haydar abi tam 4 saat sonra Ağvadaydı.
Çocuklar bizi görünce bir sevindiler ki, sormayın. Fakat Hayri’nin hali perişandı. Çünkü egzoz gazından çok etkilenmişti. Bizim çocuklar orada Motel Tahir ile anlaşmışlar, anlaşmışlar ama basgitar (orkestranın belkemiği) yok. Biz oraya varınca ekip tamamlandı. Tevfik, Nuri ailelerinin yanında bizlerde Motel Tahir’in en üst katında yatakları birleştirerek Aytaç, Nihat, ben, Karanfil Nejat, Tarık, Necmi ve Taş kafa Haldun yan yana yattık. Aytaç Karanfil Nejat’a yapmadığını bırakmadı. İskele Restorantın sahibi Can babanın ablası rahmetli Mennan abla da orada kalıyordu.
Biz geceleri çalmaya başladık. Sabahleyin bir sohbette de Ağva’nın ilkokul öğretmenleriyle tanıştık. Bir kaç gün sonra tesadüf Çengelköylüler, rahmetli maymun Erol ve Uzun Lütfullah’ın organize ettikleri bir geziyle iki otobüs ve rahmetli Yaşar abinin meşhur kırmızı minibüsüyle Ağva’ya günü birlik geldiler. Tam o günde Ağva’nın yıllardır yenemediği bir takım olan “Kandıra Takımı” özel bir maç için Ağvaya gelmişti.
Ağvalı öğretmenler ve Ağva halkı sohbet sırasında yakındıkları ezeli rakibi Kandıra maçına çok önem veriyorlardı. Genci, yaşlısı, kadını, kızı üçgündür bu maça bilenmişlerdi. Öğretmenler aynı zamanda takımda oynuyorlardı. Bu kez, bendenizi sağbek, Taş kafa Haldun’u santrafor ve rahmetli Köpekçi Taner’i kaleci olarak, Kandıra takımına çaktırmadan, Ağva takımına takviye olarak aldılar.
Ben altıma süspansuvar giymediğim için, koşarken dikkatli olmalıydım, zira benim oynadığım sağ bek tarafı, bir sürü kadın ve kız doluydu. Maça başladık, ben koşarken bir yandan da şortumu çekiyordum, yani rahat değildim. Köpekçi Taner bir penaltı kurtardı, o sırada bana sert giren Kandıra’nın sol açığı ihtar aldı ve ben bir faul atışı kullanacaktım, topu diktim ve ya Bismillah diyerek, topu tam ceza sahasının ortasına yüksekçe uzun boylu taş kafa Haldun’a gönderdim. Taş kafada Haldun bunu kaçırmadı ve harika bir röveşatayla bir gol attı ve maçı 1–0 kazandık. Tabii bizim Çengelköylüler saha kenarında bağırarak bizi desteklediler. Yalnız Yaşar abi biraz demlenmiş olduğundan Ağva yerine Ayva Ayva diye bağırıyordu.
Çengelköy’den gelenler akşamüzerine doğru döndüler. Ağvalılar akşam bize bir sofra hazırladılar ki sormayın. Kuzu çevirmeler, iç pilavlar, envayi çeşit yemekler, tatlılar… yedik içtik eğlendik, gece denize girdik ertesi günde Ağva ve Ağvalı’lara hiç unutamayacakları Çengelköy’den onlar için çok değerli bir galibiyet armağan ederek köyümüze döndük. Bu arada, yanıma aldığım kitapların bir sayfasını bile değil açmak aklıma bile gelmemişti.
Şimdilerde Uzun Lütfullah’ın ve rahmetli maymun Erol’un organize ettikleri otobüs ve büyük motor gezileri olmuyor. Oysa ki aileler için hem ekonomik hem de değişik bir ortam oluyordu. Kadın, kız, çoluk çocuk asla gidemeyecekleri yerlere giderek oraları gezip, görmüş oluyorlardı. Yine böyle organizasyonlar yapacak arkadaşlar mesajımı almışlardır inşallah.
Tunacan
Hüseyin A. Tuna
YORUMLAR
Uzun yıllar orkestra müzisyenliği yapmış olmanın nostaljisi ile okuduğum güzel bir paylaşımdı. Altmışlı yılların sonlarında (65 itibariyle) meslektaşlık etmişiz. Yalnız benim ki 81 de bitti. (Memuriyete girmiştim. Bir süre ikisini yürüttü isem de devam etmek istemedim ) Eh, duruma göre basscılığı da yaptım, soloculuğu da... Gençlik geri gelse de aynı maceraları yine yaşasak, değil mi?... Kaleminiz daim olsun...Selam ve saygıyla...